Buradasınız
“Yerli ve Milli” Hayırseverler İş Başında!
Sancaktepe’den bir grup işçi

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Biz Bize Yeteriz” adıyla başlattığı bağış kampanyası “hayırsever” patronlar ve siyasetçiler tarafından büyük destek gördü! Açılışı yedi aylık maaşını bağışlayarak bizzat Cumhurbaşkanı yaptı. Hemen ardından MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli beş aylık maaşını, 11,5 milyarlık bütçesiyle pek çok bakanlığın bütçesini geride bırakan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın milyonluk makam aracı kullanan başkanı Ali Erbaş ise bir aylık maaşını “bağışlayacağını” duyurdu. Kemal Sunal’ın filmlerinden hareketle söyleyelim; “Ağam bizimle eğlenyi herhalde!” Öyle ya devleti ve bütçeyi ellerinde tutanlar, lüks harcamalarını zırnık kısmadan güya büyük yardımlarda bulunuyorlar.
Kampanyanın destekçileri bunlarla sınırlı kalmadı elbette. Saray sanatçıları da peş peşe “destek” mesajları vererek “hayırseverliklerini” gösterdiler! Ardından sıraya işçilerini ücretsiz izne çıkaran, esnek çalışmaya zorlayan, işten atan, işyerlerinde işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini maliyet olarak gören “hayırsever iş insanları” girdi. Pek çok şirket, kuruluş ve hatta sendika konfederasyonu bu hayırseverler korosuna katıldı. Bu da yetmedi, kamu kurumlarının yöneticilerinden çalışanlara mesaj gönderilerek kampanyaya destek amacıyla maaşlarından kesinti yapılacağı duyuruldu. Ama yanlış anlaşılmasın sakın, bu zorunluluk değil “gönüllülük” temelinde bir kesinti olacak! Hayırseverler korosundaki çok seslilik yetmemiş olacak ki, bu kampanya tüm yurt sathına yayılarak insanlar SMS mesajıyla bağış yapmaya çağrıldı! Bu kampanyaya ilişkin sorulacak çok soru, söyleyecek çok şey var elbette. Biz birkaç soruyu ve cevaplarımızı sizinle paylaşmak istiyoruz:
Soru 1: Kampanyayı başlatırken “bu süreç içerisinde en büyük katkıyı iş adamlarımızdan, hayırseverlerden bekliyoruz” diyenler neden “bu süreç içerisinde iş adamlarımızdan işçilerini ücretsiz izne çıkarmamalarını, izinlerin ücretli olmasını, işten atmaların durdurulmasını bekliyoruz” demediler?
Cevap 1: Aslında bu sorunun cevabı yeterince açık değil mi? Siyasi iktidar bugüne kadar biz işçi ve emekçiler için ne yaptı da şimdi yapsın? Grevleri yasaklayan, asgari ücreti açlık sınırının altında tutan, çay-simit hesabıyla asgari ücretle geçinilebileceğini iddia eden, işsizlik fonunu patronlara peşkeş çeken, emeklilik yaşını yükselten, taşeronluk sistemini yaygınlaştıran, kadro isteyen işçilere “ne kadrosu, çalışıyorsunuz ya!” diyen bir iktidardan söz ediyoruz. Aslında daha söylenecek çok şey var ama uzun söze gerek yok! Biz işçi ve emekçiler zaten yaşıyor ve görüyoruz gerçek yüzlerini.
Soru 2: Bu kampanyaya destek veren patronların milyonlarca lira bağış yapacak kadar paraları varsa neden işçilerini ücretsiz izne çıkartıyor ya da kapının önüne koyuyorlar? Neden en basit işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini dahi maliyet olarak görüyorlar? Kârlarının bir bölümünden vazgeçmiyorlar?
Cevap 2: Bu sorunun cevabı İşçi Dayanışması’nın 144. sayısındaki “Hayır mı, Şer mi?” yazısında çok net bir şekilde verilmiş aslında. Patronlar sınıfının hayır yapmak gibi bir derdinin olmadığını çok iyi biliyoruz. Yaptıkları bağışlar vergi indirimi olarak yine patronlara geri dönüyor çünkü. Böylece hem işçilerin gözünde “hayırsever ve iyi niyetli” oluyorlar, hem de bir ceplerinden çıkardıklarını, öteki ceplerine geri koyarak hiçbir şey vermemiş oluyorlar. Cumhurbaşkanının 100 milyar liralık destek paketini açıklarken “neşen yerinde” diye takıldığı TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu’nun kampanyaya 10 milyon liralık bağış yaparken de vergi indiriminden yararlanacağı için eminiz ki neşesi ikinci kez yerine gelmiştir! Merak ediyoruz, “gönüllülük” temelinde bağış yapmaya zorlanan kamu emekçilerinin, SMS yoluyla 10 lira bağış yapan işçi ve emekçilerin de gelir vergilerinde indirim yapılacak mı? Hisarcıklıoğlu gibi onların da neşesi yerine gelecek mi?
Soru 3: Madem patronların bağış yapacak paraları var, hükümetin açıkladığı 100 milyarlık destek paketi neden onlara hibe ediliyor? Her kriz döneminde olduğu gibi bu sefer de asıl faturayı ödeyen işçiler, emekçiler için neden hiçbir destek paketi açıklanmıyor?
Cevap 3: Çünkü iktidarın derdi işçileri değil patronları kurtarmak! Bugüne kadar açıkladıkları bütün ekonomik paketler, istihdam paketleri, çıkardıkları torba yasalar sermaye düzeninin yarattığı krizlerden patronları kurtarmak içindi. Dün olduğu gibi bugün de AKP iktidarı, has bir sermaye partisi olduğunu göstermiştir.
Soru 4: Koronavirüs bahanesiyle ekonomik krizin faturası yine üzerine yıkılan, işinden olan, ücretsiz izne çıkarılan milyonlarca emekçinin içine itildiği sefalet koşullarından çıkışı bu göstermelik bağışlarla mı olacak? Bu bağışlar gasp edilen haklarımızı geri getirecek mi?
Cevap 4: AKP iktidarı, her meselede olduğu gibi burada da sorumluluğu üzerinden atıyor, sorunu bağışlarla çözülebilecek bir meseleye indirgiyor. Sanki ortada kapitalizmin bir krizi değil de koronavirüsün yol açtığı bir sorun varmış gibi patronları da, kendisini de aklıyor. “Biz bize yeteriz” diyerek patronuyla, işçisiyle tüm toplum bu sorundan muzdaripmiş gibi bir algı yaratarak sözde bir dayanışma ağı oluşturuyor. Böyle yaparak hem “dayanışma” kavramının içini boşaltıyor, hem de işçileri, emekçileri hak arama mücadelesinden uzaklaştırarak ihsanla, lütufla sorunlarını çözebileceklerine inanmalarını istiyor. Bu arada işçilerin hakları gasp ediliyor, işten atılanların, ücretsiz izne çıkarılanların, esnek çalışmaya zorlananların sayısı her geçen gün artıyor. Gerçek dayanışma ancak işçilerin kendi arasında olabilir. Zenginliklerini işçi sınıfını sömürerek elde eden patronlar sınıfının ve onun temsilcisi konumundaki siyasi iktidarların işçilerle dayanışması söz konusu olamaz. Kapitalist sistemin tüm tarihi boyunca, dünyanın her yerinde işçiler ancak mücadele ederek kazanım elde edebilmişlerdir. Ancak sınıf dayanışmasıyla sorunlarının üstesinden gelebilmişlerdir. Bugün de doğru olan budur. Bizim sadakaya değil, mücadeleye, sınıf dayanışmasına ihtiyacımız var. Bir cebinizden çıkarıp, öteki cebinize koyduğunuz bağışlarınız sizin olsun. İşçi sınıfı olarak asıl biz bize yeteriz!
- Gevrek “Susamlı Tavuk”
- Koronavirüs Sınıf Ayrımı Yapmıyor mu?
- Salgında İşçi Sağlığı Hiçe Sayılıyor!
- Patrondan Covid-19 Önlemleri
- Koronavirüsle Geçirdiğimiz 9 Ayın Bilançosu
- Maskeye Emanet Edilmiş İşçi Sağlığı ve İşten Atmaların Yeni Bahanesi Maske
- Patronlar Koronavirüsü Tepe Tepe Kullanırken Asıl Faturayı Biz İşçiler Ödüyoruz
- Şantiyede Sözde Korona Önlemleri
- Hayat Eve Sığar mı?
- İşçi Sınıfıdır Bizim Asıl Ailemiz
- Bakan’a mı İnanalım Yaşadıklarımıza mı?
- Adımız Koronalıya Çıktı!
- Metal İşçileri: “İşçinin Hakkı İşçiye!”
- Sözde Pandemi Önlemleri ve Küresel Açlık
- “Hijyene Dikkat Edin Ama Fazla Su, Sabun, Peçete Harcamayın”
- “Yeni Normal” Koşullarında Öğrencilerin Sınav Maratonu
- Gebzeli İşçiler Koronavirüsün İşçiler Üzerindeki Etkilerini Anlatıyor
- Gebzeli İşçiler Yeni Normali Değerlendiriyor
- Koronavirüsle Yaşamayı Öğrenmeli miyiz?
- Yağlı Ekmekleri Ballandı!
Son Eklenenler
- Merhaba dostlar. 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Bizler de genç işçiler olarak 1 Mayıs’ta UİD-DER’le birlikte alanlardaydık. Sınıfımızın saflarında olmanın heyecanını yaşadık. Duygularımızı sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
- Erol Eğrek’in katledilmesinin sorumlusu yalnızca Çalık Holding değildir. Mahkeme kararına rağmen işçinin kazanılmış hakkını 10 yıldır ödemeyen Çalık Holding’e hiçbir yaptırım uygulamayan; patronları denetlemeyen, adaletsizlik ve cezasızlığı temel...
- Yaşanan her türlü baskı ve zorbalığa karşı, işçi sınıfı kendi saflarında gücünü birleştirmeli ve öfkesini doğru adrese yönlendirmelidir. 1 Mayıs bu birliğin ortaya çıktığı uluslararası bir mücadele günü olarak önemli bir yere sahiptir.
- 1980 darbesinin üzerinden 45 yıl geçti ama bıraktığı karanlık hâlâ silinmedi. O darbe devrimci hareketi ve örgütlü işçi sınıfını ezmek için yapıldı. Bugün hâlâ baskılarla karşı karşıyayız. Ama nasıl ki o karanlık günlerde Hasanlar, Haticeler...
- Her sene olduğu gibi bu 1 Mayıs’a da büyük bir titizlik ve ciddiyetle hazırlandık. UİD-DER ailesi olarak çocuklarımızla, gençlerimizle kadın erkek hep birlikte kapitalizmi teşhir ettik. Ekonomik, sendikal ve siyasal taleplerimizi dosta düşmana...
- İstanbul Sultangazi’de bulunan Bezmialem Validesultan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin Okul Müdürü Refik Albayrak’a, İBB’nin dağıttığı ücretsiz yemeğin öğrencilere ulaştırılmasını sağladığı için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kınama cezası...
- Gebze Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Alman sermayeli ERLAU Metal fabrikasında işçilerin direnişi sürüyor. Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubede örgütlenen işçiler kod 46 ile işten atıldı. Direnişin 26. gününde UİD-DER’li işçiler...
- Bazı kayıplar vardır ki ifadesi mümkün olmaz, sanki bir parçamızı alıp götürür. Pazar günü emekçi bir abimizi, bir değerimizi, bir rengimizi, “bu ülkede barışı savunan bir kişi bile kalsa umut vardır” diyen, savunduğu değerlerin bedelini...
- Bu yıl 1 Mayıs’ta Kadıköy’de yan yanaydık! Yağmur da yağdı, çamur da vardı ama biz çocuk, yaşlı, genç, engelli, üniversiteli, liseli, emekli, kadın, işçi, emekçi oradaydık. Omuz omuza, yürek yüreğeydik…
- İzmir’de belediye işçileri birbiri ardına greve çıkıyor. Narlıdere Belediyesi işçileri 6 Mayısta grev başlattı, bir gün sonra talepleri kabul edildi. Konak Belediyesi işçileri ise 7 Mayısta greve çıktı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan...
- Bu 1 Mayıs’a kızım, torunum ve oğlumla katıldım. 1 Mayıs alanında çocuklarımın da yanımda olmasının heyecanımı ve mutluluğumu arttırdığını belirtmek isterim. Ben her yıl 1 Mayıs’a UİD-DER’le katılıyorum ve her zaman çok heyecanlanıyorum.
- TÜPRAŞ Rafineri'de kendilerine haber verilmeden taleplerinin çok altında zam oranlarına ve 3 yıllık sözleşmeye imza atılmasına tepki gösteren işçiler üretimi durdurarak, yürüyüş yaparak sözleşmeyi protesto etti.
- Hiçbir şey siyaset üstü değildir. Ekmekten suya, yediğimiz peynirin kalitesinden oturduğumuz evin sağlamlığına kadar her şey siyasetin içindedir. İş cinayetlerini “kader” diye yutturanlar, depremleri de “fıtrat” diye anlatıyorlar.