Buradasınız
Hastane Acilleri: Emekçiye Düşen Yine Çile Yine Dram!
Tuzla’dan bir kadın işçi
Hafta içi hastanenin acil bölümü tıka basa dolu. Oturacak yer yok, insanlar ayakta. Sıra almak için kuyruğa girdim. Sırada 10 dakika kadar bekledim. Elimi çantama götürüp kimlik için hazırlandım ve bankodaki görevli “hanımefendi evrakınız nerde?” diye sordu. Ne evrakı, diye sordum. “Görmüyor musunuz, herkesin elinde evrak var. Öncelikle sol tarafta bulunan odaya gidin evrak alıp öyle gelin lütfen” dedi. Dediğini yaptım, evrakı almak için sola gittim ve tekrar sıra almak için ilerledim. Sıra numaram 433 ve ekranda daha 316 görünüyor. Boş bir koltuk buldum diye sevinerek ilerledim. Yakınlaşınca üzerinde yaşlı bir teyzenin yattığını fark ettim. Biraz daha ilerde bir boş alan daha fark ettiğimi sanarak hızlı adımlarla ilerledim, fakat orada da uzanan bir başka hasta. Biraz bekledikten sonra zor da olsa oturacak bir sandalye buldum. Hemen sağımda Suriyeli bir kadın, ciğerleri sökülürcesine öksürüyor ve her öksürdüğünde dönüp bakan bir kalabalık.
Bir saat bekledikten sonra sonunda adım ekranda göründü. Yerimden kalktım kapının önüne geldim. İki genç Suriyeli bir çocuğa yardımcı oluyor “bak sıran geldi hadi gir” dedi. Çocuk dilimizi bilmediği için anlamakta zorlanıyordu. Çocuklara “arkadaşınız mı” diye sordum. “Yok abla bilmiyor yardımcı olalım dedik.” Ben de, siz de Suriyelisiniz sandım deyince “yok abla ben Adana’dan geldim burada bir çiğ köftecide çalışıyorum” dedi. Yanındaki arkadaşına “ya sen?” diye sorunca “aynı yerde çalışıyoruz abla, sigortası yok benim üzerimden kontrol edecekler” dedi.
Çocuklar içeri girdi ben beklemeye devam ediyorum tabi. Tam içeri girecektim ki, bekleme koltuklarından bir adam yan tarafa doğru dengesini kaybederek düşmeye başladı. Kaldırmaya çalıştım ağzından köpüklerin geldiğini gördüm. Bir yandan bağırışlar, yanımdakine “çabuk doktor çağır” dedim. Evrakların peşinde koşan eşi durumu fark edince, çığlıklar içinde koşarak geldi. İnsanlar donakalmıştı. Doktor geldi, elini attığı an ağız dolusu kan kusmaya başladı. Eşi dâhil herkesin yüzünde korku ve panik hali, sedye getirildi. Sedyeye yatırmak gerekiyordu ama can çekişen haliyle kendisinin kalkıp sedyeye uzanması için 10 dakikaya yakın beklendi. Sıram gelmişti, içeri girdim doktor bir hayli korkmuştu. “İyi misiniz?” diye sordum. “İyiyim” dedi. “Nesi vardı o hastanın?” diye bana sordu kendisi korkudan ilgilenemediği için bana soruyordu! Ben de yüksek tansiyonu olduğunu söyledi eşi dedim. Evet, doktor bana soruyordu! Şaşkınlığımı gizleyemiyordum, bir taraftan sinirlerim git gide bozulmuştu. Derken doktor zor da olsa beni muayene ettikten sonra tahliller istedi
Kan vermek için gittiğim bölümde sedyelerin üzeri hasta dolu tek bir hemşire var ve oradan oraya koşuşturmasından soru soramıyorsun. Hastanın biri giriyor, biri çıkıyor. Boş bir sedye bulduğunda sevinen hasta yakınları her şeye rağmen umutlu, bense hâlâ öfkeliyim. Tahlillerin sonuçlarını almak içinde bir saat bekledikten sonra sırasını bekleyen yaşlı teyze hâlâ sancılar içinde feryat ediyor. Herkes ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ama bu sefer tuhaf bir alışmışlık durumu hâkim oldu acilin için de. Herkes, sinirleri alınmışçasına boş boş bakıyordu. Benimse içimde git gide büyüyen bir öfke! Hastanenin Acil’i yine işçilerin emekçilerin dramına sahne oluyordu. İki doktor vardı ve dışarıda bekleyen yüzlerce insan. Kocaman bir hastane, üstelik de yeni yapılmış ama içinde insana değer yoktu.
Sırada ölümü bekleyen zavallılar gibiydik. Ama ülkeyi yönetenler dalga geçercesine “insanlar artık acillere kız bakmaya gidiyor” diyebiliyorlar. Düşünmekten alamıyordum kendimi; dönem değişiyor, çağ atlıyoruz, teknoloji ilerliyor ama biz işçi ve emekçilerin çilesi, yoksulluğu neden bitmiyor? Biz işçi sınıfı koca bir dünya var ediyoruz ama neden nasibimize hep acı, keder, yoksulluk, sefalet düşüyor? Bürokrasiye takılmadan hiçbir işimiz yürümüyor. Maaşlarımızdan vergiler kesilirken tıkır tıkır işleyen düzen, söz konusu işçilerin, emekçilerin sağlığı olunca randevu kuyruklarında bekletiliyoruz. Hastane acillerinde insan yerine konmuyoruz. Sırtımızdan servetlerine servet katan patronlar, yaşamlarını zevkusefa içerisinde sürerken, yaşlanmamak, yıpranmamak için bilimsel araştırmalardan faydalanırken, yoksul emekçiler genç yaşlardan itibaren ağır çalışma ve yaşam koşulları sonucu meslek hastalıklarına yakalanıyor, yeterli bakım ve tedavi imkânlarına sahip olmadıkları için çeşitli hastalıkların pençesinde kıvranıyorlar. Peki, bu düzen hep böyle mi gidecek?
Doğru Tarz Kazandırır
Son Eklenenler
- Sendikalı, sendikasız, hatta sigortasız çalıştırılan işçi kardeşlerim, her yılın son ayında hepimizin kulak kesildiği asgari ücret tiyatrosu başlar. Bu sene de aynı şekilde adeta bir tiyatro izledik. Sınıf temelinde örgütlü mücadelenin bir parçası...
- Yıllar önce fabrika önlerine gidip işçi kardeşlerimize vardiya çıkışlarında İşçi Dayanışması’nı ulaştırıyorduk. Bu fabrikalar arasında sendikalı olan da vardı olmayan da. Amacımız sendikalı ya da sendikasız olsun fabrikalardaki işçi kardeşlerimize...
- Kocaeli’de Gebze Organize Sanayi Bölgesinde üretim yapan Betek Boya (Filli Boya) işçileri Petrol-İş Sendikası Gebze Şubesinde örgütlendiler. Çoğunluğu sağlayarak yetki belgesini alan sendika, toplu sözleşme görüşmeleri için haftalardır patrona çağrı...
- 24 Aralıkta Balıkesir’de ZSR A.Ş’de meydana gelen patlamada 11 işçi hayatını kaybetti. Katledilen işçilerin kimi henüz hayatının baharında fidan, kimi ana, kimi babaydı. Hepsi bir ananın evladıydı. Patlamanın ardından şirket internet sitesinde...
- Birleşik Metal-İş’in Aralık ayında grev kararı aldığı işletmelerden beşincisi olan Green Transfo Energy’de 25 Aralıkta grev başladı. Kocaeli Çayırova’da bulunan fabrikada çalışan 263 işçi, “sefalet ücreti dayatmasına boyun eğmiyoruz” diyerek şalteri...
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı temsilcileri, 2025 yılı için belirledikleri asgari ücreti düzenledikleri ortak toplantıyla açıkladılar. Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Yönetim Kurulu Başkanı Özgür Burak Akkol ve Çalışma ve Sosyal...
- 11 fabrikada 2 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde metal işçilerinin MESS’e cevabı grev olmuş, Birleşik Metal-İş Sendikası, 4 Aralıkta Hitachi Energy’nin 4 fabrikasında, 13 Aralıkta Grid Solutions ve Schneider Elektrik fabrikalarında...
- Balıkesir’in Karesi ilçesinde bulunan ZSR A.Ş. mühimmat fabrikasında 24 Aralıkta sabah saatlerinde meydana gelen patlama sonucu 11 işçi hayatını kaybederken 3 işçi yaralanarak hastaneye kaldırıldı. Mühimmat, av, spor ve ses fişeği gibi patlayıcılar...
- Merhabalar dostlar. Yaklaşık 9 yıldır iş güvenliği uzmanı olarak çalışıyorum. Aslında yapmamız gereken çok daha fazla şey varken yasalar, yönetmelikler, patronların baskıları ve işçilerin canını umursamamaları nedeniyle temel olarak yapabildiğimiz...
- Birleşik Metal-İş üyesi 500 işçinin Hitachi Energy’nin Kartal, Tuzla, Dudullu ve Dilovası fabrikalarında 4 Aralıktan bu yana sürdürdüğü grev 20. gününde anlaşmayla sonuçlandı. 14 Aralıkta Cumhurbaşkanlığı kararıyla metal işçilerinin grevi “erteleme...
- Grev ya da direnişe çıkan işçilerin pek çoğu, daha önce yaşanmış grev ve direnişlerden, bu mücadeleleri yaşayan işçilerin deneyimlerinden haberdar olmadıklarını dile getirirler. Greve ya da direnişe çıktıktan sonra bazı şeyleri öğrendiklerini,...
- Sendikal hakları için 150 günden uzun süredir kararlılıkla mücadele eden Polonez işçileri Dayanışma TV’nin hazırladığı “146+Bir: Polonez” belgeselinin galasında buluştu. 22 Aralıkta Çatalca Belediyesi Nazım Özbay Kültür Merkezinde gerçekleşen,...
- İşçi Dayanışması biz genç işçilerin adeta başucu kaynağı. Her konuda, hayatın her alanında fikirlerimizi besleyen, zihnimizi açan bir eğitim kaynağı niteliğinde.