Buradasınız
İşçilerin Örgütlü Mücadelesiyle Kazanacağız Haklarımızı
Pendik’ten stajyer tersane öğrencisi
Ben tersanede staj yapmış bir öğrenciyim. Staj yaptığım tersanede sürekli yaşadığımız birkaç sorundan bahsedeceğim. Stajyer olduğum için çok daha az maaş veriyorlar ve daha uzun çalıştırıyorlar. Eğer mesaiye kalmazsak staj defterini imzalamamakla tehdit ediyorlar. Staj defteri imzalanmazsa ne kadar çalışırsam çalışayım bütün emeklerim boşa gitmiş olacak. İşçilerin durumu da bizden farklı değil. Hatta onlar çok daha ağır çalışma koşulları altında saatlerce çalışıyorlar. Ve bu çalışma süresince işveren tarafından hiçbir güvenlik önlemi alınmamakta. 24 saate, hatta 36 saate varan çalışmalar oluyor. Eğer işçi mesai kalmayı kabul etmezse hemen işten çıkartılıyor.
Geçenlerde bu nedenden dolayı bir arkadaşımızı işten çıkardılar. Uzun çalışma saatleri aynı zamanda iş kazalarına davetiye çıkartıyor. Geçtiğimiz haftalarda mesai sırasında suya düşerek bir işçi ölmüştü ve ne zaman nasıl düştüğü de bilinmiyor. Geçen yaz bir elektrik atölyesinde havai fişeklerin patlaması sonucunda bir stajyerin de kolu kopmuştu. Öğrenci de olsak işçi de olsak bizim kanlarımızla kârlarına kâr katıyorlar.
Stajımı yaptığım dönem yine bir gece mesaisine mecburen kalmıştık. İnsanların birkaç dakika bile duramayacağı bir yerde saatlerce çalışmak zorunda kalmıştık. Hâlâ nasıl hayatta kaldığıma şaşıyorum. Mesaiye kaldığımız gece iki kaynakçı arkadaşımız “çok çok acil” işi yetiştirmek uğruna kendi canlarını hiçe saymışlardı. Yaklaşık bir metre kare alana ikisi birlikte girmiş ve gece 12’den sabah 6’ya kadar sadece arada on dakika mola vererek kaynak yapmışlardı. Bu kadar daracık alanda normalde bir kişi bile duramazken iki kişi hem de üstüne üstlük kaynak yaparak saatlerce durmuşlardı. O gece orada zehirlenmemeleri büyük bir mucizeydi.
Tersanede işçiler bu koşullarda çalışırken nasıl olur da ölümlerden işçiler sorumlu tutulabilir? Bu kadar saat çalıştıktan sonra uykusuzluk, yorgunluk ve bunlardan kaynaklanan dikkatsizlikler, refleks kayıpları gibi rahatsızlıklar kaçınılmazdır. Bu ölümler kaza değil resmen cinayettir. Bu ölümlerin asıl nedeninin üstünü kapamak için patronların klasik suçlaması, “işçiler bilinçsiz, ondan bu kazalar oluyor” tekerlemesidir. Tekrar tekrar hiç bıkmadan usanmadan aynı yalanları gözlerimizin içine bakarak söylüyorlar. Nihayetinde insanın da bir dayanma gücü vardır. İnsan robot değildir ki yorulmasın, acıkmasın, uykusu gelmesin. Ama bizlere insan gibi davranılmıyor ve insan yerine konulmuyoruz. Peki, tüm bunlara karşı bizler ne yapacağız? Patronlara bizlere verdiği işten dolayı minnettar kalıp susacak mıyız? Bu ölümlerin sonu hiç gelmeyecek mi, ya da çalışma koşulları düzeltilmeyecek mi? Düzeltilecek tabii ki, ama biz işçilerin örgütlü mücadelesiyle kazanacağız haklarımızı. Yoksa bizim her geçen gün daha da fazla kanımız akmaya devam edecek. Unutmayalım ki; ÖRGÜTLÜYSEK HER ŞEYİZ, ÖRGÜTSÜZSEK HİÇBİR ŞEY!
Ankara’da 1 Mayıs Belgeselini İzledik
- “Yanıyorsun Fuat Abi”
- Kredi Kartları Taksitlerinden Kurtuluyoruz!
- Neden Hiçbir Şey Değişmiyor?
- İşçilerin Kafa Karışıklığı Kimin İşine Geliyor?
- Dünya Dönüyor Ama Eskisi Gibi Değil
- Asgari Ücretle Açgözlü Olunur mu?
- Ekmeğimizin Peşindeysek Haklarımızın da Peşinde Olmalıyız!
- Hayatı Bizim İçin Ömür Törpüsü Haline Getirdiler
- Bu Düzen Sağlığımızı Bozuyor
- Benim Ekonomim Neden Şahlanmıyor?
- Migros’ta İşten Atılan Yeğenim İşe İade Edildi
- Borsada Neleri Kaybediyoruz?
- Umut Hep Vardır
- Dün Hiroşima Bugün Ortadoğu
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Doğru Bilgi ve Çözüm İçin Mücadele Saflarına
- Karnımızı Doyurmak Değil Sağlıklı Beslenmek İstiyoruz
- “Fedakârlık” Neden Hep Bize Düşer?
- Bazen de REFİK Olmalı!
Son Eklenenler
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...
- Adnan Yücel, Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek şiirinde “saraylar, saltanatlar çöker, kan susar bir gün, zulüm biter” der. Yeryüzünde “aşkın” yani özgürlüğün, barışın, mutluluğun hâkim olacağı günler için ve o günlere kadar mücadelenin devam edeceğini...
- Bugün dünyanın pek çok yerinde savaş naraları yankılanıyor. Filistin, Ukrayna, Suriye, Lübnan, Yemen ve daha birçok ülkede emperyalist savaşların getirdiği yıkımlara, acılara, ölümlere tanık oluyoruz. Şimdilik televizyon ekranlarında, gazetelerde...
- Portekizli yazar Jose Saramago “Körlük” romanında toplumsal körlüğü, bu kitabın devamı olan “Görmek” romanında ise ezilenler gerçekleri görmeye başladıklarında neler olduğunu anlatır. “Körlük” romanı 1933-1974 yılları arasında Portekiz’de hüküm...