Buradasınız
Barınma Sorunumuz Devam Ediyor!
Bir metal işçisi
Nedendir bilmem fakat Ocak ayı hüzünlüdür benim için. Kapitalist sistemin en acımasız yüzünü çok net bir biçimde bu ayda hissettirdiğini düşünürüm. Yağan yağmur ve kar beraberinde soğuğu da biz işçilerin yaşamına sokar. Hem de iliklerimize işlercesine hissettirir.
Biz işçilerin en temel insani ihtiyaçlarından ısınma ve barınma sorunu bu aylarda doruk noktasına ulaşır. Patronların ısınma ve barınma sorunu yoktur. Biz işçilerin böyle sorunları olabileceğini de düşünmezler. Onların tek düşündükleri üretimin kesintisiz devam etmesidir.
Krizin derinleştiği bugünlerde patronlar sınıfı ve onun devleti asgari ücreti belirledi. Asgari ücret, vergi iadesiyle birlikte 577 TL oldu. Elektriğe, suya, gıda ürünlerine, ulaşıma vb. birçok şeye zam yapanlar, asgari ücrete yapılan zamma fazla diyorlar. Bugün resmî devlet verilerine göre açlık sınırının 800 TL olduğu bir dönemde nasıl oluyor da asgari ücret fazla diyebiliyorlar utanmazca? İşsizliğin had safhaya vardığı, her ailede en az bir kişinin işsiz kaldığı, en temel tüketim maddelerine yüksek zamların yapıldığı şu dönemde neden işçiye yapılan zam fazla olarak görülüyor? İnsani ihtiyaçlarımızı yeni yapılan zamla karşılayabileceğimizi mi düşünüyorlar?
Bugün alınan ücretle ayın sonunu getirmemiz hayal. Barınmak için biz işçilerin yaşadığı yerler genellikle bodrum katlarıdır. Işık görmeyen, rutubet yüzünden kokan, farelerin cirit attığı mekânlar biz işçilerin barınak yerleri haline geldi. Neden mi? Bizlere çok gördükleri asgari ücretin “yüksek” olmasından! Isınmak için doğalgaz olmasına rağmen odun-kömür sobalarını tercih eder olduk. Bir aylık doğalgaz faturasıyla bir kış idare edecek kadar kömür alabiliyoruz çünkü. Yaz aylarında serin olur bodrum katları, fakat havalar soğuyunca yaşamı tamamen çekilmez kılmakta. Ya soğuktan hastalanırız ve hastane masraflarını karşılamayı göze almak durumunda kalırız ya da bir yerlerden kısıp yakacak odun-kömür alıp ısınırız. Ya para yoksa! Yağmurun çok yağdığı günler biz işçiler için daha da zorlu anlardır. Ya evi su basarsa kaygısı ya da yağan yağmur suları nedeniyle artan rutubet bizlerin yaşamını daha da zorlaştırmaktadır. Bugün milyonlarca işçi için barınacak yer sorunu, ısınma sorunu diğer sorunlarla birleşince hayat daha da çekilmez hal alıyor. Aldığımız asgari ücretle hangi derdimize çare bulacağız? Ev sahibi kirayı zamanında ister, su ve elektrik faturalarını zamanında ödemezsen gelip keserler, bakkal veresiye hiçbir şey vermez. Hastalanıp doktora gitmek bizler için lüks haline gelmiştir. Sosyal bir faaliyet bizlerin yaşamında zaten kalmamıştır.
Ve bugün insanın değeri cebindeki para kadar olduğu için biz işçiler de aldığımız ücret kadar yaşayabiliyoruz. Aldığımız asgari ücret en temel ihtiyaçlarımıza yetmediği için bodrum katları, barakalar vb. bizlerin zorunlu barınakları oluyor. Düşününce dünyadaki her şeyi üreten, yaratan bizler olmamıza rağmen en kötü koşullarda bizler yaşıyoruz. Devasa plazaları, apartmanları, konutları bizler inşa ederken en kötü yerlerde bizler yaşam mücadelesi veriyoruz. Apartmanlarda oturmak bizim de hakkımız değil mi? Neden biz?
Nedenini bilmemize rağmen açıkça söylemekten korkar olmuşuz. Patronlar sınıfının karşısında sessiz kalmayı tercih ediyoruz hâlâ. Bizlere insan gözüyle bakmayan patronlara karşı ne zaman bizlerin de insan olduğunu haykıracağız? Ne zaman bizler üretmezsek onların bir hiç olduğunu söyleyeceğiz? Ne zaman insanca bir yaşam için birlikte hareket edip patronların o şaşaalı yaşamını sallayacağız? Ne zaman soğuk kış gecelerinde it gibi titremekten vazgeçip patronlar sınıfına karşı güçlü bir şekilde kükremek için örgütleneceğiz?
Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!
4-C Hükümetin Elinde Patlayacak!
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
- İstanbul’da Yaşam: Deniz Kıyısında Deniz Görememek!
- Bruno’nun Fikri, Benim Fikrim, Senin Fikrin…
- Yüzüncü Maymun Teorisi
- Bir Otobüs, İki Kuşak ve İşçi Sınıfı
- “Hey” Diyen ve UİD-DER Saflarında Büyüyen Çocuklarımız
Son Eklenenler
- Zafer Açıkgözoğlu, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeron olarak çalışan 26 yaşında gencecik bir işçiydi. Henüz 1 aylık işçi olduğu hastanede altyapı eksikliği yüzünden patlayan kanalizasyonda temizlik yapması istendi. İtiraz...
- Geçenlerde işe giderken serviste yine hayat pahalılığından, geçinememekten sohbet açıldı. Bir arkadaşım Türkiye’de milyonlarca göçmen olduğunu söyleyerek şöyle dedi: “6 milyon Suriyeli varsa bu her gün 6 milyon ekmek çıkması anlamına gelir. Ya da 6...
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...