Buradasınız
İş Kazaları Bitmek Bilmiyor, Üçer Beşer Ölüyoruz
Kıraç’tan bir metal işçisi

Bu örnekler uzayabilir, patronların kâr hırsı yüzünden işçilerin yoğun çalışması ve ustabaşların psikolojik baskısı hem iş kazalarını arttırıyor hem de işçilerin ruh halini yıpratıyor. Haliyle belli bir noktadan sonra işçi işten başka bir şey düşünmez duruma geliyor, en ufak bir hatada bile kendisini suçlu görmeye başlıyor.
Büyüyen servetler karşısında işçi sınıfı canını kanını verirken, patronlar servetlerine servet katıyorlar.
Çalışmış olduğum işyeri de metal işkolu olduğu için çok sık iş kazaları yaşanıyor. Bir arkadaş ustabaşının azarından çekindiği için mal bozuk çıkacak paniğiyle elini prese kaptırdı. Bu acı olayda arkadaş iki başparmağını kaybetti. Koyun can derdinde kasap et derdinde misali, bu işçi arkadaşı hastaneye götürürken yolda kâğıt imzalatıyor müdür bey “bu olay benim hatam yüzümden oldu” diye. Olan işçiye oldu ve makine temizlenip üretime devam etti. Her ay ortalama 100 işçinin yaşamını yitirdiği bir ülkede yaşıyoruz, haliyle irili ufaklı da olsa mutlaka her işçi bu iş kazalarına yabancı olmasa gerek.
Elalemin özel hayatına bile burnunu sokan bir başbakan, bu katliam boyutundaki iş kazalarını görmezden geliyor.
Bir işyerinde ise artan iş kazalarına doktorun açıklaması aynen şöyle, iş kazalarının sebebi psikolojik. Bu adamlar biz işçilerle dalga geçiyor olsa gerek. Ya da doktor doğru söylüyor insanlar yoğun çalışmaktan psikolojileri yıpranmış durumda.
İşçilerin tüm hakları bir bir gasp ediliyor, çalışma saatleri sürekli uzatılıyor, 12 saatlik vardiya sistemleri insanların kâbusuna dönüşmüş durumda. Bir işçi yine aynen şöyle diyor: “Yaşamak anlamsızlaşmaya başladı, kimi işyerlerinde 16 hatta 24 saat çalışmalar var buna rağmen ücretler açlık sınırının altında, ayrıca işçiler arasında çirkin bir rekabet üretilip daha çok çalıştırmanın yolları aranıyor. Yoğun çalışmaktan ve arkadaşıyla rekabet etmekten başka bir şeyi gözü görmeyen işçi doğal olarak her şeye açık hale geliyor.”
Ne acı bir durum, gencecik insanlar yaşamın anlamsızlaşmaya başladığından bahsediyor. Haksız da sayılmaz, bir insan doğal ilişkilerin kopup robot gibi çalışmaya adanırsa doğal olarak yaşam anlamsızlaşmaya başlar. Her ay yüzlerce işçinin ölmesi ve sakat kalması bizi ırgalamamaya başlar, ta ki sıra bizim kapımızı çalana kadar.
Sonra birileri çıkıp arsızca nasıl büyüdüklerini gerine gerine anlatıyorlar. Oysa perde arkasında insanlar kan ter içinde canlarını ortaya koyarak çalışıyor. En ufak bir hak talebinde ise kapının yolu gösteriliyor. Örgütsüzlüğün acı reçetesi bir bir işçilerin eline tutuşturuluyor.
Biz işçiler birlik olup bu haksızlıklara karşı mücadele etmediğimiz sürece bataklıktaki timsahlara bir bir kolumuzu bacağımızı kaptıracağız.
Bize kader diye yutturdukları şey açıkça patronların daha çok büyüme isteklerinin bir sonucudur. Tüm bu haksızlıklara son vermek için hayatımıza değil kapitalist sisteme son verelim.
UİD-DER Pikniğinde Buluştuk
İşçi Simsarlarına Yem Olmayalım
- 301’i, Soma’yı, O Günden Beri Hiç Unutmadık…
- Nurtani İçin Adalet, Adalet İçin Mücadele Gerek
- Sorumluluğu İşçiye Yıkmanın Yolu: “Ya Güvenli Çalış Ya Hiç Çalışma”
- “Benim Suçumdu Abla”
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
Son Eklenenler
- Sevgili işçi kardeşlerim, Tavşan korktuğu için kaçmaz, kaçtığı için korkar. Patronlar ve onların devleti de işçi sınıfının örgütlü gücünden ölümüne korktukları için saldırıyorlar. Örgütlü değilken bile bu kadar korkuyorlarsa, bir de işçi sınıfı...
- İngiltere’de işçi ve emekçiler, İsrail’in Gazze’de yürüttüğü soykırıma karşı her Cumartesi günü yüz binler olup meydanlara çıkıyorlar. Ulusal Demiryolu, Denizcilik ve Ulaştırma İşçileri Sendikası (RMT), bu eylemlere geniş katılım sağlıyor. UİD-DER,...
- Otobüs yolculuğunda 81 yaşında Menemenli bir Yörük amca ile tanıştım. O yaşında hâlâ kâğıt toplayarak geçimini sağlamaya çalıştığını anlattı. Çocukları olmamış. Eşinin küçük tarlalarının işlerinin dışında çalışmasına karşı çıkmış. “Benim kazandığım...
- 31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sonrası CHP yönetimindeki İzmir Çiğli Belediyesi, bütçe yok diyerek 146 işçiyi işten attı. Verilen kararlı mücadelenin sonucunda 50 işçinin işe iadesi yapıldı. Yaklaşık 1 yıldır mücadele eden ve verilen sözlere...
- KESK Ankara Şubeler Platformu basın açıklaması yaparak Sayıştay’ın giyim yardımı ücretinin çalışanlardan geriye dönük olarak talep edilmesini protesto etti. Tüm Emeklilerin Sendikası, Türkiye genelinde düzenlediği eylemlerle düşük ücretlerle...
- İspanya’nın başkenti Madrid’de 25 Mayıs Pazar günü on binlerce emekçi sağlıktaki özelleştirme politikalarına karşı sokakları doldurdu. Kamu sağlık hizmetlerinin yıllardır sistematik olarak ortadan kaldırıldığını belirten sağlık işçileri ve emekçiler...
- Tren yolculuğumda, karşı koltukta cam kenarında oturan bir kadın dikkatimi çekti. Yüz çizgileri 50 yaşında gibiydi ama yaşı 38’miş. Eşini Soma’daki katliamda kaybetmiş bir madenci eşiydi. Manisa’da bir gıda fabrikasında çalışıyor, Soma’da çocukları...
- İnsanın gençlik dönemleri heyecan doludur, coşkuludur, dinamizm yüklüdür. Gençliğin bu hali var olanı sorgulayan, ezber bozan, sınırları zorlayan, değişim isteyen düşünce yapısının da temelini oluşturur. Bundan birkaç ay önce bu ifadelerle Türkiye...
- 1 Mayıs’ta da taleplerimizi haykırmak için meydanlardaydık. Sağlık ve eğitim başta olmak üzere her alanda kamu harcamalarının giderek daha çok kısıldığı, sağlık ve eğitim sisteminin çöktüğü, hizmetlerin daha niteliksiz ama daha pahalı hale geldiği...
- 2012 yılının Mayıs ayıydı. UİD-DER’in kış ayları boyunca sürdürdüğü “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz” kampanyasında 62 bin imza toplanmıştı. UİD-DER’li işçiler, o dönemde milletvekili olan Sırrı Süreyya Önder ile beraber Meclis’te yapılan...
- Ruhen ve zihnen sağlıklı bir insan haksızlığa uğradığında, zulme tanık olduğunda rahatsız olur, bunu dile getirme, itiraz etme, tepkisini ortaya koyma ihtiyacı duyar. Normal koşullarda bu haksızlığın giderilmesini sağlamak ister. Gücü yetiyorsa bunu...
- Kapitalizm öyle bir ekonomik ve toplumsal düzendir ki insanların vefa, bağlılık, sevgi gibi duygularını bile istismar eder, tüketimi kışkırtmak için kullanır. Bunu öyle bir sinsilikle yapar ki normal koşullarda uzak durmamız gerektiğini düşündüğümüz...
- Geçtiğimiz günlerde bir marketin önünde, lise öğrencisi bir gencin beş market çalışanı tarafından depoya sürüklenmeye çalışıldığını gördüm. Müdahale ettim. Genç, iki parfüm çaldığını itiraf etti. Korkmuştu, gözleri büyümüştü. Market çalışanlarından...