Buradasınız
Ekonomik Yıkımın Faturası İşçi ve Emekçilere Kesiliyor!

İktidarın yeni dönemi beklendiği gibi ekonomik krizin faturasının işçi ve emekçilere kesilmesiyle başladı. Asgari ücret zammının ardından kamu emekçilerine ve emeklilere yapılacak zam oranlarını açıklayan siyasi iktidar aynı anda vergi artışları yaparak kaşıkla verdiğini kepçeyle alıyor. 7 Temmuzda Resmi Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanı Kararnameleri ile yüzde 8’lik Katma Değer Vergisi (KDV) yüzde 10’a, yüzde 18’lik KDV yüzde 20’ye yükseltildi. Şampuan, sabun, deterjan, tuvalet kâğıdı gibi temizlik ürünlerinin KDV’si ise yüzde 8’den yüzde 20’ye çıkarıldı. Pasaport, vize, noter, dava, ruhsat vb. harçları yüzde 50 oranında arttırıldı. KDV oranlarının yükselmesinin ardından zam sağanağı başladı. Zaten alım gücü iyice düşmüş olan işçiler, emekçiler, emekliler için geçinmek ve yaşam daha da zorlaştı.
Yine torba yasa kurnazlığı
Ancak işçi ve emekçilere yönelik saldırı KDV oranlarının arttırılmasıyla sınırlı değil. Her zamanki gibi torba yasa cambazlığına başvuran siyasi iktidar ilgili-ilgisiz maddeleri tek bir torbanın içine tıkıştırarak Meclisten geçirmeye çalışıyor. 6 Şubat depremlerini bahane eden iktidarın “Milli Dayanışma Paketi” adını verdiği torba yasanın içerisinde kamu emekçilerinin ve emeklilerin ücretlerine yapılacak zam oranlarının dışında pek çok madde yer alıyor. Ne var ki iktidar medyası emekçilerin aleyhine olan diğer maddelerin üzerini örtmek için sadece ücret zamlarını gündeme getiriyor. Torbada yer alan maddelerden Motorlu Taşıtlar Vergisinin (MTV) “bir defaya mahsus” olarak iki katına çıkarılması, benzin ve motorinden alınan ÖTV’nin 6 aylık üretici enflasyonu oranında otomatik olarak arttırılması emekçilere bindirilen vergi yükünün artması anlamına geliyor. Deprem bölgesinde ormanlık ve zeytinlik alanların imara açılması ise yeni rant alanları yaratılması demek. Torbada yer alan bir başka madde ile Kur Korumalı Mevduatta (KKM) kur farkı yükü Hazineden Merkez Bankasına devrediliyor. Kur farkının Hazine tarafından ödenmesi bütçe açığının artması, dolayısıyla işçi ve emekçilerden alınan vergilerin artması anlamına geliyordu zaten. Bu yükün Merkez Bankasına devredilmesi görünüşte bütçe açığını azaltacak olsa da bu yalnızca bir illüzyondur. Zira Merkez Bankası açık ki bu borcu ödeyebilmek için yüz milyarlarca lira basacak. Bunun anlamı enflasyonun yükselmesi, dolayısıyla yine iğneden ipliğe her şeye zam gelmesidir.
KDV, ÖTV, MTV gibi dolaylı vergilerin arttırılması iktidara yetmemiş olacak ki işçi ve emekçilerden alınan gelir vergisi de sinsice arttırılıyor. Siyasi iktidar vergi dilimlerini düşük belirleyerek işçilerden alınan gelir vergisini arttırma geleneğini bu yıl da bozmadı. Fazla mesailerle, toplu sözleşmelerle bir nebze olsun ücretlerini arttırdıkları için sevinen işçiler yalnızca birkaç ay içinde yüzde 15’ten yüzde 20’lik vergi dilimine giriyorlar ve kazanımlarını gelir vergisi adı altında yapılan soygunla kaybediyorlar. Yılın ikinci yarısından itibaren yüzde 27’lik vergi dilimine giren işçilerin sayısı ise hiç az değil. Böylece ücretler artmış görünse bile dolaylı ve dolaysız vergi soygunuyla işçinin kazancı cebinden geri alınıyor.
Ücretler eriyor, alım gücü düşüyor
Resmi enflasyonun gerçek enflasyonun çok altında açıklanması işçilerin, kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaşlarına yapılan zamların düşük tutulmasına neden oluyor. Liranın hızla değer kaybetmesi, peş peşe gelen zamlar ücretlerin de aynı hızla erimesine yol açıyor. Nitekim asgari ücret 11 bin 402 lira olarak belirlendiği gün 482 dolara karşılık gelirken 12 Temmuz itibariyle 436 dolara gerilemiş durumda. Resmi enflasyona göre kamu emekçilerine yüzde 17,5 oranında zam yapılması gerekiyor ve kamu emekçisinin en düşük ücreti 13 bin 870 lira oluyor. Ancak iktidar seçim öncesi verdiği “en düşük memur maaşı 22 bin lira olacak” sözünü tutmak için yine bir alicengiz oyununa başvurarak 8 bin lira seyyanen artış yapmayı teklif ediyor. Ne var ki bu artış kök maaşlara yansıtılmayacak. Yani sonraki dönemde yapılacak zamlar 22 bin lira üzerinden değil, kök maaş olan 13 bin lira üzerinden olacak ve emeklilik ücreti hesabına dâhil edilmeyecek. Siyasi iktidar benzer bir yöntemi emekliler için de uyguluyor. 2019’dan bu yana emeklilerin kök maaşlarını düşük tutarak Hazine yardımıyla emekli maaşlarını yükseltme yoluna gidiyor. Bu yılın başında en düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira olarak belirlenirken bu miktarın altında kalan maaşlar Hazine yardımıyla 7 bin 500 liraya tamamlanmıştı. Yılın ikinci yarısı için iktidarın teklif ettiği zam oranı ise yüzde 25. Ne var ki Hazine yardımı çıkarıldığında kök aylıklar çok daha düşük kaldığı için yüzde 25’lik zamma rağmen milyonlarca emeklinin yeni maaşı 7 bin 500 liranın altında kalacak. “En düşük emekli aylığı” miktarı yükseltilmediği ve zam oranı düşük tutulduğu için milyonlarca emekli 7 bin 500 lira olan sefalet ücretini almaya devam edecek.
Öte yandan ek bütçe de 11 Temmuzda Mecliste kabul edildi. Buna göre bütçede öngörülen gelir artışı 1,1 trilyon lira. Peki devlet bu miktarı nasıl bulacak? Elbette emekçilerden aldığı vergileri arttırarak… Vergi ve harçlarda yapılan artışların 250 milyar civarında bir gelir sağlayacağı düşünülüyor. Bu durumda geri kalan 900 milyar lirayı bulabilmek için iktidarın yeni zamları ve vergileri devreye sokacağını tahmin etmek zor değildir. Üstelik vergilerden elde edilen bu paralarla kamu hizmetlerinin iyileştirilmesi, depremin yaralarının sarılması söz konusu değildir. Adına “Milli Dayanışma Paketi” denilen torba yasa asıl olarak işçinin, emekçinin kursağından çalıp sermayeye aktarma paketidir.
Saldırılara dur demek için birleşmek zorundayız!
Torba yasanın gündeme gelmesiyle birlikte sendikalar, işçi örgütleri, emekliler çeşitli eylemlerle tepkilerini ortaya koydular. Bunun üzerine iktidar temsilcileri, taslakta değişiklikler yapabileceklerini, emekli ücretlerini bir miktar arttırabileceklerini, kamu emekçilerine seyyanen verilecek 8 bin lirayı kısmen de olsa kök ücrete yansıtabileceklerini açıkladılar. Elbette bu açıklamalar işçi ve emekçileri aldatmaya, oyalamaya dönüktür. Yüzde 25 yerine yüzde 30 zam emekçilerin derdine derman olmayacaktır.
İşçi ve emekçilere, emeklilere yönelik saldırılar hiç kuşku yok ki önümüzdeki dönem daha da artacaktır. Adına ister “rasyonel” isterse “irrasyonel” denilsin, siyasi iktidarın ekonomi politikaları son tahlilde işçi düşmanı politikalardır. İktidar sermayeyi kollayan, emekçileri ise daha büyük bir yoksulluk batağına sürükleyen bu politikaları hayata geçirebiliyorsa bunun nedeni saldırılara karşı duracak birliğimizi ve örgütlülüğümüzü yaratamamış olmamızdır. İşçi ve emekçiler olarak yapay ayrımların, sahte gündemlerin tuzağına kapılmadan ortak sorunlar etrafında bir araya gelebilirsek, örgütlenebilirsek saldırılara dur diyebiliriz.
- Erlau İşçileri Sendikal Hakları İçin Mücadele Ediyor
- Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetiminin İşten Atma Saldırısı Protesto Edildi
- Liseliler Ayakta: “Öğretmenime Dokunma!”
- Çayırhan Maden Ocağında Patlama: 2’si Ağır 14 İşçi Yaralandı
- Herkese Birinci Sınıf Sağlık Hizmeti İddiası ve Gerçekler
- Mücadelenin Gençlerinden Sokak, Slogan ve Meydan
- Eğitim Sen’den ve Üniversite Öğrencilerinden Tutukluların Serbest Bırakılması İçin Eylem
- Kuzey ve Güney: İki Sınıfın Gerçek Hikâyesi
- Boykota Destek Genişledikçe İktidarın Saldırıları Büyüyor
- Büyük İnsanlığın Safında Bir Kalem: Sabahattin Ali
- İşçi Sınıfı Tarih Bilinci Kazanırsa İlerler
- O Yılan Kapitalizmdir, Sana da Dokunur Kardeşim
- Maltepe’de Milyonlar Bir Araya Geldi
- KESK İstanbul Şubeler Platformu: “Levent Dölek Serbest Bırakılsın!”
- Kapitalist Karanlığa Karşı Mücadeleyi Büyütelim
- Eğitim Sen: Baskılar Bizi Yıldıramaz
- “Hadi Siz de Birlik Olun, Korkmayın!”
- Zenginlik ile Yoksulluk Arasındaki Uçurum!
- Rejimin Saldırıları Yeni Gözaltılarla Sürüyor
- Amasra Madenci Katliamı Davasından da Adalet Çıkmadı
Son Eklenenler
- İzmir’de Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Oryantal Tütün Paketleme (OTP), TTL Tütün ve Sunel Tütün fabrikalarında süren grevler anlaşmayla sonuçlandı. Genel-İş Sendikasında örgütlü İzmir Konak Belediyesine bağlı MER-BEL işçileri düşük ücret...
- Dünyada ve Türkiye’de olup bitenler üzerine sohbet ederken genç bir işçi kardeşimiz, “valla artık haberlere bakmıyorum, zaten benim kendi derdim başımdan aşkın” dedi. Aslında hepimizin derdi başından aşkın. Ama belki de bu nedenle çevremizdeki...
- Sömürüye başkaldırının sembolü, tüm dünya işçilerinin ortak duygularla ve taleplerle alanlara çıktığı, evrensel bir mücadele günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. Yüreği 1 Mayıs coşkusuyla, sınıfsız ve sömürüsüz bir dünya özlemiyle çarpan tüm işçilere selam...
- 2 Nisan 2024’te İstanbul Beşiktaş’ta Masquerade isimli gece kulübünde çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirmişti. Aileler aradan geçen bir senede adaletin sağlanmamış olmasına, asli kusurluların tutuklanmamasına tepkili. Mahkemeye sunulan ikinci...
- Arjantin’de faşist devlet başkanı Javier Milei’nin 2023 yılı sonunda iktidara gelmesinden bu yana işçiler üçüncü kez genel greve çıktı. Genel İş Konfederasyonu’nun (CGT) çağrısıyla 10 Nisan Perşembe günü ülke çapında 24 saatlik grev gerçekleşti....
- Panayırdaki gösteri için adam avazı çıktığı kadar bağırarak müşteri çekmek istiyormuş ama gösteri o kadar kötüymüş ki kimse adama kanıp gösteriye gitmiyormuş. Panayır açılalı epey olmuştur ve çığırtkana kanarak girenlerin söyledikleri de kulaktan...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Peki, hangi koşullarda karşılıyoruz 1 Mayıs’ı? İşçiler, emekçiler olarak hepimiz ağırlaşan sorunlarımızın çözülmesini, üzerimizdeki baskının hafiflemesini istiyoruz....
- Kocaeli Gebze’de bulunan Alman sermayeli Erlau Metal fabrikasında işçiler, Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şube’de örgütlendi. Sendika yakın zamanda Çalışma Bakanlığından yetki belgesini almasına rağmen işveren yetki itirazında bulundu....
- Kasım 2024’te Esenyurt Belediye Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özer tutuklanarak görevden alınmış ve ardından belediyeye kayyum atanmıştı. İşçiler üzerinde baskı uygulayan kayyum yönetiminin tazminatlarını ödemeden, haklı gerekçe göstermeden pek çok işçiyi...
- Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) geçtiğimiz hafta Özel Program ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama ve Yönetici Görevlendirme sonuçlarını açıkladı. Sonuçların açıklanmasının ardından eğitim sendikaları atamaların ölçülebilir ve somut...
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...