Buradasınız
İnsanız, Açız, Örgütlülüğe Muhtacız!
Gebze’den bir kadın işçi
Merhaba dostlar. Ben bir metal işçisiyim. Çalıştığım işyerinde Türk Metal örgütlü. Ama nasıl? Bu konuya daha sonra girsem iyi olacak. 200’ü aşkın işçinin çalıştığı fabrikada direksiyon üretimi yapmaktayız canımız çıkarcasına. Şefler ve müdürler “Siparişlerin mutlaka yetişmesi gerekiyor. Üretim sayılarını arttıralım. Yeni siparişler var. Herkes fazla mesaiye kalacak. Bu konuda mazeret istemiyoruz” diyor. Biz işçiler bu cümlelere alışığız. Bizleri o kadar sümsük işçiler haline getirmişler ki sendikalı bir işyerinde kendi haklarımızı geliştirmek ne kelime, var olan haklarımızı bile savunamaz durumuna gelmişiz. Yasalarda fazla çalışma saati eğer işçi kabul ederse yılda 270 saattir. Önemli bir nokta, eğer çalışan işçi rıza gösterirse! Göstermezse vay o işçinin haline. Bir işaret parmağı “exit” noktasını gösterir. (İngilizce bir kelime olan exit “çıkış” demektir. Yani birçoğumuzun işten atıldığında kullandığı kapı.)
Çalıştığım fabrikada bir ay içerisinde ortalama 80-90 saat fazla mesai yapmışız. Ve biz yaklaşık 8 aydan beri fazla mesai saldırısına maruz kalmaktayız. Yani biz yıllık fazla çalışma süresi olan 270 saati çoktaaan geçmişiz. Maalesef işverenler kendi koydukları yasaları bile tanımamakta ve kârlarına kâr katmaktalar. Bazılarımız da “daha ne istiyorsunuz fazla mesai var, ya o da olmasaydı nasıl geçinirdik” deyip küçük hesapların içinde kayboluveriyorlar. Peki, fazla mesaiye bizleri zorlayan yalnızca işveren mi? Hayır! Bir de önümüzde duran öyle bir engel var ki Türk Metal ekolü! Bu ekol başka bir ekol, işçi sendikası demeye bin şahit gerekir. Bir sendika düşünün ki, işverenin çıkarlarını kollasın, işçiyi sindirmeye çalışsın. Ama zaten böyle bir sendika var. MESS! Peki, ya Türk Metal? Bu işçi sendikası da bizzat patronlar tarafından kurdurulmuş. İçimize sızmış istihbaratçı gibi hünerle bilgi toplayıp, işveren için “zararlı unsurları” açığa çıkartarak “exit” kapısına gönderilmesinde kendisinden beklenileni layıkıyla yerine getirir. İşyerinde “bu nasıl bir uygulama diye yanlarına gittiğimizde” aldığımız cevap müdürlerin ya da şeflerin sözlerinden farklı olmuyor. Sendika temsilcileri, “yapmak gerekir, kalmak gerekir, yapacak bir şey yok!” deyip bizlerin ve patronların önünde ne kadar aciz olduklarını sergiliyorlar.
Geçtiğimiz hafta işveren vekili iki vardiyayı da toplayıp bir toplantı yaptı. Vekil, “arkadaşlar somut gerçeklerimiz var. Yeni siparişler aldık. Bu siparişleri yetiştirebilmek için fazla mesai yapmamız gerekiyor. İki seçeneğimiz var. Ya bayramda ya da 3 hafta boyunca pazar günleri çalışacağız. Bu iki tercihten birini seçmeniz gerekiyor. Tercih sizin” deyip oylama yaptı. Pazar günleri çalışacağız diyenlerle bayram tatilinde çalışalım diyenler eşit çıktı. 35’e 35. Ama toplantıya katılan işçi sayısı ise 210 idi. Oylamaya katılmayan 140 işçi ise her iki tercihi de onaylamadı. İşveren vekili öfkelenerek, “arkadaşlar burada 210 kişi var ama bu oylamaya 70 kişi katıldı. Biz bu mesaiye gelmek zorundayız ve biz burada çoğunluğun kararını uygulayacağız. Lütfen herkes kendi kararını versin” dedi. Bu dayatma ile birlikte çoğunluk (70 kişi) bayramda fazla mesaiye gelmeyi kabul etti. İşçiler karşısında zafer kazanan işveren vekili, “Arkadaşlar şimdi sizlere vardiya amiriniz hediye olarak simit yaptırdı. Sakın simitlerinizi almayı unutmayın. Bir de geçen (29 Ekim) fazla mesaiye gelmeyenler için ayrıca bir simit hazırlanıyor. Onu da yarın alacaklar” dedi ve toplantı bitti. Sendika temsilcileri ise bu sırada işveren vekilinin hemen yanında badigartlar gibi işçileri süzerek kim ne tepki veriyor diye bakınıyorlardı. Ertesi gün 80 işçi arkadaş hakikatten de o “özenle” hazırlanmış simitleri aldılar. Fazla mesaiye gelmediklerinden dolayı haklarında tutulan tutanaklar!
Evet dostlar, biz işçiler bir sürü haksızlıklara maruz kalıyoruz. Patronların bizlerin önüne koyduğu tercihler onların çıkarınadır. Bu tercihler bizlerin çıkarlarını asla yansıtmıyor ve yansıtmayacak da. Önümüze çıkacak her engeli aşabilmek bizlerin örgütlü gücü ile mümkündür. Patronlar ve onlarla işbirliği yapan işbirlikçi sendikaların bizi biz olmaktan çıkartan tutumlarını görmemiz ve bu temelde mücadele etmemiz gerekiyor. Unutmayalım bizler köle değiliz. Düşünmeyen beyinsizler hiç değil. İnsanız ama sadece örgütlülüğe aç ve muhtacız.
Örgütlü gücüne güven!
Patronlara ve işbirlikçi sendikalara karşı mücadele bayrağını yükselt!
Son Eklenenler
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.
- Özellikle işçi sınıfının genel örgütlülük ve bilinç düzeyinin gerilediği, siyasi iktidarın her türlü kanunsuzluğu yapan patronların arkasında durduğu günümüzde, Eti Krom patronunun tutumu patronların ortak tutumu haline gelmiştir. İktidarın gücünü...
- UİD-DER Web TV, filmleriyle işçi sınıfını anlatan Ken Loach’u Türkiyeli işçilere anlatmak üzere “İşçi Sınıfının Yönetmeni Ken Loach: HANGİ TARAFTASINIZ?” adlı mini bir belgesel hazırladı. İşçi sınıfının bu büyük yönetmenini anlatan belgeselimizi...
- Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Purmo Group'ta grev, 66. gününde kazanımla sonuçlandı. Elazığ’ın Alacakaya ilçesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de, düşük ücretlere ve hak gasplarına karşı 1 Temmuzda iş bırakma eylemi başlatan maden...
- Sabahtan akşama kadar televizyon izlesek, kanal kanal gezip tartışma programlarına, dizi ve filmlere baksak hiçbirinde işçilere ve sorunlarına dair gerçekleri göremeyiz. Yüksek tirajlı gazetelerde, çok tıklanan haber sitelerinde işçilerin...
- Trafikte, toplu taşımada, market alışverişinde, hastane kuyruğunda, hatta yolda yürürken bile birbiriyle tartışan veya kavga eden insanlara şahit oluyoruz. Hatta bizler de kimi zaman bu tartışmaların bir parçası oluyoruz. Peki bu gerginlik nedensiz...
- Yaz aylarında havaların bir anda ısınmasıyla birlikte işyerleri adeta fırın gibi oldu. Gün içerisinde işçilerin sırtındaki ter birkaç kez kuruyor. İşte bu koşullarda her şeye rağmen Ramazan ve Kurban Bayramı tatilleri biz işçiler için bir can simidi...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden 1,5 yıl geçti. On bir kenti etkileyen depremlerde enkaz altında kalan on binlerce insanın ve yakınlarının feryatları günlerce dinmedi. Enkazdan sağ kurtarılabilecek binlerce insan, arama kurtarma çalışmalarının...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan ve Özçelik-İş Sendikasının örgütlü olduğu Yolbulan Metal fabrikasında çalışan işçiler Toplu İş Sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 20 Haziranda greve çıkmışlardı. UİD-DER’li işçiler olarak bizler de...