Buradasınız
TV Programları ve Gerçekliğimiz
Pendik’ten bir işçi

Uzun bir işgününü daha geride bırakıyor, yorgun argın evlerimize geliyoruz. Bir şeyler yiyor ve nihayet kumandayı elimize alıp sevdiğimiz bir dizinin ya da herhangi bir programın keyfini çıkarmaya çalışıyoruz. Gün boyunca fabrikalarda, işçi kardeşlerimizle birlikte üretiyor, birlikte aynı masalarda yemek yiyor ve çoğu zaman aynı sorunlarla boğuşuyoruz. “Çocukların okul masrafları, kira, faturalar, krediyi ve borçları nasıl ödesem? Kaç gün mesaiye kalsam bu ayı çıkartırım?” türü soru(n)lar hepimizin malumu. Biraz olsun bu sorunlarımızı unutmak için izlediğimiz diziler, keyfini çıkarmaya çalıştığımız programlar, bizleri bir bakmışız kendi gerçekliğimizden koparıp uzaklaştırıyor. Peki zaman geçirmenin, kafa dağıtmanın bir aracı olarak izlediğimiz diziler, sinema filmleri, yarışma programları vs. sadece biz kafamızı dağıtalım, gülelim, eğlenelim diye mi kurgulanıyor? Tüm bunlar bizlere neleri, nasıl anlatıyor?
Ülkemizde her sezon yaklaşık 50-70 arasında dizi yayına giriyor. Bu dizilerin büyük bir kısmı düşük reyting aldıkları için bir süre sonra yayından kaldırılıyor. Yüksek reyting alanlar ise istikrarlı bir şekilde yollarına devam edebiliyorlar. Kardeşlerin birbirine düşman olduğu, evladın babasına; babanın ise evladına güvenmediği, kimsenin kimseye arkasını dönemediği türlü türlü diziler yayına sokuluyor… İçlerinde birçok aksiyonun bulunduğu “Çukur” şu sıralar oldukça popüler olan dizilerden sadece biri. Kendi gerçekliğimiz ile arasında hiçbir bağ kuramadığımız bu dizilerde “arkadaşına güvenme hatta babana bile güvenme; düşmanın en yakınındır, yakının da en düşmanın” gibi rekabet ve güvensizlik propagandası yapılıyor. Toplumsal bir varlık olan insanın dayanışma duygularını yok etmeye odaklı düşünceler aşılanmaya çalışılıyor insanlara. Gösterilen tüm o ihtişam ve şatafatın, zenginliğin nereden geldiğini, bu kişilerin o paraları nasıl kazandıklarını hiç göremeyiz. Bunun yanında en lüks arabalara, yatlara, katlara sahiplerdir fakat nasıl bu kadar çok para kazandıkları adeta bir sırdır. Çoğunlukla patron olan bu şahısların ellerindeki sermayeyi kimlerin sırtından kazandıkları hiç mi hiç gösterilmez.
Kimimiz bu tür dizilerden bir süre sonra sıkılıp biraz da eğlenceli bir şeyler izlemek için mesela “Survivor” gibi yarışma programlarının başına geçeriz. “Yıldızlar” ve “Gönüllüler” olarak adlandırılan belli sayıda iki farklı grubun çekişmesini, birbirleriyle girdikleri kıyasıya yarışı izleriz. Kendimizi çoğu zaman oradaki karakterlerden biriyle özdeşleştiririz. Onun kazanması için biz de ekran başında sanki ordaymışız gibi bazen kendimizi kaptırarak ona destek çıkarız. Önce gruba daha sonra kişiye iner desteğimiz. Öyle ya, sadece biri hayatta kalabilir bu “hayatta kal” yarışmasında.
Hayatta kalmak istiyorsan hep yarış içinde olmalı, karşındakini alt etmelisin! Kimseye güvenme, sadece kazanmaya odaklan! İşte tüm bunlar “başarılı olmanın altın kuralları” olarak sunulur bizlere. Fakat bunlar sahiplenmememiz gereken, aksine karşısında durmamız gereken “değer”lerdir. Planlı bir şekilde işlenen tüm bu konuların karşısına biz sınıf bilinçli işçiler başka şeyler koyuyoruz. İnsan toplumsal bir varlıktır ve biz birlikte varız. Herhangi birimizin başı ağrıdığında yanımızda bir dost; tutunacak bir dal ararız ve ona güveniriz. Birlikte bir şeyler yapmanın, hayatı paylaşmanın, bir arada olmanın mutluluğuna varırız. Bizler kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla kendi emeğiyle geçinen kocaman bir sınıfız. Biliriz ki bir arada olduğumuzda, birlikte hareket ettiğimizde hayatta kalırız; birbirimizle rekabet ederek değil.
Genel olarak diziler, filmler, farklı farklı isimler altındaki yarışma programlarının üretilmesi patronlar sınıfının tekelinde. Her ne kadar onlar bilinçli bir şekilde insani değerleri ters yüz etmeye çalışsalar da, biz bunun karşısına sınıf dayanışmasının önemini ön plana çıkartırız. Bir düşünelim televizyondaki programların başka şeyler anlattığını! Dayanışmanın, yardımlaşmanın, paylaşımın işlendiği diziler, programlar yoğunluklu bir şekilde yapılmış olsa işyerlerinde, ailemizde, mahallemizde ilişkilerimiz acaba başka türlü olmaz mıydı? Ertesi gün işe gittiğimizde, çay molasında arkadaşımıza; “gördün mü, dün şu dizideki adama en yakın arkadaşı ihanet etti” demesi ve dolayısıyla “kimseye güvenilmez” sonucu çıkarması yerine başka bir şey duymaz mıydık? Mesela bir önceki akşam izlediğimiz dizide, işçilerin fabrikada patronun karşısında birlikte durdukları için bir kazanım elde ettikleri sahneler olsaydı, bu durum daha farklı düşünmemizi sağlamaz mıydı? Dolayısıyla, “gördün mü dün akşamki diziyi? İşçiler bir arada, kararlı bir şekilde durdukları için nasıl da kazandılar. Onlar yapıyorsa biz niye yapamayalım?” demez miydik? Peki, bu durum büyük medya kanallarını ellerinde bulunduran sermayedarların işine gelir mi? Onlar kendi sınıfsal çıkarları için en uygun olanı ellerindeki araçlarla bizlere taşıyorlar. Fakat bizler de “gerçeğin içinden, sınıfın penceresinden” yayın yapan, kısıtlı olanaklara rağmen işçilerin kendi elleriyle yarattıkları, kendi sınıf çıkarları doğrultusunda yayın yapan medya araçlarını daha fazla takip etmeli ve sahiplenmeliyiz.
Çocuklar Geleceğimizdir
- Doğru Tarafta, İşçi Sınıfının Safındayım
- Emekçi Kadınlar ve Barış
- Gene Takmışsın Kırmızı Şapkayı, Greve mi Gidiyorsun?”
- “Çöpçü” Demek Hakaret mi?
- Gençlere Örgütlü Mücadele Deneyimi Aktarmak…
- “Kurt Ağladı, Biz de İnandık”
- “Gerekirse Grev de Yap!”
- Sınıfımızın Yaşlılarının Payına Ölüm Düşüyor
- “Sınıfsal Bir Tarafı Var mı?”
- Ana-Baba-Oğul UİD-DER Saflarında Yürüyenlere Selam Olsun
- Bu Kalp Nasıl Atmaya Devam Edecek?
- Egemenlerin Değil, Sınıfımızın Gözüyle Bakalım!
- “Kendini de Beni de Yaktın Celal!”
- Uğruna Mücadele Ettiğimiz Bizimdir
- Grev Çocukları
- “Felsefe Yapma Birader!”
- Şeytanla Dost Olunmaz!
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- “60 Bin Maaşla Çoban Bulunmuyor.” Yersen!
- Bu Kandırmacalara Verilecek Cevabımız Var!
Son Eklenenler
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....
- Pakistan’da binlerce tekstil işçisi, hakları için haftalardır mücadele ediyor. Arjantin’de emekliler her Çarşamba günü düzenledikleri protestolar devam ediyor. Tunus’un en büyük işçi sendikası Tunus Genel İşçi Birliği (UGTT) üyesi toplu taşıma...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu KESK, 2026-2027 yıllarını kapsayan 8. Dönem Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerine dair, Kamu İşveren Heyeti teklifinin açıklanmasının ardından, 13 Ağustos Çarşamba günü Türkiye’nin pek çok kentinde ortak basın...
- Artık ben de anlıyorum ki; bir işçi hayata bu pencereden bakmaya başlar, işçi sınıfının bir ferdi olduğunu kavrar, hayatını buna göre dizayn etmeye çalışır, örgütlü davranır, mücadelenin ve dayanışmanın gücünden beslenirse gözleri hakikati görmeye...
- Egemenler zenginlik, güç ve iktidar uğruna kavga ederken bunun bedelini hep işçilere ödettikleri için oyunlarında, şiirlerinde işçileri emperyalist savaşa karşı çıkmaya çağırıyordu Brecht. Kendisi 1898’de doğmuştu ve çocukluğu dünyanın da Almanya’...
- 12 Ağustos gece saatlerinde Evrensel Gazetesinin İzmir/Alsancak’ta bulunan bürosuna silahlı saldırı gerçekleştirildi. Gazetenin tabelası hedef alınarak 7 kurşun sıkıldı. Saldırının ortaya çıkmasının ardından bir kişi gözaltına alındı.
- Trendyol Go işçileri, artan iş yükü, düşen kazançlar ve şirketin aldığı tek taraflı kararlar nedeniyle 11 Ağustos’ta Bursa’da eylem gerçekleştirdi. HepsiJet işçileri işyerindeki ağır çalışma koşulları, sendikal örgütlenmeye yönelik baskılar, ücret...
- Kamu İşveren Heyeti 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde ilk zam teklifini 12 Ağustosta açıkladı. İktidar 2026 yılının ilk altı ayı için yüzde 10, ikinci altı ayı için yüzde 6, 2027...
- 7 Ekim 2023’ten bu yana 61 binin üzerinde Filistinlinin hayatını kaybettiği Gazze Şeridi’nde İsrail’in soykırımı ve işgali ilerliyor. Hastaneleri, okulları, ibadethaneleri, insani yardım dağıtım bölgelerini hedef alan İsrail, öldüremediklerini aç...
- Türkiye’de rejim ekonomik krizin bütün yükünü işçi ve emekçilerin sırtına yıkmaya odaklanmış durumda. Her alanda darboğazı yaşayan emekçiler bir de vergi yükü altında ezildikçe eziliyor.
- DİSK/Sosyal-İş Sendikası 8 Ağustosta Kadıköy Süreyya Operası önünde gerçekleştirdiği basın açıklamasında mağaza ve market çalışanlarının sorunlarını ve taleplerini dile getirdi. Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Edremit Şubeler...
- İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi, Temmuz ayında en az 204 işçinin çalışırken hayatını kaybettiğini açıkladı. Yılın ilk 7 ayında yaşamını iş cinayetlerinde yitiren işçi sayısı en az 1165 oldu. Temmuzda 7’si orman işçisi, 5’i AKUT gönüllüsü...