Buradasınız
“Biz Ayrı Dünyaların İnsanlarıyız!”
Ocak ayı maaşlarını alan işçiler birbirlerine takılıyorlar. “Maaşını ayakkabı kutusuna mı istifleyeceksin?” Öteki giriyor söze: “Kirayı, kredi kartını, faturaları yatırdıktan sonra kalanı çuvala dolduracağım…” Bir başka işçi katılıyor muhabbete ve soruyor: “Ayakkabı kutularına o kadar para sığar mı yahu?” Bir diğeri ciddi ciddi hesabını yapıyor: “500 avroluk banknotlar var. 100 tanesi 50 bin avro ediyor, yani 150 bin lira. Bizim 1 aylık maaş 1 adet 500 avroluk banknot yapmıyor. Vay be, şehzadeler dolarları ve avroları kutu kutu götürüyorlar.”
Yolsuzluk operasyonuyla sertleşen iktidar kavgasını ve devlet krizini, peş peşe yapılan hamleler ya da gazete ve televizyonlarda süren ateşli kavgalar biçiminde takip ediyoruz. Bir tarafta hükümetin yolsuzluklarını ve hırsızlıklarını yüzlerine vurup bağıranlar, öte yanda ise “yargı darbesi, dış mihraklar, paralel devlet, darbeciler, iç mihraklar, vatan hainleri” diye çığıranlar… Tablo bu olunca, haliyle yolsuzluk operasyonları işyerlerinde de bir numaralı gündem haline geldi.
Ancak işçi sınıfının örgütsüz oluşu ve kendi bağımsız sınıf çıkarları temelinde bir mücadele yürütememesi nedeniyle, işçiler genel olarak düzen partilerinin tutumlarını yansıtıyor ve bu temelde kutuplaşıyorlar. AKP karşıtı işçiler “biz zaten bunların ne mal olduğunu biliyorduk” derken, AKP’ye oy vermiş işçiler ise, savunma noktalarını şu şekilde kuruyorlar: “Öbürleri daha fazla hırsızdı, daha da beterdi.” Aslında işçiler gerçeğin farkındadırlar. Tüm düzen partileri hırsızdır, çünkü kapitalizmde başka türlü olamaz. O halde neden iki hırsız arasında tercih yapalım? Şu ya da bu parti, CHP ya da AKP olsun, ikisi de sermayenin hizmetindedir. Fakat işçi sınıfının örgütsüz oluşu ve düzen partilerinin kutuplaştırıcı siyaseti son tahlilde etkili oluyor. Ama işçiler bir taraftan tartışırken, öte taraftan da gerek AKP’ye gerekse CHP’ye oy verenler olsun, operasyonlarda evlerden çıkan balya balya paraları, para kasalarını bir türlü akıllarından çıkartamıyorlar. Çünkü bir tarafta ayakkabı kutularındaki milyon dolarlar, öte tarafta ise asgari ücret var. Her şey, işçiler ile patronların ayrı dünyaların insanı olduğuna işaret ediyor.
Rıza Sarraf’ın Bakan Zafer Çağlayan’a hediye ettiği 700 bin liralık saat, patronlar ile işçilerin “ayrı dünyaların insanları” olduğunun bir başka ispatıdır. Bakana sunulan rüşvet saati, ayda 1000 lira ücret alan bir işçinin 700 aylık ücretine denktir. Yani 1000 lira ücret alan işçinin 58 yıl 4 ay çalışarak alabileceği toplam parayı, Bakan efendi koluna takıp gezdiriyor. Ay sonunu zor getiren işçi ömür boyu çalışsa, Bakanın kolundaki saat kadar etmiyor. Bazı işçi kardeşlerimiz inanmak istemiyor ve itiraz ediyorlar: “O kadar pahalı saat olur mu yahu? Belli ki abartıyorlar. Kötü niyet var bu işte!”
Alnının teriyle para kazanan, iyi niyetli, dürüst insanlarımız, meydanlarda gözlerinin içine baka baka konuşan politikacıları da kendileri gibi birer insan zannediyorlar. O yüzden de bu politikacıların pişkin birer yalancı, ahlaksız birer hırsız olduklarına inanamıyorlar. Dürüst insanlar, yıllar boyu sözlerine inandıkları, güvendikleri, destekledikleri, oy verdikleri kişilerin; kendilerinden aldıkları destek sayesinde ceplerini doldurduklarına, dalaverecilik ve namussuzluk yaptıklarına inanmak istemiyorlar. Allah korkusu taşıdıklarını söyleyen bu tür politikacıların, nasıl olup da paraya tapınabildiklerine bir türlü akıl sır erdiremiyorlar. Ama işte gerçek bu: Kapitalizmde efendilerin dini imanı paradır!
Evet, onlar da bizim gibi insanlar, onları da analar doğurdu, ama onlar başka bir sınıfa aitler. Paradan başka hiçbir şey düşünmeyen, tek amacı kâr elde etmek olan, bu nedenle de vicdanlarını ve insanlıklarını yitiren kapitalist sınıfa aitler. Ama böyle oldukları halde, sürekli dürüstlükten, haktan hukuktan, din ve imandan bahsederek bu çirkefliklerinin, ikiyüzlülüklerinin üzerini kapatmaya çalışıyorlar. Meselâ sözde dürüstlük abidesi Tayyip Erdoğan’ın oğlu Burak Erdoğan, 6 yıl önce MB Denizcilik adıyla bir şirket kurdu. 18 gün sonra ilk gemisi Safran 1’i satın aldı. Geminin fiyatı 2 milyon 350 bin dolar idi. Geçen 6 yılda 6 “gemicik” daha satın aldı! Belli ki Erdoğanlar, “yürü ya kulum” sözünü pek içselleştirmişler! Başbakan Erdoğan, iktidara gelmeden önce “yolsuzluk oğuldan babaya değil, babadan oğla geçer”, “yolsuzluğu babam yapsa cezalandırırım” diyordu. Ama laf uçup sıra gerçeklere gelince, Oğlu Bilal Erdoğan’ı yolsuzluk soruşturmasıyla ilgili savcılara ifade vermeye bile göndermedi.
AKP ve Gülen cemaati arasında süren iktidar kavgası, egemenlerin ne kadar ikiyüzlü olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Şimdilerde Ergenekon ve Balyoz soruşturmalarının “cesur” savcıları, Gezi eylemlerinde protestocuların üzerine salınan “kahraman” polisler, yolsuzluk operasyonuna katıldıkları için oradan oraya sürgün ediliyorlar. Daha önce Erdoğan bu savcıları ve polisleri yere göğe sığdıramıyordu. Şimdi hain ilan ediyor. Daha birkaç ay önce AKP sözcüleri, cemaat ile aralarında “kalbî” ilişkiler olduğunu söylüyorlardı. Fakat çıkarlar çatışıp kavga ayyuka çıkınca, o “kalbî” ilişkiler “gırtlak gırtlağa” ilişkilere dönüşüverdi.
Dün öyle derken bugün böyle diyenlerin; milyonlarca insana çatır çatır yalan söyleyenlerin; milyonlarca insanın güvenini kazanıp sonra kendisine güvenen insanları kazıklayanların; yolsuzlukla, rüşvetle kasalarını dolduranların yüzleri nasıl kızarmıyor? Koluna yüz binlerce lira değerinde saatler takanların, milyonları kutulara, çuvallara istifleyenlerin, evinde 6 tane çelik para kasası olanların, milyonlarca dolarlık gemilere “gemicikler” diyenlerin, milyar dolarları aklayanların, dolar milyarderlerinin, o milyarderleri devlet protokolünde başköşelere oturtanların çıkarlarıyla işçilerin ve emekçilerin çıkarları aynı olabilir mi? Şöyle de sormak mümkün: Her gün uzun saatler boyunca ağır çalışma koşulları altında ezilen, korkunç bir şekilde sömürülen işçilerle, işçileri korkunç bir şekilde sömüren, devasa kârlar elde eden, sermaye biriktiren ve lüks içinde yüzen patronlar aynı dünyaların insanı olabilir mi?
Eski Türk filmlerinde fakir oğlanın zengin kıza söylediği o klasik sözleri biz de patronlara ve onların politikacılarına söylemeliyiz: “Biz ayrı dünyaların insanlarıyız.” Herkes kendi yoluna! Örgütleneceğiz ve kâr düzeninizin defterini düreceğiz, hiç şüpheniz olmasın!
İşçiler Kimden Yana Olmalı?
Bir Fabrika Dört Mevsim
- BES Kandırmacası ve İptal Eziyeti
- As Plastik ve Bayraklı Belediyesi İşçilerinden Eylemler
- Polonez Direnişçileri: 100 Gündür Buradayız Kazanmadan Gitmeyiz!
- 5 Kardeş Neden Öldü?
- Esir miyiz?
- Hesap Sormadıkça İş Cinayetleri Devam Edecek!
- Belediye İşçileri Hakları İçin Mücadele Ediyor
- “Şehrin En Güzel Yerindeki Mezar”
- Toplumu Zıvanadan Çıkarttılar
- Ne Kadar Örgütlüysek O Kadar Nefes Alırız
- Bursa’da Gelirde ve Vergide Adalet Eylemi
- Belediye İşçileri ve Sağlık Emekçileri Ücret Gasplarına Karşı Eylemler Yapıyor
- Sesimizi Duyurmak İçin Grevdeyiz
- Bunlar Bu Cesareti Nereden Alıyorlar?
- Filistin Sendikalarından Eylem Çağrısı
- Taksim’de İsrail’in Saldırıları Protesto Edildi
- Direnişçi İşçilerle Omuz Omuza!
- İktidar ve Sermaye Sahipleri Doymak Bilmiyor
- Ankara Gar Katliamının 9. Yılında Barış Karanfilleri Anıldı
- 10 Ekim Katliamında Hayatını Kaybedenler Ankara’da Anıldı
Son Eklenenler
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...