Buradasınız
Sağlığımızın Kapitalistler İçin Hiçbir Önemi Yok
Ankara’dan bir market işçisi

Biz işçiler aldığımız ücretle zar zor geçimimizi sağlarken, ekonomik krizle birlikte onu da sağlayamaz hale geldik. Ekonomik kriz derinleştikçe iğneden ipliğe her şeye zam yapıldı. Elektriğe, suya, gaza, çaya, şekere ve bunlar gibi birçok ihtiyacımıza yağmur gibi zam yağdı. Yaz aylarından dolayı sebzelerin fiyatı biraz düşmüş olmasına rağmen yine de ihtiyacımıza yetecek kadar alamıyoruz. Yapılan zamlarla birlikte her ihtiyaçtan kısmak zorunda kalıyoruz. Kışın olduğu gibi yaz ayında bile domatesi, biberi, soğanı sayarak alıyoruz.
Sebze ve meyveler insan sağlığı için çok önemlidir. Vücudumuzun en temel ihtiyaçlarından olan vitamin ve mineralleri sebze ve meyvelerden alırız. Birçok ihtiyaçtan kısarak aldığımız bu ürünlerin ise nasıl yetiştirildiğine genelde pek bakmayız. Üretim koşullarının, verilen gübrelerin ve zirai ilaçların insan sağlığına etkilerinin olup olmadığı biz tüketiciler için genelde hep muamma olur. Son zamanlarda duyduğumuz bazı haberler bu ürünlerin iç ve dış pazarlara gönderilmeden önce kimler tarafından denetlendiği, denetleme sonuçlarının ne olduğu ve bunun gibi birçok soruyu getiriyor insanın aklına.
Geçenlerde Türkiye’ye geri gönderilen domates, çilek ve portakal haberlerini gördüğümüzde yine bu soruları sormaya başladık. Ürünlerin ihraç edildiği Rusya ve Ukrayna gibi ülkelerde yapılan kontroller sırasında tarım haşeresi tespit edildi. İnsan sağlığına zararlı madde içerdikleri tespit edilen ürünler Türkiye’ye geri gönderildi. Bu haberleri gördüğünde aldığı sebze ve meyvelerin ne kadar sağlıklı olabileceğini soramadan edemiyor insan. Benim tedirginliğimi asıl arttıran ise çalıştığım markette gördüklerim oldu. Markette genelde zamlardan en çok sebze ve meyveler nasiplenir. Fiyatları hep uçuktur. Gelen her müşterinin istisnasız bir çift sözü olur yüksek fiyatlara. En tatlı meyvelere bile ekşi ekşi bakan yüzler hiç eksik olmaz markette. Ama geçenlerde bazı sebze ve meyvelerin fiyatının birden bire yarıdan da fazla düştüğünü gördük. Bir gün öncesine göre bu fiyat farkı, insanı bir yandan sevindiriyor bir yandan da düşündürüyor. Çünkü bu düşüşlerin hem Türkiye’ye geri gönderilen sebze ve meyvelerden bir iki gün sonra hem de gönderilen sebze ve meyvelerde yaşanması dikkat çekiciydi. Bu müşterilerin gözünden de kaçmadı. “Bunlar bizi iyice salak yerine koyuyorlar. Domatesi geri gönderdi Rusya, hemen fiyatları düşürdüler. Bir canımız kaldı onu da alın ulan” diyerek tepkilerini dile getiren birçok müşteri oldu. Bu haberleri gördükçe yediğimiz içtiğimiz ürünleri alırken tedirginliğimiz daha da artıyor. Bir de şunu düşündürüyor: “Yurt dışındaki pazara bu sağlıksız ürünleri gönderen iç pazara kim bilir neler gönderiyordur!”
Tarım haşeresinin ithal edilen bazı ürünlerle Türkiye’ye girdiği söyleniyor. Bu zararlı maddeler ithal edilen ürünlerle iç pazarda tüketiliyor. Zaten tarımda verilen kimyasal gübrelerle insan sağlığını tehdit eden hastalıklar yayılıyor. Bir de üstüne ithal yolu ile gelen zararlı maddeler içeren ürünleri tükettiğimizde sorunun boyutları iyice artıyor. İthalat ve ihracattaki kontroller sürekli azaltılıyor. İnsan sağlığını hiçe sayarak hareket ediliyor. Düşündükleri tek şey kârlarına kâr katmak. Yeter ki ithalat ve ihracatı üstlenen şirketlerin kârına zeval gelmesin! Bin bir türlü zorlukla, emek harcayarak kazandığımız üç kuruşu harcarken bile burnumuzdan getiriyorlar. Bu sağlıksız ürünlerin tüketilmesi aynı zamanda birçok yeni hastalıkların hayatımıza girmesine neden oluyor. Zaten çekilmez olan yaşamımız hastalıklarla daha da çekilmez oluyor.
Kâra dayalı kapitalist sistem her alanda hastalık yayıyor, insanlara hem ruhsal hem de bedensel anlamda zarar veriyor. Bu düzende sağlıklı bir yaşamın biz işçiler için imkânı yok. Sağlıklı bir yaşam için hastalık saçan kapitalist sistemin değişmesi gerekiyor. Ancak örgütlü işçi sınıfı bu kâr düzenini ortadan kaldırdığında sağlıklı bir toplum kurabiliriz.
“Kazık mı Lazım Size!”
- Bu Düzende İşçiler Sağlıklı Yaşayamaz!
- Kozasından Çıkmaya Çalışan Kelebek ve Çocuklarımız
- Türkiye Genelinde 1 Eylül Dünya Barış Günü Eylemleri
- Meydanlarda Barış ve Demokrasi Talebi Yükseltildi
- Başka Bir Gezegen Gibi
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nden Barış Mitingi Çağrısı
- Omsa Metal Direnişiyle Dayanışma
- Hayat Pahalı Değil Ücretlerimiz Düşük!
- Derbide Yeni Sezon Yaklaşıyor!
- KESK’ten “Gazze’de Kıtlık Yaşanıyor” Protestosu
- Digel Tekstil İşçilerinin Hak ve Onur Mücadelesi Devam Ediyor
- 17 Ağustos Depreminin 26’ıncı Yılı: Deprem Değil Yağmacı Düzen Öldürüyor!
- Evrensel Gazetesine Silahlı Saldırı
- Vergi Sorunu
- Kötü Çalışma Koşullarına ve Sendikal Baskılara Karşı İşçiler Mücadele Ediyor
- İşyerinde Gelen Ölümler
- 3 Pişi ve Sabrın Ödülü
- Yas Tutmuyoruz, Mücadele Ediyoruz!
- Bu Bataklıktan Birlikte Çıkmalıyız!
- KESK Taleplerini Duyurmak İçin Alternatif TİS Masası Kurdu
Son Eklenenler
- Türkiye’de her yıl 3-9 Eylül tarihleri arası Halk Sağlığı Haftası olarak kutlanıyor. Sağlık Bakanlığı, Halk Sağlığı Haftasının amacını “halkın sağlığını korumak, geliştirmek, sağlık için risk oluşturan faktörlerle (bulaşıcı hastalıklar, çevresel...
- Kozasından çıkmaya çalışan kelebeğin hikâyesini bilir misiniz? Bir adam ormanda yürürken, bir kelebeğin kozasından çıkmaya çalıştığını görür. Saatlerce, kelebeğin küçücük bir delikten çıkmak için verdiği mücadeleyi izler. Ancak bir süre sonra...
- Yalova’da bulunan Sefine Tersanesi işçileri, patronun çalışma koşullarında yaptığı tek yanlı değişikliğe karşı direnişe geçti. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) grevi beşinci gününde anlaşmayla sonuçlandı. Artvin Şavşat Belediyesinde...
- Milyonlarca kamu emekçisinin ve emeklisinin taleplerini boşa çıkaran 8. Dönem Toplu Sözleşme süreci, Kamu Hakem Kurulu tarafından karara bağlandı. Hakem Kurulu, 2026 yılında ilk altı ay için yüzde 11, ikinci altı ay için yüzde 7; 2027 yılı için ise...
- 1 Eylül Dünya Barış Gününde Diyarbakır’dan Ankara’ya pek çok kentte eylemler düzenlendi. Ankara’da Emek Barış ve Demokrasi Güçlerinin çağrısıyla Kolej Meydanında bir araya gelen kitle sloganlar, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde Sakarya Meydanına...
- Bazı zenginlerin “ölmeden yapılacaklar listesi”nde dünyanın en yüksek tepesi olan Everest’e tırmanmak vardır mesela. Zaman zaman sosyal medyada bu insanların “başarı”larını anlatan çeşitli videolar, haberler çıkar karşımıza.
- Şeker-İş Sendikasının örgütlü olduğu Kütahya Şeker Fabrikasında, Mart ayından bu yana süren toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 30 Ağustosta başlayan grev, 3’üncü gününde sürüyor.
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nin çağrısıyla İstanbul Kadıköy’de yapılan mitinge binlerce kişi katıldı. Kadıköy Söğütlüçeşme’de toplanan kitle, “Savaşa ve Sömürüye Karşı Demokrasi ve Barış Kazanacak” pankartı arkasında rıhtımdaki miting...
- Türk-İş’e bağlı Koop-İş Sendikasının örgütlü olduğu Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na bağlı Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı’nın (SYDV) Türkiye genelindeki 1003 kurumunda çalışan 10 bin kamu işçisi 29 Ağustosta greve çıktı.
- Güvenliğin ve danışmanın olduğu katta her 5 dakikada bir “sistemsel hata ve arıza olduğu için tüm katlarda hizmet verilemiyor” şeklinde anonslar yapılıyordu. Önce güvenliğe gidip bu yapılanın yanlış olduğunu, insanlara memurların iş bıraktığının...
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...