Buradasınız
“Ufak Bir İncinme” mi?
Tuzla’dan bir işçi
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Fabrikada herkes farklı bölümlere dağıtıldı. Hiç bilmediğimiz bölümlere, sayım yapmak için dağıtıldık. Ben ve aynı bölümde çalıştığım bir işçi arkadaşım, bilmediğimiz başka bir bölümde sayım yapmak üzere görevlendirildik. Malları ölçmek için bir arkadaş başka bir bölüme gidip metre aldı. Fakat metreyi geri götürürken iş kazası geçirdi. Bir anda hepimiz kadın arkadaşımızın yanına koştuk. Bu olay hepimizi şaşkınlık içersinde bıraktı. Yerde ağlayan arkadaşımı görünce ne yapacağımı bilemedim. Kaldırıp bir sandalyeye oturttuk. Kolunu kıpırdatamıyordu. Çenesi mosmor olmuştu. Pantolonu yırtılmış dizini tutuyor ve acı içinde kıvranıyordu. Üretim sorumlusu hemen insan kaynaklarını aradı ve iş kazası geçiren arkadaşımın kolundan tutup insan kaynaklarına gittik.
İnsan kaynaklarına gittiğimizde; insan kaynakları müdürü, insan kaynakları şefi ve insan kaynakları asistanı bilgisayarın başına toplanmış iş kazası tutanağı hazırlıyorlardı. Olayın nasıl olduğunu sordular hızlıca. Durumu anlattık. Yerlerin kaygan olduğunu, boş paletin orda durması sonucu ayağının takıldığını ve yere düştüğünü söyledik. Sol kolunu oynatamadığını, dizinin ve çenesinin de morardığını söyledik. Tutanak tutulduktan sonra beklememizi, bir aracın geleceğini ve bizi hastaneye götüreceğini söylediler ve odalarına çekildiler. Biz aracı beklerken, insan kaynakları şefi bize; “ağlama kızım bu ne ki? Biz bunların çok daha kötülerini gördük burada. Parmağını prese kaptıranlar oldu. Bu ne ki ufak bir incinme” diyerek bu kazayı çok da önemsemediği gösterdi.
Gelen araca bindik ve fabrikanın anlaşmalı olduğu özel hastaneye gittik, hemen röntgen çekildi. Sonuçları alan doktor iş kazası geçiren arkadaşımı muayene ettikten sonra basit bir incinme olduğunu söyledi. Ardından doktor, “iş kazası tutanağı tutturacak isen polis çağıracağım, eğer bununla uğraşmak istemezsen de normal muayene yapacağız” diyerek dışarı çıktı. Polis lafını duyduktan sonra arkadaşım bana baktı ve “ne yapalım?” dedi. Ben de yol boyu konuştuğum şeyleri tekrar ettim: “Sonuç da bu bir iş kazası, çok daha kötüsü de olabilirdi. Gerekli tutanağı tutturmalısın ve işyerinde buna göre denetimler yapılır, aynı kazayı bir başka işçi yaşamaz. Hem şu an basit bir incinme olduğu söylense de, ileride başına iş açacak bir duruma yol açabilir.”
Şu an sözleşmeli çalışıyor olmamızdan kaynaklı arkadaşım korktu ve tutanak tutturmayacağını, basit bir şey olduğunu söyledi. O anda doktor geldi ve “normal muayene olmak istiyorum” dedi arkadaşım. Kolunu alçıya aldılar. Ne tuhaf değil mi? Basit bir “incinme” ama kolu alçıya aldılar.
Ardından fabrikanın şoförü geldi. “İş kazası falan yok, normal muayene yapın” diyerek doktora gerekli talimatı verdi. Arkadaşıma yanlış yaptığını ve pişman olacağını söyledim ama artık çok geçti. Arkadaşımı eve kadar bile bırakmadılar ve minibüsle eve gönderdiler. Şoför beni de fabrikaya bıraktı. İş yerinde herkes “ne oldu, ne yaptınız, nasıl, iyi mi?” diye soru yağmuruna tuttu. Olan biteni anlattıktan sonra, herkes çok sinirlendi. “Nasıl tutanak tutturmaz” diye öfkelenen işçiler, akşama kadar bu konu hakkında konuştular. “Ya daha kötü bir şey olsaydı, ya kafasını çarpsaydı?” “İşyerinde yaşanan her şey iş kazasıdır.” “Servise bindikten sonra her şey iş kazası sayılır. Nasıl tutanak tutturmaz?”
Üretim sorumlusu yanıma gelip olan biteni sordu. Odasına çağırdı ve iş kazasına şahit olduğumuz için imzalamamız gereken bir kâğıt çıkardı. İnsan kaynakları, işçinin iş kazası raporu tutturmadığını bildiği için işyerinde tuttuğu tutanağı değiştirmiş ve “işçinin suçu” olarak yeni bir tutanak hazırlamıştı.
Yılbaşı kutlandı. Tatil bitti. Çarşamba günü hastaneye giden arkadaşımızı aradık. Durumunun nasıl olduğunu sorduk. Kolunda çatlak olduğunu ve bir hafta raporlu olduğunu söyledi. Kızsam mı üzülsem mi bilemedim. O çatlak artık ömrü boyunca sıkıntı olacak o işçiye. En ufak bir ters harekette kolunda ağrı hissedecek.
İşçi arkadaşım işini kaybetme korkusu ile tutanak tutturmadı. Ama daha sonra, işten bu sebeple çıkartılmayacağının garantisi yok. Yaptığımız iş kuvvet istediği için o kol ile bu işi yapamayacağı söylenip işten atılmayacağının garantisi yok. Yani işimi kaybetmeyeyim diye kendisinin bile “ufak” gördüğü bu kaza, bütün hayatını etkileyecek.
Patronlar ve onların anlaşmalı hastaneleri bu kazaları “ufak, basit” görse de, biz işçiler bunu böyle görmemeliyiz.
Bilinçlen, Örgütlen ve Yürü!
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- İngiltere’de geçtiğimiz haftalarda üç çocuğun öldürülmesinin ardından bu cinayetlerden göçmenleri ve Müslümanları sorumlu tutan güruhlar sokaklara dökülmüştü. Ülkede göçmen ve Müslümanları hedef alarak ırkçı saldırılar başlatan faşist çetelere karşı...
- İstanbul Bakırköy Metro şantiyesinde Bayburt Group taşeronu Modüler Teknik firmasında çalışan DİSK Dev Yapı-İş üyesi inşaat işçileri ücretleri aylardır ödenmediği için 12 Ağustosta Bayburt Group önünde eyleme başladı.
- Herkesin dilinde olan basit, masum bir soru… Ama aynı zamanda soranın da cevaplayanın da belli düşünce kalıplarına hapsolduğunu gösteren bir soru: Senin memleket nere? Fabrikada yeni işe başlayan birine, sokakta, otobüste, parkta tanıştığımız birine...
- İki kız kardeş, 15 yaşındaki Esmanur Argun ve 18 yaşındaki ablası Elif Argun, Urfa Viranşehir’den tarım işçisi olarak Bursa’ya gelmişlerdi. İşe giderken onları taşıyan traktörün devrilmesi sonucu hayatlarını kaybettiler. Kısacık yaşamları gibi...
- Tekgıda-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılan Polonez işçilerinin sendikalı çalışma hakkı ve işe iade talebiyle başlattıkları direniş sürerken 9 Ağustosta İstanbul Valiliği önüne giderek seslerini duyurmaya çalıştılar. Türk Harb-İş...
- Geçtiğimiz günlerde Cerrahpaşa Üniversitesine bağlı Murat Dilmener Hastanesinin su tesisatının patlaması üzerine, yeni doğan yoğun bakım ünitesinin tavanı çöktü. Solunum cihazına bağlı bir bebek hayatını kaybetti. Solunum cihazına bağlı olan ve...
- UİD-DER’e gelmeden önce de bu dünyada olup bitenlere karşı öfkeliydim. Bir şeyler yapmak istiyordum fakat ne yapacağımı bilmiyordum. Yani öfkemi doğru yerekanalize edebilmiş değildim. UİD-DER sayesinde kapitalist bir sistemde yaşadığımızı ve tüm...
- 31 Mart yerel seçimleri sonrası belediye işçilerine yönelik işten atma ve ücret gaspı saldırıları devam ediyor. İşten atılan işçiler işe iade talebiyle direnişe başlarken ücretleri gasp edilen, düşük ücret dayatılan işçiler de çeşitli eylemlerle hak...
- Sokak köpeklerinin katledilmesinin önünü açan yasa geçtiğimiz günlerde AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla Meclisten geçti. Yasa hazırlanırken ve oylanırken yaşananlara baktığımızda nasıl bir düzende yaşadığımızı daha iyi anlıyoruz. Yasa gündeme...
- 6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçmesine rağmen deprem bölgelerinde barınma sorunu bile çözülmüş değil. Depremden sonra TOKİ, 18 ilde 674 bin 238 konut yapılmasını hedeflediğini açıklamıştı. Şimdiye kadar teslim edilen konut sayısı...
- İkinci Dünya Savaşının son aylarında ABD’nin Hiroşima’ya atom bombası atması ve yüzbinlerce insanın ölümüne neden olması insanlık tarihinin en büyük katliamlarından biri olarak acıyla hatırlanmaya devam ediyor. Bu büyük katliamın 79. yıldönümü olan...
- 28 Temmuz 1914’te dünyanın o güne kadar gördüğü en kanlı savaş başladı. Tam dört yıl süren ve 20 milyon insanın ölümüne, milyonlarcasının yaralanmasına ve sakatlanmasına, kentlerin yakılıp yıkılmasına yol açan bu savaş tarihe Birinci Dünya Savaşı...
- İspanya’da bir duvarda şöyle yazıyor: “El que nos roba es de aqui y rico no inmigrante y pobre.” Yani “Bizi soyanlar göçmen ve yoksul değil, buralı ve zengin.” Bu kısacık bir duvar yazısı içinde bulunduğumuz durumu çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor...