Buradasınız
Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
Birinci işçi: Bugüne kadar hep plastik sektöründe çalıştım. Enjeksiyon, PVC pres sistemleri işlerini yaptım. Tarkett’e girmeden önce 5 sene teflon conta imalathanesinde çalıştım. Eski çalıştığım işyeri küçük bir işletmeydi, ücretler de düşüktü. Orada da bir şeyler yapmaya, sendikalaşmaya çalıştık fakat olmadı. Tarkett’e ise operatör olarak başladım. 4,5 senedir çalışıyorum. Herkes firmada özveri ile çalışıyor ama hiçbir zaman emeğimizin karşılığını alamıyoruz. Neticesinde de işte ne gibi yollara başvurabiliriz diye istişare ettik arkadaşlarla. Bizim tek şansımızın, sendikalaşarak haklarımızı alma yolu olacağına kanaat getirdik. İlk etapta içerideki idari ve sosyal haklarımız için, kaliteli iş ortamı için başladı mücadelemiz. Tabii ekonomik koşullar da sendikaya başvurma konusunda katkı sağladı. Bu şekilde sendikalaşma kararı aldık. İçeride hep patronların çeşitli vaatleri vardı. Hani “şu olsun, bu olacak, hele şu süreci bir atlatalım” falan… Böyle gitmeyeceği kanaatine vardıktan sonra dedik ki bize bir garanti lazım. Bu garanti de sendika ve toplu iş sözleşmesidir. Sendikalaşma sürecimiz böyle başladı. Tabii ki hiçbir zaman bu iş yasalarda yazdığı gibi kolay olmuyor. Sözde anayasal hakkımız fakat biz çoğunluğu sağladıktan ve yetkiyi aldıktan sonra direkt sendika gelmedi. Keşke böyle olsaydı. Uzun mahkeme dönemlerimiz oldu. Yaklaşık 1 sene 8 ay sürdü ve hepsini kazandık. Ama toplu iş sözleşmesinde anlaşamayıp greve kadar geldik. Grevde iyi bir süreç geçirdik. İçeride sendikasız bir şekilde kalmamız için verilen vaatler bugün toplu sözleşme masasında verdikleri şeylerden daha fazla şeylerdi bu da onların büyük bir çelişkisi.
İkinci işçi: Ben daha önce CNC metal üzerine, alüminyum üzerine çalıştım. Sendikalı bir yerde 2 sene çalıştım. Sonra Tarkett’e girdim. Haklarımızı bir parça daha fazla büyütmek, bir parça daha fazla ekmek almak için sendikalaştık arkadaşlarla. Sendikalaşma süreci birazcık sıkıntılı geçti bizim için. İşveren süreci sürekli yokuşa sürdü. Toplu sözleşme yapmak istemedi. Masaya oturduklarında ise sözleşmeyi yokuşa sürdü, “yüzde 5 bile veremem” dedi. Ondan sonra mahkeme süreçleri başladı. Dediğimiz gibi bazı haklar istiyoruz. Yani burada sadece kuru maaşa çalışmak istemiyoruz. Herkesin hayatını kontrol altına almak istiyor işveren. Dertlerimiz, geçim sıkıntılarımız var. Verdikleri kuru maaşın bir işe yaramadığını görüyoruz. Durum bu olsa da zam talep ettiğinde sana hayır karşılığını veriyorlar. Bunun önüne geçebilmek için bir garantör aradık bu garantör de sendikalaşmaydı, bu şekilde başladık.
Üçüncü işçi: Daha önce döküm sektöründe, plastik sektöründe birçok işte çalıştım. Petrol-İş Sendikası içerisinde 2007 yılından beri varım. Plastik mamuller üreten yerlerde çalıştım genelde. Bugün Tarkett’te 2 yıldır çalışıyorum. İşimizi garantiye almak için Petrol-İş Sendikasında örgütlendik. Daha önce Petrol-İş Sendikasının örgütlü olduğu işyerlerinde çalışan arkadaşlarımız vardı. Onlardan dinledik nasıl bir sendika olduğunu ve Petrol-İş Gebze Şubesine başvurduk. Bir parça daha fazla ekmek almak, içeride verilen vaatlerin hiçbirinin tutulmaması ve işimizi garantiye dökmek için sendikalaştık. Toplu sözleşme yoluyla haklarımızı almak için sendikalaşmaya gittik. Süreç çok uzun sürdü. Arkadaşımızın dediği gibi sadaka niteliğinde bir teklifle geldikleri için grevimizi devam ettiriyoruz ve böyle giderse devam ettireceğiz.
“Patronlar işçilerin sendikalaşma ve grev hakkını tanımıyor!”
Birinci işçi: İşveren fabrikada “ben öyle istiyorum öyle olacak” gibi yönetmek istiyor. Bir şeyleri işçiye daha rahat dayattıkları için sendikasız bir çalışma ortamı istiyor. Sendika içeriye girdiğinde işveren vekilleri de bu rahat tavırlarla çalışamayacak. Aslında sendikalı çalıştığımızda çalışanlar işe geldiğinde işini daha da benimseyecek, önemseyecek. Biz dilimiz döndüğünce işverene de bunu anlattık. Ama tabii ki kendi rahatlarından feragat etmek istemedikleri için sendikaya iyi bakmadılar.
İkinci işçi: Sadece maddiyat değildi bizi sendikalaşmaya iten. İçeride kimyasal soluyoruz. Kimyasal solumamak için önlemler alınmasını istiyoruz. Biz projeler öneriyoruz, önerdiğimiz projeler görülüyor, sonra bir maliyet hesaplaması yapılıyor. Maliyet yüksek geldiği için bunu kabul etmiyorlar. Kabul etmedikleri için sendikalaştık aynı zamanda. Şu anda sendikalı bir şekilde içerde çalışıyor olsak sendika bu taleplerimizi kabul ettirmek için uğraşacaktır. O yüzden işveren işi yokuşa sürmeye devam ediyor.
Üçüncü işçi: Aslına bakarsan sadece maliyetler artacağından falan değil fabrikayı sendikanın denetleme ve işçiler üzerindeki etki gücünden korkuyor. Yoksa toplu sözleşmede bize verecekleri ücretler veya iş güvenliği önlemlerinin maliyetleri kazandıkları paraların yanında devede kulak.
“Hakkımızı birlik olarak, beraber olarak, o birlikteliği güç haline getirerek kazanmak istiyoruz!”
Birinci işçi: Ben daha önce sendikalı bir yerde çalışmadım herhangi bir grevde bulunmadım. Greve çıkmadan bambaşka düşüncelerim vardı. Nasıl olur? Nasıl süreçler yaşayacağız? Ama greve çıkınca bütün endişelerim sona erdi. Hani derler ya grev çadırı bir okuldur. Bunu yaşayarak öğrendik. Burada arkadaşlarımla birliği, gerçekten mücadele etmenin önemini öğrendik. Yolunda gitmeyen şeyleri, sermayeye boyun eğmeyerek düzeltmeyi öğrendik. Bunun verdiği gururu fazlasıyla hissettik. Yani greve iyi ki çıkmışım, iyi ki davamdan vazgeçmemişim, sonuna kadar da iyi ki devam edeceğim diyorum. Yoldan geçenler selam veriyor, ikramlarda bulunuyorlar. Ben daha önce bunları hiç yaşamamıştım. Hakikaten bunlarla karşılaşınca insan daha bir perçinleniyor. Biz gerçekten doğru bir şey yapıyoruz ve bunu bilenler, daha önce deneyimi olanlar bize de yol gösteriyor. Biz öğreniyoruz çevremizdeki insanlara da öğretiyoruz. Böyle katlanarak çoğalıyor. Keşke herkes hakkını hukukunu arasa, ne güzel olur. Bizim greve çıkmamızla birlikte verdiğimiz mücadele sanayi sitesindeki patronları korkutmuş. Öyle ki yan fabrikamızdaki işçilere durduk yere zam yapılmış. Ne güzel, bizim verdiğimiz mücadeleden diğer işçiler de nasiplendiler. Bu yüzden biz biliyoruz sendikalı, toplu sözleşmeli bir şekilde içeri girsek de mücadele bizim için bitmeyecek. Mücadele etmeye devam edeceğiz.
İkinci işçi: Greve çıktıktan sonra çok şey öğreniyor insan. Özellikle birlikte olmak, dayanışma içinde olmak, çok güzel bir şey. Bu grev arkadaşlarımıza daha fazla güvenmeyi öğretti bize. Grevde bu dayanışmayı sürdürdükçe dışarıdaki insanlara da iyi bir şekilde yansıyor. Grevimize birçok ziyaret gerçekleşiyor, insanlar dayanışmayı örmeye çalışıyor. Farklı işyerlerinden gelen arkadaşlarımız oluyor. Sendikalı, sendikasız, farklı derneklerden gelen arkadaşlarımız oluyor, dayanışmanın önemi anlaşılıyor. O yüzden keşke herkes hakkını arasa ve mücadele etse.
Üçüncü işçi: İşverenler şu anda birçok yolla, yöntemle işçileri etki altına alıp, ağzına bal çalıp istediğini yaptırabiliyor. İşçileri istediği gibi yönetebilmek istiyor. Biz ise o yalaka, kendi etrafına çektiği işçilerden değiliz. Hakkımızı birlik olarak, beraber olarak, o birlikteliği güç haline getirerek kazanmanın peşindeyiz. Bu yüzden uzun süredir grevdeyiz. Makinede bir arıza, sistematik bir değişiklik olduğunda bunları dile getirdiğinizde işveren hemen üstünü kapatabiliyor. Zam taleplerini de aynı şekilde hemen bastırıyor. Yani bizim birlik, beraberliği, arkadaşlığı, aile hayatı haline getirmemiz gerekiyor ki kazanabilelim. Yoksa zaten işverenler işçileri mücadeleden döndürecek birçok taktiğe sahipler. Biz birlik beraberlik olsun istiyoruz. Seçimlere giriyoruz, ülkece milletvekilleri seçiyoruz, belediye başkanları seçiyoruz, muhtarlar seçiyoruz bir tanesi bile gelip uğramıyorlar. Bize vaat edilen bir sürü şeyler var, o vaat edilenlerin hiçbirini yaşamıyoruz, alamıyoruz. Ama sizler, örgütler, kıyıda köşede kalmış medya grupları bizi ziyarete geliyor. Onlara övgü dolu sözler söylemek isterim. Bugün 39 gündür grevdeyiz. En az 20 gününde buradaydınız UİD-DER olarak. O 39 günün 20 gününde yanımıza geldiniz. Dayanışmada bulundunuz, destek oldunuz. Onun için ayrıca bir teşekkür ederim. Bizi Kartal’da bir etkinliğe davet ettiniz “İşçi Sınıfının Mücadelesi Durdurulamaz” adlı. Etkinlik beklediğimden çok daha güzeldi, onun için de teşekkür ederim. Bu tarz etkinlikler daha fazla olmalı. Çünkü sendikal haklarını bilmeyen insanlar yanımızdan gelip geçiyorlar. Bize soruyorlar sendika nedir diye. İşte UİD-DER örgütlenmenin öncülüğünü yapıyor, bu yüzden ayrıca teşekkür ediyorum sizlere.
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...
- Dünya İşçi Sınıfının Yoksulluğa, Hak Gasplarına ve Emperyalist Savaşa Karşı Mücadelesi Devam Ediyor!Dünyanın dört bir yanında farklı sektörlerden on binlerce işçi ve emekçi artan yoksullaşmaya, hak gasplarına ve emperyalist savaşlara karşı mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Baskı ve tehditlere boyun eğmeyen işçiler, grevlerle, kitlesel eylemlerle...
- İşçi Dayanışması’nda her vesileyle vurguladığımız gibi kapitalizmde iki temel sınıf var. Yaşam biçimi, düşünme tarzı, çıkarları, hayattan beklentileri farklı olan iki sınıf: İşçi sınıfı ve sermaye sınıfı. Bu nedenle her kavram hangi sınıftan...
- 28 Ekim 2014’te Ermenek’te 18 madenci katledildi. Ermenek katliamı, ekmek kavgası uğruna yerin yüzlerce metre altına inen sarı baretlilerin yaşamdan koparıldığı ne ilk katliamdı ne de son olacaktı. Aynı yıl 13 Mayısta Türkiye tarihinin en büyük...
- Son günlerde de Polonez işçisi kadınların direnişlerini hayranlıkla ve umutla takip ediyorum. Uzun zamandır “grevlerde kadınlar nasıl tepki veriyor” diye kadın ağırlıklı grevleri dikkatle izliyorum. Sizlere de bu merakımdan dolayı karşıma tesadüfen...
- Bu sistemde kâğıt üzerinde herkesin özgür olduğu söylenir, herkesin eşit özgürlükleri varmış gibi sunulur. Ancak gerçeklik başkadır. Gerçeği algılamak için uyanık ve sınıf bilinçli olmak, “hangi sınıfın özgürlüğü?”, “ne çeşit bir özgürlük?” gibi...
- Adana’da SASA-PTA Üretim Tesisi Şantiyesinde çalışan işçilerin Yapı Yol-İş Sendikasıyla birlikte ücret gaspına karşı başlattıkları direniş kazanımla sonuçlandı. Karşıyaka Belediyesi Kent AŞ işçileri, belediye önünde eylem yaparak ücretlerinin...
- Her gün yeni bir vahşet, felaket, savaş haberi alıyoruz. Çünkü içinde yaşadığımız ekonomik ve toplumsal düzen vahşet, felaket, savaş üretiyor. Her gün bir önceki güne göre daha kötü bir dünya ve yaşama açıyoruz gözlerimizi. Beraber çalıştığım bir...
- Çoğu işçi kardeşimiz birlikte hareket etmenin, hak mücadelesi vermenin zor olduğuna inanıyor. Gerçekten de hak mücadelesinde kolay bir yol yok. Peki ama kölelik koşullarında çalışmak, sefalete boyun eğmek kolay mı? Bireysel çabalarla hayat...
- Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) üyesi sağlık emekçileri 24 Ekimde pek çok ilde basın açıklamaları gerçekleştirerek devletin sağlık politikalarını, sağlık emekçilerinin maruz kaldığı sömürüyü ve tüm bunların bir sonucu olan bebek...
- Çalışma koşularımızın kötülüğünden, ücretlerimizin düşük olmasından ve genel sorunlarımızdan bahsederken “peki, bu durumda ne yapmalıyız” diye sorduğumuzda arkadaşlarımız kimi zaman “bu işyerinden bir şey olmaz” diyor.
- Yaşamlarımız ne pahasına çalınıyor? Ne pahasına aldığımız nefes bile çok görülüyor? Sermaye sınıfı rekor kârlar elde etsin, üretim maliyetleri düşsün, eğitim-sağlık gibi kamusal hizmetler birer kâr kapısına dönüşsün diye… Onlar hiç doymayan bir...