Buradasınız
“Sizi Değil, İşgücünüzü Sattık”
İzmir’den UİD-DER’li emekli işçi

Konak’tan Basmane Kapılar tarafındaki mücadeleci sendikalara sınıf mücadelesinin kılavuzu İşçi Dayanışması götürmek için yürüyordum. Zihnimde haklarımız için verdiğimiz mücadeleler, işten atılmalarımız, gözaltılar, hakkımızda açılmış davalar ve çıkartıldığımız mahkemeler... Her seferinde de eski iş arkadaşlarımdan birileriyle karşılaşırım. Çoğu çoktan emekli olmuş ama çalışmaya devam ediyorlar. En acı yanıysa artık emekli olmuş işçilerin büyük çoğunluğu gibi ölene kadar çalışmaya mahkûm edilmiş emekliler.
Son olarak aynı deri fabrikasında 12 sene yan yana çalıştığımız Boşnak göçmeni Hasan ile karşılaştık Dericiler Kahvesinin yanındaki küçücük işçi lokantasında öğle yemeği yiyorlardı. Yemek yememi istedi. Tok olduğumu söyledim. Kahvede karşılıklı çay içip kısacık sohbet ettik. Hasan çantadaki İşçi Dayanışması gazetemizi işaret ederek, “demek ki devam ediyorsun?”, “Evet Hasan, mücadele varsa yaşam var” dedim. “Keşke senin gibi olabilseydim” diye mahcup mahcup yüzüme baktı. Yaklaşık yarım saat süren sohbetimizde genelde Hasan’ın anlattıklarını dinledim. Şimdi sözlerime Hasan’ın anlattıklarıyla devam edeceğim. Hasan anlatırken bıraktığı eksikleri ben tamamlayarak yazıyorum.
“Birader eski günlerimizi çok özlüyorum ya. En çok da iki şeyi özlüyorum. Hani sendikacılar işçiler toplantıya çağrılmadan toplu sözleşmeyi imzaladıklarında, Yeşildere’den Kapılar’a sendika binasına kadar onları dövmüştük ya. Hatırladın mı? Sendikacılar önümüzdeydiler. Sendika yöneticisi ‘arkadaşlar, yüzde iki yüz zam teklifimizi işveren kabul edince, işçilerin sevineceğini düşünerek sözleşmeyi imzaladık’ diye o kalın sesiyle bas bas bağırıyordu. Hepimiz birden ‘işçilerin hepsi ve temsilcilerimiz olmadan imza atamazsınız. İsterse yüzde bin zam alınmış olsun’ diye üstlerine yürümüştük ya. Seninle yan yanaydık. Sendikacılara saldırmak için dişlerimizi sıkıyorduk. ‘Bizi sattınız. Bunun hesabını vereceksiniz’ sesimizle ortalık inliyordu. İlk tokadı seninle ben vurmuştuk. Sendikacılar korkudan ellerini yukarı kaldırmıştı. Yöneticilerden biri ‘arkadaşlar haklısınız. Ama biz sizi satmadık, işgücünüzü sattık. Ama ne deseniz haklısınız. Hep birlikte sendikaya gidip orada konuşmalıyız” demişti. Ben de çok vurmuştum, tekme, tokat, yüzlerine de tükürmüştüm. Hele senin kısacık boyunla koşup ilk tokadı vurmanı hâlâ hatırlarım.”
“İkinci unutamadığım ne biliyor musun birader? Hani Allah belasını versin. Benim de uzaktan akrabam sözde usta, kıç yalayarak usta olmuş Hayrettin koşarak bizim katın ortasında durarak ve kekeleyerek ‘arkadaşlar, patron diyor ki işler bitmeden paydos yok. Herkes sabahçı kalacak. Önce Türkçe ‘bana yardımcı olun arkadaşlar’ sonra da Boşnakça ‘Uredu doro, gotov zevrsan’ diye yalvarmıştı. Boşnakça konuşmasının nedeni Boşnak olan işçileri kandırmaktı zaten. Hani ben de ‘naska nama, utra, utra (bugün olmaz, yarın, yarın)’ diye bağırmıştım” diyerek bir solukta yıllar öncesinde yaşadıklarımızı sayıp dökmüştü. Sözlerinin arasında satılmış sendikacılara, patronlara ve özel olarak da uzak akrabası olan usta bozuntusu Hayrettin’e ettiği galiz küfürleri burada anlatmıyorum. Siz anladınız.
Evet, sevgili özellikle yeni kuşak genç işçi kardeşlerim. Yazıda meramımın net olarak anlaşılmasını istiyorum. Şimdilerde az sayıda mücadeleci sendika ve sendikacının dışındaki sendikacılar kendilerini sendikanın sahibi gibi görüyorlar. Her biri kendini birer patron, sendikanın ağası olarak görüyorlar. İşçilerin örgütlü tokadını enselerinde hissetmiyorlar. Nedeni ise işçi sınıfının sınıf bilincinden ve sınıf temelinde bir örgütlülükten yoksun oluşudur. Oysa 12 Eylül 1980 askeri darbesinden önce durum farklıydı. Hatta 12 Eylül darbesi işçi sınıfının örgütlü gücünün üzerinden silindir gibi geçtiği halde, o dönemin işçi sınıfının sınıf hafızasını bugünkü gibi silip unutturamamıştı. Bundandır ki faşist darbeden 6 yıl sonra 1986 yılında tüm yasaklara rağmen Netaş işçilerinin grevi başarıyla ve kazanımla sonuçlanmıştı. Eski iş arkadaşım Hasan’ın anlattıkları da 1986-87 yıllarında geçiyordu.
Bizim İzmir deri işçileri olarak Netaş grevi hakkında neredeyse hiç bilgimiz, haberimiz yoktu. Ancak Netaş grevinin rüzgârının bize dek ulaşmış olduğunu 1989 Bahar Eylemleri patlak verdiğinde anladık. Çoğu işçinin kulağına Netaş grevi ve kazanımla sonuçlandığı gelir olmuştu. 1987 yılında başta İstanbul Kazlıçeşme olmak üzere, İzmir Yeşildere, Çaybaşı, Uşak, Kula, Van ve Sarıkamış deri fabrikaları işçilerinin mücadele yılı olmuştu. 1987-1989’da ise Migros işçilerinin grev mücadeleleri 1989 Bahar Eylemlerinin ayak sesleri olmuştu. Evet, dönemin işçi kuşakları irili ufaklı mücadeleler veriyordu. İşte sanki bütün işçilerin kulağı gelecek bir sesi beklerken, 1989’un ilk aylarında işçi sınıfı yerden yekinerek dizlerinin üzerine kalkmıştı. Elbette bu öyle kendiliğinden olan bir şey değildi. Faşist darbeye rağmen inatla, sabırla örülen mücadelelerin meyvesiydi.
Evet sevgili işçi kardeşlerim, bugün de toprağın bağrında baş veren filizler gibi, pek çok grev ve direnişlerle işçiler hakları için mücadele ediyorlar. Evet, şimdi de sivil faşist baskı altında işçi sınıfı ve emekçiler. Faşist iktidar her şey güllük gülistanlık imajı ile göz boyamaya çalışıyor. Ancak işçiler artık bunları yemiyor. Mesela Polonez Gıda işçileri de düne değin köle gibi çalıştırılırken bu gerçeklerden bihaberdiler. Ama son iki aydır sendikalı olarak çalışmak için mücadele ediyorlar. Direnişin ilk gününden beri, sadece patronun değil faşizmin çıplak devlet terörünün her türlüsüyle karşı karşıya kalıyorlar. Ama inatla kararlı bir mücadele veriyorlar. Aynı zamanda mücadeleci sendikalardan, pek çok kurumdan ve en başından beridir de mücadele örgütümüz UİD-DER’den destek alıyorlar. Evet, işçi sınıfının sınıf mücadelesi öyle düz ve dikensiz bir yolda ilerlemiyor. Mücadele edenler sadece kendileri için değil, çocukları ve gelecek işçi kuşakları için de mücadele ederler. Mücadele edenler mutlaka bir miras bırakırlar yarınlara. Dünden bugüne, bugünden yarınlara, yaşasın örgütlü mücadelemiz, yaşasın sınıf dayanışması diyerek mücadele edenlere bin selam olsun!
- “Sizi Değil, İşgücünüzü Sattık”
- Cepteki Taşlar ve Tecrübe
- Hangi Hasan Olacağız?
- Grev ve Direniş Alanında Bir Muşambadan Ötesidir Çadır!
- Sınıfını Bil, Sen de Birlik ve Dayanışma Çatımızın Altına Gel!
- Örgütlü İşçiler Bin Bilse de Örgütüne Danışır…
- “Sendikadan Vazgeçin, Valizdeki Paraları Size Dağıtacağım”
- Birliğin ve Dayanışmanın Güzelliği
- Genç İşçiler UİD-DER’i Anlatıyor
Son Eklenenler
- Gaziantep’teki Zeugma Mozaik Müzesinde dünyaca bilinen bir mozaik yer alıyor. “Çingene Kızı” adı verilen ve 1800 yıllık geçmişe sahip bu mozaiğin göreni etkileyen, güçlü bir yanı var. Farklı renk ve dokulardaki binlerce küçük taşın birleşiminden...
- 1 Mayıs yaklaşıyor. Ankara’dan emekçi kadınlar olarak sizlerle 1 Mayıs’a hangi taleplerle katılacağımızı paylaşmak istedik. Bu vesileyle tüm emekçi kadın kardeşlerimizi kendi taleplerini, ortak taleplerimizi birlikte dile getirmek için 1 Mayıs’ta...
- Geçtiğimiz günlerde yandaş medyada tam anlamıyla “yersen” cinsinden bir haberle karşılaştım. Manşeti oldukça cafcaflıydı: “60 bin maaşla çoban bulamıyorlar!” Bu “hadi canım” dedirten cinsten haber, kandırılmaya açık olanlara “köyümüze dönelim,...
- 19 Mart’tan bu yana artan baskılara, gözaltılara, tutuklamalara ve proje okullarındaki keyfi atamalara karşı protestolar devam ediyor. Bursa Demokrasi Bileşenleri ve Anne-Baba Dayanışma Ağı öncülüğünde yüzlerce kişi 19 Nisanda “Hak, Hukuk, Özgürlük...
- Tekgıda-İş Sendikasının örgütlü olduğu Sunel Tütün, Oryantal Tütün ve TTL Tütün fabrikalarında TİS görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 1700 işçi greve çıkmıştı. İşçilerin grevi 12 Nisanda kazanımla sonuçlandı. Doruk Madencilikte çalışan...
- Gebzeli işçi, emekçi kadınlar olarak bir araya geldik ve “UİD-DER ile 1 Mayıslar” videosunu izledik. Sizlerle duygu ve düşüncelerimizi paylaşmak, tüm emekçi kadın kardeşlerimizi ortak bir mücadele duygusuyla ayağa kalkmak için 1 Mayıs’a çağırmak...
- Uçak yolculuğu yapanlar bilir. Yolculuk esnasında uçağın kabin basıncının düşmesi, oksijen seviyesinin azalması durumunda oksijen maskeleri devreye girer. Yanımızda çocuğumuz olsa böyle bir durumda çoğumuz maskeyi önce çocuğumuza takmaya çalışırız,...
- Gelsinler yoldaşlar ben hazırım/ İki satır, bir mısra şiirle hazırım/ En karanlık dönemlerde/ Ektiğim tohumlar yeter bana/ Gelsinler yoldaşlar ben hazırım
- Milli Eğitim Bakanlığının proje okul atamalarına tepkiler devam ediyor. Eğitim Sen, proje okul uygulamaları ve atamalarına karşı 18 Nisanda Cağaloğlu Anadolu Lisesi önünde basın açıklaması yaptı.
- Vezir Muhammed Nurtani… Tanıdık gelmiştir bu isim pek çoğunuza… Yine de hikâyesinin bildiğimiz kısmını bir kez daha paylaşalım sizinle: Afganistanlı göçmen işçi Vezir Muhammed Nurtani 10 Kasım 2023’te çalıştığı kaçak maden ocağında kalp krizi...
- Artık eski kuşak işçilerden sayılırım. Mücadele örgütümüz UİD-DER saflarında yaş alıp 60’a merdiven dayadığım için kendimi bahtiyar hissediyorum. İlk 1 Mayıs’a 1979 yılında, İzmir’de, ustamla birlikte katıldım. Katılım oldukça yüksekti. Kalabalıkta...
- TTL tütün işçileri, örgütlü oldukları Tekgıda-İş Sendikası ile birlikte, 41 gün önce “Bu işyerinde grev var” pankartını fabrikanın dört bir yanına asarak greve çıktılar. Grev çadırlarını fabrika önüne kurdular. Büyük çoğunluğu kadın olan işçi...
- DİSK, KESK, TMMOB ve TTB, 1 Mayıs’ı bu yıl İstanbul Kadıköy Meydanı’nda kutlama kararı aldıklarını basın açıklaması yaparak duyurdu.