Buradasınız
Kadın İşçi Olarak Hakkımı Aldım
İstanbul’dan bir tekstil işçisi

Bir tekstil fabrikasına iş başvurusu yaptığımda, her kadın işçinin karşılaştığı sorularla ben de karşılaşmıştım. Evli miyim, çocuğum var mı, çocuğum yoksa çocuk düşünüyor muyum, vs. Kadın işçilerin hepsine aynı sorular sorulmuştu. İşe başladım, uzun bir süre çalıştıktan sonra hamile olduğumu öğrendiğimde ilk önce çok sevinmiştim. Bu sevincim çok sürmedi, işten atılma ihtimalim aklıma gelince içimi karamsarlık bürümüştü. Böylesi bir sistemde yaşayınca insanın sevinçleri bile boğazını sıkan bir sıkıntıya dönüşebiliyor. Ne yapacağımı düşünüp dururken, aklıma UİD-DER’den bir arkadaşımı arayıp ne yapmam gerektiğini sormak geldi. O arkadaşım ne yapmam ve nasıl davranmam gerektiğini anlattı. Ayrıca UİD-DER sitesinde çıkan yazıları, özellikle kadın işçilerin yazdığı mektupları okuyordum.
İşyerine hamile olduğumu söylersem işten atabilirler diye, belli olana kadar işyerime söylememe kararı aldık ki bu bir anne için çok acı. Dünyanın en güzel anlarını saklamak zorunda kaldım. Hamileliğin getirmiş olduğu mide bulantıları, halsizlikler başlamıştı. Ağır bir şeyler kaldırmamam gerektiği halde, koli kaldırmak zorunda kaldım. Midem bulandığında lavaboda kimse duymasın diye iki büklüm oluyordum. Uyku hali, halsizlik, vücut ağrıları artık katlanılmaz olmuştu. İlk üç ay bir şekilde atlatmıştım. Ama sonra kilo almaya başladım. Artık saklamam zorlaşmıştı, birisi karnıma çarpacak diye korkuyordum. Bir akşam mesai bitimi servisten inerken bir kadının dikkatini çekmiş. Arkadaşım bir gün sonra bana gelip hamile olup olmadığımı sordu, ben de doğruyu söyledim, gün içerisinde fabrikada herkes duymuştu. Aynı gün muhasebe müdürüne durumumu söyledim. Yumuşak bir ses tonuyla tebrik ettikten sonra, benim sağlığımın önemli olduğunu, işin ikinci planda geldiğini söyledi. İkinci cümlesinde hamilelerin çalışmasının çok da uygun olmadığını söyledi. Yumuşak bir ses tonuyla söylüyordu bunları, sanki beni düşünüyormuş gibi. Üçüncü cümlesinde düzenli hastaneye gitmem gerektiğini ve ben hastaneye gidersem yerime kimin bakacağını sormuş ve benim çalışmamın artık uygun olmadığını ima etmişti. Ben de ısrarla gayet iyiyim ve çalışabilirim demiştim. Bana şu an git bir hafta sonra tekrar konuşalım demişti.
Mecburen takiplerimi özel hastanede yaptırmak zorunda kaldım. Bir hafta sonra tekrar konuşmaya gittiğimde aynı şeyi farklı kelimelerle tekrar söyleyip laf cambazlığı yaptı. Amacı benim istifa vermemdi. Sürekli açığımı aramaya başlamıştı. Cumartesi günleri benim bölümüme fazla mesai olmadığı halde işe çağırdı. Hafta içi paydos saatleri dışında fazla mesaiye bırakmaya çalıştı. İşyerindeki arkadaşlara bu durumu anlattığımda, daha önce hamile kalan başka bir arkadaşıma da yıldırma politikasının uygulandığını öğrendim, hatta izindeyken çıkışını vermişlerdi. Başka bir bölümden arkadaş ise, hamileyken sürekli fazla mesaiye bırakıldığını ve sonunda düşük yaptığını anlattı. Benim kanım donmuştu. Bölüm arkadaşlarım bana çok destek oldular, moral ve iş konusunda. Artık ağır koli taşımama izin vermiyorlardı. Durumumdan dolayı sık sık lavaboya gittiğimde arkadaşlar beni idare etmişlerdi.
Yemekhanede çalışan abladan, çay ocağındaki arkadaşıma kadar herkese bana yapılanları anlattım, hepimizin kadın olduğunu ve hamile kaldığında bütün kadınların başlarına aynı şeylerin gelebileceğini anlattım. Bütün çalışan arkadaşlara hamile kadınların da çalışabileceğini ve çalışma hakkının elinden alınmaması gerektiğini anlatmaya uğraştım. Müdürümüz de şikâyet olmadığı halde şikâyet var diye beni uyardı, buna benzer davranışları her gün devam etti. Kimi zaman gizli gizli lavabolarda ağladım. Müdür işyerini düşünmesi gerektiğini, hamile kadınların ağır hareket etiklerini, aniden ağırlaşacağımı işyerinin başını belaya sokmamam gerektiğini söylüyordu. Yalnız o kadar yumuşak ve babacan bir tavırla konuşuyordu ki sanki bana akıl veriyordu. Baktı ki ben yılmıyorum bu sefer tehditkâr biçimde konuşmaya başladı. Yerime bakan kişinin İngilizce bilmesi gerektiğini, bekâr kadınların yerime daha uygun olduğunu falan söylüyordu. Çocuklu annelerin akıllarının çocuklarında olduğunu, hastalandıklarında izin almak zorunda kaldıklarını söylüyordu. Ben izin alırsam yerime kim bakarmış. Doğru ya biz robotuz duygularımız yok, sadece çalışalım, hamile kalmayalım, hastalanmayalım.
Mesai arkadaşlarım doğum iznini patronla konuşmamı istediler. Patron hem çok yoğun hem de çok sinirli bir adam. Tüm patronlar gibi çok ürettirip çok kazanmaktan başka bir derdi yok. Müsait olduğu bir an yanına gidip şu an çalışabilir durumda olduğumu, fakat doğumdan sonra tekrar işimin başına geçmek istediğimi söyledim. İşimden memnun olduğumu söyledim ve “siz de benim çalışmamdan memnunsanız tekrar çalışmak istiyorum” dedim, kabul etti. Bu zaman zarfı içinde işyerimden hiç izin almadım, işimde hiç açık vermedim, başka bölümdeki arkadaşlara da yardım ettim.
Mesai arkadaşlarım bana çok yardımcı oldular. İzine ayrılırken arkadaşlarım pasta kestiler. Canlarım benim, beni doğuma güle güle gönderdiler. Doğum iznine ayrıldığımda, yasal haklarımı öğrendiğim için süt parası ve doğum parasını aldım, süt izni hakkımı kullandım. Tekrar işbaşı yapıp çalışmaya başladım. Fakat çocuğuma bakacak birisi olmadığı için işten ayrılmam gerekiyordu. Ancak işsizlik sigortası alabilmem için üç yıl içerisinde 600 günlük prim ve son 4 ayda 120 gün prim şartı var. Doğum izninde primim yatırılmadığı yani ücretsiz izinli sayıldığım için son 4 ayda 120 gün primim yoktu. Çocuğumu karşı yakada oturan anneme bırakarak her gün diğer yakaya işe gidip gelerek eksik günlerimi tamamladım. Hem tazminatımı aldım, hem de işsizlik ödeneği alacağım. Doğru davranmamı sağlayan UİD-DER oldu. UİD-DER’e teşekkür ediyorum.
Bekaert’te Grev Başladı
Payımıza Düşen Yaşam
- Nefes Almak İçin…
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- “Kendimiz İçin Yürüdük…”
- Direnç Çiçekleri İşçi Sınıfının Bağrında Filizlenir
- Anne Karnında Başlayan Eşitsizlik
Son Eklenenler
- Sırrı Süreyya Önder, Türkiye’de önemli bir siyasi figür. Ama biz UİD-DER’li işçiler, onu, önce temsilciliklerimizde, ev buluşmalarımızda izlediğimiz Beynelmilel filmiyle tanıdık ve sevdik. Sonra “Kıdem Tazminatımızı Gasp Ettirmeyeceğiz!”...
- Mersin’de “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” adlı etkinliğimizin ardından biz emekçi kadınlar olarak 1 Mayıs’ta alanlarda haykıracağımız taleplerimizi dile getirdik. 1 Mayıs coşkumuzla tüm emekçi kadınları 1 Mayıs’ta birlik olmaya, dayanışmaya...
- Hizmet-İş Sendikasında örgütlü Ankara Altındağ Belediyesi işçilerinin 21 Nisanda başlayan grevi devam ediyor. İstanbul Şişli Belediyesi işçileri alacakları ödenmediği için 24 Nisanda belediye önünde eylem yaptı. 31 Mart yerel seçimleri sonrası İzmir...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs, 1886’dan günümüze inatçı bir gelenek olarak yaşamaya devam ediyor. Türkiye’de 1 Mayıs’ın sembolü haline gelen 1 Mayıs Marşı, “Günlerin bugün getirdiği baskı zulüm ve kandır...
- UİD-DER, “Umut Örgütlü Mücadelede” şiarıyla işçi sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs hazırlıklarını sürdürüyor. UİD-DER temsilciliklerinde düzenlenen “1 Mayıs: Umut Örgütlü Mücadelede” etkinliklerinde, dünya işçilerinin...
- Bizler Gebze’de yaşayan genç işçiler ve öğrencileriz. İşçi sınıfının mücadele örgütü UİD-DER ile 1 Mayıs alanında sınıfımızın saflarında yerimizi alacağız. Çoktandır başlattığımız çalışmalarımıza hız kesmeden devam ediyoruz. İşçi sınıfına yönelik...
- Dev-Sağlık İş Sendikası üyesi sağlık çalışanları ve Petrol-İş Sendikası üyesi petrokimya işçileri düşük ücret dayatmasına karşı mücadelelerini sürdürüyor.
- Lüks arabalara, gökdelenlere, plazalara, internette gördüğü şatafatlı yaşamlara bakıp “insanlar bu kadar çok parayı nereden buluyorlar?” diye soranımız olmuştur. Öyle ya, gece gündüz çalışarak çok para kazanılmadığını, değil lüks bir hayat sürmek en...
- “Bu devirde babana bile güvenmeyeceksin.” Bu sözü iş arkadaşlarımızdan, akrabalarımızdan, çevremizden sıkça duyuyoruz. Hâlbuki günlük hayatımızdaki birçok uğraşımız güven ilişkisine dayanıyor. Mesela hastanedeki doktordan bindiğimiz otobüsün...
- Bir insanın günde ortalama 5000 ila 10000 reklama maruz kaldığı tahmin ediliyor. Sizce bu durumun üzerimizde nasıl sonuçları oluyor? Bu düzenin sahipleri, düşünce biçimimizi ve alışkanlıklarımızı belirliyor, zihinlerimizi çöplüğe çeviriyor. Günlük...
- Kocaeli’den Batman’a işçiler hakları için mücadele ediyor. Kocaeli Gebze’de bulunan Erlau Metal fabrikasında sendikalaştıkları için işten atılan işçiler direnişe geçti. TFF Başkanı İbrahim Ethem Hacıosmanoğlu’na ait ATR Yapı’nın yapımını üstlendiği...
- Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesinde dünyaca bilinen bir mozaik yer alıyor. “Çingene Kızı” adı verilen ve 1800 yıllık geçmişe sahip bu mozaiğin göreni etkileyen, güçlü bir yanı var. Farklı renk ve dokulardaki binlerce küçük taşın birleşiminden...
- 1 Mayıs yaklaşıyor. Ankara’dan emekçi kadınlar olarak sizlerle 1 Mayıs’a hangi taleplerle katılacağımızı paylaşmak istedik. Bu vesileyle tüm emekçi kadın kardeşlerimizi kendi taleplerini, ortak taleplerimizi birlikte dile getirmek için 1 Mayıs’ta...