Buradasınız
Patronların Siyaseti, İşçilerin Siyaseti

Genç işçiler başta olmak üzere işçilerin çoğu siyasete olumsuz bir gözle bakarlar. Siyasetin, kendi çıkarları peşinde koşan bir avuç politikacının işi olduğunu düşünür ve siyasetle ilgilenmemeyi hüner sayarlar. “Ben siyasetten anlamam”, “siyasetle ilgilenmiyorum”, “bizim siyasetle ne işimiz olur? Biz ekmeğimizin peşindeyiz” gibi cümleleri çok sık duyarız işçilerin ağzından. Oysa siyasetin dışında durmak imkânsızdır. Meselâ asgari ücrete zam isteyen bir işçi bile bal gibi de siyasetle ilgileniyor demektir. Demek ki “siyasetle ilgilenmiyorum” demek doğru bir tutum değildir. Asıl mesele kimin siyasetidir: Patronların siyaseti mi, işçilerin siyaseti mi?
Şöyle bir düşünelim: Hükümet, bakanlar, Meclis’teki onca milletvekili ne gibi işlerle uğraşıyorlar? Yaşamımızı derinden etkileyen kararlar alıp uygulanmasını sağlıyorlar. Meselâ oturduğumuz mahalleleri kentsel dönüşüm alanı olarak ilan etmek, emeklilik yaşını yükseltmek, neye ne kadar vergi ödeyeceğimizi belirlemek, çocuklarımızın alacağı eğitimin niteliğini belirlemek, devlet bütçesinden bizim sağlığımıza ve eğitimimize ne kadar para harcanacağına karar vermek onların işi. Tüm bu kararları işçiler ve emekçiler değil, patronların kâr düzenini savunan siyasetçiler alıyor. Bu kararlardan doğrudan etkilenen biz işçileriz. Soma’da yüzlerce madencinin ölümüne neden olan taşeron uygulamasını yasalaştıran, en temel iş güvenliği önlemlerinin alınması için patronlara baskı yapmayan kimdir? İş saatlerinin uzatılması kimin marifeti? Asgari ücretin “iyi para” olduğunu söyleyen kim?
Peki ya demokratik ve insani haklarımız? Patronların saldırıları karşısında grev hakkımızı kısıtlayanlar, sendikalaşmamızın önüne yasalarla engeller dikenler patronların hizmetindeki siyasetçiler değil mi? Savaşlara karar verenler, insanları ölüme gönderenler onlar değil mi? Özetle biz işçilerin yaşamını belirleyen tüm kararları, patronların çıkarı için siyaset yapanlar alıyorlar. Bunun nedeni, işçilerin örgütlü bir şekilde kendi çıkarları için siyaset yapmamalarıdır.
Sıraladığımız bu haksızlıklara tüm işçiler karşı çıkmaktadırlar. İşte bu karşı çıkmanın kendisi siyaset yapmak anlamına geliyor. Dolayısıyla bizler istesek de siyasetten uzak duramayız. Patronlar sınıfının çıkarları uğruna yürütülen siyaset biz işçilere gün yüzü göstermiyor, hayatımızı zehir ediyor. Demek ki biz işçiler siyasetle ilgilenmediğimiz zaman burjuvazi, yani patronlar sınıfı, işçi düşmanı siyasetlerini hayata geçiriyorlar.
O halde hiçbir işçi “ben siyasetle ilgilenmiyorum” sözünü sarf etmemeli ve tüm işçiler siyasetle ilgilenmelidir. Patronlar sınıfının saldırılarına, işçi sınıfının bağımsız sınıf siyaseti ile yani tüm işçilerin çıkarlarının öne çıkarıldığı örgütlü ve mücadeleci siyasetle cevap vermeliyiz. Örneğin sağlık, eğitim, ulaşım, barınma gibi temel ihtiyaçların ücretsiz olması, iş saatlerinin düşürülmesi ve mevcut işlerin tüm çalışabilir nüfusa dağıtılması, ücretlerin yükseltilmesi talepleri işçilerin talepleridir. Bu talepleri dile getirdiğimizde uyanık patronlar sınıfı ve onların siyasetçileri, söz konusu taleplerin uygulanmasının imkânsız olduğunu söylüyorlar. Oysa bu düpedüz yalandır, söz konusu talepler bal gibi de hayata geçirilebilir. Eğer biz işçiler kendi bağımsız çıkarlarımız temelinde düşünüp hareket edersek onlara şöyle cevap verebiliriz: “Siz ayakkabı kutularını bile parayla doldururken, bizim vergilerimizle oluşturulan devlet bütçesini ceplerinize indirirken, ‘ekonomi büyüdü, artık dünya gücüyüz’ diyerek savaş politikaları yürütürken, batan bankaları kurtarırken, kendi çevrenizi ucuz kredilerle zengin ederken bütün bunlar gayet mantıklı ve mümkün oluyor da bizim taleplerimiz neden imkânsız oluyor?”
İşte kendi sınıfının çıkarlarını esas alarak dünyayı ve siyaseti anlamaya çalışan her işçi kardeşimiz bu soruları sormak zorundadır. Ancak elbette soru sormak yetmez. İşçi sınıfı, patronların siyasetinden bağımsız olarak kendi çıkarları temelinde mücadele etmesini öğrenmek zorundadır. Siyaset yapabilmek için güçlenmek, güçlenebilmek için de örgütlenmek gerektiğini bilmeliyiz. Patronlar sınıfının siyaseti başka, işçi sınıfının siyaseti başkadır. İşçilerin siyaseti, asla patronların siyaseti gibi yalan dolan üzerine kurulu değildir. İşçi ve emekçilerin siyaseti, zaten toplumun yoksul çoğunluğunun çıkarlarını savunur. İşçilerin siyasetinin yalan söylemeye ve kitleleri aldatmaya ihtiyacı yoktur. Kendi sınıfımızın saflarında örgütlenelim ve patronlar sınıfını alt edelim.
- Yıkanan Eller, Hayatları Kurtulan Anneler ve Geleceğimiz
- Mücadele Geleneğimizin İzinde: Bayrak Elden Ele
- En Büyük Engelimiz Kapitalizmdir
- “Ekonomi Tıkırında” Masallarına Devam!
- Grev Hakkımıza Sahip Çıkalım!
- Mücadele İçinde Dönüşenler: Derby’den 15-16 Haziran’a!
- Kurtuluş Ellerimizde, Örgütlü Gücümüzde!
- İşçi Dayanışması 206. Sayı Çıktı!
- Sabırla, İnatla, İnançla: Sıra Bize de Gelecek!
- Tarihin Tekerleğini Geriye Çevirmek İsteyenler
- Kasırgalar Kimleri Vuruyor?
- ABD’den Türkiye’ye Ülkeyi Şirket Gibi Yönetenler
- Gençliğe Çağrı: Bize Kılavuz Gerek!
- Anna’nın Annesi ve Anneler Günü
- Baskılara, Zorbalığa, Sömürüye, Emperyalist Savaşa Karşı Umut Örgütlü Mücadelede!
- İşçi Dayanışması 205. Sayı Çıktı!
- “Kıyamet Sığınakları” ve Bizim Sığınağımız
- Bu Kadar Çok Parayı Nereden Buluyorlar?
- “Çingene Kızı” ve İşçi Sınıfının Birliği
- Nefes Almak İçin…
Son Eklenenler
- Modern tıbbın temel kurallarından biri elleri çok iyi yıkamak, el hijyenine dikkat etmektir. Peki, el yıkamanın bile geçmişte mücadele konusu olduğunu biliyor muydunuz? Ignaz Semmelweis, 1840’lı yılların sonunda, Viyana’daki bir kadın doğum...
- Hayat pahalılığı ve yüksek enflasyon karşısında işçi ücretleri erimeye devam ederken kamudan özel sektöre işçiler, düşük ücretlere karşı mücadele ediyor. Harb-İş Sendikası, 11 Temmuzda Ankara’da basın açıklaması yaparak sefalet zammı dayatmasına...
- Kamu çerçeve protokol süreci uzadıkça uzuyor. Savunma sanayi sözleşmesi hakem heyetine gönderildi. Diğer işkolları ise 3. teklifi bekliyor. Kamu çerçeve protokolü kamu işçilerinin asgari ücretini belirleyen bir protokoldür. Nisan 2024’te Anayasa...
- İspanya’nın Cadiz kentinde 23 Hazirandan bu yana süresiz grevde olan metal işçileri, 8 Temmuzda eylemlerini sonlandırdılar. Yetkili sendika UGT sendikasının işverenle imzaladığı ön anlaşmayı kabul etmeyen yaklaşık 30 bin metal işçisi, 18-19...
- 600 binden fazla kamu işçisini ilgilendiren Kamu Çerçeve Protokolü (KÇP) görüşmelerinde siyasi iktidarın dayattığı düşük zam oranları sağlık işçileri tarafından “sefalet dayatması” olarak değerlendiriliyor. Yüksek enflasyon ve ağır vergi yükü...
- Gebze Sendikalar Birliği, geçtiğimiz hafta İsrail’in Filistin’deki zulüm ve katliamını protesto etmek için bir eylem organize etti. Biz de UİD-DER’li işçiler olarak, zulme uğrayan Filistinli işçi ve emekçilerin haklı mücadelesine destek olmak için...
- 9 Temmuzda Hindistan genelinde milyonlarca işçi, emekçi, çiftçi ve genç, Modi hükümetinin işçi düşmanı politikalarına karşı ülke çapında greve çıktı. Kentlerden köylere, fabrikalardan tarlalara kadar yaşamı durduran dev grev, Hindistan’daki tüm...
- Annem, ablamla birlikte dördüncü katta oturur. Sokağa inmez ama mahallede, köyde, Almanya’daki akrabalarda ne olup bittiğini mutlaka bilir. Evden her çıktığımda balkonundadır. Selamlaşır, iki laf ederiz. Başımda bazen UİD-DER yazılı kırmızı şapkam,...
- Karanlık ve aydınlık… Ölüm ve yaşam… Emek ve sermaye… Sonsuz evrenimizde her şey karşıtıyla birlikte var. Sömürü ve zulüm varsa isyan da var. Sınır, din dil, ırk farkı tanımadan dünya meydanlarında tek ses tek yürek olan işçiler, işçi sınıfımız var...
- Emperyalist savaşın alevlerini büyüten, milyonlarca masum insanı, doğayı katleden, kentleri yok eden egemenler ne yaparlarsa yapsınlar emekçilerin birbirleriyle dayanışmasının önüne geçemiyorlar. İşçi ve emekçiler fabrikalardan limanlara,...
- İzmir Büyükşehir Belediyesi grevinde yaşananlar hakkında Marksist Tutum’da bir makale okudum. Tam da içimden geçenleri, cümlelere dökemediklerimi noktasına virgülüne kadar yansıtan bir yazıydı. Konuyu derinlemesine ele alan bu yazı her mücadelede...
- Zeytinlik alanları maden ve enerji işletmeciliğine açacak yasa teklifine karşı tepkiler sürüyor. Çeşitli illerden Ankara’ya gelen köylüler, talan yasasına karşı TBMM yakınında bulunan Cemal Süreya Parkı’nda direniş nöbetindeler.
- Türkiye işçi sınıfının mücadele tarihinde önemli mücadeleler, dönemeç noktaları vardır. 1970 Haziran’ı bu tarihte önemli bir yere sahiptir. Bugün halen aşılamamış bir zirve olan 15-16 Haziran direnişi sürecinde, işçi sınıfı yapay kutuplaştırma...