Buradasınız
Dizilerin Dünyası Kimin Dünyası?

Van’a televizyon geliyor. Yıl 1974. Belediye binasının önünde halk toplanmış. Belediye başkanı, halka televizyonun maharetlerini, içinde insanların oynadığını, sadece sesini duymakla kalmayıp Zeki Müren’i artık göreceklerini anlatıyor. Kalabalık içinden bir ses, “Zeki Müren de bizi görecek mi?” diye soruyor. Vizontele filminde bir kasabanın televizyonla tanışması böyle anlatılıyor. Televizyon sayesinde birileri bizi “görmekle” kalmadı neredeyse onunla yönetir hale geldi.
Uzun saatler çalışıp, yorgun argın evimize ulaştığımızda şöyle bir kanepeye uzanıp, elimize kumandayı almak çoğumuzun alışkanlığı haline gelmiş durumda. Özellikle kadınların hemen her gün takip ettiği en az bir dizi var. Bu diziler tıpkı diğer televizyon programları gibi izleyen emekçi kitleleri kendi gerçek durumundan uzaklaştırıyor. İnsanları uyuşturuyor. Zenginlik ve güç hayalleriyle uyutuyor. Sömürücü sınıfı, zenginleri iyi, özenilmesi gereken insanlar olarak sunarken yoksulların hak aramasını kötülüyor.
Esas oğlan, esas kız gerisi teferruat. Kahraman hep zengin, ya da eninde sonunda zengin olacak. O dizilerde hikâyeleri anlatılanların yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarındadır, evlerinde hizmetçileri vardır. Hiç yorulmazlar, terlemezler, hiç çalışmazlar. Deniz manzaralı, şehre tepeden bakan koca ofislerinde çok güçlü görünürler. Para sanki işçilerin sırtından kazanılmamakta, musluktan akmaktadır. Büyük büyük evler ya da konaklar vardır. Hele kadınlar, evleri sanki mağaza gibidir, aynı kıyafet ikinci kez giyilmez. İhtişam, şatafat, gösteriş, lüks arabalar, şoförler, hizmetçiler, bakıcılar, havuzlar ve daha neler neler… Kimi zaman açık açık ama çoğu zaman alttan alta yalan değirmenleri işletiliyor, emekçilerin bilinci esir alınıyor.
Kiminde iş bulan esas kız işe alınır ama ne kadar ücret alacağını sormaya utanır. “Koskoca gönlü zengin patrona ücret sormak ayıptır. Sana iş verilmiş, ekmek verilmiş, ücret düşük de olsa razı ol” fikri işlenir. Bir örnek daha: Genç patron iflas etmiş. Bankalar kredileri geri istemiş. O ise elinde kalanlarla ilk iş işçilerin maaşlarını ödemiş. Sanki gerçek hayatta ortalık böyle patron kaynıyor. Patron bu kadar “duyarlı, iyi yürekli” olunca işçiler de patronlarını düşünmeliler, öyle değil mi? Hakları için bir araya geldikleri asla gösterilmeyen işçiler, patron için bir araya geliyor ve tüm paralarını birleştiriyorlar. Bu parayı duygusal sahneler eşliğinde patrona veriyorlar. Patron zor dönemi atlatsın çünkü onun paraya işçilerden daha fazla ihtiyacı var. Lüks otomobili, evi, lüks kıyafetleri ve de diğer konforları olmadan patron yaşayabilir mi?
Bir başka diziden bir başka sahne: Esas kız, büyük patronun küçük patron olan kızı. Mağrur, alımlı, bir o kadar gösterişli. Bu havayla cam atölyesine giriyor. Ofisine yeni girmişken işçilerin iş bıraktığını öğreniyor. Hışımla çoğunluğu kadın olan işçilerin toplu halde beklediği üretim atölyesine giriyor. İşçilere “ne istiyorsunuz?” diye höykürüyor. İşçilerin temsilcisi olan kadın işçi öne çıkıp büyük patronun kendilerini mağdur ettiğini, hak ettiklerini vermediğini, şimdi de evlerini ellerinden almakla tehdit ettiğini söylüyor. “Bu şekilde işe devam etmeyeceğiz. Hakkımızı istiyoruz” diyor. Kibirli patroniçe atölyedeki cam vazolardan birini hiddetle yerinden alıp işçi kalabalığının tam ortasına vurup kırıyor. “Kapı orada, çalışmak istemeyen çıksın gitsin” diyor. O mağrur, narin, alımlı patroniçenin içinden sınıf kini ve kibri fışkırıveriyor. İşçilere arkasını dönüyor, sahneden çekiliyor. Bir anda esas oğlan görünüyor ve kıza dönüp “sana hayran olmamak mümkün değil, sorunu ne güzel çözdün” diyor. Derken arkadan bir sahne geçiyor: İşçilerin birliği dağılmış, hemen birbirlerine bağırıp çağırmaya, korkudan harıl harıl çalışmaya başlamışlar. Sorunlarını çözmek için başlattıkları mücadeleleri başlamadan bitmiş. Elbette buradan alınacak bir mesaj olmalı! Bu sahneyi izleyen işçinin güven hissetmesi ve “evet haklarımız için birleşmemiz lazım” demesi mümkün değil. Amaç da zaten bu düşüncenin oluşmasının önüne geçmektir.
Ortalama haftada 45-50 tane dizi film yayınlanıyor. Bu dizi filmlerde çalışan figüran ve set işçilerinin iş güvencesiz, çoğu zaman sigortasız, uzun ve ağır çalışma koşullarının da üstü örtülüyor, setlerde öldüklerinin de. Ama onların hikâyesi de bu dizilerde anlatılmaz. Bizi kendi gerçekliğimizden kopartan, örgütsüzlüğe mahkûm ederek hayallerle avutanlar, “köşeyi dön, umut et, büyük düşün” diyerek alın terimizle semirmeye devam ediyorlar. Ama bu iş hep böyle gitmez, gitmemeli. Televizyondan akan zehre karşı örgütlü mücadeleyle direnmeliyiz.
Elleri Var Özgürlüğün
- 12 Eylül’den Önce 12 Eylül’den Sonra
- “Yaşam Adil Olmadan Ölüm Adil Olur mu?”
- Hak İstiyorsak Sorumluluk Almalıyız
- Pazar Yerinden Sesler: “Ödenmeyecek! Ödemiyoruz!”
- Erizihson Efsanesi ve Açgözlülük Meselesi
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Birlikte Karşı Duralım!
- İşçi Dayanışması 185. Sayı Çıktı!
- “Yolun Karanlığı Olmaz, İyi Bir Arkadaşla Yürüyene”
- Sınırdışına Çıkmak mı Sınırları Aşmak mı?
- Dünya Meydanlarından Yükselen Sesler Bize Ne Anlatıyor?
- “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…”
- Titan’dan Titanik’e Kapitalizmin Akıl Dışı Hikâyesi
- “Büyük Türkiye”den “Türkiye Yüzyılı”na Hayatımızda Ne Değişti?
- Kıdem Tazminatına Ne Oldu?
- Saldırılara Nasıl Karşı Koymalı? Maden-İş Örneği Yol Gösteriyor!
- İşçi Dayanışması 184. Sayı Çıktı!
- Asıl Değerli Olan…
- Neden ve Nasıl Değiştim?
- Birimize Yapılan Hepimize Yapılmış Demektir!
- Armut Ağacı ve Bilinç Meselesi
Son Eklenenler
- Ben kendi harçlığımı çıkarmak için yazları çalışan bir öğrenciyim. Hayat pahalılığından dolayı çalıştığım yerde bazen mesailere kalıyorum. Hem bedenen hem de psikolojik olarak o kadar çöküyorum ki o günlerde! Ruhumu dinlendirebileceğim, rahat bir...
- Fabrikamızda bir haftadır ek zam alabilmek için mücadele ediyoruz. Umut da cesaret de bulaşıcıdır derler. Biz çevremizdeki fabrikalarda işçi arkadaşlarımızın verdiği mücadelelerden etkileniyoruz. Onları yakından takip ediyoruz. Özellikle geçim...
- İşçiyi köle gibi çalıştırmayı kendilerine hak gören patronların pervasızlıkları, işçilerin haklarına yönelik saldırıları bitmiyor. Geçtiğimiz günlerde BİM (BİM Birleşik Mağazaları A.Ş.) Balıkesir Bölge Müdürlüğü, Balıkesir Bölge Deposu...
- Agrobay Seracılık’ta sendikalı oldukları için tazminatsız işten atılan işçiler direnişlerinin birinci ayında İstanbul’da Almanya Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması yaptılar. Toplu iş sözleşmesinden doğan geriye dönük alacakları için eylemler...
- Libya’da 10 Eylülden bu yana etkili olan şiddetli yağış ve seller sonucunda meydana gelen felaketin boyutu giderek ağırlaşıyor. Libya’nın doğusunu vuran, 100 bin kişilik liman şehri Derne’nin büyük bir bölümünü sulara gömen sel felaketinde 10 binden...
- İsviçreli işçiler 16 Eylülde talepleri için meydanlara çıktı. İsviçre Sendikalar Federasyonu (USS) ve demokratik kitle örgütlerinin çağrısıyla Bern kentinde toplanan işçiler artan hayat pahalılığına karşı ücretlerin arttırılmamasına tepki gösterdi.
- Ben Bilecik/Bozüyük’te metal fabrikasında sendikalı olarak çalışan bir işçiyim. 2023-2025 yılları için yapılacak olan grup toplu iş sözleşmesi sürecinden geçiyoruz. Bugün oluşturulan taslak zaman zaman iyi gibi görünebiliyor. Ancak kesinlikle...
- DİSK’e bağlı Limter-İş Sendikası, tersane taşeronlarının sendikalarına yönelik saldırılarını protesto etmek için Tuzla Gemi Tersanesi önünde bir eylem düzenledi.
- Bu yaz gerek ülkemizde gerek dünyada sıcaklıklar artınca çalışma koşulları iyice zorlaşmıştı. Açık alanda güneşe direkt maruz kalan çalışanlarda sıcak çarpması, mide bulantısı ve başka rahatsızlıklar baş göstermişti. Benim çalıştığım şantiyede de bu...
- Ankara’da emekçi kadınlar olarak bir araya geldik, “Diren” filmini izledik. İşçi Dayanışması’nın 184. Sayısında, Emekçi Kadın köşesinde çıkan “Bu Hayatı Yaşamanın Başka Bir Yolu Olmalı…” yazısında anlatılanlar üzerine filmi merak etmiştik....
- İşçi sınıfının şairi Nâzım Hikmet’in bu dizeleri yazmasının üzerinden uzun yıllar geçti. Burjuvazi, ağır çalışma koşullarına ve düşük ücretlere razı edebilmek için işçi sınıfını yalanla beslemeye devam ediyor. Burjuvazi işçi sınıfına sopa göstererek...
- Birleşik Metal İşçileri Sendikası Gebze 1 No’lu Şube, 17 Eylülde, sendika yöneticileri, delegeler ve çeşitli sendikalardan, emek örgütlerinden, sosyalist partilerden konukların katılımıyla 15. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. “Gelenekten...
- ABD’nin Detroit kentinde “3 Büyükler” olarak adlandırılan General Motors, Ford ve Stellantis otomobil fabrikalarında çalışan işçiler toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine greve gitti. 15 Eylülde, Birleşik Otomotiv İşçileri...