Buradasınız
Pandemide Market İşçisi Olmak
Tuzla’dan bir kadın işçi

Ben Tuzla’da bir zincir markette çalışan kadın işçiyim. Bazıları markete girdiklerinde bizim ne kadar rahat çalıştığımızı, akşama kadar kasada oturduğumuzu düşünüyor. Ama biz asgari ücretle çok yoğun çalışıyoruz. Göründüğü gibi sadece kasada çalışmıyoruz. Sevkiyat geliyor, ürünleri alıyoruz, yerleştiriyoruz. Erkek işçilerin bile taşımakta zorlandığı ağır yükleri tek başımıza kaldırmak, transpaletleri çekmek zorunda kalıyoruz. Marketin temizliği, düzeniyle biz ilgileniyoruz. Ürünlerin sayımı, etiketlenmesi yine bizde…
Pandemiyle birlikte iş yükümüz daha da arttı. Marketlerin çalışma saatleri sık sık değiştirildi, kısıtlamalar getirildi. Her kısıtlamada biz daha da zorlandık. Mesela marketlerin kapanışı saat 17.00’a çekildiğinde işten çıkan doğrudan markete koşmak zorunda kalıyordu. Saat 16.00 oldu mu markette yığılma oluyordu. Sözde kapasite koyuyorlardı, ama ne mümkün! Kasada kuyruk alıp başını gidiyordu. O kadar insana sadece iki kasa ile hizmet verebiliyorduk. Sayımızı azalttıkları için diğer kasalar açılmıyordu. Hangi işe koşturacağımızı şaşırıyorduk. Sevkiyatı mı, kasayı mı kontrol edeceğiz… Sırtımızdan terler akıyordu. Hafta sonu yine yığılma oluyordu, sabahtan akşama kadar aynı tempoyla çalışıyorduk çünkü hafta içi insanlar çalıştıkları için marketin açık olduğu saatlere yetişemiyorlardı.
Pandemide en büyük sorunlarımızdan biri de ulaşım sorunuydu. Servisimiz olmadığı için otobüs kullanıyorum. Kısıtlamalar nedeniyle otobüslerin hareket saatleri o dönem seyrekleştirilmişti, uzun süre otobüs beklemek zorunda kalıyorduk. Market kapanış saatlerini 21.00 olarak değiştirdiklerinde son otobüse bile yetişemiyordum. Pandemiden kaynaklı son otobüs saati 21.00’daydı. Bir kaç kez taksiyle eve gitmek zorunda kaldım ama aldığım asgari ücreti de taksiye veremezdim. Bölge müdürüyle ulaşım sorununu konuştuğumda “o halde 20.45’te kapat” dedi. Ama 15 dakikada o kadar çok iş vardı ki yapmam gereken; kasayı sayacaksın, sigaraları dolaba kaldıracaksın, ciroyu sisteme gireceksin, kaç metrekare büyüklüğünde koca mağazayı sileceksin sonra mağazayı kapatacaksın, durağa koşup otobüse yetişeceksin. Sanki bir yarışma programında gibi hissediyordum kendimi.
Sokağa çıkma yasakları zamanlarında insanlar marketleri sosyalleşme yerleri olarak görmeye başlamışlardı. Herkes eve hapsedilmişti. Biz gençler gezmek eğlenmek istiyorduk, arkadaşlarımızla vakit geçirmek istiyorduk ama hiç bir şey yapamıyorduk. Tek yaptığımız işe gitmekti ve ben kendimi yine de şanslı hissediyordum, en azından insan yüzü görüyordum. Ama işyerindeki arkadaşlarla konuşamıyorduk bile… Bu ihtiyaçlarımızı karşılamak için en azından ikili ikili mola saatlerimizi kullanmaya başladık, normalde ikili çıkmak yasaktı. İnsanlar o dönem “markete gezmeye geldik” diyorlardı. Tabi etrafı dağıtmaları bizim için ek iş yükü demekti. Ama insanlar ne yapsın? Mesela yaşlıların belli saatte sokağa çıkma, alış-veriş yapma yasağı vardı. Mağaza müdürü gelen yaşlıları görünce sorun çıkartıyordu ama insanların ihtiyacı olmasa niye gelsin, evinde ne yiyip ne içecek kimse sormuyor… Bu seferlik geçirelim deyip yardımcı olmaya çalışıyorduk. O dönemde sosyal medyada videolar yayınlanıyordu, polis, zabıta, devlet görevlileri yaşlı teyzeye, amcaya yardımcı oluyormuş gibi gösteriyorlardı. Madem yardımcı oluyorlar neden markete gelmek zorunda kalıyor bu insanlar?
Pandemiyle birlikte hayatımıza bir de eve hizmet girdi. Bir gün bir baktım cep telefonuma sipariş mesajları geliyor. Haber dahi vermeden beni eve hizmet uygulamasının görevlisi olarak belirlemişler. Başka marketler araçla evlere ürün gönderirken, bizi ellerimizdeki ağır yüklerle 20 dakikalık mesafedeki yerlere bile yürüyerek gönderiyorlar. Bu uygulama hâlâ devam ediyor. Ben ne yapacağımı şaşırıyorum, kasaya mı bakayım, sevkiyatı mı alayım, eve hizmet mi vereyim… Sipariş geldiğinde gidip ürünleri topla, eve götür, zamanla yarışıyoruz. En ufak bir eksik, çürük, kırışıklık vs. olduğunda ise şikâyet ediliyoruz. İnsanlar normalde kendileri taşımak istemedikleri ağır ürünlerin siparişini veriyor ve biz bunları yürüyerek götürmek zorunda kalıyoruz. Gittiğimiz yerlerde bazen insanlar karşımıza şortla, atletle çıkıyorlar. Bir kadın olarak zor durumda kaldığım zamanlar oluyor. Bir gün karşıma daha kötü bir şey çıkarsa diye korkuyorum. Üstelik işe girerken böyle bir uygulama yoktu. İtiraz ettiğimde “siz kabul edip imzaladınız” dediler. “Hangi ara imzaladık?” dedim. Bize bir ara boş kâğıda imza attırdılar. Üzerine de fazla mesai gibi her türlü şeyi sıraladılar sanırım. İnsan hiç boş kâğıda imza atar mı? Bilinçsizliğimizden, işten atılma korkusundan imza attık işte. UİD-DER’li arkadaşlarla tanıştığımda bu yaptıklarımızın ne kadar yanlış olduğunu anladım.
Yıllık izinlerimizi bile kullanamıyoruz. Geçenlerde bir arkadaşın düğünü oldu. Nikâhını haftalık izin gününde yaptı. Evlilik izni kullandırılmadı. Markette fazladan çalıştığımız zamanlar oluyor fazla mesai ücreti almıyoruz, fazla çalıştığımız süre kadar izin kullanmamız lazım, o bile birikiyor zar zor kullanıyoruz. En ucuz yemeğin 25 lira olduğu bu zamanda günlük yemek ücreti olarak 10 lira veriyorlar. Sorunlarımız çok, anlayacağınız köle gibi çalıştırılıyoruz ama bunların çok da farkında değildim. UİD-DER’le tanışana kadar bu sorunlar bana doğanın bir kanunu gibi geliyordu. Kölelik koşullarında çalışmaya mahkûm olmadığımızı fark etmeye başladım. Şimdi ben farkına vardıkça diğer işçi arkadaşlarıma anlatıyorum. Çünkü bu koşulları ancak birlikte değiştirebiliriz.
Bu Yangın Neyin Yangını?
- Kamu Emekçileri, Ancak Birleşirse Kazanabilir!
- Sınıf Temelinde Örgütlü Olmak Sabırlı Olmaktır
- Bir Yaz Akşamı…
- Artık Kurdu Gözünden Tanıyorum!
- İşsizliğin Sebebi Sözleşme mi?
- “Bu İşçiler de Çok Nankör Canım!”
- Digel Tekstil İşçilerinin Mücadelesi Devam Ediyor
- Grevci TPI Kompozit İşçileri Kararlı
- Amazon Depo İşçileri Haklarını İstiyor
- İşsizliğe Karşı Mücadele Kapitalizme Karşı Mücadeledir!
- Hak Aramak Değil Grev Kırmak Vebaldir
- Bu Pahalılıkta Tatil Yapmak mı?
- “UİDER” Değil, “UİD-DER”
- Sırrı Abimizi Mücadelemizde Yaşatacağız
- Erol Eğrekler ve İşçi Sınıfı
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
Son Eklenenler
- Toplumun ezici çoğunluğunu oluşturan, üreten, hizmet sağlayan, zenginlikleri var eden biz değil miyiz? Aynı sorunlarla boğuşan biz değil miyiz? Çürümeden, yozlaşmadan kurtulmak, nefes almak isteyen biz değil miyiz? Birbirimize ihtiyaç duyan biz...
- KESK, Ağustos ayının ilk haftasında alternatif TİS masası kurarak 2026-2027 Toplu Sözleşmesinde kamu emekçilerinin taleplerini duyurdu. İktidarın ilk zam teklifini açıkladığı gün Çalışma Bakanlığı önünde açıklama yaparak teklifi protesto etti. 13...
- İsrail devleti Filistin halkına yönelik saldırılarını her geçen gün arttırıyor. Filistin halkı yalnızca bombalarla, kurşunlarla değil abluka nedeniyle açlıkla da mücadele ediyor. Bölgede gıdaya erişim neredeyse imkânsız hale geldi. Ancak İsrail...
- Sırbistan’da geçtiğimiz yıl Kasım ayında Novi Sad şehrindeki bir tren istasyonunda meydana gelen çökme sonucu 16 kişi hayatını kaybetmişti. Yolsuzluk ve ihmalin yol açtığı bu felaketin üzerinden 9 ay geçti, ancak öğrenciler ve işçilerin öfkesi...
- Geçtiğimiz ay Emekçi Kadın köşemizde, 1840’lı yıllarda Ignaz Semmelweis adlı genç bir doktorun annelerin hayatını kurtaran mücadelesine yer vermiştik. Zorluklara, engellere, baskılara rağmen doğru bildiği yolda yürüyerek kadınların ve bebeklerin...
- Bundan 1162 yıl önce, 863’te köleler Abbasi İmparatorluğuna isyan ettiler ve bataklığın ortasında bir şehir kurdular. Bu şehrin adı El-Muhtare idi, yani “Özgürlük Kenti”… Bu bölge, Dicle ve Fırat nehirlerinin Basra Körfezine dökülmeden önce...
- 4 milyon kamu emekçisini ve 2,5 milyon emekliyi kapsayan toplu sözleşme sürecinde iktidarın ilk zam teklifi 2026 yılının ilk 6 ayı için yüzde 10, ikinci 6 ayı için yüzde 6; 2027’nin ilk 6 ayı için yüzde 4, ikinci 6 ayı için yüzde 4 olmuştu. İkinci...
- Kamu emekçilerinin 2026–27 yıllarını kapsayacak toplu iş sözleşmesi görüşmeleri başladı. Yaklaşık 6 milyon kamu emekçisi var ve aileleri ile birlikte düşünüldüğünde 20 milyon insanı ilgilendiren bir süreç başladı. Kamu işvereni yani devlet, 2026’nın...
- İşçi Dayanışması’nın sayfalarında dünyadan işçi mücadelelerine, yüz milyonlarca işçinin katıldığı grevlere, farklı millet ve inançlardan yüz binlerce emekçinin bir araya geldiği Filistin’le dayanışma eylemlerine, ülkeden ülkeye yayılan emekçi...
- 17 Ağustos 1999 gecesi Türkiye tarihinin en büyük felaketlerinden biri yaşandı. Kocaeli, Yalova, Sakarya, İstanbul ve Düzce’yi sarsan 7,4 büyüklüğündeki depremde 50 binden fazla insan hayatını kaybetti, çok daha fazlası yaralandı. Yüzbinlerce...
- Mersin’in Tarsus ilçesi 1. Organize Sanayi Bölgesi’nde faaliyet gösteren PMS Tıbbi Cihazlar fabrikasında 12 işçi, sendikaya üye oldukları için işten çıkarıldı. Tüm Taşıma İşçileri Sendikası (TÜMTİS), 16 Ağustosta fabrika önünde basın açıklaması...
- Sakarya Hendek’te bulunan, Birleşik Metal-İş Sendikasının örgütlü olduğu Koç Holding’in şirketlerinden Türk Traktör’ün tedarikçisi olan SAG Hidrolik fabrikasında bir işçinin işten çıkarılması sonrası 12 Ağustosta direniş başladı. TEKSİF Sendikasına...
- İsrail’in Filistin halkına yönelik saldırıları ve açlık politikası tarifsiz acılar yaşatmaya devam ediyor. Siyonist rejim, iki milyon Filistinlinin bölgeden sürülmesi anlamına gelecek olan Gazze’yi tam işgal planıyla saldırılarını tırmandırıyor....