Buradasınız
Tozkoparan’da Halk Rantsal Dönüşüme Karşı Mücadele Ediyor
Sancaktepe’den bir metal işçisi

Kentsel dönüşüm adı altında uygulanan projeler, sermaye, siyasi iktidar ve yerel yönetimler eliyle gerçekte rantsal dönüşüm olarak hayata geçiriliyor. İstanbul’da Sulukule, Fikirtepe, Dolapdere, Başıbüyük ve daha birçok mahallede ve İzmir, Elazığ, Van gibi Türkiye’nin deprem gerçekleşen birçok kentinde halk büyük hak gasplarına uğradı ve uğramaya devam ediyor. İstanbul Güngören’e bağlı Tozkoparan da bu mağduriyeti yaşayan mahallelerden biri. Ben de hayatımın 19 yılını orada yaşayan biri olarak Tozkoparan halkının maruz kaldığı haksızlıklar karşısında yürüttüğü mücadeleyi takip ediyorum ve destekliyorum.
Tozkoparan 80’li yılların başında devlet eliyle sosyal konut alanı olarak tasarlanmış ve konutlar o zamanın belediye yönetimi tarafından çalışanlarına uygun fiyatlarla verilmişti. 900 haneden oluşan mahallenin sakinleri konutlarına uzun yıllar taksit ödeyerek sahip olmuşlardı. Siyasi iktidar birkaç yıldır bu emekçi mahallesine göz dikmiş durumda.
Mahalle halkı ise örgütlenerek evlerine sahip çıkıyor, haksızlığa, hukuksuzluğa karşı duruyor, eylemler yapıp sesini duyurmaya çalışıyor. 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanunun 6/A maddesine dayanarak, AKP’li Güngören Belediyesi ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Tozkoparan’ı kentsel dönüşüm adı altında gerçek sahiplerinden almak istiyor. Gerçekte yapmak istedikleri, binaları yenileyip asıl sahiplerine geri vermek değil, büyük rant elde etmektir.
Halk kentsel dönüşüme değil, rantsal dönüşüme karşı. Tozkoparan sakinleri yıkılacak dairelerine karşılık olarak yapılacak yeni konutlara yerleştirilmeye karşı değil. Ancak yapılacak yeni konutlar karşılığında mahalle sakinlerinden yüksek miktarda para isteniyor. 15 yıl boyunca faiziyle birlikte ödemeleri istenen para zaten bir daire fiyatına karşılık geliyor. Yani yüzde 40’ı emeklilerden oluşan mahalle sakinlerinden, bu koşullar altında evlerini bırakıp gitmeleri isteniyor. Halk haklı olarak “kendi evimi satın mı alacağım, yaşam ve barınma hakkımız gasp ediliyor” sözleriyle tepkilerini dile getiriyor.
AKP’li belediye yönetimi ve Bakanlık, mahalle halkına hiçbir güvence vermeyen ve evlerine hukuksuzca el koymanın önünü açan bir sözleşme dayatıyor. Ev sahiplerinin bir kısmı çaresizce imza atmak zorunda kaldı ve bu evlerin yıkımına başlandı. Halkın geri kalan büyük kısmı ise, güvence vermeyen sözleşmeye imza atmayı ve evlerini terk etmeyi kabul etmiyor ve direniyor. Rantsal dönüşüme karşı çıkan ve evlerini kaybetmek istemeyen mahalle halkı Belediye ve Bakanlığa karşı 32 dava açmış durumda. Mahkeme süreci devam ettiği halde Güngören Belediye yönetimi, “kanunlar bizden yana, sizi bu evlerden çıkaracağız” deyip halka gözdağı vermekten geri durmuyor. Bununla da kalmayıp bir gece yarısı polis eşliğinde mahalleye gelip elektrik, su ve doğalgazı keserek mahalle sakinlerini bir kez daha evlerinden çıkmaya zorladılar. Bu şekilde sözde kanunlara dayanarak gerçekte mafya zihniyetiyle hareket ettiler. 23 Haziranda polis, evlerine ve mahallerine sahip çıkan halka gaz sıktı, copla saldırdı. Halkın vergileriyle maaş alan polis, bir kez daha egemenlerin copu olarak hareket etti.
Belediye yönetimine tepki gösteren, evlerini ranta kurban etmek istemeyenler arasında yıllarca AKP’ye oy veren, çalışmalarına katılan insanlar da var. Bu kişiler de yaşadıkları hayal kırıklığını “böyle bir mağduriyet yaşayacağımızı düşünmedik, bunu bizlere nasıl yaparlar? Oylarımızın ve çalışmamızın karşılığı asla bu olmamalıydı” sözleriyle dile getiriyorlar. “Kul hakkı yemeyin, Tozkoparan’ı yok etmeyin! Senin hedefin insansa, insanı yaşatmaksa bunlara gerek kalmaz” çağrısında bulunuyorlar.
Siyasi iktidarın temsilcileri, her fırsatta halka hizmet götürdüklerinden dem vuruyorlar. Oysa Tozkoparan’da ve daha birçok örnekte görüldüğü gibi amaçları hizmet götürmek, yaşam koşullarını düzeltmek değil sermayeye kârlı yatırım alanları yaratmak ve oradan olabilecek en yüksek kârı elde etmektir. Tozkoparanlılar evlerinin alınmasına karşı direniyor, en temel ihtiyaçlarına ulaşmaları engellenerek cezalandırılmaya çalışılmalarına rağmen evlerini sermayenin insafına bırakmamaya, evlerine çökülmesine izin vermemeye kararlılar. Gece boyunca sokakta, parkta nöbet eylemini sürdürüyorlar.
Tozkoparan halkının maruz kaldığı şekilde kentsel dönüşüm adı altında evlerini terk etme baskısı ne ilktir ne de son olacaktır. Çok sayıda örnek yaşandı. Siyasi iktidarın kendisi ve çıkar birliği yaptığı sermaye çevreleri her fırsatta emekçilerin haklarına çökerek bu çarkı döndürebileceklerine inanıyorlar. Oysa biz işçi ve emekçiler, bu baskılara ve oyunlara karşı birlik olup mücadeleyi yükseltirsek saldırıların, gaspların, haklara çökmenin önüne geçebiliriz.
- İşçiyiz, Filistin Halkına Yapılan Zulmü Kabul Etmiyoruz!
- Talan Yasasına Karşı Köylülerin Mücadelesi Sürüyor
- Sivas Katliamı 32. Yılında Lanetlendi, Katledilenler Anıldı
- Göçmenlerin Sağlığa Erişim Hakkı Yok Ediliyor!
- “Halkımız Yoksul Değil, Devletimiz Sosyal”
- Gazze’de Yardım Merkezine Saldırı: Kapitalizmin Geldiği Nokta
- Dünya Mülteciler Günü: Umut Kapitalizme Karşı Mücadelede!
- Genel-İş Sendikacıların Tutuklanmasını Protesto Etti
- Sağlık Emekçileri: “Bitmeyen Eziyet Bitmeyen Rezalet! Hasta Gelmedi Ceza Geldi”
- ABD Büyükelçiliği Önünde Eylem: “Filistin’de Ablukaya ve İşgale Son”
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevinin Gösterdikleri
- Tüm İnsanlık İçin Atan Kalplerin Anısına
- Enflasyonun Bize Faturası
- Örgütlü Gücümüzden Korkuyorlar Kardeşlerim
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Yaşasın Sınıf Dayanışması
- Soma Katliamının 11. Yılında 301 Madenci İçin Eylemler Yapıldı
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...