Buradasınız
UİD-DER Kortejinde 72’lik Bir Karslı: Memê!
İzmir’den emekli bir işçi

UİD-DER’in 1 Mayıs kortejinde 7’den 70’e herkesi görmek mümkündü. Bebek arabalarındaki işçi çocuklarından 80 yaşındaki eski kuşak işçilere, gençlerden emekçi kadınlara, mavi yakalı işçilerden beyaz yakalı işçilere, farklı milletlerden insanlara dek kimler yoktu ki… En güzeli de kortejin önündeki çocuklardı, çünkü geleceğimizi temsil ediyorlardı, neşe içindelerdi, umutla doluydular. Onları ellerinde riyhenleri ve bahhurlarıyla Samandağlı depremzedeler izliyordu. Yüzlerinde deprem felaketinde kaybettikleri yakınlarının acısı, gözlerinde bu acıları yaşatan faşist rejime duydukları öfke, dillerinde “unutmayacağız, affetmeyeceğiz, hesap soracağız” sloganlarıyla ve sıkılı yumruklarıyla yürüdüler UİD-DER kortejinde.
İşte 2023 1 Mayıs’ında UİD-DER kortejindekilerden biri de 72 yaşındaki Mehmet abi (Memê) idi. Yani Âdem babalardan biri. Bizim Memê, UİD-DER kortejinin ne denli disiplinli, düzenli, coşkulu olduğunu geçmiş 1 Mayıs mitinglerinde görmüş ve bu durum dikkatini çekmiş, bu sebeple de UİD-DER’in Avcılar Meydanında kurduğu 1 Mayıs stantlarını ziyaret etmişti. Mehmet abi bu ziyaretinde UİD-DER’li gençlere 1977 1 Mayıs’ındaki 500 bin kişilik işçi kortejlerini, 1980 öncesi işçi sınıfının ne denli örgütlü olduğunu ve bugün UİD-DER’de de aynı parıltıyı gördüğünü anlattı.
Mehmet abi bize bunları anlatırken, UİD-DER’li işçiler de meydanlarda diğer emekçi kardeşlerine 1 Mayıs’ın anlamını, önemini anlatırken, sermaye sınıfının lağım dilli medyası ise insanları korkutmaya çalışıyordu. Zaten onlar her 1 Mayıs öncesi aynı şeyi yapmışlardır. “Bir işçi bile 1 Mayıs’a eksik gitse bizim için kârdır” diye düşünürler. Çünkü sermaye sınıfının 1 Mayıs korkusu çok canlıdır, çünkü 15-16 Haziranları hâlâ unutamıyorlar. Maalesef işçi sınıfının örgütsüz kesimi bu kara propagandadan etkileniyor. 1 Mayıs’a çağırdığım pek çok işçi arkadaşım (ailemden kişiler de dâhil), aslında 1 Mayıs’a gelmeyi çok istediklerini ama bir şey olur diye korktuklarını söylediler. Ama gün geçtikçe işçi sınıfı da korkusunu yeniyor ve mücadele alanlarına daha fazla çıkıyor, çıkacak. Yani sermaye sınıfının 1 Mayıs korkusunun, onların ecellerine faydası yoktur.
Buna örnek vermek için sizleri geçmişe doğru, henüz bıyıklarımın yeni yeni terlediği zamanlara doğru bir yolculuğa çıkartmam gerekiyor. Burjuvazi 1977 1 Mayıs’ını kana buladığı halde, işçi sınıfının o zamanki örgütlü gücünden ve koca gövdesinden hâlâ ölesiye korkuyordu. Bu nedenle de 1 Mayıs’ı yasaklamaya cesaret edemiyordu. Nitekim bir yıl sonra 1978 1 Mayıs’ında işçi sınıfı kendini tekrar gösterdi. 1979’da ise 1 Mayıs İzmir’de kutlandı. O tarihlerden beri her 1 Mayıs’a katılırım.
Kimi yıl fabrikada çay molasında sessizce, içimizden ve göz göze gelerek “yaşasın 1 Mayıs” dediğimiz oldu. Kimi yıl fabrikanın yemek ve paydos borazanı 1 Mayıs için çaldı. İşçiler olarak 1 Mayıs için saygı duruşu yaptık. Yeri geldi yoksul mahallelerin sokaklarında 9 kişiyle 1 Mayıs kutladık! O yoksul işçi mahallesinin kadın, erkek, genç, yaşlı ve hatta minicik çocukları, biz koşar adım geçerken hepsi perdenin kıyısından bakarlardı. Yani 1 Mayıs yasaklansa da bu topraklarda hiç unutturulamadı.
Şimdi tekrar dönelim 2023 1 Mayıs’ına ve konumuzun öznesi Mehmet abiye. Yani köydeki adıyla namı değer Memê’ye. Bizim Memê, Kars’ın Susuz Ortakilise köyünde 1952 yılında dünyaya gelir. Özellikle gençler için belirterek devam edelim, köyün adında kilise var diye 12 Eylül 1980’den sonra adı Ortalar köyü olarak değiştirilir. Ayrıca köyün değirmenini ilk kuran ve köyün en eskisi olan sarışın, mavi gözlü Malakanlar da köyden ve ülkeden sürülmüşlerdir. O güne değin köylünün buğdayını una döndüren, her türlü aletini yapan, kırılınca tamir eden Malakanlar, kovulunca köylüler onların kıymetlerini daha iyi anlar olurlar.
İşte bu köyde doğan Memê, 15-16 yaşlarında İstanbul’un yolunu tutar. 15-16 Haziran 1970’de ise 18 yaşında genç, güçlü, kuvvetli, civan, uzun boylu bir işçidir. Lastik-İş Sendikası üyesi olarak o işçi selinin arasında bir işçidir. 1977 Taksim 1 Mayıs meydanında 25 yaşındadır. 500 bin işçiden biridir. O 500 bin işçinin binlercesi güvenlik için görevlidir. Bizim 25 yaşındaki Lastik-İş Sendikası üyesi Memê de kürsünün hemen önündeki görevlilerden birisidir. O gün 500 bin işçi şalterleri indirip makineleri birer ölü gibi cansız bırakır. Sermaye sınıfı kaç zamandır işçilerin, birer ikişer uyanıp yanı başındaki işçiyi de uyandırdığını korkuyla izliyordur. İşte bu yüzden sahibi oldukları devleti ve emirlerindeki hükümetleri, karanlık güçlerini devreye sokarlar 1 Mayıs 1977’de. İşçi sınıfının 37 canının kanı akar Kazancı Yokuşu’na. Bizim Memê “Ben kürsünün hemen önündeydim. Öbür köşede olsaydım ben de ölenlerden biri olurdum. 37 canımızın kanı var orada. Onların hesabını mutlaka soracağız. Onlar bizim canlarımızdır. Taksim elbet yine işçilerin olacak” diye anlatır. Yaşlanmadan ötürü azıcık küçülen gözleri o anlarda irileşir. Hiçbiriyle kan bağı olmayan 37 sınıf kardeşini sevgiyle anar.
Bizim Mehmet abi yani Memê günün birinde çifte gamzeli, ela iri gözlü, kiraz dudaklı bir işçi kızı ile karşılaşır mahallesinde. Abayı yakar kıza. Adını, soyunu, sopunu öğrenmek için dört döner. Kızın adının Şahender olduğunu öğrenir ve tez zamanda evlenirler. Birbirlerini çok severler. Sevgilerinin meyvesi çocukları olur.
O yıllarda ekmek kavgasıyla, ekmeği büyütme mücadelesi el ele, kol kola yürürler. İşçiler karanlıkta uyanır fabrikaların yolunu tutarlar. Diğer bir yandansa ayakları yere daha sağlam basar. İşçilerin yanı sıra üniversitelerden, liselere, hatta ortaokul öğrencilerine dek karınca yuvaları gibi sürekli bir devinim devam eder. İşte o günlerden birinde devrimci gençlikle işçiler hep birlikte faşizme karşı mücadelededirler. Polislerden birinin devrimci bir genç kızı yakalamasına ramak kalmıştır. Bizim Memê genç kızın üstüne kapaklanır. Kaptırmaz polise. Polis içi çelik yaylı copu indirir Mehmet abinin sırtından aşağı. O sıralar henüz daha çiçeği burnundadır evlilikleri. Şahender Mehmet’in cevval, mücadeleci bir işçi olduğunun tam olarak ayırdında değildir. İşte bundan ötürü Mehmet’in sırtından aşağı copun izini görünce: “Herif evin yıkılsın. Bu ne hal?” diye feryat eder. Memê ise “geçenlerde yediğimiz güzel yemeklerin parasının nasıl geldiğini sormuştun ya hanım? Ekmeği kazanmak yetmez. Onu evvela korumak ve büyütmek için de gerektiğinde o copu yemeği de göze almak gereklidir” der, net ve kararlı olarak.
Kıssadan hisse, örgütlü işçi sınıfının örgütlü mücadelesinin bir neferi olmuş her işçi, kuşaktan kuşağa tıpkı 1 Mayıs marşındaki gibi “ancak bu böyle gitmez, sömürü devam etmez” diyegeldi. Ve bu sözleri öylesine değil, bilincinin ve ruhunun ta orta yerinden inanarak haykırdı, haykırıyor. Ve sömürü düzenine günü geldiğinde son verilip, tarihin çöplüğüne atılacağına hiç şüphemiz yok. Aynı, yarın sabah güneşin doğacağına, yepyeni bir güneşin doğacağına inandığımız gibi inanıyoruz buna. Asıl mesele kadın, erkek, genç, yaşlı demeden aramızda olmayanları ellerinden tutup, mücadeleye katmak.
Kardeşim Muhsin!
O Gün
- Engeller Bizi Durduramaz, Rüzgârlar Savuramaz!
- UİD-DER Kortejinde 72’lik Bir Karslı: Memê!
- Kardeşim Muhsin!
- Sömürüsüz Bir Dünya İçin Mücadele Azmimizi Biledik!
- Hesap Günlerinin Gelmesi İçin…
- Gelenekten Geleceğe 1 Mayıs’taydık
- Emekçi Kadınlar, Kadın Düşmanlarına 14 Mayıs’ta HAYIR Diyecek!
- Sınıfımızın Safında Umudumuzu Büyütüyoruz
- 14 Mayıs’ta Asrın Kötülüğünün Hesabını Birlikte Soralım!
- Gün Gelir ve Yıkılır Mutlak Sanılan Düzen!
- İyi ki Oradaydık!
- Emekçi Kadınlar 1 Mayıs Coşkusunu Paylaşıyor
- Biz Çocukların da Değişmesini İstediği Şeyler Var!
- Samandağ’dan Mektup Var: Sevgili UİD-DER Ailesi!
- Yine UİD-DER’le Geldim, Yine Umutla Döndüm!
- 1 Mayıs 2023 Zorbalar Kalmaz Gider
- Dünya İşçi Sınıfı Farklı Dillerde Aynı Şeyi Haykırdı: Sömürüye Son!
- UİD-DER 1 Mayıs Meydanından Seslendi: “Yağmacı Enkaz Düzenine Son!”
- 1 Mayıs 2023: Türkiye’nin Dört Bir Yanından “Artık Yeter” Sesleri Yükseldi!
- İstanbul’da 1 Mayıs: Emekçiler Değişim İradesini Ortaya Koydu
Son Eklenenler
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...