Buradasınız
Sermayeye “Yerli ve Milli” TOGG, İşçiye Kaynak Yok!

Siyasi iktidarın toplumda algı oluşturmak üzere verdiği “müjde”lerden biri de “yerli ve milli” otomobildi. Uzun zamandır konuşulan sözde “yerli ve milli” otomobil TOGG’un tanıtımı 29 Ekim Cumhuriyet kutlamaları vesilesiyle gerçekleştirildi. Gündemde uzunca yer kaplayan TOGG için reklamlar, söyleşiler, anketler yapıldı, yapılmaya da devam ediliyor. Peki, bu kadar reklamını yaptıkları, milletin “gurur kaynağı” olması gerektiği ilan edilen otomobil nasıl ve kimin paralarıyla üretilecek?
Türkiye Otomobil Girişim Grubu yani TOGG, Anadolu Grubu, BMC, Turkcell Grubu, Zorlu Holding, Kıraç Holding gibi iktidara yakınlığıyla bilinen şirketlerin bileşiminden oluşuyor. Hatırlanacak olursa proje ilk tanıtıldığında bu şirketlerin yöneticileri bizzat Erdoğan tarafından “babayiğit kahramanlar” olarak sunulmuştu. Sanki ülke için büyük bir fedakârlık adımı atıyorlarmış gibi övgüler yapılmıştı. Türkiye’nin ilk elektrikli yerli otomobilini yapacakları iddiasıyla pohpohlanan bu yandaş sermaye gruplarının kaz gelecek yerden tavuk esirgemedikleri devletin yatırım için ayırdığı kaynaklardan da anlaşılıyor. Resmi Gazetede yayımlanan bilgilere göre TOGG’a bedava kamu arazisi tahsis edilecek, banka kredi faizlerinin yüzde 80’i karşılanacak, ÖTV vergisinden elde edilen gelirin yüzde 30’u şirketlere iade edilecek. 360 milyon liralık işçi ücretleri karşılanacak ve SGK primleri ödenecek, ayrıca 10 yıl boyunca KDV, gümrük vergisi, gelir vergisi muafiyeti sağlanacak. Yetmezmiş gibi devlet 30 bin aracın alımını garantilediğini de ilan etti. Kısacası bu otomobilin üretimi için yaklaşık 22 milyar lira bizzat devletin hazinesinden, yani emekçilerden toplanan vergilerden karşılanacak.
İşçilere resmi enflasyon oranında bile zam yapmayan siyasi iktidar, okula giden çocukların 1 öğün yemeklerini karşılamamak için “kaynak yok” diyor. Eğitime, sağlığa, toplumun çıkarı yönünde kamu harcamalarına gelince boş cebini gösteren iktidar, söz konusu sermayenin büyümesi ve siyasi imajını tazelemek olunca kesenin ağzını sonuna kadar açıyor. Üstelik bu kese işçi ve emekçilerden alınan ve sürekli artan vergilerle dolduruluyor. Artan vergi yükü, faturalar, gıda fiyatları, ev kiraları, kredi borçları işçilerin sırtına binmeye devam ederken, işçi ve emekçilerden çalınan paralarla üretilecek TOGG’la övünmeleri isteniyor.
Bir otomobilin “yerli ve milli” olmasının işçi ve emekçilerin yaşamında olumlu bir değişiklik anlamına gelmediğini tarihsel ve güncel deneyimler ortaya koyuyor. Hadi bir an bu konuyu bir yana bırakarak meseleye bakalım. Toplumda otomobilin “yerli ve milli” olduğu algısı yaratılıyor fakat bunun gerçeklikle bir bağı yoktur. Mesela TOGG CEO’su Gürcan Karakaş “yerli ve milli” otomobilin nasıl üretileceğini şöyle açıklamıştı: “Aracın elektrikli motoru için Bosch ile görüşüyoruz. Aracın bataryası için Çin ağırlıklı 6 firma ile gizlilik sözleşmesi imzaladık. Bunlardan biriyle anlaşacağız. Araç entegrasyonu konusunda teknoloji partneri olarak Alman mühendislik firması EDAG’ı seçtik. Myra, İngiltere’nin kabul gördüğü, özellikle mekanik aksamlarda şasi sistemleri konusunda partnerlerimizden birisi. Tasarım için İtalyanlarla anlaştık.” Bizzat kendilerinin de dile getirdiği gibi aracın “yerli” olmadığı ortadadır.
Yeni bir efsane yaratmaya çalışan iktidar, kimsenin yapamadığını yapmış gözükmek istiyor. Eğer Türkiye’de bugüne kadar “yerli” otomobil üretilmediyse, bunun esas sebebi yeterince kârlı olmadığının düşünülmesidir. Çünkü Alman, ABD, Çin, Japon, İtalyan gibi otomotiv devlerinin pazarında kendisine yer açmak isteyen bir kapitalist, bunun için daha ileri bir teknoloji geliştirmek ve rakiplerinden daha ucuza üretmek zorundadır. Ama bu da muazzam bir sermaye yatırımı demektir. Bunu kârlı bulmayan Türkiye’deki kapitalistler, bugüne kadar böyle bir yatırıma girişmemişlerdir.
En önemlisi kapitalizmin geldiği gelişmişlik düzeyinde “yerli ve milli” üretim propagandasının anlamsızlaşmasıdır. Sermaye sahipleri kâr odaklı baktıkları üretimin bir kısmını başka bir ülkede, diğer kısmını bir başka ülkede üretebilir. Fakat asıl olan, üretilen ürünlerin o ya da bu ülkede işçilerin emeğinin sömürüsüyle ortaya çıktığı gerçeğidir. Örneğin yanı başımızdaki İran, otomobil üretebildiği teknolojiye sahip bir ülke. Peki, bugün İran’da neler oluyor? Bu teknolojiden işçi ve emekçilerin payına ne düşüyor? Sorulması gereken sorular bunlardır. Bugün İran’da sokaklara dökülen emekçiler “ekmek ve özgürlük” diye haykırıyorlar. Keza ABD, Almanya, Japonya, Çin gibi ülkeler de “yerli” otomobile sahip ülkeler. Bu ülkelerde de işçi ve emekçilerin yaşam ve çalışma koşulları, bu ülkeler yerli otomobile sahip diye olumluya doğru gitmiyor. Dünyanın ikinci büyük ekonomisi, dünya ihracatında birinci, birçok teknolojide önde olan Çin’de işçi sınıfı iliklerine kadar, tam anlamıyla kölece sömürülüyor.
2020’nin başında konu gündeme getirildiğinde İşçi Dayanışması’nın (sayı 142) başyazısında şu hususlara dikkat çekmiştik: “«Yerli» hikâyesini bir kenara bırakıp bakalım: Bugün kullandığımız herhangi bir malın nerede üretildiğini tespit etmek zordur. Dünyadaki üretim küresel bir bantla birbirine bağlanmıştır. Mesela Çin’de üretilen ABD etiketli ünlü cep telefonunun birçok parçası farklı ülkeden gitmektedir. Ayakkabıdan bilgisayara dünya pazarını dolduran sayısız ürün Çin ve uzak Asya ülkelerinde üretiliyor. Peki, bu durum bizim bu malları almamızı engelliyor mu? Elbette hayır! Çünkü pazara çıktığımızda bir malın bütçemize uygun olup olmamasına ve kalitesine bakarız. Aynı şey otomobil için de geçerlidir. Gerçek durum budur ama efendiler «yerli ve milli» pozlar keserek, emekçileri aldatmak istiyor.” Türkiye’de “yerli” otomobil üretimi için gerekli teknolojinin olmamasını bir kenara bırakalım; adına “yerli” denilen otomobil üretilen koşullarda da işçi ve emekçilerin yaşamında kendiliğinden olumluya doğru bir gidiş olmayacak. Nitekim bunu TOGG ile net bir şekilde göreceğiz. Göreceğiz ki “yerli ve milli” otomobil işçi sınıfının yaşam kalitesini yükseltmeyecek. Bunun olabilmesi için işçi sınıfının hakları için mücadele etmesi gerekiyor.
Köprüler, yollar, havalimanları, şehir hastaneleri… Siyasi iktidar yeni projeler yaptıkları için övünüyor, bunu propaganda malzemesine çeviriyor. Peki, bunlar gerçekte kimin yararına yapılıyor? Örneğin Balıkesir’de yapılan havaalanı için sunulan projede 30 milyon lira harcanması öngörülüyorken 76 milyon lira harcandığı söyleniyor. Üstelik yılda 1 milyon yolcu hedeflenen havalimanına uçak inmiyor. Atıl durumdaki bu havaalanı için devletin bütçesinden harcanan paralar kimlerin cebine gitti? İktidar emekçilerin bilincini bulandırmak ve onları peşine takmak için sürekli “müjde” veriyor. Fakat görünen o ki bu müjdeler sermaye gruplarını bizim paralarımızla zenginleştirirken, bizler yoksulluk çığı altında daha fazla eziliyoruz.
İşçiler “yeni havalimanlarımız var”, “yerli uçağımız, otomobilimiz var” diye alkış tutup kendi sorunlarının üzerini örtemezler. Sorgulamak zorundayız. Örneğin Türkiye’de uzun yıllardır havalimanları ve yolcu uçakları var. Peki, kaç işçi ailesi uçağa binebiliyor? Bugün gittikçe yoksullaşan işçiler, bayram tatillerinde otobüsle memleketlerine bile gidemiyorlar. Hâl böyleyken asgari ücrete mahkûm edilen işçilerin yaklaşık 1 milyon lira fiyat biçilen TOGG’u alabilmeleri ancak rüyalarda mümkün olabilir.
İktidarın “yerli ve milli” diyerek milliyetçi duyguları harekete geçirmeye ve kendi oy tabanını yükseltmeye çalıştığı ortadadır. Unutmamak gerekiyor ki sermaye sahipleri her şeyi kâr için üretirler. Onlar eğer kâr getirmeyecekse ekmek bile üretmek istemezler. Dolayısıyla işçi ve emekçiler olarak siyasi iktidarın “yerli ve milli” söylemlerine kanmayalım. İşçilerin yaşam koşulları ağırlaşırken boş hayallerle oyalanmaya değil, örgütlenerek mücadeleyi yükseltmeye ve sınıf dayanışmasını büyütmeye ihtiyacı var.
- Sırrı Süreyya Önder’in Kalbi ve İşçilerin Mücadelesi
- Bursa’da “Hak, Hukuk, Özgürlük” Yürüyüşü
- TTL Grevcisi Kadınlar: “Birimiz Hepimiz, Hepimiz Birimizdik”
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB 1 Mayıs’ta Kadıköy’e Çağırdı
- Erlau İşçileri Sendikal Hakları İçin Mücadele Ediyor
- Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetiminin İşten Atma Saldırısı Protesto Edildi
- Liseliler Ayakta: “Öğretmenime Dokunma!”
- Çayırhan Maden Ocağında Patlama: 2’si Ağır 14 İşçi Yaralandı
- Herkese Birinci Sınıf Sağlık Hizmeti İddiası ve Gerçekler
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Eğitim Sen’den ve Üniversite Öğrencilerinden Tutukluların Serbest Bırakılması İçin Eylem
- Kuzey ve Güney: İki Sınıfın Gerçek Hikâyesi
- Boykota Destek Genişledikçe İktidarın Saldırıları Büyüyor
- Büyük İnsanlığın Safında Bir Kalem: Sabahattin Ali
- İşçi Sınıfı Tarih Bilinci Kazanırsa İlerler
- O Yılan Kapitalizmdir, Sana da Dokunur Kardeşim
- Maltepe’de Milyonlar Bir Araya Geldi
- KESK İstanbul Şubeler Platformu: “Levent Dölek Serbest Bırakılsın!”
- Kapitalist Karanlığa Karşı Mücadeleyi Büyütelim
- Eğitim Sen: Baskılar Bizi Yıldıramaz
Son Eklenenler
- İşçi sınıfının Uluslararası Birlik Dayanışma ve Mücadele Günü 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı. Tüm dünyada ekonomik yıkımın emekçileri, emekçi gençliği çıkışsız bıraktığı bir dönemde, Türkiye’de de baskıları, yasakları arttıran, korku iklimi yaratarak...
- Merhaba kardeşler. Biz İstanbul Avrupa Yakasında yaşayan kadınlarız. Kimimiz çeşitli sektörlerde çalışan işçileriz, kimimiz emekliyiz, kimimiz de ev emekçisiyiz. Ankara’dan, Gebze’den UİD-DER’li kadınların 1 Mayıs’ta haykıracakları taleplerini...
- Bizler genç işçi ve öğrencileriz. Kendimizi bildik bileli, “böyle gelmiş böyle gider” denildi bize hep. “Bu insanlardan bir şey olmaz, sen sesini çıkarırsan yalnız kalırsın”… Fakat geçtiğimiz günlerde neredeyse bütün kentlerde işçi ve emekçiler, ön...
- Bugün dünyanın pek çok ülkesinde büyük kitleler, sömürüye, baskılara, emperyalist savaşa karşı meydanlara çıkıyor, isyan ediyor, genel grevler örgütlüyor. Tarih gösteriyor ki sömürüye ve faşizme son verebilecek, kitlelerin isyanını başarıya...
- 1 Mayıs işçilerin çalışma koşullarını düzeltmek için bir araya geldiği tarihsel bir günün adıdır. Bizler de her yaştan, her meslekten işçiler olarak çalışma koşullarımızı düzeltmek için 1 Mayıs’ta bir araya gelmeli, taleplerimizi hep bir ağızdan...
- UİD-DER’li gençler 1 Mayıs’a hazırlanıyor. İstanbul Anadolu Yakasından genç kardeşlerimiz neden 1 Mayıs alanında olacaklarını anlatıyorlar.
- Zenginlerin milyonlarca dolar ödeyerek kendilerine “kıyamet sığınakları” inşa ettirdiklerini biliyor muydunuz? Sığınak deyince aklınıza öyle soğuk ve karanlık, daracık mahzenler gelmesin. Bu sığınaklarda yok yok! Yapay zekâ destekli tıbbi bakımdan...
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...
- Hizmet-İş Sendikasında örgütlü Ankara Altındağ Belediyesi işçilerinin 21 Nisanda başlayan grevi devam ediyor. İstanbul Şişli Belediyesi işçileri alacakları ödenmediği için 24 Nisanda belediye önünde eylem yaptı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 1886’dan günümüze inatçı bir gelenek olarak yaşamaya devam ediyor. Türkiye’de 1 Mayıs’ın sembolü haline gelen 1 Mayıs Marşı, “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır...
- UİD-DER, “Umut Örgütlü Mücadelede” şiarıyla işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs hazırlıklarını sürdürüyor. UİD-DER temsilciliklerinde düzenlenen “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” etkinliklerinde, dünya işçilerinin...
- Bizler Gebze’de yaşayan genç işçiler ve öğrencileriz. İşçi sınıfının mücadele örgütü UİD-DER ile 1 Mayıs alanında sınıfımızın saflarında yerimizi alacağız. Çoktandır başlattığımız çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. İşçi sınıfına yönelik...