Buradasınız
Nefes Almak İçin…

Uçak yolculuğu yapanlar bilir. Yolculuk esnasında uçağın kabin basıncının düşmesi, oksijen seviyesinin azalması durumunda oksijen maskeleri devreye girer. Yanımızda çocuğumuz olsa böyle bir durumda çoğumuz maskeyi önce çocuğumuza takmaya çalışırız, değil mi? Çünkü annelerin ilk refleksi evladını korumaktır. Ama kabin memurlarının her yolculukta söylediği gibi, kendimiz nefes alamazsak, çocuğumuza yardım edemeyiz. Neyi, nasıl yapacağımızı bilemediğimizde ne çocuklarımıza ne de kendimize faydalı olabiliriz. Çocuklarımızın sağlıklı olabilmesi, rahatça nefes alabilmesi için önce anne ve babaları olarak bizlerin nefes alması gerekir. Peki, oksijensiz kalmış bir toplumda emekçi kadınların, ailelerin sağlıklı yaşayıp nefes alabilmesi mümkün mü?
Mesela 2025 yılı, aile içindeki birlik ve beraberliğin korunması, aile kurumunun öneminin vurgulanması gibi gerekçelerle “Aile Yılı” ilan edildi. Ama emekçi kadınlar, işçi aileleri gözlerini her geçen gün yeni bir belirsizliğe açıyorlar. Emekçi kadınlar çocuklarının ve ailelerinin geleceği için endişeleniyorlar. Ülkeyi yöneten rejimse kendi iktidarından başka bir şeyi umursamıyor. Gelecek kaygımızı büyüten politikalara imza atıyor. Toplum üzerinde baskıyı alabildiğine arttırıyor. Anne ve babaların nefes alamadığı, çalışmaktan birbirinin yüzünü göremediği, bir bardak çay eşliğinde sohbete mecalinin kalmadığı, kredi kartları olmadan evden dışarı adım atamadığı, çocuklarının ihtiyaçlarına yetişemediği günümüzde sağlıklı aile ilişkisinden söz edilebilir mi? Bize bunları yaşatanların “Aile Yılı” ilan etmesi bizi düşündükleri için olabilir mi?
Eğer içinde yaşadığımız topluma işçi sınıfımızın penceresinden bakamazsak bu soruya doğru cevap veremeyiz, yaşadığımız toplumu ve dünyayı anlayamayız. Ama işçi sınıfımızın penceresinden baktığımızda, sorunlarımızın nedenini anlarız, bizimle aynı sorunları yaşayan sınıf kardeşlerimizi görürüz. İşsiz kalmaktan, çocuğuna yetememekten, sağlık hizmeti alamamaktan, ev kirasını ödeyememekten, afete yakalanmaktan, savaşın yıkıcılığıyla yüz yüze gelmekten korku duyan, geleceğinden endişe eden milyonları görürüz. Topluma hâkim olan boğucu atmosferin nedenini görürüz.
Yoksulluk yüzünden bugün emekçi aileler için çocuklarını okutmak bile ağır bir yüke dönüştü. Korku ve kaygılar iyice büyüdü. Çalışan kadınlar hem anne hem işçi olmanın çifte yükü altında eziliyorlar. Ev emekçisi kadınlarsa bütün gün evde çalışıp didinmelerine rağmen emeklerinin değersiz görülmesiyle karşılaşıyorlar. Sorunlar karşısında kendini çaresiz hisseden kadınlar, dizilerde, filmlerde, sosyal medyada yaratılan sahte dünyalara hapsediliyorlar. Kadınlara değer verdiğini iddia eden iktidarın “Aile Yılı” kapsamında sunduğu çözüm ise daha da erken yaşta evlenme, daha çok çocuk yapma, esnek çalışma adı altında güvencesiz ve düşük ücretli işler! Bu “çözümler” sorunlarımızı daha da büyütmekten başka işe yaramaz!
Egemenlerin çıkarları uğruna yoksulluğa, sefalete itildiğimiz, onların iktidarları baki kalsın diye dayanışma, yardımlaşma, eşitlik ve kardeşlik düşüncesinin değersizleştirildiği, çıkarcılık, açgözlülük ve bencilliğin kışkırtıldığı bir dünyada yaşıyoruz. Karşımızda çürüyen, çürüdükçe toplumu da çürüten kapitalist sömürü sistemi var. Bu sistem insanı tek başına yakaladığı anda kolunu kanadını kırıyor. Karşımızda toplumu zehirleyen bir rejim var. Bu rejim kendi iktidarını sürdürmek için emekçilerin nefes bile almasını engelliyor, tüm hakları yok ediyor, özgürlüğün kırıntısını bile eziyor. Zulüm ve zorbalıktan medet umuyor. Ama bir yerde baskı ve zulüm varsa orada zulme karşı başkaldıran ve mücadele edenler her zaman olmuştur, olacaktır da. Bugün Türkiye’nin pek çok ilinde baskılara, yasaklara, geleceksizliğe, eşitsizliğe ve adaletsizliğe boyun eğmeyen milyonların sokaklara akması bundandır.
Teşbihte hata olmaz. Oksijensiz kalmış bir toplumda nefes almak istiyorsak önce oksijen maskesini kendimize takmak zorundayız. Bizim oksijenimiz birliğimizdir. Kara bulutları dağıtmanın, eşitlik ve kardeşlik içinde yaşayabilmenin yegâne yolu birliğimizi örgütlemekten geçer. Kendimizden başlayarak atacağımız küçük adımlar, çocuklarımız, ailemiz, arkadaşlarımız ve tüm çevremiz için büyük değişimlerin önünü açacaktır. Kaygılarımızın, korkularımızın esiri olursak “hiç” oluruz. Ama kadınıyla, erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla “biz” olursak, sorumluluk alırsak sorunlarımızın üstesinden gelebiliriz. Değdiğimiz her insana nefes aldırmak, ulaştığımız her yerde umudu yeşertmek ve işçi sınıfının, emekçi kadınların gerçek kurtuluşuna erişmek için birleşelim. Unutmayalım, kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz!
Ben Hazırım
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Nefes Almak İçin…
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: 8 Mart Yol Gösteriyor, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Emekçi Kadın, Yaşam, Mücadele, Dönüşüm
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- UİD-DER Kadın Komitesi: Sorunlar, Engeller Mücadeleyle Aşılır!
- Güvencesiz ve Esnek Çalışma Modellerine Bir Yenisi Eklendi: “Komşu Annelik”
- Bu Televizyonlar Neleri Gösterir, Neleri Göstermez?
- Ekranlar ve Çocuklarımız
- Gelişen Ufkumuz, Değişen Dünyamız
- İşçilerin Canının Hiçe Sayılmasına Birlikte Karşı Duralım!
- Kadına Yönelik Şiddete Karşı Dünyadan Eylemler
- Anastasya, Dilan ve Hafızamız
- Gerçek Adalet Mücadelemizle Gelir
- Geleceğe Dönüşmek, Geleceği Büyütmek
- UİD-DER Kadın Komitesi’nden Polonez Direnişine Dayanışma Ziyareti
- Ağıt Yakmasın Analar, Umut Türküleri Söylesin
- Nurten Abladan Bugünün Emekçi Kadınlarına
- Aşçı ya da Doktor… Çocuklarımız Ezilmekten Nasıl Kurtulur?
- Söyleyecek Sözümüz, Verecek Hesapları Olmalı
- Gazze ve İnsanlığın Onur Mücadelesi
- Bizi Güçlü Kılan Birlik ve Dayanışmadır!
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- İşçi Dayanışması 208. Sayı Çıktı!
- Brecht ve İşçiler İçin Sanat
- Örgütlü Olamayan Ucuz İşgücü Olur
- Komşunun Evi Yanarken…
- İşçi Gençlik Patronların Kölesi Olmayacak
- On Depo Benzin İle Ölçülen Emek
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Sağlıksız Bir Sağlık Anlayışı
- Kim Bu Herkes?
- Zeytin Ağacına Bile Düşmanlar!
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- İşçi Dayanışması 207. Sayı Çıktı!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Emekten Yana Bir Bilim İnsanı: Alice Hamilton
- Kölelerin İsyanı, Ücretli Kölelerin Gücü
- Komşunun Evi Yanarken…
- Yaşadığımız Çağın Sorumluluğunu Almak, Guido Gibi Olmak!
- “Greve Çıktık, Elimize Ne Geçti?”
- Kim Bu Herkes?
- Sorunlarımızı Aşmak İçin Birlik Olmaya İhtiyacımız Var!
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
Son Eklenenler
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...
- Hatay’dan İstanbul’a emekçiler rant uğruna evlerinden, tarım arazilerinden, geçim kaynaklarından ediliyorlar. Hatay Samandağ’da gece vakti alınan acele kamulaştırma kararıyla arazilerine giren ve narenciye ağaçlarını söken iş makinelerini durduran...
- Türkiye’de sayıları 16 milyona yaklaşan emeklilerin büyük bölümü, açlık sınırının altında maaşlarla yaşamaya çalışıyor. Yaşlılık dönemlerini huzur içinde geçirmesi gereken emekliler; temel ihtiyaçlarını karşılayamıyor, kiralarını ödeyemiyor,...
- Jack London’ın 1900’lü yılları resmettiği “Uçurum İnsanları” kitabını geçtiğimiz günlerde, arkadaşlarla birlikte okuduk. Yaşadığımız bazı şeyler nasıl da bu kitapta anlatılanları çağrıştırıyor.
- Hüzünlüsün, biraz durgun, biraz da dalgınsın kardeşim./ Evet ve tabii olmadan, hayat zor bizim için./ Her gün, günün en aydınlık, en sıcak, en soğuk, en kıpır kıpır saatinde/ Kapanmak dört duvar arasına, esaret saatlerine mahkum ve mecbur olmak...
- Siyasi iktidarın “aile yılı” ilan ettiği 2025’te nice ailenin ocağına ateş düştü, düşmeye de devam ediyor. Ocak ayında meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği Kartalkaya’daki otel yangını felaketiyle başladı yeni yıl. Ama bu felaket ne ilkti...
- Bombalarla yerle bir edilen Gazze’de artık ne sokak kaldı ne okul ne hastane… Ölüm çok, açlık derin… Açlığın ne olduğunu bilenler, “Allah kimseyi açlıkla terbiye etmesin” der. Çünkü açlık, insanın canının yavaş yavaş çekilmesidir, gözünün gördüğüne...