Buradasınız
Ekmek Bulamıyorsanız Keyif Çayı İçin!

Sonunda bu da oldu. Yoklukta sabretmesi öğütlendiği halde vatandaşlardan birinin sabredemeyip “evimize ekmek götüremiyoruz” demesi üzerine bu lafı çok abartılı bulduğunu söyledi Cumhurbaşkanı Erdoğan. Sonra da yanında getirdiği çay poşetlerinden birini vererek “al bu keyif çayını iç” dedi. Bakan Albayrak “ben dolar kuruna hiç bakmıyorum” dese de lira değer kaybetmeye devam ederek dolar karşısında eriyor, dolar 8 lirayı aştı. İşsizlik, yoksulluk, borçlanma artıyor. Ekim ayı yoksulluk sınırı 8 bin 86 lira olarak açıklandı Türk-İş tarafından. 10 milyondan fazla işsiz var. 1,3 milyon kişi ücretsiz izinde. Çalışanların yarısı asgari ücret alıyor. Bu koşullarda “ekonomimiz uçuyor” demek abartılı olmuyor da “evimize ekmek götüremiyoruz” demek mi abartılı oluyor? İnsan “bu kadar rahatlığı nereden buluyorlar?” diye sormaktan alamıyor kendini. Bizi sefalet koşullarında yaşamaya mahkûm edenler kendileri sırça köşklerde yaşayınca böyle oluyor demek. Ama mesele sırça köşklerde oturanların halkın içinde bulunduğu durumu görememesinden ibaret değil.
Ortada besbelli bir çarpıtma var. Görünüşte “ekmek götürememe” tabiri abartılı bulunmuş. Eminiz ki bunu söyleyen esnaf evine sadece ekmek değil, sebze, meyve, hatta sınırlı da olsa et de götürüyordur. Çarpıtma da burada ortaya çıkıyor işte. Meselenin bir yiyecek maddesi olarak “ekmek” olmadığını, bunu söyleyen kişinin de zaten gerçek anlamıyla ekmeği kastetmediğini pekâlâ cumhurbaşkanı da biliyor. Zira mesele tek başına eve kuru ekmek götürüp götürememe değil. Ama egemenler, meseleyi kuru ekmeğe indirgeyip toplumda “evine ekmek götürebiliyorsan şikâyet etmeye hakkın yok” algısı oluşturuyorlar. Evine ekmek götürememek, geçim araçlarına yeterince ve gerektiği gibi ulaşamamak, toplumsal ihtiyaçları karşılayamamak demektir. İşçi Dayanışması’nın 139. sayısında “Ne Kadar Mücadele O kadar Ekmek” diye bir yazı yayınlanmıştı. Orada şöyle tarif ediliyordu ekmek: “Ekmek kıdem tazminatımızdır. Ücretimizdir, sosyal yaşamımızdır, sevdiklerimize ayırdığımız zamandır ekmek. Ekmek eğitimdir, konuttur, sağlıktır, emeklilik hakkıdır, demokratik haklarımızdır.” Bu şekilde baktığımızda siyasi iktidarın her geçen gün ekmeğimizi ne kadar küçülttüğünü, evine ekmek götüremeyenlerin sayısının hızla ve katlanarak arttığını çok rahat görürüz.
İşçi Dayanışması’nın 151. sayının başyazısında da bugünkü koşullarda yoksulluk dediğimizde ne anlamamız gerektiği çok güzel anlatılmış: “Ayrıca yoksul olmak demek, kuru ekmeğe muhtaç olmak ya da çul serip üzerine oturmak değildir. Siyasi iktidar ve yandaş medya sürekli olarak insanların zihnine şunları üflüyor: ‘Elinde akıllı cep telefonu, evinde bilgisayar, televizyon ve buzdolabı var, ne yoksulluğu ya! Yoksulluk yok, nimet azgınlığı var!’ Cep telefonu, bilgisayar, buzdolabı, çamaşır makinesi bir zenginlik göstergesi değildir. Tüm bunlar bizlerin geçim aracıdır. Her çağın geçim araçlarını o çağın toplumsal ihtiyaçları ve gelişmişlik düzeyi belirler. En basitinden, ‘uzaktan eğitim’ verilen bir çağda bir işçi ailesinin evinde bilgisayar, elinde akıllı telefon olması zenginlik olamaz! Üstelik bugün milyonlarca işçi ailesinin evinde bilgisayar yoktur ve bu durum o işçi ailesinin yoksulluğunun boyutlarını sergiler.”
Milyonlarca insanı yoksulluğa mahkûm ederken bizim susmamızı, boğazımızdan bir lokma yemek giriyorsa şükretmemizi istiyorlar. En küçük bir serzenişe bile tahammül gösteremiyorlar. Emekçileri yalanlarla, efsanelerle susturmak, başarılı olamazlarsa kutuplaştırarak düşmanlaştırmak ve gemilerini yürütmek istiyorlar. Bu da yeterli gelmezse baskıyla susturmaya çalışıyorlar. Bunların hiçbirini yapamıyorlarsa küçümseyip alay ederek, eziyorlar. Aslında hem isyan etmemizden korkuyor ama hem de örgütsüzlüğümüzden cesaret alıp bizimle alay ediyorlar. Evine ekmek götüremediğini söyleyen birine “al keyif çayı iç” demenin başka nasıl bir izahı olabilir?
Bir zamanlar sarayında debdebeli bir yaşam süren Fransa kraliçesi Marie Antionette, “Halk aç, ekmek yok” sözünü duyunca “o zaman pasta yesinler” cevabını vermişti. Halk ekmek bulamayıp açlık ve yoksulluktan kırılırken, kral ve soylular saraylarda vur patlasın, çal oynasın bir yaşam sürüyordu. Versay Sarayı lüksün, şatafatın, debdebenin merkeziydi. Soylular, gösterişli perukları, pahalı parfümleri, şık ve renkli elbiseleriyle partiden partiye koşturuyordu. Kral ve kraliçe su gibi para harcıyor; pahalı kıyafetler ve mücevherler satın alıyordu. Ama bu arada ülkenin hazinesi boşalıyor, para suyunu çekiyordu. Yani emekçiler saraylarda yaşayanların umurunda değildi. Peki, bugün Türkiye’de işçilerin reel ücretleri ve alım gücü hızla düşerken, sadece son 10 ayda asgari ücret dolar karşısında 800 lira erirken, milyonlarca insan ay sonunu getiremezken, “al keyif çayı iç” diyen bizim saraylılarımız Marie Antoinette’ten farklı mı?
Kuru Bırakıyorum, Hafifledikçe Uçuyorum
- ABD Büyükelçiliği Önünde Eylem: “Filistin’de Ablukaya ve İşgale Son”
- İzmir Belediye İşçilerinin Grevinin Gösterdikleri
- Tüm İnsanlık İçin Atan Kalplerin Anısına
- Enflasyonun Bize Faturası
- Örgütlü Gücümüzden Korkuyorlar Kardeşlerim
- TPI Compozit Grevcilerinin Anlattıkları
- İşçiler Grevi Nasıl Yürütmeli?
- Yönetmen ve Senarist Ali Özgentürk’e Veda
- Sırrı Abi, Beynelmilel ve İşçi Sınıfının Enternasyonali
- Yaşasın Sınıf Dayanışması
- Soma Katliamının 11. Yılında 301 Madenci İçin Eylemler Yapıldı
- Erol Eğrekler Katlediliyor, Holdingler İşçilerin Kanıyla Büyüyor!
- Benim Onurlu ve Dirençli Devrimci Hasan Dayım
- ERLAU Direnişinde İşçinin Gücü
- Koca Yürekli İnsan, Güle Güle…
- “Gerçek Enflasyonun Altındaki Zammı Kabul Etmiyoruz!”
- “Deprem Siyaset Üstüdür” Yalanına Kanmamak İçin Örgütlü Mücadeleye
- On Binler Sırrı Süreyya Önder’i Sonsuzluğa Uğurladı
- Sırrı Süreyya Önder’i Kaybettik, İşçi Sınıfı Anısını Yaşatacak
- 1 Mayıs 1977’de Yaşamını Yitirenler Anıldı
Son Eklenenler
- İzmir Kemalpaşa’da grevde olan Petrol-İş üyesi Temel Conta işçileri, patronun grev kırıcılığını tespit ettirmek için açtıkları davanın duruşması öncesi Bayraklı Adliyesi Ek Binası önünde basın açıklaması gerçekleştirdiler. İstanbul Şişli Belediyesi...
- İnsanların kardeşçe yaşayacağı bir dünya özleyen, böyle bir dünyayı kurabilecek tek güç olan örgütlü işçi sınıfının mücadelesine inanan, o mücadelede yer alan nice şair, yazar, sanatçı var. Nâzım Hikmet ve Orhan Kemal bu sanatçılardan ikisidir....
- Tuzla’da bulunan Reckitt Benckiser’de Petrol-İş Sendikasında örgütlü işçiler 27 Mayısta greve çıktılar. Bizler de UİD-DER’li işçiler olarak grevci işçileri mücadelelerinde yalnız bırakmıyoruz. Grevlerinin 17. gününde işçi kardeşlerimizi tekrar...
- İsrail devleti Ekim 2023’ten bu yana Filistin halkına yönelik bir soykırım gerçekleştiriyor. Egemenler kimi zaman bu katliamı sözde kınadıklarını belirtseler de İsrail’le her türlü ekonomik ve politik ilişkiyi sürdürmeye devam ediyorlar. Egemenlerin...
- ABD Başkanı Trump, göçmen karşıtı politikalarını sürdüyor. Göçmenleri hedef alarak açık bir savaş ilan eden Trump’ın ABD’sinde, göçmen işçi ve öğrencilerin vizeleri iptal ediliyor, göçmen işçiler tutuklanıyor ve sınır dışı ediliyorlar. ABD’li...
- 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi bundan tam 55 yıl önce bu topraklardaki işçi sınıfının tarihine altın harflerle yazıldı. O tarihten bu yana örgütlü işçi sınıfı bu iki günü anarak yaşattı ve yaşatmaya devam ediyor. 15-16 Haziran, örgütlü işçi...
- 12 Haziran, Birleşmiş Milletler tarafından 2002 yılında Dünya Çocuk İşçiliği ile Mücadele Günü ilan edildi. Ne yazık ki o zamandan bu zamana çocuk işçiliğin azalması bir yana, 1800’lü yıllara benzer koşullar yaratıldı. Patronlar için tatlı kârlar...
- KESK Ankara Şubeler Platformu ve emekten yana siyasi partiler 11 Haziranda, ABD Büyükelçiliği önünde siyonist İsrail devletinin Filistin halkına uyguladığı soykırımı, Türkiye limanlarından İsrail’e askeri malzeme taşınmasını, Gazze’ye insani malzeme...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İZELMAN, İZENERJİ ve Egeşehir şirketlerinde çalışan yaklaşık 23 bin işçi, 29 Mayısta greve çıkmıştı. DİSK’e bağlı Genel-İş Sendikası üyesi işçiler, Türk-İş’e bağlı Belediye-İş sendikası üyeleriyle aynı işi...
- Yaşamın hangi alanına bakarsak bakalım, her başarının ancak büyük emekler vererek, sabırla çalışarak elde edildiğini görürüz. Henüz ilk denemede iyi sonuçlar elde etmek, hedefe ulaşmak mümkün değildir. Özellikle toplumsal alanda hiçbir değişim bir...
- Kültür Radyo Televizyon (KRT) çalışanları, düşük ücret dayatması, aylardır maaşlarının, yemek haklarının ödenmemesi, ağır çalışma koşulları, artan iş yükü ve baskıya karşı iş bırakma eylemlerini sürdürüyor. 4 Hazirandan bu yana iş görmekten kaçınma...
- İngiltere hükümeti işçi haklarına yönelik saldırılarını arttırdı. 7 Haziranda başkent Londra’da bir araya gelen işçiler, öğrenciler, sendikalar ve kampanya grupları, hükümetin kemer sıkma ve savaş politikalarını protesto etti. “Savaşa Değil Emekçiye...
- Bir sabah uyandığımızda tekerleğin icadı sonrası hayatımıza giren tüm icatlar ortadan kalkmış, unutulmuş olsa ne olurdu? Şöyle bir düşünelim; tekerlek icat edilmeseydi çark olmazdı, çark olmasaydı değirmen olmazdı. Ne üretim ne ulaşım gelişirdi....