Buradasınız
Ekonomik Büyüme Yalanı ve Gerçekler

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ekonomide bir şahlanış dönemine girdiğimizi söylemesinin ardından, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2021 yılının 2. çeyreği (Nisan-Mayıs-Haziran) için büyüme oranını yüzde 21,7 olarak açıkladı. Bu açıklamanın ardından bazı işçi kardeşlerimiz, “Erdoğan haklıymış, baksana ne kadar büyümüşüz” diye düşünmüş olabilir. Yandaş medya büyüme haberini davul zurna eşliğinde ekranlara taşıdığı için kafaların biraz karışması anlaşılır bir durum. Ama asıl kafa karışıklığına yol açan şey ekonomi bu kadar büyürken milyonlarca emekçinin borç batağına gömülerek yoksulluk çukurunda yaşamaya devam etmesi, işsizliğin alıp başını gitmesi oldu. Nasıl oluyor da ekonomi büyürken emekçiler giderek daha fazla yoksullaşıyor?
Öncelikle açıklanan ekonomik büyümenin ne anlama geldiğini açalım. Geçen yıl aynı dönemde ekonomi pandemi nedeniyle yüzde 10 küçülmüştü. Salgın yasaklarının kalkmasıyla bu küçülmenin telafi edileceği öngörülüyordu, öyle de oldu. Yani açıklanan ikinci çeyrek büyümesi geçen yılın ikinci çeyrek küçülmesine kıyasla bir büyümedir. Ekonomi literatüründe buna “baz etkisi” deniyor. Mesela yüz liranız varken 50 liraya düşüyor ve sonra tekrar yüz liraya çıkınca yüzde 100 bir artış söz konusu oluyor. Bu örnekte büyüme sıfırdır ve hatta ileriye gitme olmadığı için yerinde sayma söz konusudur. Zaten sadece Türkiye’de değil salgın döneminde ekonomisi küçülen pek çok ülkede baz etkisiyle “büyüme” yaşandı. Örneğin Azerbaycan’ın ikinci çeyrek büyüme oranı yüzde 35,5 oldu.
Sadece 3 aylık bir dönemde baz etkisiyle oluşmuş büyüme oranını vererek ekonominin şahlanış dönemine girdiğini söylemek, algı çarpıtması yapmaktır. Kaldı ki mesele sadece ekonominin büyümesi değil, bu büyümeden emekçilerin payına ne düştüğüdür. Gelir dağılımındaki adaletsizlik, işsizlik, borçlanma oranlarına baktığımızda emekçilerin ekonomisinin büyümek bir yana daha da küçüldüğünü görürüz. Ama bunlara bakmadan önce Türkiye’nin dünya ekonomisinden aldığı paya da bakalım, bir de öyle anlayalım ekonominin ne kadar büyüdüğünü. Türkiye’nin dünya ekonomisinden aldığı pay 1980 yılının sonunda yüzde 0,86 iken 2013’te yüzde 1,23’e çıkmış. 2020’nin sonuna gelindiğinde ise yüzde 0,85’e düşmüş. Yani az gitmişiz, uz gitmişiz, değil bir arpa boyu yol gitmek, 40 yıl öncesine dönmüşüz!
Şimdi konumuza geri dönelim ve sözü edilen ekonomik büyümeden işçi ve emekçilerin payına ne düştüğüne bakalım. Geçen yılın ikinci çeyreğinde işgücü ödemeleri yani çoğunluğunu işçilerin oluşturduğu ücretli çalışanların GSYH’den aldığı pay yüzde 37 iken, bu yılın ikinci çeyreğinde yüzde 33’e düşmüş. Şirketlerin yani patronlar sınıfının payı ise geçen yıl yüzde 42,8 iken bu yıl yüzde 49,8’e yükselmiş. Çok açık ki patronlar daha da zenginleşirken emekçiler yoksullaşmış. Elbette bir işçi yaşam standartlarının düşmesinden, borçlarının artmasından yoksullaştığını zaten anlıyor. Ama işçi sadece kendisini veya yakın çevresini görüyor. Ülke genelini gösteren rakamlara bakmak ise yoksullaşmanın on milyonlarca emekçinin sorunu olduğunu görmemizi sağlıyor.
TÜİK bu yılın ikinci çeyreğinde hanehalkı harcamalarının yüzde 22,9 oranında arttığını da açıkladı. Yani gelir düşmüş ama harcamalar artmış. Emekçilerin geçim yükü katlanarak artmış. Peki, nasıl oluyor bu? Elbette borçlanarak! Haziran 2021 verilerine göre Türkiye’de bireysel kredi kullanan kişi sayısı 35 milyona yaklaşmış durumda. Toplam kullanılan kredi tutarı ise 875 milyar lira! Sadece İstanbul’da bireysel kredi kullanan 13 milyonun üzerinde insan var. Yani İstanbul’un yüzde 80’i borçlu. Üstelik bu kredilerin büyük bir kısmını sanıldığı gibi konut kredileri değil ihtiyaç kredileri oluşturuyor. Kısacası kiralar yükselmiş, faturalar kabarmış, enflasyon nedeniyle temel ihtiyaçları karşılamak daha masraflı hale gelmiş.
Erdoğan iki hafta önce şöyle demişti: “AK Parti, fabrikada ter döken işçilerin, tarlada çalışan çiftçilerin, bu ülkeye yıllarca hizmet etmiş emeklilerin, geleceğe umutla bakan gençlerin partisidir.” Ama fabrikada ter döken işçiler açlık sınırının altında asgari ücrete ve borç batağında yaşamaya mahkûm ediliyor. İşsizlik o kadar vahim durumda ki, 6 kişilik temizlikçi kadrosuna 10 bin kişi başvuruyor. Çiftçiler üretim maliyetlerini bile karşılayamıyor, ürünler toplanamıyor, dalında çürümeye terk ediliyor. Türkiye, emeklisi en fakir ülkeler arasında yer alıyor. Gençler ise geleceğe umutla değil kaygı ve karamsarlıkla bakıyor. İşte Erdoğan’ın ufukta siluetini gördüğünü söylediği “büyük ve güçlü Türkiye”nin yakından bakıldığındaki hâli budur.
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
- Engelli de Saralı da Olsa Çalışacak!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...