Buradasınız
Taşerona Karşı Örgütlü Mücadeleye
Tuzla’dan bir cam işçisi

Taşeronluk sistemi o kadar yaygınlaşmış durumdaki, kadrolu işçi olmak artık çok zor. Taşeronun girmediği sektör neredeyse kalmadı. Taşeron çalışma iş güvencesizliği, iş kazaları, meslek hastalıkları, düşük ücretler, uzun iş saatleri demektir. Ben de meşhur otomobil markalarına camların üretildiği bir fabrikada taşeron işçisi olarak çalışıyorum. Bu taşeron şirket yabancı menşeli. Gerek çalıştığımız fabrikanın adını gerekse de taşeronun yabancı olduğunu duyanların yüzlerinde bir tebessüm beliriyor ve “o zaman işiniz Almanya” diyorlar. Böyle düşünmelerini sağlayan sebep ana fabrikanın işçilerinin sendikalı olarak çalışmasıdır. Oysa bu durumun bize yararı yok, çünkü biz örgütlü değiliz.
Pek çok sektöre işçi sağlayan bu taşeron şirketin binlerce çalışanı var. Çalıştığımız oto cam firmasının farklı illerdeki fabrikalarında ise yüzlerce işçi çalışıyor. Asgari ücret alıyoruz. Ayrıca performans primi veriliyor. Ay sonunda bu primi tam olarak almak ise neredeyse imkânsız. Mesailere kalmamak, şefine ve kalitecilere karşı gelmek, iş ayakkabısının topuğuna basmak, hedeflenen üretim adedini çıkaramamak, hatalı ürün göndermek priminin kesilmesi anlamına geliyor. Bir ay boyunca düzenli bir şekilde çalışmış olsak dahi o ay içerisinde fabrikada yapılan yenilikler (mesela fabrikanın bahçesine çim ekilmesi) gerekçesiyle “bütçede açık var” denilerek primlerde kesinti yapılıyor.
Sekiz saat çalışıyoruz. Zorunlu mesailerle birlikte çalışma saatimiz 16 saate kadar çıkabiliyor. Üretim adetlerini yakalamak için makinelerle yarışıyoruz. Camların ağır olması nedeniyle pek çok arkadaşımızda bel fıtığı, boyun fıtığı, bileklerde sinir sıkışması gibi meslek hastalıkları var. İki ya da üç yılda bir işçilere giriş-çıkış yapılıyor. Bu çalışma ve yaşam koşulları birlikte çalıştığımız arkadaşlarımızın psikolojisini de bozuyor. Pek çok arkadaşımız antidepresan kullanıyor. Pek çok arkadaşımız daha iyi koşullarda iş bulma ümidiyle işten ayrılıyor. Bu sebeple sürekli bir işçi sirkülâsyonu yaşanıyor.
Evet, sorunlarımız çok. Ama çözemeyeceğimiz, aşamayacağımız sorunlar değil! Yeter ki bu sorunları çözmek isteyelim. Biz işçiler çeliğe, metale, cama şekil veriyoruz. Yerin binlerce metre derinliklerine yollar açıyoruz. Yerin yüzlerce metre yükseklerine gökdelenler inşa ediyoruz. Peki, neden bu sorunlarımıza çözüm bulamayalım? Hayata şekil veren bu nasırlı ellerimiz neden birleşmesin? Bu soruyu her birimiz kendimize soralım. Ve sorunlarımızı çözmek için örgütlenip mücadele edelim.
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...