Buradasınız
“Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak” da Nasıl Olacak?
Gebze’den bir işçi
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık bildiğimiz Covid-19 öncesi dünyaya geri dönüş yok.” ILO 200 milyon işçinin işten atılacağını 500 milyon kişinin daha açlığa itileceğini açıkladı. Kapitalizm eşi benzeri olmayan bir kriz yaşıyor ve böylesi ağır sonuçlar yaratıyor. Eğer bu anlamda, önümüzdeki günlerde milyonların evinde oturup açlığı beklemeyeceğini kast ediyorlarsa, doğru söylüyorlar: “Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak!” Ama onlar bizim anladığımız anlamda kullanmıyorlar bu ifadeyi.
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Artık bildiğimiz Covid-19 öncesi dünyaya geri dönüş yok.” Bu sözlere benzer söylemleri son zamanlarda ne çok duyar olduk. Kimileri akıllandığımızı, dolayısıyla bilime kulak vereceğimizi, mevcut durumun Covid-19 sonrası iyiye gideceğini dillendirmeye başladı. Paranın ve gücün değil, insancıl ve çevreci olmanın önemi anlaşılacakmış artık! İnsanlık doğadan elini çektiğinde doğanın nasıl da kendini yenilediği görülmüş oldu. Aslında bu sözlerle denilmektedir ki bize bir musibet lazımdı; o da Covid-19 oldu. Biz insanlar buradan önemli dersler çıkaracağız. Peki, buna benzer ifadeler yeni mi icat edildi?
11 Eylül ikiz kule saldırıları sonrası Amerikalı egemenler “artık hiçbir şey eskisi gibi olamaz” demişlerdi. Öyle ya, onlar için sonu olmayan bir savaş başlamıştı... Saldırıları bahane edip dünyayı ateşe verdiler, belki de saldırılara bilerek göz yumdular. Ne de olsa bir bahaneye ihtiyaçları vardı. Bu savaş, antidemokratik saldırıların yükseltilmesinin, muhalif kesimlere yapılan baskıların artmasının da önünü açmıştı. Otoriterliğin artması, toplumun sıkı bir denetim altında tutulması normalleştirilmişti. Korku ve panik ortamı yaratılarak, yapılan saldırılara karşı emekçilerin sessiz kalması sağlanmaya çalışılmıştı. Aradan neredeyse o günden bu güne çeyrek asır geçti, fakat yöntemler hâlâ aynı değil mi?
“Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” diyenlere önce bir bakalım. Bunu söyleyen bir işçi mi yoksa sermaye sahipleri ve iktidardakiler mi? Aynı sözcükleri kullanarak aynı cümleyi kursalar bile, aynı şeyi mi ifade ederler ya da etmek isterler? Elbette ki hayır! Mesela, fabrikada çalışan bir işçi kendi nesnel koşullarından yola çıkarak şöyle aktarıyor: “İşsizlerin sayısı daha da artacak, iş sahibi olanların ise ücretleri ve sosyal hakları olabildiğince kırpılacak. Her gün işsizlik rakamlarının artmasıyla bu gerçekliğe somutunda şahit oluyoruz.” Bir başka işçi: “Sağlık hizmetlerine erişim zaten matah bir şey değildi. Şimdi de virüs gerekçe gösterilerek hiç edilmesinin önü açılmış oldu. Elimizde kalan temel birkaç hakkımız da bir bir ellerimizden alınmaya çalışılıyor.” İnsanların birbirinden uzaklaştırıldığını söyleyen bir diğer işçi ise şöyle devam ediyor: “Koşullarımızı iyileştirmeyi bir araya gelerek yapabiliyorduk. Birlik olup gücümüzü arttırarak, patron karşısında taleplerimizi kabul ettirebiliyorduk. Şimdi ise iddia ettikleri şey yaşamak için bir araya gelmemekmiş! Oysa bal gibi biliyorlar ki, bizler karşılarında örgütlü bir güç olarak duramadığımızda saldırılarını hayata geçirebiliyorlar.”
Emekçileri dört duvar arasında alıkoyanlar, yarattıkları korkuyla “çıkarsak ölürüz” yanılsaması oluşturuyorlar. Düşünülmemesini, doğru sorular sorulmamasını, yazılı ve görsel araçlarıyla aktarılanların hiçbir süzgeçten geçirilmeden kabul edilmesini istiyorlar. Kurdukları kapana kısılmamız hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının resmi olur. Yazılarımızda ısrarla tekrarlanan şu husus önemlidir; virüs şemsiyesi altında çöküşü gizlemektedirler. Diğer bir deyişle çöküşün nedenini virüse bağlamaktadırlar. Bu tespiti pek dikkate almayanlar egemenlerin silkinip “kendilerine geleceklerini” iddia etmekteler. Artık başka türlü yaşamak gerektiğini söylüyorlar! Öyle ya bu salgının insanlığın başına gelmiş en büyük küresel felaket olduğu kavranmış! Fakat çok geçmeden çatışmacı politikaların yükseltilmesi, cephelerde silahlanmanın artmasıyla bunun koca bir yalan olduğu bir kez daha anlaşıldı. Kaldı ki küresel çapta salgına karşı küresel çapta mücadele edilmesi gerekir. Oysa Covid-19 ortaklaşmak için değil aksine paylaşım savaşında rekabet için kullanılan bir araç olarak görüldü ve öyle kullanıldı. Virüs vaveylası kopartılmadan önce paylaşım savaşında söz sahibi olmaya çalışanlar için değişen tek şey ne pahasına olursa olsun daha çok söz sahibi olma isteği.
Derler ki “güneşin altında hiçbir şey yeni değildir.” Bir ekleme daha yapalım; güneşin altında hiçbir şey sınıflar üstü değildir. Dolayısıyla biz olaylara sınıfımızın penceresinden bakıp değerlendiririz. Anormal durumun normalleştirilmeye çalışıldığı bu günlerde, iddia edildiği gibi bu günler geride kaldığında daha iyi olacağı iyimserliğine neden meyil edilir? Devam eden paylaşım savaşında rol oynayanlar açısından ne değişti? Peki, üretim araçlarını ellerinde bulunduran ve tek gayeleri daha çok kâr etmek olan sermayedarlar açısından ne değişti? Düne kadar doğayı talan eden (ve hâlâ devam eden), çıkardığı savaşlarla emekçilere türlü acıları reva gören, gün ortasında insanlığa cehennemi yaşatanlar “insafa” gelip “biz hata ettik, gelin kardeşçe, güzelim doğamızı birlikte yeniden kuralım” mı diyecekler? Bizler açısından şüphe yok! Onlar yaptıklarını arsızlaşarak yapmaya devam edeceklerdir. Einstein’ın bilinen bir sözüdür; “sorunlar onları yaratanların mantığıyla çözümlenmez.” Sorunları bizzat yaratanlardan çözüm beklemek, değişeceklerini ummak, bu anlamıyla daha yaşanılabilir bir dünya kuracaklarını beklemek hayalden öteye geçmeyecektir. Kriz koşullarında sermayelerini koruyabilmek ve en önemlisi sömürü düzenini korumak için emekçilere bin bir türlü acıyı çektirmekten geri durmayacaklardır. Tarihte başarılmış deneyimler bizlere buradan çıkışın yolunu göstermeye devam ediyor. Sömürüsüz ve sınıfsız bir dünyaya olan özlemle birlikteliğimizi arttırıp, çalışmalarımızı sabırla yürütmeye devam edeceğiz. Asıl fırtına önümüzdeki günlerde kopacak gerçekten de! Çünkü açlığa itilen on milyonlar, korku duvarını aşıp dünyanın dört bucağında meydanları dolduracak! Ne yaparlarsa yapsınlar, ne tür korkutma yöntemi icat ederlerse etsinler, korona gibi onlar da kapitalizmi kurtarmaya yetmeyecek!
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...
- Gebze’de bulunan Grid Solutions ve Schneider Elektrik, İstanbul’da bulunan Hitachi Energy ve Bursa’da bulunan Arıtaş Kriyojenik fabrikaları için Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında yürütülen toplu iş sözleşmelerinde anlaşma sağlanamaması...