Buradasınız
Doğa, İnsan ve Kapitalizm

Deprem, tsunami, sel, kasırga… Bunlar dünya var olalı beri meydana gelen doğa olaylarından bazıları. Tarihte insanlar bu tür doğa olaylarıyla nasıl baş edeceklerini bilmedikleri için türlü felaketlerle karşılaştılar, nice acılar çektiler. Kimi topluluklar yok oldular, kimileri yaşam alanlarını terk etmek zorunda kaldılar. Ancak yazılı tarihle birlikte insanlığın binlerce yıllık birikim ve deneyimi hem doğa olaylarının anlaşılmasını hem de bilim ve teknolojinin ilerlemesini sağladı.
Bu doğa olaylarından belki de en ürkütücü olanı depremdi. Zira nedeni ve zamanı bilinemeyen yıkıcı depremler karşısında insanlar çaresizdiler. Binlerce yıl boyunca depremlerin tanrıların cezalandırması ya da mesajı olduğuna inandılar. Kuşkusuz Çin’den Antik Yunan’a, Roma’dan günümüze pek çok filozof ve bilim insanı depremlerin nedenlerini anlamaya yönelik çalışmalar yaptı, kayıtlar tuttu. Bu sayede depremlerin faylarla ilişkisi ve küresel deprem haritasının çıkarılması 20. yüzyılın başlarında mümkün olabildi. Bugün ise dünya üzerinde hangi bölgelerin ne büyüklükte depremler ürettiği, fay hatlarının yeri ve hangi fay hatlarında enerji biriktiği vs. biliniyor. Deprem artık bilinmez, öngörülemez bir doğa olayı değil. Artık yerleşim alanlarının nerede olması gerektiğini, binaların nasıl depreme dayanıklı hale getirilebileceğini biliyoruz.
Aslında insanlığın binlerce yıl boyunca biriktirdiği deneyim, bilim ve teknolojide kaydedilen ilerleme tüm doğa olaylarına karşı önlem almayı, doğayla uyumlu yaşam alanları kurmayı mümkün kılıyor. Ne var ki bunca bilgi ve olanağa rağmen tsunamiden depreme, selden kasırgaya gerçekleşen tüm doğa olayları felakete dönüşerek yüz binlerce insanın ölmesine, milyonlarca insanın yerinden yurdundan olmasına yol açıyor. Keza kuraklık ve orman yangınları gibi doğa olaylarının şiddeti ve sayısı her geçen gün artıyor. Neden?
Gazetemizin 172. sayısında yer alan “Toplumun Gelişmesi Sadece Teknolojiyle Olur mu?” başlıklı yazımızda şöyle demiştik: “Bilim, ortak deneyimlerin ve bilgi birikiminin üzerinde yükselmiştir, öz olarak tüm insanlığın malıdır. Ancak kapitalizmin esiri olduğu için insanlığın değil, sermayenin çıkarları için kullanılıyor. Bu nedenle toplum bilim ve teknolojiden mümkün olan düzeyde nasiplenemiyor, onunla aynı oranda gelişemiyor.” Kâr üzerine kurulu bu düzende bilim ve teknoloji dâhil her şey sermayenin çıkarlarının hizmetindedir. Yıkıcı sonuçları olacağı bilindiği halde doğa yağmalanır, milyonlarca insan kâr ve rant uğruna çürük binalarda yaşamaya mahkûm edilir. Öyle durumlar yaşanır ki bu kadar gelişkinliğe rağmen binlerce yıl önce doğa karşısında çaresiz olan insanlardan hiçbir farkımız kalmaz. Fakat sermaye sahipleri felaketler karşısında kendilerini koruyacak önlemler alırken, bedeli en ilkel koşullara mâhkum ettikleri işçi sınıfına ödetirler.
176. sayımızda ise teknolojinin karasabandan cep telefonuna varan ilerlemesinin kapitalizm altında ne ifade ettiğini sorgulamış ve şöyle sormuştuk: “Dünyanın diğer ucundaki bir insanla görüntülü konuşabileceğimiz, başka ülkelerin sokaklarını 3 boyutlu görüntülemeyle görebileceğimiz bir teknoloji cebimizde duruyor. Üstelik cep telefonu yapay zekâyı, bilimi ve teknolojiyi simgeleyen cihazlardan sadece birisi. Peki, teknoloji dünyayı aşarak uzayın derinliklerinde seyahat ederken emekçilerin refahı artıyor, sömürü ve savaşlar son buluyor mu?” Bu sorunun bir başka yanıtını 6 Şubat depremlerinde yaşadıklarımıza bakarak verelim. Cep telefonu gibi muazzam bir teknolojiye sahip olduğumuz bir çağda, sermayenin kâr hırsı yüzünden on binlerce insan enkaz altında kaldı. Cep telefonu ise enkaz altında kalan insanların dışarıyla iletişim kurmasının aracı oldu. Ne acı değil mi? Daha da acı olanı ise bunun bile işe yaramamasıydı. Günlerce kurtarılmayı bekleyen binlerce insan açlıktan ve soğuktan betonlar altında can verdi. İşte kapitalizm budur. Kapitalizm elindeki cep telefonuyla enkaz altında kalarak can vermektir. Kapitalizm milyonlarca insanın beton ormanı kentlerde yaşamaya mahkûm edilmesi, sonra da beton mezarlığına diri diri gömülmesidir.
174. sayımızda “İnsanlığın Yeni Bir Dönüşüme İhtiyacı Var” yazısında beton ormanı kentlerden kurtulabileceğimizi, doğayla iç içe kentler kurabileceğimizi, tüm insanlığı refah içinde yaşatacak gelişkinliğe sahip olduğumuzu yazmıştık. Bunları yapabilmenin önündeki tek engelin kapitalist sistem olduğunu belirtmiştik: “İnsanlığı felakete sürükleyen kapitalist sistemi yıkamaz mıyız? Evet yapabiliriz, insanlığı kapitalizmin esaretinden kurtarabiliriz. İşçi sınıfı olarak insanlık için köklü bir dönüşümün kapılarını açabiliriz.”
- Doğa, İnsan ve Kapitalizm
- İnsan, Kent, Kültür, Tarih: İnsanlık Betonla Kalkınamaz!
- Değişmeyen Kirli Oyun: Ezilenleri Birbirine Kırdırmak!
- Emekçi Dayanışmasını Güçlendirelim!
- Emekçilerin Kader Planı!
- Bir Fotoğraf Karesinin Düşündürdükleri
- “Asrın Felaketi” mi, Asrın Kötülüğü mü?
- Emekçi Kadınlar: Şimdi Dayanışma Zamanı!
- Silkinip Ayağa Kalkmak Zorundayız!
- İşçi Dayanışması 179. Sayı Çıktı!
- İşçi Sınıfının Zincirleri ve Potansiyeli
- Garp Cephesinde Değişen Ne?
- İnsan Ne, Bencil Olan Kim?
- Bugün Herkes Dünyanın Döndüğünde Hemfikir Ama…
- Ücretler Artarsa Enflasyon Artar!
- Değişimi Asıl Yaratacak Olan Biziz!
- İşçi Dayanışması 178. Sayı Çıktı!
- Sözcüklerin Anlamı: Kimin Düşüncesi, Kimin Penceresi?
- Sınıflar, Siyaset ve Genel Oy Hakkı
- İşçi Anne Babalar Çocuklarını Nasıl Yetiştirmeli?
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası İstanbul 1 No’lu Şube, 19 Martta 8. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. Classes Butik Otel’de yapılan kurulda söz alan Şube Başkanı Özcan Atmaca, Mata işçilerinin direnişini selamlayarak konuşmasına başladı. “Mata bizim...
- Her yıl 21 Martta Ortadoğu ve Kafkasya halklarının “yeni günün”, özgürlüğün, isyanın, direnişin simgesi olarak kutladıkları Newroz, 2023 yılında “Her yer Newroz her daim Özgürlük/Her der Newroz, Her dem Azadi” şiarıyla karşılandı. 19 Mart Pazar günü...
- Türk-İş’e bağlı Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS) 31. Olağan Genel Kurulunu gerçekleştirdi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Ali Emiri Kültür Merkezi konferans salonunda yapılan Genel Kurulun ilk gününde, 6 Şubat depremlerinin felakete...
- Deprem, tsunami, sel, kasırga… Bunlar dünya var olalı beri meydana gelen doğa olaylarından bazıları. Tarihte insanlar bu tür doğa olaylarıyla nasıl baş edeceklerini bilmedikleri için türlü felaketlerle karşılaştılar, nice acılar çektiler. Kimi...
- Yoksullaşma, artan hayat pahalılığı, düşük ücretler ve kötü çalışma koşulları nedeniyle pek çok sektörde sendikalaşan işçilerin sayısı artıyor. Siyasi iktidarın işçi düşmanı politikalarından güç alan patronlar sınıfı, işçilerin sendikalaşma hakkına...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri “Depremin 40. gününde kaybettiğimiz canları yaktığımız mumlarla anıyoruz” diyerek 16 Mart günü anma eylemleri gerçekleştirdi. İstanbul Bakırköy Özgürlük Meydanı ve Kadıköy İskele Meydanında bir araya gelen...
- Maraş merkezli depremlerde on binlerce insan yaşamdan kopartıldı, milyonlarcası perişan ve evsiz bırakıldı. Fakat sermaye sınıfının kâr hırsı sınır tanımıyor; yakınlarını kaybetmiş, acı ve kedere boğulmuş, evsiz kalmış işçileri işten atmakla tehdit...
- 6 Şubat depremleriyle büyük yıkım yaşayan Adıyaman, Malatya, Diyarbakır ve Urfa’da halk şimdi de sel ve su baskınlarıyla boğuşuyor. Yağmur Adıyaman, Malatya ve Urfa’da sele neden olurken Urfa ve Adıyaman’da 15 kişi hayatını kaybetti. 5 kişi de kayıp...
- AKP iktidarında can bulan dünya görüşü için gelişme ve kalkınma demek; büyük kâr getirisi olan yollar, köprüler, havaalanları, bin odalı saraylardır. İktidar ve zengin olma hırsından körleşmiş zihinsel ve düşünsel bir yapıdan söz ediyoruz. Bu...
- Merhaba arkadaşlar, benim adım Gizem. Ben 17 yaşındayım ve okuyorum. 11. sınıftayım ama okula gidemiyorum. Çünkü burada 6 Şubatta deprem oldu. Ben bu mektubu niye size yazıyorum biliyor musunuz? Ayakta dimdik durun ki çabuk iyileşelim. Deprem...
- İstanbul/Tuzla’da bulunan Mata Otomotiv’de çalışan 1000’den fazla işçi 27 Şubattan bu yana mücadele ediyor. İşçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin alınması, mobbing ve baskılara son verilmesi, ücretlerine yüzde 25 ek zam yapılması talebiyle başlayan...
- 6 Şubat sabahına korkunç bir haberle gözlerimizi açtık. Felaketin korkunç boyutları her geçen saat daha da açığa çıkıyordu. Saatler, günler geçerken insanların “devlet nerede?” feryatları göğe yükseliyordu. Televizyondan, sosyal medyadan çaresizce...
- Sömürücü egemenler, geçmişten bugüne hep aynı taktikleri izledikleri halde başarılı oluyorlar. Çünkü emekçiler, ezilen ve sömürülen kitleler örgütsüzler! Örgütsüz ve gideceği yolu bilmeyen insanlar kolayca yönlendirilirler. Böylece egemenler mağduru...