Buradasınız
Türkiye’de Çocuklar ve Gençler Becerilerini Geliştiremiyor
Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD, geçtiğimiz haftalarda “Sosyal ve Duygusal Beceriler” adlı araştırmasının Türkiye Ön Raporunu yayımladı. 9 ayrı ülkeden 10 kent seçilerek 2019 yılında başlatılan araştırma 10 ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin sosyal ve duygusal becerilerini ölçüyor, bu becerilerin farklı yaş grupları arasındaki değişimini inceliyor. Aynı zamanda “yaşam doyumu” adı altında bu bireylerin kendi belirledikleri kriterlere göre tüm yaşamlarını pozitif değerlendirip değerlendirmediklerini inceliyor. Bir bakıma bu yaş gruplarındaki öğrencilerin hayattan memnuniyet düzeyini ölçüyor. Araştırmanın sonuçları Türkiye’deki çocukların diğer ülkelerdeki yaşıtlarıyla kıyaslandığında hayatından daha az memnun olduğunu ortaya koyuyor.
Buna göre Türkiye’nin mega kenti İstanbul’da 15 yaş grubu öğrenciler 6,30 puanlık yaşam doyumu ortalaması ile araştırmada yer alan diğer ülkelerdeki akranlarının ve uluslararası ortalamanın çok altında kaldı. Buna benzer bir tablo 10 yaş grubunda da görüldü. 8,23 olan uluslararası ortalamaya nazaran bu gruptaki öğrencilerin yaşam doyum ortalaması 8,10’da kaldı. Elbette ki bu durum sadece on ya da on beş yaş arasındaki çocuklarla ve gençlerle sınırlı değildir. Türkiye’de gençlerin içinde bulunduğu ruh hali araştırmalar olmasa bile ayan beyan ortadadır.
Mesela araştırmada öğrencilerin sanat ve spor etkinliklerine katılmalarının sosyal ve duygusal becerilerini geliştirdiği, dolayısıyla dersteki ve meslek seçimindeki başarılarını olumlu yönde etkilediği belirtiliyor. Öğrencilerin etkinliklere teşvik edilmesi gerektiği söyleniyor. Gel gelelim İstanbul gibi bir kentte asgari ücret ve civarında bir ücretle çalışan bir işçinin çocuklarının bu etkinliklere katılması mümkün değildir. Nitekim araştırma ailenin sosyoekonomik düzeyinin sosyal ve duygusal becerilerle yakından ilişkili olduğunu gösteriyor. “Sosyoekonomik açıdan avantajlı durumdaki öğrencilerin tüm becerilerdeki puanlarının dezavantajlı öğrencilerden anlamlı ölçüde yüksek” olduğunu vurguluyor.
İşçi çocukları hem sanat ve spor etkinliklerinden hem de nitelikli eğitimden uzak kalıyor. Eğitim giderleri işçi ve emekçi ailelerin adeta belini büküyor. Okullara kayıt yaptırmak için para ödeniyor, okul kıyafeti, kitap, defter, beslenme çantası gibi ihtiyaçlar gittikçe pahalanıyor. İşçi ve emekçi aileler bu ihtiyaçları karşılamakta zorlanırken çocuklarına sanat ve spor etkinlikleri ile ilgili desteği nasıl sağlayabilir ki? Dahası öğrencilerin sınav maratonu ile adeta yarış atı haline getirildiği bir sistemde bu etkinliklere zaman ayırmaları zaman israfı olarak görülüyor. Bu koşullar çocukları ve gençleri mutsuzluğa itiyor. Nitekim araştırma 15 yaş grubundaki öğrencilerin 10 yaş grubundaki öğrencilere göre hem sosyal ve duygusal becerilerinin hem de yaşam doyumunun daha zayıf olduğunu ortaya koyuyor.
Yapılan başka araştırmalar gösteriyor ki Türkiye’deki gençlerin %30’undan fazlası ne eğitimde ne de istihdamda yer alıyor. Adeta “eşofmanlı gençlik” haline gelen bu gençlerin içinde bulunduğu durum geleceğe dair karamsarlık, çıkışsızlık ve mutsuzluk hali yaratıyor. Fırsat eşitliğinin olmadığının pekâlâ farkında olan gençler bu durumdan rahatsızlar. Fakat örgütsüzlük ve bilinçsizlik koşullarında bu mutsuzluk girdabı kimilerini yurt dışına gitme hayallerine iterken kimilerini de depresyona itiyor. Öyle ki gençler, intiharı kurtuluş için bir seçenek olarak görmeye başlıyor.
Türkiye’de her üç gençten biri işsiz. İşsiz gençlerin bir buçuk milyonu üniversite mezunu. İş bulabilen üniversite mezunlarının çoğu bölümleri dışında işlerde çalışıyor. Asgari ücretin açlık sınırı düzeyinde oluşu, alım gücünün iyiden iyiye düşmesi, gün geçtikçe artan zamlarla elektrikten suya, peynirden yağa her bir temel ihtiyacın karşılanmasının bunaltıcı bir sorun haline gelmesi işçi ve emekçi ailelerin belini büküyor. Dolayısıyla ne 10 yaşındaki bir çocuk ne 15 yaşında bir genç ne de 20 yaşında bir genç kendini mutlu ve güvende hissediyor. Bu düzende aslında yediden yetmişe işçi sınıfı gerçek mutluluk nedir bilmiyor. İnsana gerçek mutluluk veren bir dünya sömürünün, eşitsizliğin, adaletsizliğin, haksızlığın olmadığı bir dünya olabilir ancak. Oysa kapitalizm mutluluk değil sömürü, eşitsizlik, adaletsizlik, haksızlık üzerine kurulu bir düzendir. Böyle bir dünyada mutlu olabilmenin yolu sömürüsüz bir dünya düşlemek ve böyle bir dünya uğruna sömürü düzenine karşı mücadelede yer almaktır.
Ekonomik Büyüme Yalanı ve Gerçekler
- Eker Süt’te Direniş, Elba Bant’ta Grev, Befesa’da Kazanım
- Umudun Gitarı Çalmaya Devam Ediyor!
- Polonez Gıda ve Akcanlar Tekstil’de İşçiler Mücadeleden Vazgeçmiyor
- 78’liler Girişimi: “44. Yılında 12 Eylül Tüm Boyutlarıyla Sürüyor”
- Narin’in Katledilmesi Onlarca Kentte Protesto Edildi
- Kâr Hırsıyla İşlenen Cinayet: Zulmünüze Boyun Eğmeyeceğiz!
- İsrail’de Yüz Binler Ateşkes Talebiyle Meydanlara Çıktı!
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Onlarca Kentte Eylem
- Kendimiz İçin Yürümeli ve UİD-DER Ailesini Büyütmeliyiz!
- Bu İşareti Yapanlar Kim?
- İktidar’ın “Vergide Adalet” Yalanı
- “Kenyalılar Bile” mi?
- Yangınlar da Sorumsuzluk da Aynı!
- Sağlıkta Talan, Hep Yalan Dolan!
- 1999’dan Bugüne Önlem Yok, Adalet Yok!
- “Şu Ablanız Çok İyi Bir Dinleyicidir”
- Patronların Saldırılarına İşçiler Mücadeleyle Cevap Veriyor
- Polonez İşçileri Genel Müdürlük Önünde Haykırdı
- Umudunu Kaybetme!
- İş Cinayetinde Ölen Zafer Açıkgözoğlu Anıldı
Son Eklenenler
- Farklı sektörlerde çalışan bir grup genç UİD-DER’li işçi “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adıyla bir mini belgesel hazırlamış, belgesel UİD-DER Web TV’de yayınlamıştı. UİD-DER, filmleri belgesele konu olan işçi sınıfının...
- DİSK’in “Artık Yeter! Geçinemiyoruz! Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet!” şiarıyla düzenlediği eylemler devam ediyor. 25 Eylülde İstanbul Saraçhane Parkında gerçekleşen işçi buluşmasına DİSK’e bağlı sendikalarda örgütlü işçiler, DİSK yönetim kurulu...
- Türkiye’de işçi mücadelelerine yenileri eklenirken kazanımla sonuçlanan grev ve direnişler de oluyor. Bursa Kemalpaşa’da Eker Süt Ürünleri fabrikasında Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan 3 işçi 23 Eylülde fabrika önünde direnişe...
- Hayat pahalılığı, yüksek enflasyon, reel ücretlerin düşmesi neticesinde yoksulluğun pençesindeki işçi ve emekçilerin öfkesi büyüyor. Sermaye sınıfı ve siyasi iktidar Orta Vadeli Programlarla işçi ve emekçilerin üzerindeki sömürüyü arttırıyor....
- DİSK Uluslararası İlişkiler Dairesi Müdürü Kıvanç Eliaçık tarafından kaleme alınan “Orta Doğu’da İşçiler ve Sendikal Hareket” kitabı geçtiğimiz aylarda NotaBene yayınlarından çıkmıştı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Arap ülkelerine odaklanan, işçi...
- İran’ın Tabas kentinde bulunan bir kömür madeninde 21 Eylülde gaz sıkışması sonucu patlama gerçekleşti. Patlamada en az 51 işçi yaşamını yitirdi, 20’den fazla işçi yaralandı. Göçük altından henüz çıkarılamayan işçiler var. Başkent Tahran’ın 540...
- Son haftalarda ekranlarda ve sosyal medyada 21 Ağustosta kaybolan ve cansız bedeni çuvalla bir dereye atılmış halde bulunan Narin’le ilgili pek çok haber görüyoruz. Özellikle ilk günlerde Narin’in ağlayan annesine dair görüntüler durmaksızın...
- Gençlik yılları insanın kimlik edindiği, ayakları üzerinde durmaya başladığı yıllardır. Genç insan heyecan, enerji, coşku, duyarlılık ve değişim arzusuyla, geleceğe dair umutlarla doludur. Yaşanan her bir olay, edinilen her bir deneyim en canlı ve...
- Çelikler Holding’e ait Afşin-Elbistan Termik Santralinde çalışan 8 işçi ücretlerine zam yapılmasını istedikleri için 18 Ağustosta işten çıkarıldı. Arkadaşlarının işten atılmasına karşı iş bırakarak direniş başlatan işçiler de işten atma saldırısıyla...
- Rüzgârlar, bulutlar, ırmaklar, göklerde süzülen kuşlar, çiçekten çiçeğe konan arılar… sınır tanımazlar. Mesela Dicle ve Fırat ırmaklarını düşünelim. Mezopotamya’nın bu en büyük iki ırmağı Türkiye’de doğar, sınırları aşarak önce Suriye’ye uğrar,...
- İstanbul Hadımköy’de bulunan, Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu As Plastik’te grev başladı. Eker Süt’te sendikal baskılar devam ediyor. Tekgıda-İş Sendikası Bursa Kemalpaşa’da bulunan fabrika önünde gerçekleştirdiği eylemle işvereni sendika...
- Ruhi Su, 20 Eylül 1985’te hayatını kaybetti. Çünkü kanser tedavisi görmek için yurtdışına çıkması gerekiyordu ama 12 Eylül faşist darbecileri yurtdışına çıkmasını ve tedavi olmasını engellediler. Onun bıraktığı izler ne bu topraklardan ne de...
- Petrol-İş Gebze Şubesi tarafından yeni örgütlenen Tarkett Turkey Zemin Kaplama’da toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine grev baladı. Dev-Sağlık İş Sendikasının toplu sözleşme hakkının gasp edilmesine karşı Çalışma Bakanlığı...