Buradasınız
Sararmadan Dökülen Yapraklar
Sancaktepe’den bir işçi kadın
Hemen hemen her gün, televizyon kanallarında, gazete haberlerinde uyuşturucu madde kullanan gençlerin, içler acısı görüntüleri yayınlanıyor. TEM otoyollarının kenarlarında, parklarda, sokak aralarında kendinden geçmiş, yarı baygın yerlerde yatan gençlerin görüntülerini izliyoruz. Sağlık uzmanlarından siyasetçilere kadar herkes özellikle son yıllarda bonzai kullanımında çok büyük bir artışın olduğuna dikkat çekiyor. Bonzai ve uyuşturucu konusu çokça tartışılıyor. Peki, neden gençler uyuşturucu madde, bonzai kullanıyor?
Pek “değerli” akademisyenler, psikologlar, sorunun kaynağını “çözmüşler” aslında. Gençlerin uyuşturucu kullanmalarının gerekçelerini ve kök nedenlerini sıralamışlar kendilerince: “Arkadaşlarına veya bir gruba uyum sağlamak için”, “kendilerine yaşattığı his hoşlarına gittiği için”, “kendilerini yetişkin gibi gösterdiğini düşündükleri için”, “gençler risk alma ve yeni şeyler deneme eğilimindedir ve bu maddeleri kullanmayı heyecan verici buldukları için”, ailelerinde alkol ve madde bağımlısı kişiler olduğu için”, “aileleriyle bağ kuramadıkları ve ailelerinin kendilerine değer vermediğini düşündükleri için”, “depresyon, zihinsel ve duygusal problemleri oldukları için”, “teknolojiyle yalnızlaştıkları için” vs vs.
Seminerlerde, televizyonlarda, gazetelerde daha bunlar gibi birçok nedenden kaynaklı gençlerin uyuşturucu kullanmaya yöneldiklerini anlatıyorlar. Hatta bir profesör de diyor ki, “Uyuşturucu bir aile hastalığıdır. Bu hastalığı engellemek için aile, ergenlik döneminde, çocuğun sınırlarını belirlemek zorunda. 10-12-14 yaşlarında ergenlik sürecinde bağımlılık başlıyor, sınırlar iyi çizilirse çocuk ne yapacağını bilir ve bu hastalığa kapılmaz.” Yani uyuşturucu kullanımı tamamen ailenin bir hatasıdır demek istiyor. Uyuşturucu üretimini yapanları, uyuşturucu trafiğini kontrol edenleri, buna göz yuman, bundan kazanç sağlayan devletleri, polis gözetiminde okul önlerinde, kafelerde gençlere uyuşturucu sağlayanları bir çırpıda masum ilan ediyor. Suçu, tüm bunlar karşısında çaresiz kalan ailelere yıkıyor.
Peki, uyuşturucu kullanımının her geçen gün arttığının farkında olan devlet, sağlık kuruluşları vs. ne yapıyor? Sivil Toplum Kuruluşlarına verdiği iftarda Cumhurbaşkanı; “Kendinden geçmiş şekilde bulunan gençler bize ciddi sorumluluk yüklüyor. Her ne kadar Avrupa ülkelerinin çok çok altında da olsa bizim bu sorunu kangrene dönüşmeden tedavi etmemiz gerekiyor” diyor. Cumhurbaşkanı her ne kadar Avrupa’daki kadar yaygın değil diye bizi rahatlatmaya çalışsa da resmi rakamlara göre Türkiye’de bağımlılık oranı son 3 yılda yüzde 20, son 10 yılda ise yüzde 40’lık bir artış göstermiş. Üsküdar Üniversitesi Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Sevil Atasoy da, madde kullanımına bağlı ölümlerin geçen yıla oranla 4 kat arttığını, ölü sayısının 162 kişiden 628 kişiye çıktığını belirterek, tehlikenin büyüklüğüne dikkat çekiyor.
Her gün yapılan uyuşturucu operasyonlarına, okullarda, velilere düzenlenen eğitimlere, eğitimcilere verilen görevlere, televizyonda, basında yapılan haberlere ve kamu spotlarına rağmen uyuşturucu kullanımındaki “sıçrama” azalmıyor. Demek ki sorun eğitim, ailelere sorumluluk yüklenmesi, polisin baskınlar yapması ile çözülebilecek bir sorun değil. Bonzai gibi uyuşturucu maddelerin kullanımındaki artışın gerçek nedeni, her geçen gün daha da çürüyen, çürüdükçe de yozlaşan kapitalizmdir. Bataklığı kurutmadan, bataklığın ürettiği pislikleri ortadan kaldırmak mümkün değildir.
Oyun çağlarındaki çocuklar, aileye katkı sunabilmek, okuyabilmek için, fabrikalarda, atölyelerde, ölüm çarklarının birer parçası haline geliyorlar. Genç yaşlarda hayatın ağır yüküyle tanışıyor küçük bedenleri. Umutsuzluk, çıkışsızlık, yoksulluk hayatlarının baharında karşılıyor onları. Yarış atı gibi okullarda, sınavlarda geleceksizliğe koşturuluyor çocuklarımız. Oysa ne vaatler veriliyor onlara. Okul bittiğinde her birinin güzel bir işi, mesleği olacak deniyor. Gençler, ellerinde diplomalarla işsizliğin pençesinde kıvranıyor, yaşama dair umutlarını kaybediyorlar. Uyuşturucu kullanımı, kapitalist düzenin çocukları ve gençleri sürüklediği çıkışsızlığın bir sonucudur. Örgütsüz ve bilinçsiz oldukları için gerçek çıkış yolunu göremeyen gençler, bu insanlık dışı düzenin sorunlarından uzaklaşmak isterken uyuşturucu tuzağına düşüyorlar. Bu seçeneği önlerine koyan da kapitalist düzenin ta kendisidir. Okullarda, mahalle aralarında, özellikle emekçi semtlerinde torbacılar kol gezmektedir. Çünkü yaşamlarından memnun olmayan gençler, düzene isyan etme potansiyeli de taşırlar. Gençlerin devrimci mücadeleye katılmasından korkan düzen güçleri, genç beyinleri uyuşturucunun, bonzainin kucağına iterler. Düşük fiyatlarla alınabilen bonzainin emekçi semtlerinde satılması boşuna değildir. Bonzaiden ölen, zengin bir çocuk ya da genç görmedik haberlerde.
Çocuklarımızı, gençlerimizi bu bataklıktan kurtarmanın yolu, sağlık seminerleri, okullarda verilen eğitimler, kamu spotları, televizyon ve gazetelerde sürekli olarak uyuşturucunun ne kadar kötü olduğunu anlatmak, yazmak değildir. Çürüyen kapitalist sistemin bataklığı, çocuklarımızı, gençlerimizi, pisliği içinde boğmaya, öldürmeye, henüz sararmadan düşen yapraklar gibi toprağa düşürmeye devam edecektir. Tüm kötülüklerin anası kapitalizmdir. Gençlerimiz, örgütlü bir biçimde işçi sınıfının devrimci mücadelesinin saflarına katılmadan, yalnızlıktan ve çıkışsızlıktan kurtulamazlar.
Elleri Var Özgürlüğün
Bir Nasrettin Hoca Fıkrası
- Çorlu Tren Katliamı Davası Sonuçlandı: “Üst Düzey Sorumlular da Yargılanmalı”
- İş Cinayetlerine, Düşük Ücretlere, Sendikal Baskılara Karşı Eylemler
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Sağlık Çalışanlarından Sağlıkta Şiddete Karşı Eylem
- Ücret Gasplarına, Düşük Ücretlere ve Baskılara Karşı Mücadeleler Sürüyor
- 2024: Emeklilere Zulüm Yılı
- İşçiler Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor, Kazanıyor
- Tahsin İncirci Yaşamını Yitirdi, Besteleri Yaşayacak
- Faruk Türkoğlu Sonsuzluğa Uğurlandı
- “Emekli Boş Durmasın, Çalışsın Diyenlerdir” Bu Toplumun Sırtına Yük!
- 84 Yaşında Bir İnsan Neden İş Arar?
- Sendikal Baskılar Mücadeleyle Aşılıyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Çıkışsızlık Sarmalındaki Gençler
- İş Kazaları Kader Ya da Fıtrat Olamaz
- Türkiye Okul Yemeği Koalisyonu Kuruldu
- Sel Gider Kum Kalır
- İlet’ten İliç’e Mükellefiyetten Bugüne
- Bizim Çocuklarımız Onlar
- “Eşimle Birlikte Kahvaltı Ancak Yıllık İzinde”
Son Eklenenler
- Mersin Çevre Platformu, MIP AŞ’nin limanı genişletmek amacıyla Atatürk Parkını kapatmasını Özgür Çocuk Parkında basın açıklaması ile protesto etti. Mersin halkı, şehir merkezinde bulunan Atatürk Parkının MIP A.Ş tarafından liman genişletme...
- 28 Nisan birçok ülkede iş kazalarında ve meslek hastalıklarında yaşamını yitirmiş işçileri anma günü olarak kabul edilmiş durumda. İlk defa Kanada Kamu Çalışanları Sendikası (CUPE), 1984’te kendi üyeleri için 28 Nisanı Yas Günü olarak ilan etti. Bir...
- ABD’nin New York şehrindeki Columbia Üniversitesi öğrencilerinin başlattığı Filistin halkıyla dayanışma eylemleri ülke çapındaki diğer üniversitelere de yayılarak büyüyor. ABD’nin 22 eyaletinde 40’tan fazla kampüste öğrenciler aynı taleplerle...
- Aralık 2023’te iktidara gelen faşist Javier Milei ve hükümeti, kemer sıkma politikalarıyla krizin faturasını Arjantinli emekçilerin sırtına yıkmaya devam ediyor. İktidara geldiği günden bu yana birçok protesto gösterisiyle Milei hükümetine...
- İşçi sınıfının kadınları olarak birçok sorun yaşıyoruz ve bu 1 Mayıs’ta bizim de yükselteceğimiz taleplerimiz var. Sohbetimiz sırasında emekçi kadın kardeşlerimiz hangi taleplerle 1 Mayıs’a katılacaklarını anlattılar.
- Bizler bir grup petrokimya işçisiyiz. Tüm sınıf kardeşlerimizi 1 Mayıs’ın birlik, mücadele ve dayanışma coşkusuyla selamlıyoruz.
- İşçilerin sendikalaşma hakkı, ücretleri patronlar tarafından gasp edilirken bu duruma itiraz eden, hakkını arayan işçiler cezalandırılıyor, darp ediliyor. Ancak saldırılara, baskılara boyun eğmeyen işçiler mücadeleyi sürdürüyor. İstanbul Finans...
- Tekirdağ Çorlu’da 8 Temmuz 2018’de meydana gelen tren katliamında 7’si çocuk 25 kişi yaşamını yitirmiş, 300’den fazla kişi yaralanmıştı. Katliama ilişkin davanın karar duruşması 25 Nisanda Çorlu Halk Eğitim Merkezi’ne kurulan 1. Ağır Ceza...
- Emekçi kadınlar olarak hayatın her alanında çeşitli sorunlarla karşılaşıyoruz. Bu sistem bizi sokakta katledip, savaşlarda öldürüyor. Emeğimiz yok sayılıp hayatımız değersizleştiriliyor. Bizler işçi sınıfının kadınlarıyız, ellerimizdeki hünerle...
- Biz işçilerin yaşadığı sıkıntılar, zorluklar gün geçtikçe artıyor. Aldığımız ücretler açlık sınırına denk durumda. Üstelik ücretlerimizin enflasyon karşısında erimesi belimizi iyice büküyor. Çalıştığımız işyerlerinde, fabrikalarda çalışma...
- Her geçen gün yoksullaşan, hayat pahalılığıyla beli bükülen işçiler olarak vergi rekortmeni olmamız pek mümkün görünmeyebilir. Ancak gerçek bu. Milyarlarca dolarlık servetlere sahip patronlar servetleriyle kıyaslayınca tabiri yerindeyse bir kuruş...
- Bizler, Avcılar’dan genç işçi ve öğrencileriz. Kimimiz fabrikalarda saatlerce çalışıyor, kimimiz ise okul sıralarında dirsek çürütüyor. Hepimiz işçi çocuklarıyız ve bizi birleştiren, bir araya getiren ortak sorunlara sahibiz. Çünkü içinde...
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...