Buradasınız
“Yok Bir Şeyin, İşinin Başına!”

Neredeyse her gün fabrikalardan, madenlerden inşaatlardan iş kazası haberlerini alıyoruz. Fabrikalar ise mezbahayı andırıyor. Uzayan çalışma saatleri, önlem alınmaması, iş kazalarını daha da arttırıyor. Çoğu durumda kazayı geçiren işçi ne yapacağını bilmediği için ikinci bir mağduriyet yaşıyor.
Taysad Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu traktör parçaları üreten bir fabrikada yaşanan iş kazası örgütsüzlüğün ve bilinçsizliğin biz işçileri ne tür hallere düşürdüğünü bir kez daha gösteriyor. İki aylık ve halen deneme süresindeki işçi arkadaşımız matkap ile tamir yaparken matkabın ucu parmağına giriyor. Matkabın ucunu parmağından çıkarabilmek için matkabın geri tuşuna basmak zorunda kalıp ikinci bir acıya maruz kalıyor. İşyeri hekimi kazanın gerçekleştiği saatlerde işyerinde olmadığı için işçi arkadaşımızı insan kaynaklarına götürüyorlar. Burada kazayı geçiren arkadaşa bu bölümden biri sadece pansuman yapıyor. Ardından da “bir şeyin yok, işinin başına geri dön” denilerek üretime geri gönderiliyor.
Bunun üzerine bölüm sorumlusu kazanın ciddiyetini anlatmak ve çalışanın hastaneye götürülmesi için üretim müdürüne çıkıyor. Ve insan kaynakları müdürü tekrar sahneye çıkıyor. İşçi arkadaşımızın pansuman yapılmış parmağını açtırarak “ne var bakalım, bu kadar abarttınız” diyerek hastaneye gitmesine bir kez daha engel oluyor. Bunun üzerine bölüm sorumlusu insan kaynakları müdürünü kazanın ciddiyetine inandırmak için üretime kazanın gerçekleştiği yere götürüyor. Hem matkap hem yerler kan içinde! Ayrıca matkabın ucunda arkadaşın parmağına ait et parçaları duruyor. Ancak bu görüntüden sonra işçiyi sanayinin içinde bulunan sağlık kuruluşuna götürmeye karar veriyorlar. Tabii iş kazası raporu tutulmuyor. İşçi arkadaşımıza bir aya yakın rapor veriliyor. Ama hem deneme süresinde olduğu için hem de kredi borçları nedeniyle paraya ihtiyacı olduğu için arkadaşımız, 2 gün rapor kullandıktan sonra işbaşı yapıyor.
Patronlar ekonomik zor yoluyla işçilerin var olan koşullara tepki göstermesini engelliyor. İşsizlik kırbacını sırtlarında hisseden işçiler, iş kazaları dâhil birçok soruna sessiz kalmak zorunda kalıyorlar. Bu yüzden işten atılmak istemeyen işçi bir uzvunu dahi kaybetse sessizce ‘kaderine’ razı oluyor. Oysaki işsizliğe de iş kazalarına da çözüm olan “kaderine” razı gelip susmak değil örgütlenerek birlikte mücadele etmektir.
DİSK’ten Ankara’da Eylem
- Çocuk İşçilikle Mücadele İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesinin Büyümesiyle Mümkün
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
Son Eklenenler
- İkinci Dünya Savaşının sonuna gelinmiş, Mihver devletlerin içinde yer alan Almanya ve İtalya savaşı kaybetmiş, Almanya ordusu koşulsuz teslim olmuştu. Avrupa’da savaş sonra ermiş, savaşın galipleri SSCB, Amerika, İngiltere ve Fransa olmuştu. Savaş,...
- Türkiye’de ekonomik sorunlar büyüdükçe işçi eylemleri ve grevleri artıyor. Sadece yerli sermayeli fabrikalarda değil, yabancı sermayeli fabrikalarda da işçiler düşük ücret dayatmasına karşı sendikalaşma mücadele si veriyor ya da greve çıkıyorlar....
- Sınıf temelinde örgütlü mücadeleyle tanıştıktan sonra değişim geçirmemek mümkün değildir. Çevremizdekiler -aileniz, akrabalarınız, arkadaşlarınız- önceki ve sonraki halimizi bilir.
- Hasan, işyerinde kartını okutup paydos ederken “bugünü de bitirdik” diye seviniyordu. Koşar adımlarla kendini işyerinden dışarı attı.
- 600 bin kamu işçisini kapsayan Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci iktidar, TÜHİS, Türk-İş ve Hak-İş’in işçilerin taleplerini görmezden gelerek attığı imzayla sonuçlandı.
- İşçi Dayanışması’nın 206. sayısında “Kurt Ağladı, Biz de İnandık” başlığıyla bir yazı yayınlandı. Yazıda patronun kendini işçilere mağdur gibi gösterip işçileri nasıl kandırdığından bahsediliyordu.
- Bir gece komşumuzun evinden alevler yükseldiğini görsek ne yaparız? İlk anda aklımıza gelen ne olur? Balkona astığımız çamaşırların is kokup lekeleneceği mi? İçeriye duman dolmasın diye pencereleri kapatmamız gerektiği mi?
- Son günlerde bazı işyerlerinde, patronların yüksek ücretler nedeniyle işçi çıkarmak zorunda kaldıklarını söylediklerini duyuyoruz. Bazı arkadaşlarımız da buna inanmakta, hatta “maaşları çok yükseldi, o yüzden işçi çıkardılar” gibi cümleler kurmakta.
- Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la görüştükten sonra yapılan son teklife dair, “teklif yüzde 100 olumlu değil ama olumluya yakın bir teklif gibi gözüküyor. 11’i aştık, 16,57’yi bulmadık” açıklamasını yaptı.
- Birleşik Tekstil Dokuma ve Deri İşçileri Sendikası (BİRTEK-SEN), Antep, Urfa, Mardin, Batman, Van, Malatya, Adıyaman ve Maraş’ta çalışan tekstil işçileriyle görüşerek, basında çıkan haberleri tarayarak ve resmi verilerden yararlanarak tekstil...
- Van Büyükşehir Belediyesi kayyım yönetiminin, Genel-İş Sendikasında örgütlü 7’si engelli 223 işçiyi işten atması, 30 Temmuzda kitlesel bir yürüyüşle protesto edildi. Beşiktaş Belediyesi işçileri aylardır ücretleri düzensiz ve eksik ödendiği, toplu...
- Patron örgütü MÜSİAD Başkanı Burhan Özdemir geçtiğimiz günlerde 12 yıllık kesintisiz eğitimin yanlış bir uygulama olduğunu ve gençlerin işgücüne daha erken katılması gerektiğini söyledi.
- Ev sahibi kiraya ne kadar zam yapacak, gıda fiyatlarına yine zam gelecek mi, çocuğumun eğitim masraflarını karşılayabilecek miyim, elektrik, doğalgaz, su, telefon-internet faturalarını ödeyebilecek miyim, ocağımda tencere kaynayacak mı, asgari...