Buradasınız
Sararmadan Dökülen Yapraklar
Sancaktepe’den bir işçi kadın
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Hemen hemen her gün, televizyon kanallarında, gazete haberlerinde uyuşturucu madde kullanan gençlerin, içler acısı görüntüleri yayınlanıyor. TEM otoyollarının kenarlarında, parklarda, sokak aralarında kendinden geçmiş, yarı baygın yerlerde yatan gençlerin görüntülerini izliyoruz. Sağlık uzmanlarından siyasetçilere kadar herkes özellikle son yıllarda bonzai kullanımında çok büyük bir artışın olduğuna dikkat çekiyor. Bonzai ve uyuşturucu konusu çokça tartışılıyor. Peki, neden gençler uyuşturucu madde, bonzai kullanıyor?
Pek “değerli” akademisyenler, psikologlar, sorunun kaynağını “çözmüşler” aslında. Gençlerin uyuşturucu kullanmalarının gerekçelerini ve kök nedenlerini sıralamışlar kendilerince: “Arkadaşlarına veya bir gruba uyum sağlamak için”, “kendilerine yaşattığı his hoşlarına gittiği için”, “kendilerini yetişkin gibi gösterdiğini düşündükleri için”, “gençler risk alma ve yeni şeyler deneme eğilimindedir ve bu maddeleri kullanmayı heyecan verici buldukları için”, ailelerinde alkol ve madde bağımlısı kişiler olduğu için”, “aileleriyle bağ kuramadıkları ve ailelerinin kendilerine değer vermediğini düşündükleri için”, “depresyon, zihinsel ve duygusal problemleri oldukları için”, “teknolojiyle yalnızlaştıkları için” vs vs.
Seminerlerde, televizyonlarda, gazetelerde daha bunlar gibi birçok nedenden kaynaklı gençlerin uyuşturucu kullanmaya yöneldiklerini anlatıyorlar. Hatta bir profesör de diyor ki, “Uyuşturucu bir aile hastalığıdır. Bu hastalığı engellemek için aile, ergenlik döneminde, çocuğun sınırlarını belirlemek zorunda. 10-12-14 yaşlarında ergenlik sürecinde bağımlılık başlıyor, sınırlar iyi çizilirse çocuk ne yapacağını bilir ve bu hastalığa kapılmaz.” Yani uyuşturucu kullanımı tamamen ailenin bir hatasıdır demek istiyor. Uyuşturucu üretimini yapanları, uyuşturucu trafiğini kontrol edenleri, buna göz yuman, bundan kazanç sağlayan devletleri, polis gözetiminde okul önlerinde, kafelerde gençlere uyuşturucu sağlayanları bir çırpıda masum ilan ediyor. Suçu, tüm bunlar karşısında çaresiz kalan ailelere yıkıyor.
Peki, uyuşturucu kullanımının her geçen gün arttığının farkında olan devlet, sağlık kuruluşları vs. ne yapıyor? Sivil Toplum Kuruluşlarına verdiği iftarda Cumhurbaşkanı; “Kendinden geçmiş şekilde bulunan gençler bize ciddi sorumluluk yüklüyor. Her ne kadar Avrupa ülkelerinin çok çok altında da olsa bizim bu sorunu kangrene dönüşmeden tedavi etmemiz gerekiyor” diyor. Cumhurbaşkanı her ne kadar Avrupa’daki kadar yaygın değil diye bizi rahatlatmaya çalışsa da resmi rakamlara göre Türkiye’de bağımlılık oranı son 3 yılda yüzde 20, son 10 yılda ise yüzde 40’lık bir artış göstermiş. Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy da, madde kullanımına bağlı ölümlerin geçen yıla oranla 4 kat arttığını, ölü sayısının 162 kişiden 628 kişiye çıktığını belirterek, tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekiyor.
Her gün yapılan uyuşturucu operasyonlarına, okullarda, velilere düzenlenen eğitimlere, eğitimcilere verilen görevlere, televizyonda, basında yapılan haberlere ve kamu spotlarına rağmen uyuşturucu kullanımındaki “sıçrama” azalmıyor. Demek ki sorun eğitim, ailelere sorumluluk yüklenmesi, polisin baskınlar yapması ile çözülebilecek bir sorun değil. Bonzai gibi uyuşturucu maddelerin kullanımındaki artışın gerçek nedeni, her geçen gün daha da çürüyen, çürüdükçe de yozlaşan kapitalizmdir. Bataklığı kurutmadan, bataklığın ürettiği pislikleri ortadan kaldırmak mümkün değildir.
Oyun çağlarındaki çocuklar, aileye katkı sunabilmek, okuyabilmek için, fabrikalarda, atölyelerde, ölüm çarklarının birer parçası haline geliyorlar. Genç yaşlarda hayatın ağır yüküyle tanışıyor küçük bedenleri. Umutsuzluk, çıkışsızlık, yoksulluk hayatlarının baharında karşılıyor onları. Yarış atı gibi okullarda, sınavlarda geleceksizliğe koşturuluyor çocuklarımız. Oysa ne vaatler veriliyor onlara. Okul bittiğinde her birinin güzel bir işi, mesleği olacak deniyor. Gençler, ellerinde diplomalarla işsizliğin pençesinde kıvranıyor, yaşama dair umutlarını kaybediyorlar. Uyuşturucu kullanımı, kapitalist düzenin çocukları ve gençleri sürüklediği çıkışsızlığın bir sonucudur. Örgütsüz ve bilinçsiz oldukları için gerçek çıkış yolunu göremeyen gençler, bu insanlık dışı düzenin sorunlarından uzaklaşmak isterken uyuşturucu tuzağına düşüyorlar. Bu seçeneği önlerine koyan da kapitalist düzenin ta kendisidir. Okullarda, mahalle aralarında, özellikle emekçi semtlerinde torbacılar kol gezmektedir. Çünkü yaşamlarından memnun olmayan gençler, düzene isyan etme potansiyeli de taşırlar. Gençlerin devrimci mücadeleye katılmasından korkan düzen güçleri, genç beyinleri uyuşturucunun, bonzainin kucağına iterler. Düşük fiyatlarla alınabilen bonzainin emekçi semtlerinde satılması boşuna değildir. Bonzaiden ölen, zengin bir çocuk ya da genç görmedik haberlerde.
Çocuklarımızı, gençlerimizi bu bataklıktan kurtarmanın yolu, sağlık seminerleri, okullarda verilen eğitimler, kamu spotları, televizyon ve gazetelerde sürekli olarak uyuşturucunun ne kadar kötü olduğunu anlatmak, yazmak değildir. Çürüyen kapitalist sistemin bataklığı, çocuklarımızı, gençlerimizi, pisliği içinde boğmaya, öldürmeye, henüz sararmadan düşen yapraklar gibi toprağa düşürmeye devam edecektir. Tüm kötülüklerin anası kapitalizmdir. Gençlerimiz, örgütlü bir biçimde işçi sınıfının devrimci mücadelesinin saflarına katılmadan, yalnızlıktan ve çıkışsızlıktan kurtulamazlar.
Bir Nasrettin Hoca Fıkrası
- Eti Krom Patronunun Tutumu Ne Anlatıyor?
- Sendikal Baskılar Sürerken Mücadele Eden İşçiler Kazanıyor
- TÜİK’in Kayıp Sepeti
- Türk-İş, DİSK ve Hak-İş’ten Ortak Basın Açıklaması
- Çorlu Tren Katliamının 6. Yılında Hayatını Kaybedenler Anıldı
- İsrail’in Gazze Katliamı Dokuzuncu Ayında Protesto Edildi
- Göçmenlere Yönelik Irkçı Saldırılar Protesto Edildi
- Sivas Katliamı’nın 31. Yılında Hayatını Kaybedenler Anıldı
- İstanbul’da “Kayyuma Geçit Vermeyeceğiz” Mitingi
- Sendikalardan Asgari Ücrete Zam Talebiyle Eylem
- 12 Haziran: Kapitalizmin Çocuk İşçi Sömürüsü Büyüyor
- İsrail Katliamı, Emperyalistler İkiyüzlülüğü Sürdürüyor
- Samandağ’da “Rezerve Hayır!” Mitingi
- Emeklilerin Gözünü Kırıntılarla Boyayamazsınız!
- İsrail’le Ticaret ve Sermayenin Fıtratı
- Çorlu Tren Katliamı Davası Sonuçlandı: “Üst Düzey Sorumlular da Yargılanmalı”
- İş Cinayetlerine, Düşük Ücretlere, Sendikal Baskılara Karşı Eylemler
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
Son Eklenenler
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Purmo Group'ta grev, 66. gününde kazanımla sonuçlandı. Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de, düşük ücretlere ve hak gasplarına karşı 1 Temmuzda iş bırakma eylemi başlatan maden...
- Sabahtan akşama kadar televizyon izlesek, kanal kanal gezip tartışma programlarına, dizi ve filmlere baksak hiçbirinde işçilere ve sorunlarına dair gerçekleri göremeyiz. Yüksek tirajlı gazetelerde, çok tıklanan haber sitelerinde işçilerin...
- Trafikte, toplu taşımada, market alışverişinde, hastane kuyruğunda, hatta yolda yürürken bile birbiriyle tartışan veya kavga eden insanlara şahit oluyoruz. Hatta bizler de kimi zaman bu tartışmaların bir parçası oluyoruz. Peki bu gerginlik nedensiz...
- Yaz aylarında havaların bir anda ısınmasıyla birlikte işyerleri adeta fırın gibi oldu. Gün içerisinde işçilerin sırtındaki ter birkaç kez kuruyor. İşte bu koşullarda her şeye rağmen Ramazan ve Kurban Bayramı tatilleri biz işçiler için bir can simidi...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1,5 yıl geçti. On bir kenti etkileyen depremlerde enkaz altında kalan on binlerce insanın ve yakınlarının feryatları günlerce dinmedi. Enkazdan sağ kurtarılabilecek binlerce insan, arama kurtarma çalışmalarının...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan ve Özçelik-İş Sendikasının örgütlü olduğu Yolbulan Metal fabrikasında çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 20 Haziranda greve çıkmışlardı. UİD-DER’li işçiler olarak bizler de...
- Srebrenitsa’da, 1995 Temmuzunda, 8 bini aşkın Boşnak, Sırp egemenleri tarafından katledildi. Geçmişten günümüze emperyalistlerin kışkırttığı tüm savaşlara baktığımızda ölenlerin, acı çekenlerin, yasa boğulanların emekçiler olduğunu, savaştan siyasi...
Düşün
Okyanusları, denizleri, dereleri, nehirleri
Düşle
Parmaklıkların ötesindeki sonsuz dünyayı
Düşün
...- 43 gündür direnen Sumitomo işçilerinin grevi kazanımla sonuçlandı. Adana’da PTT bünyesinde çalışan taşeron işçiler iş baskısı ve kötü çalışma koşullarına karşı 9 Temmuzda iş bıraktı. İşçilerin eylemi ikinci gününde kazanımla sona erdi. Manisa’da...
- TÜİK Haziran 2022 itibariyle enflasyon sepetine hangi ürünleri koyduğunu ve bu ürünlerin fiyatını ne olarak kabul ettiğini açıklamayı bıraktı. İki yıldır TÜİK’in açıkladığı enflasyonu neye göre hesapladığını bilmiyoruz. Yani sepet iki yıldır kayıp!...