Buradasınız
Bizim Suçumuz Ne?
İkitelli’den bir tekstil işçisi
Biz işçiler öğretici şeylere gelince vakit bulamadığımızı söyleriz. Ama televizyon dizilerini kaçırmadan takip ederiz. Televizyon ve diziler o kadar hayatımızın içine girmiş durumda ki… Daha geçen gün işyerinde bununla ilgili şahit olduğum bir konudan bahsetmek istiyorum. Kanalın birinde yeni bir dizi başladı. Dizinin ilk bölümünde tecavüz sahnesi olduğu için bu dizi ilk günden gündeme oturdu. Bazı insanlar böyle konuları toplumun bir yarası olarak değil, bir olay olarak görürler ve izlerler. Ardından bu yetmezmiş gibi, o sahneleri telefonlarına indirip birbirlerine gönderirler. Bu arada bu iğrençlikleri yapmaktan zevk alanlar, kendi anaları bacıları yokmuş gibi davranıyorlar. En azından yaptıklarının ne anlama geldiğini akıllarına bile getirmiyorlar. Akşam vardiyasında çalışırken bu diziden bahsediyorduk. Herkesin çok dikkatini çekmiş olmalı, kadınlı erkekli konuşuluyordu. Dizinin adı “Fatmagül’ün Suçu Ne?” O gün bunu anlattılar birbirlerine, gülerek. “Fatmagül’ün suçu ne” diye soruyorlardı. Tecavüze uğrayan kız Fatmagül’dü.
Oysa gündemimizde yepyeni bir olay vardı. Pazar mesaileri. Kurban bayramına kadar bütün pazarlar fazla mesaiye çağrılıyorduk. Sadece adı fazla mesai. “Gelmek ister misiniz?” diye soran olmadı tabii. “Pazar günü herkes burada, gelmeyen olmasın” diye bağırıyordu şefler ve ustalar. Üstelik “çalışma var” diye kâğıtlar asıyorlardı. Ama kimse bizim suçumuz ne demiyordu. Zamanımızın çoğunu işte harcadığımız yetmiyormuş gibi zorla mesai dayatıyorlardı. Üstelik insanlar ihtiyacım var ve geleceğim diyorlar. Ben de diyorum. Ama niye? Ne verilen asgari ücret yetiyor, ne de zam yapılıyor. Üstelik ne yemek, ne çay, ne çay paydosu! Suya bile para veriyorduk zamanında. Peki niye? Bunlar zaten bizim en doğal haklarımız değil mi? Servislerde tıklım tıklım ayakta giderken, her türlü hakarete maruz kalırken, biz birbirimize sahip çıkmazken… Neden biz kendimize “bizim suçumuz ne” demiyoruz. Üretimden gelen gücümüzü niye bilmiyoruz. Biz işçi olduğumuzun farkına varalım. Biz olmazsak kim çalışır o makinelerde? Ellerimiz olmazsa kim üretir? Çok fazla üretiyoruz ama biz çok çalıştıkça daha çok yoksullaşıyoruz. Bizim hakkımız düşük bir asgari ücret mi? Hayatımızın büyük bir kısmı işyerinde ve yollarda geçiyor. Hapishane gibi, bir giriyoruz ancak 8,5 saat sonra çıktığımızda görüyoruz dışarısını. Yemekhane yukarıda boş dururken, biz niye yerde yemek yiyoruz? Pisliğin içinde oturuyoruz. Önce kendimize bunu soralım. Birbirimize güvenelim, paylaşımcı olalım, ne yapacağımıza kafa yoralım. Hak ettiğimiz gibi yaşamak istiyoruz. O zaman her kafadan bir ses çıksın ama aynı şeyleri savunsun diller. Ancak birleşen işçiler yenilmezler! Her şey örgütlü mücadeleden geçer!
İmkânsız Diye Bir Şey Yok!
Taşeron İşçisi Olmak
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
- Onlar Yok Ediyor, Biz Yenisini Yapacağız!
- Suyun Lüksü Olur mu Hiç?
- “Senin Yolundan Gideceğim Amca”
- Her Günü Doğa ve İnsanlık Günü İlan Etmek İçin…
- “Kıpır Kıpırsın, Heyecanın Ne Güzel Ey Yolcu”
- “Bence, Sevgi Emektir”
- Ah, Cemal Ah!
- Bir Fotoğraf Karesinin Hissettirdikleri
- Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir
Son Eklenenler
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...
- Eskiden her sorunun beni bulduğunu, bu sorunları yaşayan tek kişinin ben olduğumu düşünüyordum. Sonra UİD-DER ile tanıştım ve İşçi Dayanışması’nı düzenli olarak okumaya başladım. Bir genç olarak, gençlik yazılarını okudukça bu sorunları yalnızca...
- Ben büyük bir tekstil fabrikasında çalışıyorum. Başta Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek olmak üzere siyasi iktidar sözcülerinin, asgari ücret zammının hedeflenen enflasyon oranına göre yapılacağını her fırsatta söylemelerine rağmen asgari ücrete...
- Son günlerde sohbet edebildiğim her insana Türkiye’deki Suriyeliler hakkında ne düşündüklerini soruyorum. Devamındaysa nerede dünyaya geldiklerini, neden göçüp büyük kentlere geldiklerini soruyorum. Son olarak aile büyüklerinin nerelerden göçerek...
- Sevgili işçi kardeşlerim, 8 yaşına kadar babasız, 8 yaşından sonraysa hem anasız hem de babasız büyümüş sayılırım. 12-13 yaşıma kadar mahallede ve çalıştığım fabrikada anası-babası yanında olan arkadaşlarıma imrenmiş, onları kıskanmışımdır. O halimi...
- DİSK 24-27 Aralık tarihleri arasında bölge temsilciliklerinin olduğu şehirlerdeki vergi daireleri önlerinde, Ankara’da Hazine ve Maliye Bakanlığı önünde “İnsanca Ücret Vergide Adalet” talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İşyerlerinde...
- Bir an için zifiri karanlıkta kaldığımızı düşünelim. Yanımızı yöremizi görememenin huzursuzluğuyla korkuya kapılırdık. Ne yazık ki bugün milyonlarca işçi ve emekçi yüreğinde benzer bir korku taşıyor. Çünkü dünyamıza egemen olan kapitalist düzende,...
- İşçi Dayanışması’nın 197. sayısında, Emekçi Gençlik köşemizdeki “Yaşadım Diyebilmek İçin” yazısında şöyle deniyordu: “Öyle bir zamandan geçiyoruz ki her geçen gün daha fazla sayıda genç arkadaşımızın kendine “en güzel yıllarım bu mu?” diye sorduğunu...
- Merhaba, ben Polonez işçisiyim. Daha doğrusu işçisiydim. Direnişimizin 163. günündeyiz, son 21 gündür direnişimizi Çatalca Adliye Sarayı önünde yürütüyoruz. Geçenlerde bir gazeteci arkadaşımız “2025’ten beklentiniz nedir?” diye bir soru sordu. “...
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...