Buradasınız
Mücadele Etmekten Asla Vaz Geçmemeliyiz
Gülsuyu’ndan bir tekstil işçisi
Ben tekstil işkolunda çalışan bir işçiyim. Çalıştığımız işkolunda örgütlenmenin ne kadar zor olduğunu pek çoğumuz biliyoruz. İşverenlerin bizleri bölerek aramızda suni ayrımlar yarattığı da her işkolunda yaşanan bir gerçek. Tekstilde çalışanlar iyi bilirler ki, iş saatlerinde kulaklıkla müzik dinlemek yasaktır. Ama benim çalıştığım yerde bunlar yasak değil. İşe ilk girdiğimde bu durum oldukça hoşuma gitmişti. Fakat zamanla gördüm ki, bu işçilerin arasında büyük bir yabancılaşma yaratıyordu. Kulağına kulaklığı takıyor, işine bakıyor ve kimseyle konuşmuyorsun. Zaten iş saatlerinde çok da fırsat olmuyor, ama olan fırsatlar da böylece kaçmış oluyor. Yemek saatlerinde işçiler yemeklerini yedikleri gibi kahveye kaçıyor, böylece bu fırsat da elden uçmuş oluyordu.
Biz işçiler mücadeleye ilk başta ekonomik nedenlerle başlarız ve daha sonra bilinçli işçilerin sistemi teşhiriyle siyasal mücadele hayatımıza girmeye başlar. Ocak, Şubat ayları geçmişti ama bizler zam almamıştık. Birkaç kişiyle bunu konuşmaya başladığımızda patronumuzun bir başka zekice uygulaması olduğunu öğrendik. İşçilere işe giriş tarihlerinde, yani bir yılı tamamladıkları zaman zam yapılıyordu. Böyle olunca işçilerin zam aldıkları tarihler birbirinden o kadar farklı oluyordu ki, yapılan zamma birlikte itiraz etme şansları ortadan kalkıyordu. Zam yapılmadığını gördüğümüzde işçileri buradan yakalayıp bir bağ kurabiliriz belki diye sevinmiştim. Ama işe giriş tarihleri bu aylara denk geldiği için onlar zamlarını almışlardı. İşyerinin koşullarının “rahatlığı” ve son dönemdeki tekstil işkolunda yaşanan olumsuzluklar nedeniyle de yapılan zamma “şükürler olsun birçok işyeri kapanırken bizim en azından bir işimiz var” diyorlardı.
Patronun tüm bu oyunlarına rağmen bizler mücadele etmekten asla vazgeçmemeliyiz. İşyerinin koşullarının bugün “iyi” olmasının yarın da öyle olacağı anlamına gelmemesi bir yana, bizlerin sömürüldüğümüz ve emeğimizin ürününün ancak küçük bir kısmını aldığımız gerçeğini değiştirmiyor. Bizler, patronlarımız bu hayatın tüm güzelliklerini yaşasın ve bizlere de kırıntılar kalsın diye mi geldik dünyaya? Elbette ki hayır. Başbakanın “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” sözünü beynimizin bir köşesine yazmalıyız. Başbakan gerçeklerin o kadar farkında ki, bu sözleri dillendirmiş. O da biliyor, daha doğrusu o biz işçilerin bildiğimizden çok daha iyi biliyor ki, işçiler iktidara geldiğinde, işte tam da bu olduğunda, patronlar sınıfı için kıyamet denilen şey bir gerçekliğe dönüşecek. Başbakan doğru söylüyor “ayaklar baş olursa kıyamet kopar” ama bu yalnızca patronlar için bir kıyamet olur. Bizler içinse uğruna birçok bedel ödenen o yaşanası dünya bir hayal olmaktan çıkar. Herkesin özgür olduğu, karnının doyduğu, insanın insanı sömürüsünün geçmişte kaldığı ve bizden sonraki kuşaklara anlatıldığında belki de masal gibi gelecek bu kokuşmuş düzene artık son verildiği günler gelmiş olacak. Biz buna yürekten inanır ve önümüze çıkan engelleri bir bahane vesilesi yapmayıp yolumuza devam edersek başbakanı da fazla bekletmemiş oluruz.
UİD-DER’e Teşekkürler
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
- Bu Cesareti Nereden Alıyorlar?
- İlk Adımlarını Direnişte Atan, “Eylem” Adını Alan Çocuklarımız
- “Kim Uğraşacak Şimdi” Deme, Aradığın Çözüm Sende…
- “Hayal Vergisi” de İster misin?
- Bu Akşam Yemekte Tağşişli Gıda Var!
- “Bir Yemeklik Bamya”
- Kim Viral Olmalı?
- Sınıfına Ters Düşme!
- Asıl Hırsız Kim?
- Ruhumuzu Esir Alan Korkuyu Çıkarıp Atalım
- Konserve Yapmak Çözüm mü?
Son Eklenenler
- Vivident, Mentos gibi sakız ve şekerleme markalarının üreticisi olan Perfetti Van Melle’nin İstanbul/Kıraç’ta bulunan fabrikasında çalışan işçiler Tekgıda-İş Sendikasında örgütlenmiş, şirket yönetiminin sendika düşmanı tutum ve baskılarıyla...
- Sevgili işçi kardeşlerim, Rus yazar Tolstoy “acı duyabiliyorsan canlısın, başkasının acısını duyuyorsan insansın” der. Tolstoy’un bu ifadeleri özü itibariyle insanlaşmayı anlatır. İşçi sınıfı olarak, sömürücü efendilerden insanlık için insanlaşma...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...