Buradasınız
İşçiler Kimden Yana Olmalı?
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
AKP hükümetinin yolsuzluklarını kısmen açığa çıkartan 17 Aralık operasyonunun etkileri tüm sarsıcılığıyla devam ediyor. Haftalardır devletin tepesinde, bugüne kadar pek de alışılmamış bir kriz yaşanıyor. Peşpeşe karşılıklı hamleler ve operasyonlar yapılıyor. AKP hükümeti, başlattığı operasyonla iki binden fazla polisin ve emniyet müdürünün yerini değiştirdi, onlarca valiyi görevinden aldı, en kritik noktalarda duran savcıları sürgüne gönderdi. Neler oluyor, devletin tepesinde patlak veren bu kriz ne anlama geliyor?
Öncelikle bir hususu baştan net olarak dile getirelim: Yaşanan şeyin bir iktidar kavgası olduğu su götürmez bir gerçektir.
Bu iktidar kavgasının bir tarafında AKP hükümeti, öte tarafında ise Gülen cemaati var. Dün “kardeş” ve ortak olan AKP ve Gülen cemaati, bugün iktidar güreşine tutuşmuş bulunuyor.
Her zamanki gibi efendiler, iktidar kavgasından galip çıkmak amacıyla işçi emekçi halkı kendi yanlarına çekmeye çalışıyorlar. Karşılıklı olarak, kıran kırana sürdürülen propaganda savaşının amacı budur: Emekçi kitleleri kandırmak ve destek toplamak!
Gülen cemaati ve medyası yolsuzluklara dönük büyük bir operasyon yapıldığını dile getirirken, AKP ve medyası ise hükümete karşı bir darbe yapılmak istendiğini söylemektedir.
İktidar kavgasının nedenlerine ve işçilerin bu kavgada nerede durması gerektiğine geçmeden önce şunu soralım: Yolsuzluk ve rüşvet ilişkileri gerçek mi değil mi?
Elbette ortaya saçılan yolsuzluk ve rüşvet ilişkileri gerçektir. Üstelik patlayan yolsuzluk ve rüşvet ilişkileri, buzdağının yalnızca görünen kısmıdır.
AKP, tam 12 yıldır iktidardadır. Tüm bu süre boyunca ekonomi büyüdü ve patronlar palazlandılar. İşçilerin sömürülmesiyle yüksek kârlar elde edildi. Türkiye ekonomisi dünyanın 17. büyük ekonomisi düzeyine yükseldi. AKP, başta kendi yandaşları olmak üzere tüm patronlara sermaye akıttı. 2003’te dört olan dolar milyarderi sayısı, 2013’te tam 57’ye çıktı.
Özellikle inşaat sektörü üzerinden büyük bir rant ve talan operasyonu yürütüldü, yürütülmektedir. Öyle ki, istediği bölgeleri kamulaştırması için TOKİ’ye özel (savaş dönemlerindeki gibi) yetkiler tanındı. Gözünü kâr hırsı bürüyen AKP ve patronlar, dereler üzerinde santral kurmaktan, siyanürle maden aramaktan ve doğayı tahrip etmekten de geri durmadılar.
Muazzam paraların döndüğü böylesi bir çarkta yolsuzlukların ve rüşvetin olmaması mümkün mü? Ya da şöyle soralım: Toplumdaki ilişkilerin esas olarak para üzerine kurulduğu, tüm amacın para kazanmak olduğu, bu nedenle rekabetin ve kıran kırana mücadelenin meşru sayıldığı kapitalist kâr düzeninde yolsuzluk olmaması ve rüşvet verilmemesi nasıl mümkün olabilir?
Olamaz! Kapitalist sömürü düzeni yerle bir olana kadar da mümkün olmayacak. Yolsuzluk, yalan, talan, rüşvet bu düzenin mayasında var. Bu düzenin mayası bozuk!
Dolayısıyla diğer tüm geçmiş hükümetler gibi AKP de derin bir yolsuzluk bataklığına gömülmüş ve çürümüştür. Ayakkabı kutularında veya çelik kasalarda ortaya saçılan milyon dolarlar ve kirli ilişkiler, korkunç çürümenin sadece bir kısmına işaret etmektedir.
Aslında bu çürüme ve yolsuzluk bataklığı çok daha erken bir dönemde açığa çıkabilirdi. Fakat AKP hükümeti, uzun yıllar mağdur rolüne soyunarak kirli çamaşırlarının ortaya saçılmasının önüne geçti.
Asker-sivil bürokrasi, yani Kemalist generaller ve yargı mensupları, bunların yanında saf tutan CHP ve diğer elitler yıllarca AKP’yi aşağıladılar. Hatta darbeyle iktidardan indirmek istediler. Bu da AKP’nin ekmeğine yağ sürdü. Haksızlık yapılan ve gadre uğrayan mağduru oynayan AKP, bir taraftan da demokrat pozlara büründü. Böylece hem oylarını arttırarak iktidarını sürdürdü hem de pisliklerinin üzerini örttü.
Lakin ne zaman ki söz konusu kesimlerin süngüsü düştü, işte o vakit her şey değişmeye başladı. AKP ve onun etrafında kurulan koalisyonun içinde yer alan Gülen cemaati, iktidar kavgasına tutuştu. Uzun yıllar devletin içinde yuvalanan ve önemli mevkileri elinde tutan Gülen cemaati, iktidardan daha fazla pay talep edince AKP ile karşı karşıya geldi. Bu iki kesim arasında kıran kırana bir kavga başladı.
İşte yolsuzluk operasyonu bu kavganın bir ifadesidir. Elbette ABD veya Avrupalı emperyalist güçler de kendi çıkarları doğrultusunda, şu ya da bu kesimi destekliyorlar.
Gülen cemaati, AKP’nin kirli çamaşırlarını ve çürümüş ilişkilerini ortaya sererek ona ağır bir darbe vurmak isterken, AKP ise kendisine karşı darbe yapılmak istendiğini iddia ederek bir kez daha mağdur rolüne soyunmaktadır. Böylece hem halkın gözünde cemaati yıpratmak hem de yolsuzlukların üzerini kapatmak istemektedir. Aslında bu iktidar kavgasında taraf olan her iki kesim de tam anlamıyla ikiyüzlüce bir siyaset izlemektedir.
Özetle bu kesimler, biz işçi-emekçileri yeni bir iktidar kavgasında taraf olmaya çağırmaktalar. Peki, bu iktidar kavgasına ortak olacak, şunun ya da bunun arkasına takılacak mıyız?
Şunun çok iyi bilinmesi gerekiyor: İşçilerin ne AKP’yle ne de cemaatle ortak bir çıkarı vardır. Yıllar yılı ağızlarından dini imanı düşürmeyen ve emekçilerin duygularını istismar eden bu ikiyüzlüler, işçileri sömürerek palazlandılar ve büyük sermayedarlar haline geldiler. Karun kadar zenginleştiler, iktidarın nimetlerinden dilediklerince faydalandılar, yozlaştılar, yolsuzluk bataklığına battılar.
Bu iki kesim gerçekte sermaye sınıfının temsilcisidirler. AKP ve cemaatin arkasında devasa patron örgütleri durmaktadır. Meselâ MÜSİAD AKP’yi, TUSKON ise Gülen cemaatini desteklemektedir.
Biz işçi-emekçiler asla bu iktidar kavgasına ortak olmamalıyız! Yıllarca iyi niyetle AKP’ye oy veren ve şimdilerde büyük bir hayal kırıklığı yaşayan işçiler alternatifsiz değildirler.
İşçilerin alternatifi AKP, CHP ya da MHP gibi patron partileri olamaz, olmamalıdır!
İşçiler, kendi bağımsız alternatiflerini yaratma gücüne sahiptirler. Hangi inanç ve düşüncede olurlarsa olsunlar; uzun saatler boyunca düşük ücretle, esnek ve güvencesiz bir şekilde çalışan, alınteri döken işçilerin çıkarı ortaktır. Çıkarları ortak olan işçilerin çözüm yolları da ortaktır. Tüm işçiler bir sınıf olmanın (işçi sınıfının) bilinciyle hareket etmeli, bir araya gelmeli, kendi bağımsız sınıf çıkarları için örgütlenmeli ve mücadele etmelidirler.
Birleşen ve bağımsız çıkarları için mücadele eden işçi sınıfı; tüm haksızlıkların, zulmün, yalan ve dolanın, yolsuzlukların ve sömürünün hesabını sormaktan geri durmayacaktır!
![pdf](/sites/uid7/files/uploads/image/pdf-uid-logo.png)
İşçilerin Sordukları/20
“Biz Ayrı Dünyaların İnsanlarıyız!”
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
- Örgütlüysek Her Şeyiz, Örgütsüzsek Hiçbir Şey!
- İşçi Dayanışması 202. Sayı Çıktı!
- Onlar “Kazanalım” Dedikçe Biz Kaybediyoruz
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Suriyeliler Geri Dönecek mi?
- Asgari Ücret Nasıl Yükseltilir?
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- İşçi Sınıfının Ortak Mücadele Dili: GREV!
- Umudumuzu ve Direncimizi Güçlendirelim, Mücadelemizi Büyütelim!
- İşçi Dayanışması 201. Sayı Çıktı!
- Zeytinyağı, Margarin, Süt Tozu
- Toplumsal Sorunların Bireysel Çözümü Mümkün mü?
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- Köşemize Çekilmiyoruz, Emekçi Gençlik Köşemizle Güçleniyoruz!
- Her Şeyi Paraya Bağlayanlar Kim?
- Devlet Bütçesi Kimin Bütçesi?
Son Eklenenler
- Türkiye’de yasalarda her işçinin özgürce sendikaya üye olabileceği yazıyor. Ama resmi istatistiklere göre çalışanların yüzde 85’inden fazlası sendikasız. Sendikalı çalışmak yasal olmasına ve ücret, ikramiye, sosyal haklar bakımından avantajlar...
- Çok açık ki iktidarın “Aile Yılı” ilan etmesi aileler refaha kavuşsun diye değil, sermayenin ve iktidarın çıkarları içindir. İşçi aileleri için daha büyük yoksulluk, daha kötü çalışma koşulları, acı ve gözyaşı, hatta ölüm getireceği sır değildir.
- Almanya'da Ocak ayı boyunca Berlin, Münih, Hanover, Hamburg ve Nünberg gibi büyük kentlerde hükümetin aşırı sağ ve ırkçı politikalarına karşı çok sayıda sendikanın, göçmen topluluklarının ve demokratik kitle örgütlerinin katılımıyla büyük çaplı...
- Gebze Plastikçiler OSB'de bulunan Chinatool Otomotiv’de grevin 4. gününde, Kocaeli Çayırova'daki Green Transfo Energy'de ise grevin 51. gününde anlaşma sağlandı.
- İzmir Gaziemir’deki Ege Serbest Bölgede bulunan Digel Tekstil’de işçiler, düşük ücret zammına tepki gösterdiler ve hakları için sendikalı oldular. Ancak Digel Tekstil patronları işçilerin zam talebini duymazlıktan geldi, sendika haklarını yok saydı...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarında çalışan işçiler, 10 Şubatta özelleştirmeye karşı Ankara’ya yürüyüş başlatmışlardı. 13 Şubatta Hazine ve Maliye Bakanlığı...
- 13 Şubat 2024’te Erzincan İliç’te SSR Mining ve ortağı Çalık Grubunun tarafından işletilen Çöpler Altın Madeninde siyanürlü toprak kaymış, 9 işçi toprak altında kalmış, cenazelerine aylarca ulaşılamamıştı.
- Antep'te direnişlerin yaygınlaşması, işçilerin ortak eylemler yapması, birlik içinde hareket etmeye yönelmesi ve pek çok örnekte mücadelelerini başarıya ulaştırmaya başlaması üzerine patronlar baskılarını arttırdı. Gaziantep Valiliği ise 13 Şubatta...
- Soma, Ermenek, Amasra, İliç madenci katliamları, Çorlu tren katliamı, Elazığ, İzmir, 6 Şubat depremleri, orman yangınları ve sel felaketleri, Hendek havai fişek fabrikası ve Balıkesir mühimmat fabrikası patlamaları, yüzlerce iş cinayeti ve son...
- Yeni yılın ilk günlerinde MÜSİAD toplantısında konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek patronlara “biz sizin daha çok para kazanmanızı istiyoruz” dedi. Patronlar tarafından alkışlanan Bakan, tam da bunu yapıyor, patronların kazanması için...
- Cep telefonu hayatımıza gireli yaklaşık 30 yıl, akıllı telefonun hayatımıza girmesi ve jet hızıyla yayılması ise 10-15 yıl oldu. Bu nedenle akıllı cep telefonumuz 1 saat kapalı kalsa kendimizi adeta nefessiz kalmış hissediyoruz.
- Ankara’dan bir grup UİD-DER’li işçi, “Küçük Kara Balık ve Samed Behrengi” adlı bir video hazırladı. Farklı sektörlerde çalışan, uzun ve yorucu iş saatlerine, vardiya engeline rağmen birlikte öğrenip birlikte üretmek için bir araya gelen işçi...
- Asgari ücrete yüzde 30, kamu emekçilerine yüzde 11,54 ve emeklilere yüzde 15,75 oranında sefalet zammı dayatılmasının ardından Antep’te bulunan tekstil patronları da ücret artışlarını sefalet düzeyinde tuttu. Şubat ayına girilmesiyle belli olan...