Buradasınız
Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
Pendik’ten metal işçisi bir kadın
Direniş yaşamış bir metal işçisi olarak Nejat Elibol’un Direnen Haliç romanını bir solukta okudum. Roman 1970’lerde Sungurlar Kazan fabrikasında işçilerin yaşadıklarını ve direnişlerini anlatıyor. Romanda anlatılanlar, işçilerin yaşadıkları, aralarında geçen diyaloglar, patronların oyunları bizim yaşadıklarımıza o kadar çok benziyor ki…
Mesela Küçük Kazan fabrikasında çalışan Birol’un, Mehmet’in yaşadıkları… Sürekli ağır işlere veriliyorlar. Hatta havasız, ışıksız havalandırma deliğinde tadilat yapmaları isteniyor. Bir insanın kaldırabileceğinin çok üzerinde, hiçbir koruyucu ekipman olmadan çalışmaya zorlanıyorlar. Mehmet işten çıkartılma korkusuyla sesini çıkarmıyor. Birol da ilk başta sesini çıkarmıyor ama bir taraftan da yapılan haksızlıklara içten içe isyan ediyor. Bir tartışma sırasında Mehmet’in ustabaşına yumruk atmasının ardından işten çıkartılması üzerine Birol ve arkadaşları sorgulamaya başlıyorlar. “Ya şimdi ya hiç” diyerek iş bırakıyorlar. Direniş başlayana dek yanındaki arkadaşına güvenmeyen, kim patronun kim işçinin yanında bilmeyen işçiler bunlar. Ama Mehmet’in işten atılması bardağı taşıran son damla oluyor ve direniş patlıyor. Onlara yol gösterecek kimse yok, kendi yollarını bulmaya çalışıyorlar. Bunları okurken “biz de böyleydik” diye düşündüm. Birbirimize güvenmiyorduk, isyanımız içimizde kalıyordu ama bir taraftan da sorunlarımız biriktikçe birikiyordu. Sendikadan bir şeyler yapmasını bekliyorduk ama kendimiz elimizi taşın altına koymuyorduk. Sonuçta biriken sorunlar bizi bir noktaya getirdi ve sendikamızla birlikte bir saat iş bırakma kararı aldığımızda herkes bu karara uydu.
Kitapta direniş sırasında Küçük Kazan farikasının patronu, ailelerinin direnişçi işçileri aramasını istiyor, evde acil durum olduğunu, hemen gelmelerini söylemeleri konusunda yönlendiriyor. Birol bunun bir oyun olduğunu fark ediyor. Direniş boyunca zaman zaman umutsuzluğa düşer gibi oluyor ama hemen kendini toparlıyor ve arkadaşlarını direnişi devam ettirmeleri konusunda ikna ediyor. Kolluk güçleri onları fabrikanın dışına çıkarıyor, bir süre fabrika önünde direniş yapıyorlar. Sonra fabrikanın önünden de uzaklaştırılıyorlar. 50 yıl önce patronların uyguladığı yöntemlerle bugünküler arasında neredeyse hiç fark yok. Biz de direniş boyunca patronun tehdit dolu, işçiyi bölme amacı taşıyan, sendikayı karalayan mesajlarını aldık. Biz de fabrika önünden polis zoruyla uzaklaştırıldık. Bütün bunlara bir de direnişin uzaması eklenince bazı arkadaşlarımız umutsuzluğa kapılır gibi olduğunda onlara cesaret verdik.
Romanda direniş sırasında işçilerin aldığı tutumlar da anlatılıyor ve içlerinde gerçekten örnek niteliğinde olanlar var. Mesela hamile karısını doktora götürüp sonra koşa koşa direnişe geri dönen işçi… Ya da evlerine götürecekleri bir ekmekleri bile olmadan, yol parası bulamadan, çocukları aç olduğu halde direnişe sıkı sıkı sarılan işçiler var. Bir direnişin başarıya ulaşmasında işçilerin kararlılığının ve direnişi sahiplenmesinin çok büyük etkisi olduğunu görüyoruz.
Direnişte olan her iki fabrikanın işçileri daha sonra birbirleriyle iletişime geçerek direnişlerini birleştiriyorlar. Tek bir direniş çadırı kurarak mücadeleye birlikte devam ediyorlar. Direniş sırasında sendikalaşıyorlar ve sendikalı olarak fabrikaya geri dönüyorlar. Ama patron direnişin başında olan 30 işçiyi işe geri almayı kabul etmiyor. Çünkü bu işçilerin içeride işçileri daha sıkı örgütleyeceğini, artık kolay kolay işçilere baskı yapamayacağını biliyor, işçilerin örgütlülüğünden korkuyor. Onları işe almayarak hem bunun önüne geçmek hem de “direniş yaparsan, bir de başı çekersen böyle işten atılırsın” mesajı vermek istiyor.
Bugün de işverenler aynı yöntemleri uygulamıyorlar mı? Bu bakımdan 1970’lerle bugün arasında hiçbir fark yok. Ama çok önemli başka bir fark var. O dönemlerde Türkiye işçi sınıfı daha örgütlüydü, yükselen bir sınıf mücadelesi vardı. Bu sayede direnişler çok uzun sürmesine rağmen işçiler pes etmiyordu. Bugün ise direniş başladıktan kısa bir süre sonra işçi arkadaşlarımız arasında şikâyetler başlıyor, “daha ne kadar sürecek?” sorusunu soranların sayısı artıyor. Peki ama biz bedel ödemeyi göze almazsak, kararlı durmazsak patrona nasıl geri adım attıracağız? Bedel ödemeyi göze almayan, başarıya da ulaşamaz. Ben yaşadığım direnişte de bunu gördüm. Direnen Haliç’te de bunu gördüm. Demek ki biz tek değiliz, yalnız değiliz. Geçmişimizden, geçmiş mücadelelerden öğrenecek çok şeyimiz var. Her işçi arkadaşıma bu kitabı okumasını öneriyorum. Eminim siz de kendinizden bir şeyler bulacaksınız.
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
- Clara Zetkin ve Ölümsüz Mirası
- Değişen Dünyam ve Dünyayı Değiştirme İsteğim
- Acımız Öfkeye, Öfkemiz Mücadeleye Dönüşsün!
- Emekçi Kadın Mücadeleyle Güzelleşir
- Emekçi Kadınlar Haydi 1 Mayıs’a!
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
Son Eklenenler
- İşçi ve emekçi kardeşlerim, bu satırları yazarken bile gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor. Daha birkaç gün öncesi çalıştığım fabrikada korkunç bir iş kazası oldu. Aynı bölümde çalıştığım bir arkadaşım ne yazık ki enjeksiyon kalıbının mapasının...
- Bu düzende tüm gerçekler baş aşağı edilip çarpıtılıyor, adeta gözümüze perde iniyor. Gerçekler bir sis perdesinin arkasına itiliyor, biz de olanı göremez hale geliyoruz. Kapitalist sistemin yarattığı sorunlara karşı durabilmemiz ancak gözümüzdeki...
- Fabrikalarda, işyerlerinde şans ve bahis oyunları oynayarak “kolay yoldan para kazanma” hayaline kapılan işçilerin sayısı giderek artıyor. “Bahis oyunlarıyla çok para kazananların” hikâyeleri kulaktan kulağa yayılsa da etrafımızda böyle işçileri...
- Elazığ/Alacakaya’da bulunan ve Yıldırımlar Holding bünyesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de çalışan maden işçilerinin 1 Temmuzda başlattığı iş bırakma eylemi şirketle yapılan anlaşma üzerine 16 Temmuzda sonlandırıldı.
- 31 Mart seçimleri sonrası onlarca belediye “tasarruf tedbirleri”, “borcumuz çok”, “işçilerin maaşını ödeyemiyoruz”, “seçim öncesi işe alınan işçiler” gibi bahanelerle işten atma saldırısına başladı. Belediye işçileri bu saldırılara boyun eğmeyerek...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve emekli örgütlerinin çağrısıyla 16 Temmuzda Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Bursa, Diyarbakır gibi büyükşehirler başta olmak üzere pek çok kentte eylemler yapıldı.
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...