Buradasınız
Bandın Hızı mı İşçilerin Birliği mi?
Kocaeli’den bir işçi
Bir fabrikada seri üretim hattında çalışıyorum. Ortalama 2 dakikada bir koli doldurup banda atıyoruz. Bant üzerinde ilerleyen koliler hattın sonunda alınıp paletlere diziliyor. İşe ilk girdiğim yıllarda makinelerin hızına entegre olan bant sorunsuz çalışıyordu. Zamanla makine devir sayıları arttı ve biz daha hızlı çalışmaya başladık. Bandın hızı en üst seviyeye çıkartılmasına rağmen kolilerin ilerleme hızı bizim hızımıza yetişemiyordu. Haliyle biz de banda koyamadığımız kolileri sağımıza solumuza dizerek boyumuzu aşan kuleler inşa etmeye başladık. Bu durum iş kazalarına davetiye çıkarmış durumda. Aceleyle hareket ederken kolilere çarpıyor, deviriyoruz. Ayrıca bel ağrısı çeken, kolunda sinir sıkışması olan arkadaşlarımızın sayısı da arttı.
Bu durumu çözmek için önce makinelerin devir sayısının azaltılmasını talep ettik. Formen, İSG uzmanı, müdür, patron… Kim karşımıza çıktıysa söyledik, rica ettik, kabul edilmedi. Hadi biz umurlarında değildik, hiç olmazsa bandı hızlandırsınlar, sağa sola koli yığmayalım dedik, bunu da yapmadılar. Öğrendik ki bant hızını değiştirmek maliyetli olduğu için yapılmıyormuş. Yönetimin kendi çıkarına olacak bir şeyi bile yapmamasına bir türlü anlam veremiyorduk. İşte tam bu sıralarda Eti Krom maden işletmelerinde patronun ve işçilerin karşı karşıya geldiği toplantının videosu çıktı karşımıza. Hem o videoda söylenenler hem de sonrasında yaşananlar bizdeki jetonun düşmesine neden oldu.
Eti Krom patronu iki haftadır iş bırakan işçileri bir toplantı salonunda dinliyordu. Aslında dinlemekten çok işçilere bağırıp çağırıyor, azarlıyor, horluyor, aşağılıyordu. Bırakalım oradaki işçilerin cevap vermesini, işçilerin sözcüsünü bile konuşturmuyordu. Nihayetinde patron “benim imkânlarım bunlar, beğenmeyen çıksın” dediğinde bütün işçiler hep birlikte salondan ayrıldı. Patronun tehditlerine pabuç bırakmayan işçilerin mücadelesi sonraki günlerde de sürdü. Burnundan kıl aldırmayan patron geri adım atmak zorunda kaldı, işçilerin taleplerini kabul etti.
Peki bizim hatamız neydi ki basit bir talebimizi bile kabul ettirememiştik? Bizim sorunumuz örgütsüz olmamızdı. Rica minnetle yönetimin insafını beklemek yerine “bu durum iş güvenliğine aykırı, hep birlikte işten kaçınma hakkımızı kullanıyoruz” deseydik sorun kısa zamanda çözülürdü. Patronların anladığı dil her yerde aynı. Karşılarında örgütlü işçi görürlerse süt dökmüş kedi gibi oluyorlar. Ama sayıları ne kadar çok olursa olsun işçiler örgütsüz hareket ediyorsa patronların hepsi aslan kesiliyor. Patronların insafa gelip işyerindeki sorunları çözmelerini beklemek nafile… Birliğimizi sağlamak, örgütlü hareket etmek, patronların tehditlerine boyun eğmemek... İşte gerçek çözüm yolu bu!
Bize Yokluk, Milletvekillerine Bolluk
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
- Bu Cesareti Nereden Alıyorlar?
- İlk Adımlarını Direnişte Atan, “Eylem” Adını Alan Çocuklarımız
- “Kim Uğraşacak Şimdi” Deme, Aradığın Çözüm Sende…
- “Hayal Vergisi” de İster misin?
- Bu Akşam Yemekte Tağşişli Gıda Var!
- “Bir Yemeklik Bamya”
- Kim Viral Olmalı?
- Sınıfına Ters Düşme!
- Asıl Hırsız Kim?
- Ruhumuzu Esir Alan Korkuyu Çıkarıp Atalım
- Konserve Yapmak Çözüm mü?
- “Çocuklarınız Zekiyse Bile İş Bulamaz!”
Son Eklenenler
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...