Buradasınız
Seneye 1 Mayıs’a Oğlum da Yanımda Olacak
Çayırova’dan bir ev kadını
Ben uzun yıllar işçilik hayatından sonra hamilelik sürecinde çalışmaya ara vermiş bir ev kadınıyım. Günlerim temizlik, yemek, evle çocuk parkı arasında geçiyor. Yıllar önce UİD-DER’in etkinliklerinde bulunmuştum. Şehir değişikliği nedeniyle katılımda bulunamadım. 1 Mayıs’tan iki hafta öncesinde görüştüğüm UİD-DER’li bir arkadaşım 1 Mayıs’a katılmak isteyip istemediğimi sordu. Ben de “koşa koşa gelirim” dedim. O andan sonra beni 1 Mayıs coşkusu sarmıştı.
1 Mayıs gecesi uyku girmedi gözüme. Sabah erkenden yola çıktık. UİD-DER’in otobüsünü beklerken başka gurupların otobüsleri geçiyordu önümüzden, “ne kadar güzel bir gün, otobüsler işçileri fabrikalara değil de alanlara taşıyor” diye düşündüm. O kadar heyecan yapmışım ki önümde duran ilk otobüse binmeye yöneldim. UİD-DER’in servislerinden biri olmadığını heyecandan anlayamadım. Nasıl bir an önce alanda bulunmak istiyorsam artık, kendimi gelen ilk otobüse binerken durdurdum.
Akşam eşim eve geldiğinde “bugün ne kadar iyi görünüyorsun, hep böyle ol” dedi. Etrafımdaki herkese 1 Mayıs’a gelip gelmeyeceklerini sordum. Eşimin ilk söylediği şey “gelirim ama sokaklarda bağırıp çağırmam” oldu. Ben de, “he he tamam alana geldiğinde göreceğim seni” dedim. Kardeşimin eşi de sendikalı bir işçi. Kardeşim eşiyle birlikte sendika ile katıldı. Aynı alandaydık yani. Yeğenim alana geldi. Fakat kalabalıktan bizi ancak arama noktasında bulabildi.
Kortej oluşturulurken sloganlar da başladı eşim benden daha çok bağırarak bütün sloganlara eşlik ediyordu. İşte UİD-DER’in böyle bir gücü var, biz işçiyiz, biz varız. Bunu fark ettiriyor, insanın içindeki mücadele azmini ortaya çıkarıyor. Farklı şehirde birey olarak katıldığımız 1 Mayıs’larda sanki bir resme bakar gibi alanda boş boş dolaşmıştım, ama UİD-DER’le katıldığım 1 Mayıs’larda düzenli kortejiyle, sloganlarıyla gerçekten ne yapması gerektiğini bilen bir işçi gibi 1 Mayıs coşkusunu içimde yaşadım.
Kortejde dikkatimi çeken çocuklu anneler oldu. Benim de 26 aylık bir oğlum var. Eşim “keşke biz de getirseydik çocuğu” dedi. “İyi ki getirmedik” dedim çünkü benim yerinde duramayan, sürekli koşan bir oğlum var. Ama muhakkak önümüzdeki yıl 1 Mayıs’a oğlum da yanımda olacak. İşçi bilinci ve mücadele gücü bu yaşlarda verilmeli. Patronlar çocuklarını daha çocuk yaşta patron çocuğu gibi yetiştirmiyorlar mı? Hafta sonu annemlere gittiğimde babam “1 Mayıs’a torunumu neden götürmediniz? Olmadı şimdi. Bir düşünün” dedi. Çünkü benim ailem yıllar önce UİD-DER’in etkinliklerine katılımda bulundular. Ve oradaki insanlar çocuklarıyla beraber katılıyorlarsa bu güvenle ilgili bir durum. Aslına bakılırsa karnımızdaki bebek bile işçi olarak doğmuyor mu? UİD-DER bunu öğretti bize. Her şey aileden başlar.
1 Mayıs’ta alanda iken eşim bana “biz böyle burada bağırıyoruz ama patronların çok mu umurunda?” diye sordu. Evet, çok umurunda, yani korkuyorlar işçilerin gücünden. Korkmuyor olsalardı üç farklı yerde arama yapmazlardı ve tepemizde dolaşan helikopter olmazdı. Bize 1 Mayıs’ta nasıl örgütlü ve disiplinli olunacağını öğreten UİD-DER’e teşekkür ediyorum…
Bu Şiir Kömür Kokar
Âdem Babalardan Biri!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...