Buradasınız
Önyargılarımız Bize Ayak Bağı Olmasın
Esenyurt’tan bir metal işçisi
İşçi Dayanışması’nın 187’nci sayısının başyazısı şöyle bitiyor: “İşçiler olarak ön yargılarımızı bir kenara bırakıp sorumluluk almaktan, adım atmaktan çekinmeyelim.” Şüphesiz ki toplumda ve tek tek insanlarda oluşan önyargılar büyük oranda içinde bulunduğumuz sistemin bir ürünüdür. Egemen sınıf, egemenliğini devam ettirebilmek, sömürdüğü işçi sınıfını bölüp parçalayıp yönetmek, diğer ülkelerin işçi sınıflarına karşı düşman edebilmek için işini şansa bırakmaz, önyargıları alabildiğine pekiştirir.
Tabii kişilere sorduğumuz zaman önyargılı olduğunu kimse kabul etmeyecek, kendisine yakıştıramayacaktır. Oysa toplumu milliyetçilikle zehirleyen egemenler hiç tanımadığımız insanlar hakkında yığınla yalan yanlış bilgiyi beyinlerimize kazımıştır. Daha ailede, ilkokul sıralarında genç beyinlere işlenmeye başlar önyargılar ve bu askeri kışlalarda, işyerlerinde hayatımızın her alanında devam eder. Örneğin yüzlerce yıldır iç içe yaşadığımız halklardan insanlar için “olsun o da insan” derdi büyüklerimiz. Onların “bizden” olmadığını anlatırlardı bu sözlerle. Kürt, Türk, Ermeni, Rum, Arap, Alevi, Sünni gibi her bir milleti bir başkasına düşman edebilmek, aralarına fitne sokabilmek için oluşturulan yığınla önyargıdan ne denli etkilendiklerini bilmeden bu sözleri ederlerdi. Bugün de önyargılar tüm dünyada ve toplumda pekiştiriliyor, düşmanlıklar körükleniyor.
Zaten sermaye sınıfının da amacı bu değil mi? İşçileri daha kolay sömürebilmek, hak gasplarını engelsiz gerçekleştirebilmek, bilinci bulanmış işçilere asıl düşman yerine başka hedefler gösterebilmek, birbirine düşürebilmek, yeri geldiğinde cephelere sürüp ölüme razı edebilmek ve böylelikle kendi iktidarını korumak! Biz dünya işçileri olarak, dünyamıza sermaye sınıfının değil ait olduğumuz işçi sınıfının penceresinden bakmalıyız. Sömürüye, egemenlerin yeni paylaşım savaşlarıyla dünyayı cehenneme çevirmesine engel olmak, yeryüzüne barış ve özgürlük getirmek için önyargılarımızdan kurtulmak, birlik olmak zorundayız.
Nereli olursak olalım, rengimiz, dilimiz, kültürümüz farklı olabilir, ortak olan çok önemli yönlerimizin olduğunu bilmemiz lazım. Egemen sınıfın kışkırtmaları olmadığında kardeşçe yaşayabilmemizin nedeni budur. Egemen sınıfın tüm çaba ve kışkırtmalarına rağmen, deprem veyahut benzeri büyük felaketler olduğunda oluşturulan önyargıların tuzla buz olmasının nedeni budur. Böyle durumlarda halklar arasında dayanışma ön plana çıkabiliyor. Sermaye sınıfı acılarımızdan bile beslenmenin hesabını yaparken işçi sınıfı dayanışmayı yükseltebiliyor. Biz işçi sınıfıyız, asalaklardan kurtulup emeğimize sahip çıkarak, aramızdaki görünmez duvarları yıkıp, bizi birbirimize yabancılaştıran, halklar arasında düşmanlığı körükleyen bu sisteme birlikte karşı durmalı, elimizi taşın altına sokmalıyız.
Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Türkiye’de Asgari Ücret Düşük Değilmiş!
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- Yine, Tekrar, Bir Daha Şahlanıyoruz!
- Ucuz Bir Hayatı Neden Bu Kadar Pahalıya Yaşıyoruz?
- “Hiçbir Faydası Yoksa Neden Vergi Ödüyorum?”
- “Başımıza Ne Geliyorsa Nüfus Artışından” mı?
- Aman Bize Müjde Vermesinler!
- Onca Şeye Rağmen Gündemlerinde Yer Alamıyoruz
- Patronun Havucu İşçinin Onuru
- Asgari Ücret: Geçinmek mi Açlıktan Ölmemek mi?
- “Fedakârlık” Neden Hep Bize Düşer?
- Bir Değil, İki Değil, Üç Değil!
- Sorunlarımız Ortak, Peki Ya Mücadelemiz?
- Derinleşen Yoksulluk ve Artan Eğitim Maliyetleri
- “Türkiye Yüzyılı” Yalanı
- Ödediğimiz Primlerden Payımıza Düşen Ne?
- Sağlık Sorunlarımız Kader Değil, Sınıfsal!
- Karıncalar ve Filin Hikâyesi
- “Ne Yapsam Mutlu Olamıyorum!”
- Yalnız Taştan Duvar Olmaz
Son Eklenenler
- Siyasi iktidarın vergi politikası doğrudan emekçileri hedef alıyor. Hemen her şeye yapılan fahiş zamlar yetmiyormuş gibi bir de durmaksızın vergi ödemek zorunda bırakılıyoruz. Açlık sınırındaki ücretlerle geçim mücadelesi verenleri vergi rekortmeni...
- Dükkânda televizyon açıktı ve haber bülteninde “Kenya’da halk sokaklarda” haberi dönüyordü. O sırada içeri giren bir müşteri bir süre televizyona baktıktan sonra “Ya abi! Şu Kenyalılar bile sokağa çıkıyor, biz halen sesimizi çıkaramıyoruz” dedi ve...
- İzmir, Aydın, Bolu, Uşak, Manisa ve Karabük’te toplam 8 ayrı bölgede çıkan yangınlar nedeniyle ormanlar yine küle döndü. Günlerdir süren orman yangınları, müdahalenin de gecikmesiyle birlikte yerleşim yerlerine sıçradı; çok sayıda ev ve sanayi...
- “Sağlıkta dönüşüm” adı altında gerçekleştirilen saldırı politikalarının sonucu olarak sağlıkta özelleştirmenin önü alabildiğine açıldı. Zamanla kamu hastanelerinde verilen sağlık hizmeti niteliksiz ve yetersiz hale getirildi. Böylelikle iktidarın...
- 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin üzerinden 25 yıl geçti. Marmara depremi bu toprakların gördüğü en büyük felaketlerden biriydi. Deprem kuşağında olduğu bilinen Türkiye’de egemenler yine emekçilerin canını hiçe saymıştı. ‘99 depremine kadar irili...
- UİD-DER, 15-16 Haziran Genel Direnişinin 54. yılında adına yaraşır bir anma gerçekleştirmişti. Ben de o salonu dolduran ve yüreği mücadele için atan işçilerle aynı heyecanı yaşamıştım. Etkinlik sonrasında her yaştan UİD-DER’li işçilerin sohbetlerini...
- Bursa’da Gemlik Gübre Sanayi A.Ş’de çalışan 6 işçi DİSK’e bağlı Lastik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atıldı. Lastik-İş Sendikası, işverenin işçilerin sendikalı çalışma hakkına saldırarak işçi atmasını ve içeride baskıyı arttırmasını...
- Polonez işçileri Çatalca’da sürdürdükleri direnişlerinin 28. gününde şirketin Ataşehir’deki Genel Müdürlüğü önünde düzenledikleri eylemle taleplerini bir kez daha haykırdılar.
- Bizim için bu filmin bir anlamı da filmi göçmen bir işçi arkadaşımızla beraber izlememiz oldu. Arkadaşımız filmde yalın bir dille anlatılan gerçeklerin benzerlerini yaşadığını aktardı. Filmdeki bir sahne önemliydi. Filmin ana karakterlerinden biri...
- Zafer Açıkgözoğlu, İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesinde taşeron olarak çalışan 26 yaşında gencecik bir işçiydi. Henüz 1 aylık işçi olduğu hastanede altyapı eksikliği yüzünden patlayan kanalizasyonda temizlik yapması istendi. İtiraz...
- Geçenlerde işe giderken serviste yine hayat pahalılığından, geçinememekten sohbet açıldı. Bir arkadaşım Türkiye’de milyonlarca göçmen olduğunu söyleyerek şöyle dedi: “6 milyon Suriyeli varsa bu her gün 6 milyon ekmek çıkması anlamına gelir. Ya da 6...
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.