Buradasınız
Üretmesini Bilen İşçiler Yönetmesini de Bilir!

Bir yılı daha geride bıraktık. Dönüp bu bir yıllık süreyi değerlendirdiğimizde, bir kez daha işçilerin ve onların ailelerinin yaşamında iyiye doğru bir gelişme olmadığını görüyoruz. Uzayıp giden iş saatlerinde; ağır, yorucu ve tüketici çalışma koşullarında bir değişiklik olmadı. İş kazaları ve iş cinayetleri artarak sürüyor. İşçilerin alım gücü ve dolayısıyla refahı artmadı.
Lakin hükümete göre önemli olan milyonlarca işçinin ve ailesinin yaşamı değil, sermayenin çıkarlarıdır. Sendikaların, asgari ücrete zam beklentilerini açıklamasını değerlendiren Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi, şöyle buyurmuş: “İstemenin sonu yok, biliyorsunuz. Ama ekonominin realitelerini de unutmamak lazım.” İnsan bu sözleri duyunca isyan etmeden duramıyor. Neymiş, istemenin sonu yokmuş! Bir eli yağda bir eli balda olanlar, aşırı lükse boğulanlar utanıp sıkılmadan ders veriyorlar.
Ekonominin gerçeklerini de unutmamak lazımmış! Bakanın “ekonominin gerçekleri” dediği şey, sermaye sınıfının çıkarlarının düşünülmesi ve her şeyin ona göre ayarlanmasıdır. Nitekim bir patron örgütü olan Türkiye İhracatçılar Meclisinin Başkanı şöyle konuşuyor: “Bu sene geçen seneki zammı da gözeterek, enflasyonun altında bir rakamla, geçen senenin dengelenmesini gündeme getirmek istiyoruz. Rekabet gücümüzün geriye gitmesini biraz olsun kompanse [telafi] edebilelim.” İhracatçılar Meclisi Başkanına bakarsak, geçen sene asgari ücrete yapılan zam çok yüksekmiş ve telafi edilmesi gerekiyormuş! İnsan ilkin bu sözlere inanamıyor, ama sonuçta karşımızda dini imanı para olan kapitalistler var! Dolayısıyla onlar açısından her şey mubah!
Peki, ücretlerin hayat pahalılığı karşısında güneş görmüş kar gibi erimesi nasıl telafi edilecek? Lira dolar karşısında hızla değer kaybediyor, her şeye zam geliyor ve dolayısıyla ücretler hayat pahalılığı karşısında eriyip gidiyor. Meselâ 2008’de 414 dolar olan asgari ücret, bugün 375 dolar civarına inmiştir, inmeye de devam ediyor. Ama Bakana göre Türkiye, milli gelire oranla dünyada en yüksek asgari ücretin olduğu ülke! Yersen! Bunlar işçileri cahil yerine koyuyor ve örgütsüz olmalarına bakarak, nasıl olsa kandırırız diyorlar.
Türkiye’de asgari ücret, hiçbir zaman gerçek anlamda bir asgari ücret olmamış, daima işgücü maliyetinin altında kalmıştır. Bir örnekle açalım: Aslında her malın/ürünün bir değeri olduğu gibi işçilerin patronlara sattığı emek gücünün de bir fiyatı/değeri var. Evet, kapitalizm denen sömürü sisteminde işçilerin patronlara sattığı emek gücü bir metadan başka bir şey değildir. İşçi, emek gücünü satar ve karşılığında bir ücret alır. İşçinin çalışabilmesi için yemesi, içmesi, dinlenmesi gereklidir. Ama bu yetmez. İşçinin moral açıdan kendini çalışmaya hazır hissetmesi için tatile, tiyatroya, sinemaya, konsere, pikniğe vb. gitmesi yani topluma karışarak sosyalleşmesi de gereklidir. İşçi, aynı zamanda ailesinin bakımını da üstlenmek zorundadır. İşte tüm bu giderleri karşılayacağı varsayılan ücrete asgari ücret deniyor. Bundan ötürü Asgari Ücret Tespit Komisyonu, asgari ücreti tanımlarken şöyle diyor: Asgari ücret, “işçilere normal bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut, giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi zorunlu ihtiyaçlarını günün fiyatları üzerinden asgari düzeyde karşılamaya yetecek ücrettir.”
Peki, bugünkü asgari ücret bu tanıma uyuyor mu? Hayır! Hükümetin seçim rüşveti olarak verdiği, sonra da zamlarla geri aldığı 267 liralık zam da asgari ücreti gerçek anlamda asgari ücret yapmamıştır. Türkiye’de 5,5 milyon işçinin asgari ücretle çalıştığının altını çizmek lazım. Asgari ücretin sadece 50 ilâ 100 lira üzerinde ücret alanları da eklediğimizde, bu sayı 8-9 milyona çıkmaktadır. Üstelik kayıt dışı çalıştırılan milyonlarca işçi de bu sayıya dâhil değil. Bakanlar ve patronlar, Türkiye’yi Avrupa ile kıyaslarken, nedense, Avrupa ülkelerinde asgari ücretli sayısının Türkiye’ye göre çok düşük olduğunu söylemiyorlar! Diğer yandan, eğer bir karşılaştırma yapılacaksa, bu karşılaştırma, görünürdeki ücret (nominal) üzerinden değil, bu ücretin satın alma gücü (reel ücret) üzerinden yapılmalıdır. Meselâ asgari ücretin satın alma gücü açısından Türkiye, 26 OECD ülkesi arasında 20. sırada yer almaktadır. Bu veriler 2015’e aittir ve asgari ücretin dolar karşısındaki erimesini de içermiyor.
Hükümet yetkilileri ikide bir çıkıp Türkiye’nin büyüdüğünden, milli gelirin arttığından, zengin olduğumuzdan ve bundan gurur duymamız gerektiğinden söz ediyorlar. Hükümet, bir yıl içinde üretilen toplam değeri tüm nüfusa eşit bir şekilde bölerek bizi kâğıt üzerinde zengin ediyor; sonra da bu sahtekârlığına inanarak övünmemizi istiyor. Birilerinin geliri büyüyor büyümesine ama bunlar işçiler değil. İşçi sınıfı, Türkiye’de istikrarlı bir şekilde yoksullaşmaktadır. Avrupa Birliği’nin yıllık ekonomi veri tabanı olan AMECO verilerine göre, Türkiye’de, ücretlerin milli gelir içindeki payı 1999’da %52,2 iken, bu oran 2015’de %34’e düşmüştür.
Aslında 2016’da asgari ücretin 1600 lira olması gerektiğini söyleyen TÜİK’in verileri de bu gerçeği kanıtlıyor. Üstelik TÜİK, olması gereken asgari ücreti düşük hesaplıyor. Diğer taraftan sendikaların yaptığı araştırmaya göre, Kasım itibariyle dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 1415, yoksulluk sınırı ise 4615 liradır. Yani şu anki asgari ücret açlık sınırının bile altında kalıyor. Yani neresinden bakarsak bakalım; Türkiye’de ücretler düşüyor, işçilerin yoksulluğu artıyor. Buna karşın sermaye sınıfı zenginleştikçe zenginleşiyor. Nitekim en zengin %1’lik kesimin toplam servetten aldığı pay 2002 yılında %39 iken, bu oran 2014 yılında %54’e yükselmiştir. Bu oran son iki yıl içinde daha da artmış bulunuyor.
Asgari ücret meselesi, yalnızca asgari ücret alan işçileri ilgilendirmiyor. Çünkü asgari ücret, tüm ücretler için temel teşkil ediyor. Asgari ücret tüm işçi sınıfını, onların ailelerini ve dolayısıyla on milyonlarca emekçiyi ilgilendiriyor. İşte bundan dolayı, hükümetin ve patronların yalanlarına aldanmadan, yapay kutuplaştırma oyunlarına gelmeden, tüm işçiler olarak aynı tarafta durabilmeli ve birlikte hareket edebilmeliyiz. Ancak bu şekilde hareket ettiğimiz zaman asgari ücreti sefalet ücreti olmaktan kurtarabiliriz. Sürekli krizden, işgücü maliyetlerinin yüksekliğinden, ekonominin gerçeklerinden söz eden hükümet yetkililerine ve patronlara da son bir sözümüz var: Madem kriz var, ekonomi batıyor, kâr oranları düşüyor, ülkeyi yönetmek zorlaşıyor, o zaman kenara çekilin! Tüm zenginliği üreten işçi sınıfı, aynı şekilde yönetmesini de bilir!
Tabutlar
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Vezir Muhammed Nurtani… Tanıdık gelmiştir bu isim pek çoğunuza… Yine de hikâyesinin bildiğimiz kısmını bir kez daha paylaşalım sizinle: Afganistanlı göçmen işçi Vezir Muhammed Nurtani 10 Kasım 2023’te çalıştığı kaçak maden ocağında kalp krizi...
- Artık eski kuşak işçilerden sayılırım. Mücadele örgütümüz UİD-DER saflarında yaş alıp 60’a merdiven dayadığım için kendimi bahtiyar hissediyorum. İlk 1 Mayıs’a 1979 yılında, İzmir’de, ustamla birlikte katıldım. Katılım oldukça yüksekti. Kalabalıkta...
- TTL tütün işçileri, örgütlü oldukları Tekgıda-İş Sendikası ile birlikte, 41 gün önce “Bu işyerinde grev var” pankartını fabrikanın dört bir yanına asarak greve çıktılar. Grev çadırlarını fabrika önüne kurdular. Büyük çoğunluğu kadın olan işçi...
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Mayıs’ı bu yıl İstanbul Kadıköy Meydanı’nda kutlama kararı aldıklarını basın açıklaması yaparak duyurdu.
- İzmir Çiğli Belediyesine bağlı Çibel’de çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 17 Nisanda greve çıktı. İzmir Narlıdere Belediyesine bağlı Narbel’de de Genel-İş İzmir 4 No’lu Şube ile SODEMSEN arasında...
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....