Buradasınız
Direnişçi TOGO İşçileriyle Söyleşi
Deri-İş Sendikası’nda örgütlendikleri için 27 Nisan’da önce 9, ardından da 26 TOGO işçisi işten atıldı. Atılan işçilerin tümü Deri-İş Sendikası’nda örgütlü işçilerdi. İşten atma saldırısının ardından işçiler fabrikanın bulunduğu Ankara’da Eskişehir Yolu üzerinde direnişe başladılar. UİD-DER’li işçiler olarak, işten atılan TOGO işçilerini ziyaret ettik ve direniş süreçleriyle ilgili bir söyleşi gerçekleştirdik.
UİD-DER: Kendinizi tanıtır mısınız? Kaç yıldır bu fabrikada çalışıyorsunuz? Kaç kişi çalışıyor fabrikada, ne üretiliyor?
Özgür: 5 yıldır Togo’da aşçı olarak çalışıyorum. Yönetimle birlikte 80 kişi var çalışan, ayakkabı üretimi yapıyoruz. Çanta markası da var, ama onu fason firmalara yaptırıyorlar, biz yapmıyoruz.
Fikret: Ben 17 senedir makine operatörü olarak çalışıyorum burada.
Erol: Ben de 17 senedir imalatta çalışıyorum.
İş koşullarınız nasıldı, ne tür zorluklar yaşıyordunuz?
Özgür: İş yavaşlamasın diye tuvaletleri bile kilitliyorlardı, biz tuvalete gidersek iş yavaşlarmış. İzin almak da sıkıntılıydı, cenazen olsa, düğünün olsa, izin almak başlı başına mesele oluyordu. Günde 10 saat çalışıyorduk.
Fikret: Molalarımız çalışma saatimize ekleniyordu, öyle olunca daha geç çıkıyorduk işten.
Erol: Devlet hastanesinden alınan raporu bile kabul etmiyordu patron. Eğer iki gün rapor alındıysa patron bir günün parasını veriyor, bir günün parasını da kesiyordu. Birkaç seneye kadar o bir günü bile ödemiyordu, hiç kabul etmiyordu raporu. Telefonla görüşmelerimizi yasaklamaya çalıştılar, cenaze iznimiz, doğum iznimiz hiçbir şeyimiz yoktu. Yarım saat bile geciksek hemen mesaiden kesiyorlardı.
Neden işten atıldınız peki, size ne tip bir gerekçe gösterdiler?
Özgür: Muhasebe müdürü yemekhaneye yanıma geldi, “bundan sonra işçilere yemek vermeyeceğiz, senin de iş akdini bitiriyoruz” dedi.
Fikret: Bana da “iş küçültmeye gidiyoruz” dediler.
Erol: Bana da gelip aynı şeyi söylediler, iş küçültüyorlarmış. Madem iş küçültüyorsun da neden sadece sendikalı olanları çıkartıyorsun?
Sendikalaşmaya nasıl karar verdiniz?Özgür: Zam ayı geldiğinde bize 30-70 lira arasında zamlar yaptılar. “Kriz var, borcumuz var” deyip beklettiler bizi. 2010’da hiç zam almadık. O yüzden bu sene 100-150 lira arasında bir zam bekliyorduk. Bu kadar düşük zam verince arkadaşlar da yukarı çıktılar. İdareyle konuşup, zammın arttırılmasını istemişler. Patron da “beğenen çalışır, gitmek isteyen gider, ama tazminat alamaz” demiş. Benim de Haber-Sen’li bir akrabam vardı. Ona sordum ne yapabiliriz diye. Sonra, onun yönlendirmesiyle Deri-İş’le bağlantı kurdum. Sonra da arkadaşlarla tek tek konuşmaya başladım, önce bir liste yaptım. En çok güvendiklerimi belirledim, sonra daha az güvendiklerim derken fırsat buldukça konuştum arkadaşlarla. Ben yemekhanede olduğum için yalnızdım, daha rahat konuşabiliyordum herkesle.
Erol: Biz üretimde yan yana gelemiyorduk ki, hemen başımıza toplanıyorlardı. Hiçbir şey konuşamıyorduk. Özgür bizimle konuşunca da ikna olduk.
Ferit: “Biz de kazanamıyoruz, kredi borcumuz var, onları ödüyoruz. Biz size şimdi zam yaparsak ileride maaşlarınızı bile ödeyemeyebiliriz. Başka iş bulabilen gidebilir” dediler bize. “Başınızın çaresine bakın” dediler yani. Ben ev geçindiriyorum, çoluk çocuk sahibiyim her an işten atacaklar mı diye düşünerek nasıl çalışayım? Sonra Özgür arkadaş geldi, konuştu bizlerle. Sendikalı olmamız gerektiğini söyledi. 23 kişi toplanıp sendikaya, konuşmaya gittik. Sonra diğer arkadaşları da ikna edip 35 arkadaş, sendikaya üye olduk. İlk 1 ay patron duymadı sendikalı olduğumuzu, sonra da sendikalı olmayan işçilerden biri gidip patrona haber verdi. Patron da duyar duymaz 9 işçiyi işten attı, sonra da 26 kişiyi 1 aylık izne gönderdi. Sonra onların da çıkışlarını tebliğ etti.
Harun: Biz 2 Nisanda notere başvuru yaptık. Aynı gün işveren de Çalışma Bakanlığı’na “küçülmeye gidiyorum” diye başvuruda bulunmuş. 27 Nisanda da 9 işçiyi işten attı. Ben de o 9 kişinin içindeydim. Bizim pes etmediğimizi görünce 26 arkadaşı izne çıkardı. Onlar da bize destek olunca, onlara da işten çıkarıldıkları tebliği yapıldı.
Direnişinizin amacı nedir, neler talep ediyorsunuz patrondan?
Harun: Sendikalı bir işyerinin yasal olarak hakkı neyse onu istiyoruz, işe geri dönmek istiyoruz, sendikalı çalışmak istiyoruz. Hepimizin isteği bu...
Fikret: Bizim tek isteğimiz işimize geri dönmek, ama ne olursa olsun sendikalı olarak dönmek.
Sizce direnişin, sendikalaşma mücadelesinin işçilere katkısı ne oldu?
Harun: Birliğin ne olduğunu öğrendik, öz güvenimiz geldi. Öncesinde patronun her şey olduğunu sanırdık ama şimdi biz olmadan patronların olamayacağını, patronlar olmasa bile biz işçilerin olacağını öğrendik. Dayanışmanın önemini öğrendik, onurun ekmekten, aştan daha üstün olduğunu öğrendik.
Erol: Biz öncesinde birbirimize bile güvenmezdik ama artık öyle değil, burada hep birlikte direniyoruz. Hakkımız olanı istiyoruz.
Aileleriniz mücadeleniz konusunda ne düşünüyor, sizi destekliyorlar mı, onları da direnişinizin bir parçası yapmak gibi bir hedefiniz var mı?
Fikret: Ailelerimiz destek oluyorlar elbette, şimdiye kadar getiremedik buraya. Ama bundan sonra onların da gelip gitmesi için bir şeyler düşünüyoruz.
Harun: Ben aileme söyleyemedim daha, 6 yıl önce Metro Gross markette sendikalaşma sürecinde işten atıldığım için ailemin tepki vermesinden çekindim. Artık orası sendikalı bir işyeri ama benimle birlikte işe geri dönemeyen arkadaşlar da oldu. O yüzden çok sıkıntı yaşadık. Ailem işe gelip gidiyorum sanıyor, üzülmesinler diye söylemedim.
Erol: Kızım, askerdeki oğlumla telefonda konuşurken söylemiş “babam direnişte” diye. Oğlum da “babam bana para göndermesin ben idare ederim” demiş. Ailelerimiz destek oluyor tabi ama daha ziyaretlerimize gelmediler. Biz buna geç bile kaldık. Keşke daha önce yapsaydık bunu.
Direnişinizin bir günü nasıl geçiyor, neler yapıyorsunuz?
Harun: Sabah 08.30’da buraya geliyoruz, pankartımızı asıyoruz, çayımızı demleyip kahvaltı yapıyoruz. Ziyaretçilerimiz geliyor, onlarla ilgileniyoruz. Saat 17.00’da hep birlikte yolun kenarına dizilip slogan atıyoruz, mesaiden çıkan işçilere sesimizi duyuruyoruz.
İşçi örgütleri desteğe geliyor mu, bu konuda ne söylemek isterseniz?
Erol: Tabi ki gelip destek oluyorlar, bizi yalnız bırakmıyorlar. “Ne yapabiliriz?” diye soruyorlar, ellerinden geleni de yapıyorlar. Hepsi bizim dostumuz oldu.
Harun: İşçi dernekleri geliyorlar, destek oluyorlar, yemek getiriyorlar. Burada durmamızı, gelen ziyaretçiler sağlıyor bir yerde. Birçoğumuz buraya gelmek için yol parasını bile zor buluyoruz.
İstanbul Tuzla’da Kampana işçileri ve İzmir Menemen’de Savranoğlu Deri işçileri uzun süre önce sendikalılaştıkları için işten atılıp direnişe geçmişti, bunu biliyor muydunuz?
Erol: Haberim yoktu bu direnişlerden. Başına gelmeyince bilmiyorsun işte. O tip haberleri çok dinlemeden geçiyorduk, şimdi daha dikkatli izliyoruz her şeyi.
Harun: Sendikalı olduktan sonra öğrendik, önceden dikkat etmezdim ben de. Ama şimdi her yerde böyle haberleri arıyorum. Burası bizim için bir okul, yeni yeni öğreniyoruz her şeyi. Bir sürü kitap okusam belki burada öğrendiklerimi öğrenemezdim.
Mücadeleci bir sendika olan Deri-İş’in tutumu nasıl?
Erol: İlk başından sonuna kadar elinden geleni yapmaya çalışıyor. Birlik ve dayanışmayı görünce anlıyoruz ki sendika bize, biz sendikaya bağımlıyız.
Harun: Biz bilmeden başladık bu işe. İlk etapta hep parasal konuları soruyorduk sendikacılara ama artık değişiyor. Sendikamızın arkamızdan hiç çekilmeyeceğini biliyoruz.
Kısa süre önce işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta işçiler alanlara çıkıp taleplerini haykırdı. Siz de katıldınız mı 1 Mayıs’a?
Erol: Ben hayatımda ilk defa katıldım 1 Mayıs’a, böyle coşkulu olduğunu bilseydim daha önceden giderdim.
Harun: 1 Mayıs’a hep birlikte katıldık, pankartımız da vardı. Bizi görenler şaşırdılar, bilmiyorlardı çünkü daha. Ben de böylece ilk defa katılmış oldum 1 Mayıs’a, çok da güzel oldu.
Sorularımızı yanıtladığınız için teşekkür ederiz, mücadelenizde başarılar diliyoruz.
- Grevci Tarkett İşçileri: “Birliğimizi Güç Haline Getirelim!
- Grevdeki MKB Rondo İşçileriyle Söyleşi
- Durak Tekstil İşçileriyle Söyleşi
- Bursa’dan Bir Özel Okul Öğretmeniyle Söyleşi
- Malatyalı Kadın Tekstil İşçisi İle Deprem ve Kadın İşçiler Üzerine Söyleşi
- Nilgün Soydan ile Kemal Türkler Söyleşisi
- Genel-İş İzmir 8 No’lu Şube Başkanı Gümüştekin ile Söyleşi
- İş Güvenliğimiz İçin 1 Mayıs’ta Sınıfımızın Saflarındayız
- Avukatlar Anlatıyor: Yasalar Yetmez, İşçi Sınıfını Örgütlülük Kurtarır
- Bir Afgan Göçmen İşçiyle Söyleşi: “Ölmek ya da Özgürce Yaşamak”
- Ekmekçioğulları İşçileri ve Anadolu Şube Başkanı Deniz Ilgan’la Direniş Üzerine
- Söz Hakları İçin Direnen Ekmekçioğulları İşçilerinde
- Trelleborg İşçileriyle Grev Üzerine Söyleşi
- Cargill İşçileriyle Sohbet
Son Eklenenler
- Emekçi kadınlar olarak birçok sorunumuz var. Hayat pahalılığı, yoksulluk, çocuklarımızın ihtiyaçlarını karşılayamamak gibi sorunlar yaşıyoruz. İzmir’de tek göz bir evde çıkan yangında hayatını kaybeden beş küçük çocuk hepimizi çok üzdü. Bu çocuklar...
- İşçi sınıfının emeklileri, abi ve ablalarımız, Erdoğan 2024 yılını “emekliler yılı ilan ediyoruz” demişti. Erdoğan’ın o konuşmasını belki de hepimiz dinledik, gazetelerden okuduk. Bazılarımız burjuva siyasetinin zokasını yutarak, “belki bu sefer iyi...
- Baskılara, yasaklara rağmen direnişlerini sürdüren Polonez işçilerinin mücadelesi kazanımla sonuçlandı. Metal işçilerinin kararlı duruşu kazanım getirdi. Hitachi Energy grevi 24 Aralıkta, Schneider Elektrik grevi 6 Ocakta, Arıtaş Krijojenik grevi 10...
- Özel Sektör Öğretmenleri Sendikası, 19 Ocakta Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü önünde eylem yaparak Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinde çalışan öğretmenlerin ve terapistlerin sorunlarına değindi.
- İngiliz egemenleri, sömürge döneminde ticaret gemilerini, donanmalarını korumak için vahşi bir yöntem geliştirmişler. “Yamyam fare yöntemi” olarak adlandırılan bu yöntem şöyle: Açık denizdeki gemilerde fareler çoğalınca önce bir fare yakalanır, boş...
- Asgari ücret pek çok işçinin beklediğinin tersine 23 bin lirayı bile bulmadı. Utanmadan “işçiyi enflasyona ezdirmedik” dediler, gözlerimizin içine baka baka bizimle dalga geçtiler. Hiçbirimiz bu yalana inanmıyoruz. Çünkü yoksulluğu biz yaşıyoruz,...
- Evlatlarımızın sağlıklı gelişimi, sadece ne yiyip içtikleriyle değil, nasıl bir ortamda, çevrede büyüdükleriyle de ilgilidir. Empati, iletişim gibi sosyal, duygusal ve zihinsel becerileri çevreleriyle etkileşimlerinin izlerini taşır. Çocukların...
- 17 Ocakta okul öncesi, ilkokul, ortaokul ve lisede okuyan yaklaşık 20 milyon öğrenci birinci dönem karnelerini alarak yarıyıl tatiline girdi. Mersin’de Eğitim-Sen ve Özel Öğretmenler Sendikası eğitimdeki sıkıntıları dile getirmek için Yenişehir İlçe...
- Suriye’deki Esad rejimi 8 Aralıkta yıkıldı. Hemen ardından da Suriye’deki savaşın bittiği ve Türkiye’deki Suriyelilerin artık güvenle ülkelerine geri dönebileceği konuşulmaya başlandı. Medyada Erdoğan’ın Suriye politikasının ne kadar başarılı olduğu...
- Sevgili işçi kardeşlerim, bizler yani işçi sınıfımızın örgütlü mücadelesinin bir parçası olanlar, eski kuşaktan işçilerin deneyimlerinden ziyadesiyle istifade etmeyi öğrendik sınıf büyüklerimizden. Bundandır karşımızdaki herhangi bir işçi...
- UİD-DER Müzik Topluluğu (UMUT), Ruhi Su’nun sesinden dinlediğimiz Boşa Didinmek Fayda Vermez şarkısını yeniden yorumladı. Şarkının mücadeleye çağıran sözleri kadar hikâyesi de çok anlamlı. Rusya işçi sınıfının romancısı Maksim Gorki, 1907’de,...
- İşyerinde yeni yıl kutlaması yapmak için işi biraz erken bıraktık. Kutlama için masaları hazırladık, şarkı listemizi ayarladık. İşin yorgunluğunu atıp dinlenecek, uzun uzun sohbet edecektik. Tabii eğlence kısmına geçmeden önce işyerinin şef ve...
- Birleşik Metal-İş Sendikası ile MESS arasında süren toplu iş sözleşmesi görüşmelerinin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine 13 Aralıkta başlayan GE Grid Solutions grevinin 33. gününde anlaşma sağlandı. Böylece MESS sözleşmeleri kapsamında 4 işletmede...