Buradasınız
Yerler, İnsanlar Değişiyor, Rejimin Yağma ve Talan Politikası Değişmiyor!

Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı Çambükü Köyü’nde yapılmak istenen organize sanayi bölgesine karşı köylüler 6 aydır mücadele veriyorlar. 1995 yılında iyi tarım projesi kapsamında dönemin kaymakamı tarafından kendilerine verilen topraklarda tarımsal üretim yaptıklarını söyleyen Çambükü Köyü muhtarı Fatma Celep, “Yıllık 6-7 ton atalık çiçek bamyası ürün rekoltemiz var. Aynı zamanda hayvancılık yapıyorduk. Şu anda resmi kayıtlara göre de 2 bin 751 küçük ve büyükbaş hayvanlarımız var… Organize Sanayi Bölgesi kurulum kararı bizlerin rızası olmadan Çambükü sınırları içerisinde bize, ekip diktiğimiz, geçimimizi sağladığımız topraklarımız üzerine, dayatma yapılarak OSB kurulmak isteniyor” diyor. Köylüler verilen karara tepkililer. Tepkilerini iş makinelerinin önüne geçerek gösteriyorlar ve kendi topraklarında jandarma engeliyle karşılaşıyorlar. 27 yıl önce üzerinde yaşadıkları toprakları köylüye veren ve “üretim yapın, dağı taşı ekin” diyen devlet, bugün topraklarını sanayi bölgesi yapmak istiyor. Köylülerin de bunu sorgulayıp itiraz etmesini istemiyor.
Bölgeye OSB yapma kararı 2021 yılı başlarında Amasya Valiliği tarafından alındı. Alınan karar gereği köye ait özel alanların vasfı değiştirilerek acele kamulaştırma kararıyla devlet hazinesine aktarıldı. İtirazlarını mahkemeye taşıyan köylülerin açtığı davadaki bilirkişi heyeti, “ilgili arazilerin mera vasıflarının korunması gerektiğinin” bilgisini içeren raporu mahkemeye sundu. Bilirkişi raporunun köylü lehine çıkmasına ve devam eden yargı sürecine rağmen iş makineleri arazilere girip ağaçları ve ekili arazileri talan ettiler. Köylüler “Bir gecenin içinde Çambükü’nü kara toprağa çevirdiler. 40 yıllık ağaçları yerle bir ettiler” diyerek yapılan hukuksuzluğu teşhir ettiler. 790 dönüm olarak planlanan OSB arazisinden geriye kendileri için sadece evlerinin arazisinin kalacağını, hayvanlarını otlatıp ekin ekecekleri “bir karış topraklarının” dahi kalmadığını ifade ederek mücadelede kararlı olduklarını söylediler. Etin ve sütün kilosunun bu kadar pahalılaştığı ülkede, hükümetin hayvancılığı ve tarımı bitirmek için akla sığmayacak işler yaptığını söyleyen köylüler, tüm emekçilerden haklı mücadelelerinde yanlarında olmalarını istiyor.
Benzer senaryo 2018 yılında Mersin’in Mezitli ilçesine bağlı Davultepe Köyü’nde de yaşanmıştı. Bölgedeki halkın 200 yıldır yaşadığı tapulu 360 dönümlük arazisi için Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle acil kamulaştırma kararı alınmış, küçük sanayi sitesi yapılmak istenmişti. Köylüler normalde yıllara yayılması gereken projenin il meclisinde AKP ve MHP’li yöneticilerin eliyle 2 ayda geçirildiğini, topraklarının ‘kamu yararı var’ denilerek ellerinden alınmak istendiğini söylemişlerdi. Köylülerin mücadelesi sonuç vermiş,Danıştay acele kamulaştırma kararını iptal edip, belediyenin sanayi sitesi yapma yetkisinin olmadığına hükmetmişti. Bir başka örnek ise 2014 yılında Balıkesir’de 48 bin dekarlık verimli kuru tarım arazisinde OSB kurma projesiydi. Köylüler mücadeleleriyle her ne kadar proje alanını 8 bin dekara indirmiş olsalar da akıl dışı bu projenin iptalini istiyorlar. Buğday üretiminin Türkiye’deki ortalaması 270 kg iken verimli arazilerinde 600 kiloyu bulduğunu söyleyen köylüler, böyle bir araziye OSB yapılmasına müsaade etmeyeceklerini söylüyorlar.
Benzer bir başka örnekte ise Balıkesir’in Bandırma ilçesi Beyköy ve Bezirci köylerinde köylülerin toprakları OSB nedeniyle kamulaştırıldı. Verimli arazilerinin komik rakamlarla zorla alınmak istenmesine tepki gösteren köylüler ve meslek odaları 2020 yılında dava açtılar. Çambükü’ne benzer manzara burada da çıkıyor karşımıza: Bilirkişi raporu dahi beklenilmeden iş makineleri ayçiçeği tarlalarına giriyor. Köylüler ranta işaret ederek “Gönen tarafında, 4 kilometrelik taşlık bir alan var; hazine arazisi. 25 bin dönüm boş yer var. Hatta Bandırma OSB ve Gönen OSB’si var. Orada boş arazi varken bizim verimli arazilerimize çöktüler” diyerek her yerde yaşanan durumu özetliyorlar. Ayçiçek, nohut, zeytin tarımı yapılan arazilerinin mutlak tarım arazisi olduğunu söyleyen köylüler, hükümet desteğiyle özel şirketlerin 6. sınıf tarım arazisi raporu alarak OSB izni aldıklarını söylüyorlar.
Edirne’nin Uzunköprü ilçesi Kavacık köyü de talandan nasibini alan başka bir köy. Karma OSB yapılması için çalışma başlatılan köyde köylüler, projenin gerçekleştirileceği alan orman ve tarım arazisi olduğu için karşı çıkmışlardı. Verdikleri mücadele sonucunda açılan dava yürütmeyi durdurma kararıyla sonuçlanmıştı.
Yapılması planlanan onca OSB sırada beklerken haliyle var olan OSB’lerin gerek işçi sağlığı gerekse de çevre sağlığı açısından denetlemeleri yapılmıyor. Yapılan az sayıdaki denetlemenin de bazısı kâğıt üstünde kalırken bazısı da çok düşük miktarlardaki “ceza”larla caydırıcılıktan uzak oluyor. Devlet önlem aldırmak yerine ödül gibi cezaları ödeterek adeta çevre katliamını teşvik ediyor. Örneğin Ordu’da OSB’nin çimento atıkları Melet Irmağı’nı kirlettiği için ORÇEV (Ordu Çevre Derneği) ve halk, daha önce birçok kez şikâyette bulunmuşlar ama cezai işlem uygulanması dışında bir şey yapılmamıştı. ORÇEV yetkilisi, “Ekosisteme zararı olan, çevre kirliliği yaratan bu tür olumsuzluklarla her yerde karşılaşılmaktadır. Sorunu cezai işlemle sonuçlandırmak yetmez, yaptırım uygulanmalı hatta gerekli önlem alınana kadar işletmelerin çalışması durdurulmalıdır. Biliyoruz ki, ceza ödemek önlem almaktan daha ucuza geldiği için sorun çözümlenemiyor” diyor.
OSB’lerin çevreye ve insan sağlığına verdiği zararlar bu örneklerle sınırlı değil maalesef. Erzurum’dan Bursa’ya Samsun’dan Maraş’a birçok OSB bölgesi için benzer örnekleri verebiliriz. Türkiye genelindeki 222 OSB’yi kapsayan bir araştırmaya göre, OSB’lerin yüzde 77’sinde çevre yönetim sistemi, yüzde 58’inde de merkezi su arıtma sistemi bulunmuyor. [*] Ne emekçilerin tepkileri, ne tarım arazilerinin yok edilmesi ne de çevreye verilen geri dönüşsüz zarar gözü dönmüş iktidarın umurunda. İnsanı, tarımı, çevreyi bu akıldan ve vicdandan uzaklaşmış sistemden korumanın yolu köylülerin çağrısında olduğu dayanışmaktan ve örgütlenmekten geçiyor.
- Tüm İnsanlık İçin Atan Kalplerin Anısına
- Enflasyonun Bize Faturası
- Örgütlü Gücümüzden Korkuyorlar Kardeşlerim
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Yaşasın Sınıf Dayanışması
- Soma Katliamının 11. Yılında 301 Madenci İçin Eylemler Yapıldı
- Erol Eğrekler Katlediliyor, Holdingler İşçilerin Kanıyla Büyüyor!
- Benim Onurlu ve Dirençli Devrimci Hasan Dayım
- ERLAU Direnişinde İşçinin Gücü
- Koca Yürekli İnsan, Güle Güle…
- “Gerçek Enflasyonun Altındaki Zammı Kabul Etmiyoruz!”
- “Deprem Siyaset Üstüdür” Yalanına Kanmamak İçin Örgütlü Mücadeleye
- On Binler Sırrı Süreyya Önder’i Sonsuzluğa Uğurladı
- Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik, İşçi Sınıfı Anısını Yaşatacak
- 1 Mayıs 1977’de Yaşamını Yitirenler Anıldı
- İSİG Meclisi ve İTO’dan Ortak Açıklama: “Çocuk İşçiliğiyle Mücadeleye!”
- Sırrı Süreyya Önder’in Kalbi ve İşçilerin Mücadelesi
Son Eklenenler
- Son yıllarda egemenlerin ekonomik ve siyasi krizlerden söz ederken “fırtına” ya da “kasırga” benzetmesine çok sık başvurduklarına şahit oluyoruz. Mesela JP Morgan CEO’su 2022’de yaklaşan ekonomik belirsizlikleri tarif etmek için “ekonomik kasırga”...
- Bazı insanlar vardır, kalpleri sadece kendileri için değil, tüm insanlık için, yeryüzünün tüm canlıları için özgürlük tutkusuyla çarpar. Tıpkı Haziran ayında sonsuzluğa uğurlanan üç yürek işçisi gibi. 3 Haziran 1963’te Nâzım Hikmet’in, 2 Haziran...
- UİD-DER’de emekçi kadınların bir araya geldiği bir etkinlikte çocuklarla ilgilenmek için kreşte görevliydim. Yaşları 3 ile 10 arasında değişen 7-8 çocuk vardı. Hangi oyunları oynamak istediklerini sorduğumda, içlerinden biri oyun oynamak...
- ABD’de yaşıyor olsaydık, muhtemelen Türkiye’de olduğu gibi, en çok konuşacağımız konuların başında gelecekti ekonomi. Son yıllarda ABD’den Türkiye’ye işçi ve emekçiler düşük ücretlerden kamu hizmetlerinin kısıtlanmasına benzer sorunlarla...
- Kısa bir zaman öncesine kadar direnişte olan, direniş boyunca pek çok kez polis saldırılarıyla yüz yüze gelen bir işçi kardeşimizle 19 Mart’tan sonra yaşanan protestolarla ilgili haberleri izliyor, sohbet ediyorduk. Bir anda öfkeyle, “şunlara bak,...
- Siyasi iktidar yoksullaştırma politikalarını sürdürüyor. Enflasyon balyozunu işçi ücretlerine, emekli aylıklarına, kamu çalışanlarının maaşlarına indiriyor, ücretleri tuzla buz ediyor. İşçilerin, kamu emekçilerinin, emeklilerin cebinden çalınan...
- TPI Kompozit işçileri grevlerinin 19. gününde İzmir Çiğli Kasaplar Meydanında buluşma gerçekleştirdi. İstanbul Şişli Belediyesinde çalışan Genel-İş Sendikası İstanbul Avrupa Yakası 3 No’lu Şube’de örgütlü işçiler, ödenmeyen alacakları için 30...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...