Buradasınız
Bursa’da ve Cargill’de İşçi Mücadelesi Üzerine Röportaj
UİD-DER, geçtiğimiz hafta Cargill işçilerini ziyaret etti. “İşçiler Boyun Eğmiyor Mücadele Ediyor!” pankartının açıldığı ziyarette, UİD-DER’in Cargill işçileriyle dayanışma içinde olduğu ve mücadele eden işçilerin yalnız olmadığı dile getirildi. UİD-DER’li işçileri karşılayan Öz Gıda-İş Örgütlenme Daire Başkanı Göksel Şengün, Bursa Şube Başkanı Yalçın Kaya ve direnişteki işçi Kemal Kapar Cargill’deki süreç hakkında bilgi verdiler. UİD-DER, vardiya çıkışında işçilere tanıtıldı ve işçi dayanışmasının önemine dikkat çekildi. İşçiler, servislerden indikten sonra sendika şapkalarını giyerek direnişteki Kemal Kapar’ın elini sıkıyor ve birlik mesajı veriliyor.
Sendika yöneticileri, Cargill’de sendika kabul edilene ve işten atılan işçi işe alınana kadar mücadelelerine devam edeceklerini dile getiriyorlar. Bu kapsamda çeşitli eylemler yapıyorlar. 7 Aralıkta İstanbul Altunizade’de Cargill Merkezi önünde Öz Gıda-İş üyeleri, direnişçi işçi ve sendika yöneticileri bir basın açıklaması ve protesto eylemi gerçekleştirdiler. Burada konuşan Göksel Şengün, Cargill patronunun sendikayı tanıması ve direnişteki işçiyi işe alması için çağrı yaptı. Şengün, sendikanın anayasal bir hak olduğunu, patronların kendi sendika örgütlerinde örgütlendiğini, ama işçilerin sendikalaşmasının önüne geçtiklerini ve bunun kabul edilemez olduğunu ifade etti. Cargill yönetimini rahat bırakmayacaklarını dile getiren Şengün, mücadelelerinin süreceğinin üzerinde durdu.Aşağıda, ziyaretimiz sırasında sendika yöneticileri ve direnişteki işçiyle yaptığımız röportajı yayınlıyoruz.
BURSA’DA SENDİKAL HAREKETİN DURUMU
Bize öncelikle Bursa’da sanayinin ve işçilerin durumundan söz eder misiniz?
Öz Gıda-İş Bursa Şube Başkanı Yalçın Kaya:Gıda işkolundan bahsedeyim. Biliyorsunuz sendikaların kendince örgütlenme politikaları var. İşçi arkadaşların bu konuda fazla duyarlı olduğunu sanmıyorum. 12 saat, 16 saat ve daha fazla çalışan, kötü koşulları olan fabrikalar var. Buralarda, bırakın arkadaşların haklarını aramalarını; Bölge Çalışma Müdürlüğü’nün, SGK’nın nerede olduğunu, sendikanın ne iş yaptığını kimse bilmiyor. Sendikaların sadece şöyle bir avantajı var. İşçiler, sendika olursa haklarını arayabileceklerini, sendika olursa avukat bulabileceklerini biliyorlar. Bütün sendikaların illerde, ilçelerde irtibat büroları olsa, işçiler oralara gidip gelseler iyi olurdu. Aslında sendikalara çok iş düşüyor. Çok fazla bilgisiz olduklarını düşünmüyorum.Ama biz mutluyuz. Bursa’da 1500 civarı üyemiz var. Bunu her geçen gün arttırarak devam edeceğiz. Biz A sendika, B sendika kavramını kaldırdık. Sivil toplum örgütlerinin ve diğer arkadaşların desteğiyle hareket etmenin doğru olduğunu gördük. Bu bilinçle Bursa’da çalışmalarımıza devam edeceğiz.
İşçiler yaşadıkları sorunlar karşısında mücadeleye girişiyorlar mı? Bursa’da yaşanan işçi mücadelelerinden söz eder misiniz?
Çok fazla mücadele ettiklerini düşünmüyorum. Yaşadıkları karşısında kaderci davranıyorlar. Sadece bilinçli insanlar varsa etraflarında, bunlar vasıtasıyla sendikacılara ya da hukukçulara ulaşıp mücadeleye girişiyorlar. Bunun da %10’u geçtiğini sanmıyorum. Çok fazla mücadeleci değil arkadaşlar. Sendikanın burada çok önemli bir rolü var, biz harekete geçireceğiz.
Öz Gıda-İş Örgütlenme Daire Başkanı Göksel Şengün: 25 yıldır ben sendikal camianın içerisindeyim. Bulunulması gereken tüm makamlarda bulundum. Türkiye’de yapılan sendikacılığı da ikiye ayırmak lazım. 1980’e kadar yapılan ayrı bir sendikacılıktı. 1980’den sonra sendikalara yapılan baskılar, tırpanlanmaların ardından sendikalar bugün bu noktaya geldi. Sendikaların bugünkü durumu içler acısı. Bizim mücadele ettiğimiz işveren kesimi çok daha örgütlü. Bir firmada sendikaya üye olmuş bir işçi işten çıkartıldığında, işveren hemen civardaki tüm fabrikalara haber veriyor. Diyor ki “bu insan sendikaya üye oldu, sakın bunu işe alma.” Bu kadar örgütlüler yani. Diğer taraftan, sendikalara ve sendikacılara düşen görevler var ama sendikalar bunun çok gerisinde. Sendikacılar ve sendikalar eğitim, örgütlenme gibi yapılması gereken işleri çok geriden takip ediyorlar. Bunlar da bizim eksikliğimiz. En son Meclis’ten çıkan bir yasa var. 30 kişi ve altında işçi çalışan işyerlerinde örgütlenme resmen yasak! Bunlar, tüm çalışan kesimin neredeyse %90’ı! Bu kesim otomatikman örgütlenmenin dışında bırakılıyor. Mücadele ettiğimiz Cargill, dünya genelinde 142 bin çalışanı olan, 65 ülkede faaliyet gösteren, hemen hemen her ülkede sendikalı olan, Türkiye’ye gelince “ben yasaları tanımıyorum” cüretini gösterebilen bir işyeri. İşverenler örgütlü olduğu için kendi görevlerini eksiksiz yapıyorlar. Sendikaların ise yapması gereken çok iş var, alınması gereken çok mesafe var.
İşçilerin de maalesef hiç örgütlenme gibi dertleri yok. Yahu sen işçisin! Son çıkan yasaya göre 65-70 yaşından evvel emekli olma ihtimalin yok. Türkiye’de bu yaşa kadar insan yaşıyor mu? İşçinin görevini, ödevini, sorumluluğunu yerine getirme gibi bir telaşı yok. Nerde boş iş varsa onlarla uğraşıyor ama bilmesi gereken konulara karşı merakı da yok. Biz bulunduğumuz tüm platformlarda bunları bir şekilde aşmaya çalışıyoruz. Tüm sendikalar da bu mücadeleyi yürütmeli.
Burada 58 gündür verilen bir mücadele var. Maalesef sendikalar da kendi direnişleri değilse gerektiği gibi destek olmuyorlar. Bu mücadeleyse, dayanışmaysa; bu mücadeleye ortak olması gereken herkesin öyle ya da böyle destek vermesi lazım. Ama maalesef işçilerde de sendikalarda da böyle bir bilinç yok. Bu böyle gider mi? Gitmez! Umudumuz, bir şeyler yaparak bu durumu değiştirmek. İşçinin de durumu içler acısı. Bulunması gereken yerden çok daha geriye gidiyor. Bunda da suçun bir kısmı kendilerinde, bir kısmı da onları olması gereken noktaya getiremeyen, sendikalarda, kurumlarda, bizlerde diye düşünüyorum.
Burada nasıl bir sendikalaşma faaliyeti yürütüyorsunuz?
Göksel Şengün:Sendikamıza bağlı bir örgütlenme dairemiz var, onun da başkanı benim. Şubelerimizde ve belirlediğimiz çeşitli bölgelerde irtibat bürolarımız var. Yalçın Başkan gibi şube yöneticilerimizin diyaloglarıyla belli bir yere gelen örgütlenmeleri, profesyonel anlamda bizler ve diğer örgütlenme uzmanlarıyla beraber yürütüyoruz. Türkiye genelinde son 1 yılda çok ciddi anlamda örgütlenme mücadelesi verdiğimiz yerler var. Gönen’de, Trakya’da, İzmit’te örgütleyerek önemli bir noktaya getirdiğimiz fabrikalar var, burada Cargill var. Yani her biri aynı düzeyde olmasa da Türkiye’nin genelinde yürüttüğümüz çalışmalar var. Genel Başkanımız başta olmak üzere görüşümüz şu: Sendikalar ayakta kalmak istiyorsa, yaşamak istiyorsa örgütlenme yapmaktan başka şansı yok. Türkiye’de çok ciddi bir örgütlenme faaliyeti yürütüyoruz, inşallah devam edeceğiz.Kıdem tazminatının fona devri hâlâ gündemde. Bu konuda ne düşünüyorsunuz, sizce ne yapmalı?
Yalçın Kaya:Bence bu çok kötü bir yere gidiyor. Taşeron ile kıdem tazminatı birlikte konuşulmak isteniyor. Bir kez daha söylüyorum; kıdem tazminatı eğer mevcut şartlarda kalacak, çalışanların hiçbir hakkı kaybolmayacaksa evet diyoruz, böyle değilse kesinlikle hayır.
Göksel Şengün:Geriye baktığımızda Türkiye’de bir tane düzgün işlemiş fon yok. Kıdem tazminatının fona devredilmesi, bir şeylerin pazarlığının yapılması için zaman zaman dillendiriliyor. Konuşulduğu gibi yapılacak bir şey değil. “Ya haklarınızı elinizden alacağız ya da bizim verdiklerimize ‘evet’ deyin” diyorlar. Ödünç işçilik, evden çalışma, esnek çalışma, taşeron büroları gibi uygulamaları devreye sokmak için kıdem tazminatının pazarlık konusu yapıldığını düşünüyorum.
CARGİLL’DE ÇALIŞMA ŞARTLARI VE DİRENİŞ
Cargill’de işçilerin çalışma koşullarından söz eder misiniz?
Cargill Direnişçisi Kemal Kapar: Ekonomik sorunlar vardı. 5 yıl öncesine ve bugüne bakabiliriz. Bu da bize zaten 5 yıl sonra nereye gittiğimizi gösteriyor. Her geçen gün piyasa şartlarının biraz daha altına inmeye başlamıştık. Bizim zamanımızda yeni gelen işçiler bizimle aynı maaşı alırken, gitgide daha düşük maaş almaya başladılar. Sermaye, performans diye bir buluşu çıkardı. Performans dışında her şeye bakıyorlar. Yüzün gülmüyor, suratın asık, amirine selam vermemişsin… Toplantıda çıkıp görüşlerinizi savunun diyor, ama konuştuğun zaman onun hesabını soruyor. Onlar gibi düşünüyorsan düşüncene saygı duyuyorlar, ama farklı düşünmeye izin vermiyorlardı. Çalışma şartlarımız buydu. Sendikalaşma sürecimizin iki boyutu vardı. Biri ekonomik, diğeri performans değerlendirmesi adı altında karşılaştığımız sorunlardı. Patronun tatil günümüze saygısı yoktu meselâ. İş olduğunda telefonla arayıp çağırıyordu. Mesai ücretini veriyordu ama bizim tatil hakkımıza saygı göstermiyordu. Burada 8 saat kalıyorsam 4 saat daha kalmak zorunda değilim. 8 saatimi satıyorum, parasını alıyorum. Ama 24 saatimi seninle geçirmemi istiyorsun benden. Yani hayatımı satmamı istiyorsun. İçerdeki arkadaşlar da bundan rahatsızdı. Onun için “bundan sonra örgütlü çalışacağız” dediler. Bu şekilde sendikalaşmaya karar verdik.Cargill’de nasıl örgütlendiniz, örgütlenme açığa çıkınca neler oldu, direniş nasıl başladı?
Kemal Kapar:Bursa Şube ile Mayısın sonlarında tanıştık. Önceleri biz bize çok konuştuk. Bir güven ortamı sağladık. Birbirimize güvendik. Haziran başında içerideki arkadaşlarla fikrimizi paylaştık. Çay saatlerinde ya da iş çıkışlarında oturduk, sohbet ettik. Baktık ki hava olumlu, biz bu görüşmeleri Eylülün sonuna kadar yaptık. Küçük bir fabrika olduğu için idare de hemen duydu. Bizi Ağustos ayında performansa aldılar, sendikalaşma sürecinin ortalarındayken. Burada 1’den 5’e kadar not verirler. Ağustosta bana yaptıkları performans değerlendirmesinde 1 verildi. Bu not ücrete de yansıyor, işten çıkarmak için de kullanabiliyorlar. Ben bundan önce girdiğim değerlendirmelerde her zaman 3-4 alıyordum. Biz çalışmalarımıza yine de devam ettik. Eylülün son haftasında artık vakti geldi, imza aşamasına geçtik. İmza aşamasına geçtiğimizde, beni 10’uncu günde apar topar işten çıkardılar. Genelde burası Cuma günleri işten çıkartır, onu bile beklemediler. Bu işten çıkarmaların devamı gelmemeliydi. Bu yüzden 4 Ekimde işten çıkartıldıktan sonra kapı önünde direnişe başladım. İşveren de gerisini getiremedi.
Cargill’de örgütlenme süreciniz nasıl devam edecek? Ne tür eylemler yapacaksınız? Dayanışmayı büyütmek için başka neler yapmayı planlıyorsunuz?
Göksel Şengün: Az önce taleplerimizi duydunuz. Cargill’in internet sitesine girdiğinizde “vizyonumuz budur, Cargill faaliyet yürüttüğü bütün ülkelerin yasalarına riayet eder, çalışanların fikirlerine değer verir” gibi bir sürü masal yazıyor. Bunların hiçbiri doğru değil. Akil insanlar devreye girdiğinde, bu sefer “biz hiç kimseyi sendikalı olduğu için çıkartmadık” diyor. Eğer anayasal haklara saygılıysan sen bize sendikayı ver. Benim içerde üyem varsa, ben zaman zaman içeri gireceğim, çıkacağım, işçimle kucaklaşacağım da. Ya buradan megafonla anlatacağım ya da içeri gireceğim anlatacağım. Bunun medeni olanı içerden anlatmaktır. İkincisi; Kemal Kapar’ın da anlattığı gibi performans hikâye. İşveren son birkaç senedir, 10-15 işçiyi kılıfına uydurup işten çıkardı. Ama artık burada bir örgütlenme mücadelesi var. Bu dakikadan sonra, herkes, ne dersen de, sendika için çıktı, başka bir şey için değil. Kemal kardeşimizle böyle değerlendiriyoruz. Kemal de işbaşı yapacak. Cargill, yazdığı gibi anayasa saygılıysa, biz de zaman zaman içeri girip işçilerle kucaklaşacağız. Bu iki talebimiz karşılanana kadar, bu mücadele devam edecek.
Ne yapılabilir? Az önce de anlattım. Sağ olsun sizler gibi bu mücadelede birliğe, beraberliğe, dayanışmaya önem veren çok güzel dostlar var. Bu dostlarla birlikte, arkadaşlarımızla çok sık toplantılar yapıyoruz. Bu sürecin doğru işleyebilmesi için her kararı arkadaşlarımızdan gelen değerlendirmeler çerçevesinde hayata geçiriyoruz. Karara çalışan arkadaşlarımızı da dâhil edersek, ortaya daha yapılabilir eylemler çıkıyor. Sendika olarak biz ilk 1-1,5 aylık süreçte biraz daha sessiz-sakin işler yaptık. Baktık ki buradaki hareketler Cargill’i yeterince rahatsız etmiyor. O nedenle önümüzdeki haftadan itibaren, bunların İstanbul’da sosyete denen yerlerde bulunan genel merkezlerinde, aynı bu tip pankartlarımızla, Cargill’in gerçek yüzünü İstanbul ve Altunizade halkına anlatacağız. Cargill’in bir de Amerika’da genel merkezleri var. Buradaki gelişmelerin genel merkez tarafından bilindiğini düşünmüyoruz. Oraya durumu anlatan mektuplar yazdık. Bu mücadeleyi tüm Türkiye geneline yayacağız. Bu mücadelenin gerekliliğine inanan kardeşlerimizle beraber ne gerekiyorsa yapılacak. Yapacaklarımıza dair bir yol haritamız var. Ama bunların sürpriz olmasını istiyoruz. Taleplerimiz karşılanana kadar ne gerekiyorsa yapacağız.
İŞ KAZALARI KADER Mİ?
Biliyorsunuz iş kazaları durmuyor, her ay 100’den fazla işçi ölüyor. Sizce iş kazalarını durdurmak için ne yapılmalı?
Göksel Şengün:İstanbul İkitelli’de aşırı yağmur yağdığında 6-7 kardeşimiz bir minibüsün kasasında boğularak can vermişti. İşe giden bu insanları minibüsün kasasına doldurmuşlar. O insanlar orada can verdi! Geçtiğimiz hafta Samsun’da 330 tonluk kapağın altında kalan kardeşlerimizi de kaybettik. Sendikalar da akil vatandaşlar dediğimiz kişiler de bunları dillendiriyor ama somut anlamda yapılması gerekeni yapmıyorlar. Yaparlar mı? Bugüne dek yapmamışlarsa büyük ihtimalle bundan sonra da yapmazlar diye düşünüyoruz. Ne yapılması lazım? İşyerlerinde bu meseleyi takip edebilirsek, bahsettiğimiz arkadaşların bu sebeplerden ölme ihtimali yok. Örgütlü olan bir işyerinde işçiyi kamyonun kasasında içeriye getirme ihtimaliniz var mı? Bunun için de sendikalar örgütlenmeye mutlaka gereken önemi vermeli. Türkiye’de iş kazalarında ölen insan kadarı eceliyle ölmüyor, yazıktır. Göz göre göre, bağırta bağırta öldürüyorlar. Çıkıp beylik açıklamalar yapıyorlar, şunu yapacağız, bunu yapacağız diyorlar. Ertesi gün yine aynı şekilde devam ediyor. Bu konuda kesinlikle sendikamız olarak da, konfederasyonumuz olarak da şahıs olarak bizler de yapılabilecek ne varsa yaparız. Verilebilecek her türlü desteği veririz, ne gerekiyorsa yaparız.
Yalçın Kaya:Ben Nestle kökenliyim. Orada, örgütlü olmanın ne demek olduğunu daha iyi anladım. Orada ilk defa temsilci olduğumda “İSG toplantısı var” dediler. Dedim ki “bu nedir?” İş sağlığı ve güvenliği olduğunu söylediler. İnanın oraya girdiğimde dedim ki “evet, artık her yerde sendika olması lazımmış.” Fabrikanın sıcaklık derecesinden tutun, insanların ne kadar yük kaldıracağı, neler yapacağı bütün temsilcilere anlatılıyor. Temsilciler onay verirse orada o iş yapılabiliyor, onay vermezse yapılamıyordu. Örgütlülük bu anlamda çok önemli.
Sizin sloganınızla Hak-İş’in sloganı da aşağı yukarı aynı: “İş Kazaları Kader Değildir!” Örgütlü yapı olmazsa işçi sınıfı hep yalnız kalacak. Cargill’de de içerideki iş kazalarının %40’ı, 50’si gösterilmiyor. Örgütlü olmadığımız takdirde gösterilmemeye de devam edilecek. Sendikanın, temsilcinin olduğu yerlerde bunu saklamak imkânsız. O yüzden ne olursak olalım, sendikalı olalım. En iyi işveren, en kötü sendikadan daha iyi olamayacağı için örgütlü yapıya önem veriyoruz.
Göksel Şengün:Hem Cargill’de çalışan arkadaşlarımız adına, hem kurumumuz adına, hem konfederasyonumuz adına teşekkür ederiz. Eksik olmayın, kilometrelerce uzaklıktaki yoldan geldiniz. Telefonla da görüştük. Daha evvel de siz Cargill’i çok güzel bir şekilde haber de yaptınız. Öncelikle Cargill çalışanları adına çok teşekkür ediyorum, eksik olmayın. Emeğinize, yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız. İnşallah birliğimiz, beraberliğimiz, dayanışmamız bundan sonraki süreçlerde de devam eder.
Babam Bir Göçmen İşçi
- KESK Ankara Mitingi: “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz!”
- DİSK: Gözaltılar Derhal Serbest Bırakılsın
- As Plastik ve Bayraklı Belediyesi İşçilerinden Eylemler
- Öğretmenler, Belediye ve Üniversite İşçileri Hak Gasplarına Karşı Mücadele Ediyor
- ASM Çalışanları İş Bıraktı: “Eziyet Yönetmeliğine” Hayır!
- Belediye İşçileri Hakları İçin Mücadele Ediyor
- Patronların Elindeki Koz: Sendika Yetkisine İtiraz
- Sağlık Çalışanlarından Eylem: “Sağlıkta Ticaret Ölüm Demektir!”
- Türk-İş’ten Ankara Mitingi: “Zordayız, Geçinemiyoruz”
- Sağlık Emekçileri: Eziyet Yönetmeliği İstemiyoruz
- DİSK: “Sendikal Hakların Önündeki Engeller Kaldırılsın!”
- Fernas İşçilerine Dayanışma Ziyareti
- DİSK Ankara’da İşçi Buluşması Gerçekleştirdi
- Madencilerin Ankara Yürüyüşü, Öğretmenlerin Hak Gasplarına Karşı Mücadelesi Sürüyor
- DİSK’li İşçiler İstanbul’dan Seslendi: “Gelirde, Vergide, Ülkede Adalet İstiyoruz!”
- Türk-İş’ten Eş Zamanlı Eylemler
- DİSK’li İşçiler Mersin’de “Gelirde Adalet, Vergide Adalet” Dedi
- Polonez İşçileri Saldırılara Rağmen Mücadeleye Devam Ediyor
- Sendikaların Eylemleri Devam Ediyor
- Türk-İş’ten Türkiye Genelinde Eylemler
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Dünyanın dört bir yanında işçi ve emekçilerin yoksulluğa, kamu hizmetleri yerine savaşa devasa bütçeler ayrılmasına, emperyalist savaşa karşı öfkesi ve mücadelesi büyüyor. Meydanlara çıkan işçiler sınıf dayanışmasını büyütüyor, hayatı cehenneme...
- Geçtiğimiz ay 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne karşı başlatılan mücadele sürüyor. Başta aile hekimleri olmak üzere sağlık çalışanları “eziyet yönetmeliği”ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) 30 Kasımda Ankara Tandoğan Meydanında “Geçinemiyoruz! Yoksulluğa Karşı Mücadelede Birleşiyoruz” şiarıyla miting düzenledi. Mitinge Türkiye’nin onlarca kentinden KESK’e bağlı sendikalara üye emekçiler...
- Lübnan Ulusal İşçi ve Çalışan Sendikaları Federasyonu (FENASOL), İsrail’in Lübnan’a yönelik saldırılarının yoğunlaşmasının ardından uluslararası dayanışma çağrısı yükseltmişti. UİD-DER, FENASOL’un dayanışma çağrısının ardından Lübnanlı emekçilerin...
- Filistin halkıyla dayanışma eylemlerini aralıksız sürdüren İngiltere işçi sınıfı emperyalist savaş karşıtı mücadelesine devam ediyor. 28 Kasım gününü “Filistin için İşyeri Eylem Günü” ilan eden işçi, emekçi ve öğrenciler ülke çapında kitlesel...
- 30 Kasımda KESK tarafından Ankara’da düzenlenecek miting öncesi 2021 Tüm Emekliler Sendikası çeşitli kentlerde “Emekliler Ankara’ya Yürüyor” başlıklı basın açıklamaları gerçekleştirdi. Tekirdağ’da Hasan Ali Yücel Meydanı’nda gerçekleştirilen...
- Çayırhan Termik Santrali ve maden sahalarının özelleştirilmesine karşı yeraltında ve yer üstünde eylemler yapan Türkiye Maden İşçileri Sendikası ve Tes-İş Sendikası üyesi işçiler, Enerji Bakanlığıyla yapılan görüşmelerden olumlu sonuç alınamaması...
- Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla, başta İstanbul olmak üzere pek çok kentte, sendika yöneticilerinin, siyasi parti ve demokratik kitle örgütü üyelerinin, gazeteci ve yazarların aralarında olduğu 200’den fazla kişinin gece yarısı...
- Türkiye’nin dört bir yanında, ücretlerini yükseltmek, sendikalaşmak istedikleri için mücadele eden işçiler çeşitli engellerle karşılaşıyor, işten atılıyor, baskıyla sindirilmek isteniyor. Siyasi iktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin...
- İspanya’nın Barcelona kentinde on binlerce emekçinin katılımıyla 23 Kasımda yüksek kira fiyatlarına karşı bir protesto gösterisi düzenlendi. Konut kiralarının düşürülmesi ve daha iyi yaşam koşulları talepleriyle bir araya gelen işçi ve emekçiler,...
- 25 Kasım Kadına Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kapsamında 23 ve 25 Kasımda dünyanın dört bir yanında emekçi kadınlar meydanlara çıkarak öfkelerini haykırdı. Kapitalizm altında çifte ezilmişliğe maruz kalan emekçi kadınlar, kadına şiddetin...
- Bizim mahallenin gençlerinin her birine okuyacakları kitaplar almak için Konak’tan Kemeraltı’na girdim. Kitabın adı Küçük Kara Balık, yazarı Samed Behrengi. Kitap her yaştan işçilere ve işçi çocuklarına dereden çaya, çaydan ırmağa, ırmaklardan...
- Yıllar önce çok sevdiğim, dertlerimizi, sevinçlerimizi paylaştığımız ama hayata dair fikirlerimiz ayrı olan bir arkadaşımla aynı dönemde hamile kaldık. Onu hamile olduğu için işten çıkardılar ve buna karşı çok fazla direnemedi. Patron bana da,...