Buradasınız
Sağlıklı Ticaret Rantı
Mersin Üniversitesi’nden bir öğrenci
![](https://uidder.org/sites/all/modules/lazyloader/image_placeholder.gif)
Bildiğimiz üzere iktidarın bugüne kadar birçok büyük projesi oldu. Bunlardan biri de şehir hastaneleriydi. Yaşadığım şehirde de geçtiğimiz yıllarda bir şehir hastanesi açılmıştı. Başta şehir hastanesinin iyi bir şey olacağını düşünen bizler için işin rengi sonradan ortaya çıktı.
İktidarın ihale usulü ile yaptırdığı ve kaynakları yandaş müteahhitlere peşkeş çektiği bu hastaneler şehirden çok ama çok uzak noktalara inşa edildiler. Çünkü devlet o bölgelerde inşaat yapacak şirketlere teşvik veriyor. Mesela bizim buradaki şehir hastanesi neredeyse Toros dağlarının eteklerinde yapıldı desem abartılı olmaz. Mersin’in birçok mahallesinden hastaneye ulaşmak için iki dolmuş değiştirmek zorundayız. Ya da yarım saatte bir gelen belediye otobüsünü kullanmamız gerekiyor. Takdir edileceği gibi hastalık anında hastaneye yarım saat geç ulaşmak hiç de iyi bir şey olmuyor. Yaşlı, hamile, engelli insanların hastaneye gelebilmesi ise çok daha zor oluyor. İnsanlar hastaneye ulaşıncaya kadar sıra fişleri bitiyor ve mecburen öğleden sonraya kadar bekliyorlar. O zorlu süreci yaşayan biri olarak ben de hastane serüvenimi paylaşmak istiyorum.
Bel fıtığı olan annemi hastaneye götürmek için yarım saatte bir gelen ve tıka basa dolu olan belediye otobüsüne bindik. Çoğu insanın hastaneye ulaşmaya çalışan hastalar olduğu otobüste, yer bulamadığımızdan annemin bütün ağrılarına rağmen ayakta gittik. Otobüs ancak yolu yarıladıktan sonra annem oturabildi. Aslında en uygun araç taksiydi ama buna gücümüz yoktu. Annemin bel fıtığının olması doğuştan değil tabi ki. Bunun sebebi annemin tarım işçisi olması, sürekli eğilerek ve ağır yükler taşıyarak çalışmasıydı. Annem uzun yıllar çalışmasına rağmen sigortası olmadığı için doğru düzgün bir sağlık hizmeti alma hakkı bile yok. Şehir hastaneleri inşa edilmesi, hastaneye her gittiğimizde elimize bir reçetenin tutuşturularak iyileşmemizin beklenmesi sağlık hizmeti aldığımız anlamına gelmiyor. Annem iki kere ameliyat olmasına rağmen hâlâ aynı sağlık problemini yaşamaya devam ediyor.
Koskoca hastaneler yapmak ve buralarda yüzde yetmiş doluluk oranlarına ulaşılsın diye şehrin diğer bölgelerindeki hastaneleri kapatmak ve biz emekçilerin hayatlarını hiçe saymak yaşananların sağlıkla, hizmetle yakından uzaktan ilişkisi olmadığını gösteriyor. Yaşananlar iktidar ve yandaş kuruluşlarının arasındaki çirkin ticari anlaşmalardır. Bu anlaşmalar biz emekçilerin hayatları pahasına da olsa en çok kârı nasıl kazandıracaksa o şekilde yapılıyor. Sonuçta patronlar sınıfı ve onların temsilcileri için emekçilerin hayatları değil ne kadar kâr ettikleri önemlidir.
Biz işçi ve emekçiler, hastanelerde düzgün bir sağlık hizmeti almak istiyorsak bunu ancak kendi örgütlülüğümüz sayesinde yapabiliriz. Örgütlü olmadığımız zaman bizlere reva görülen sağlık hizmeti ortada. Kâr için yaşayan ve kâr için bizlerin hayatlarını hiçe sayan bu asalak patronlardan ve onların düzeninden kurtulmak için mücadeleye!
“İşçi Arkadaş, Üstünü Aratma!”
Son Eklenenler
- İzmir Kınık’ta domates üretimi yapan çiftçiler domatesi alan firmaların düşük fiyat dayatmasına karşı 31 Temmuzda traktörlerle eylem yaptılar. Daha önce 5 lira olarak belirlenen domatesin kilo fiyatının 1,8 liraya indirilmesi üzerine eylem kararı...
- Hatay İskenderun Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Befesa Silvermet fabrikasında Birleşik Metal-İş Sendikasında örgütlü işçiler, Toplu İş Sözleşmesi (TİS) görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine 26 Temmuzda greve çıktı. UİD-DER’li işçiler...
- Biz işçiler için hayat günden güne zorlaşıyor. Artan hayat pahalılığı her alanda kendini can yakıcı şekilde hissettiriyor. Düşük ücretler, iş bulma ya da işini kaybetme kaygısı işçileri strese sokuyor. Bütün bunlar yetmezmiş gibi hukuki olarak suç...
- Bugün ben 12 saat çalışmak zorundayım ama fabrikalarda en az 8 saat çalışan abilerim ve ablalarım da çoğunlukla kalan 4 saati isteseler de istemeseler de fazla mesai adı altında çalışarak geçiriyor. Yani çocuğuyla genciyle robota dönüştürülmeye...
- Patronların tek isteği işçiler hep çalışsın, çok çalışsın, hak hukuk aramasın, hatta bedavaya, ölümüne çalışsın. İşte bu açgözlü istekleri onları bir canavara dönüştürüyor. Neredeyse her gün “yok daha neler” diyeceğimiz haberler duyar olduk....
- İngiltere’de binlerce kişi ırkçı ve faşist yükselişe karşı “No Pasaran/Geçit Yok” şiarıyla 27 Temmuzda başkent Londra sokaklarına çıktı. İngiltere’de Tommy Robinson liderliğindeki faşist örgüt İngiliz Savunma Birliği’nin (EDL) düzenlediği mitinge...
- Kapitalist sistemin çelişkileri tüm dünyada derinleşmeye devam ediyor. Dev şirketler rekor kârlar açıklarken işçiler sefalet ücretlerine, gençler işsizliğe, geleceksizliğe mahkûm ediliyor. Emperyalist savaşın alevlerini daha da harlayan egemenler,...
- İstanbul Çatalca’da bulunan Polonez’de işçilerin sendika hakkı için mücadelesi sürüyor. Ancak işçilerin sendikal örgütlenme hakkını yok sayan şirket yönetimi önce baskı uyguladı, sonra işçileri işten attı, son olarak da 27 Temmuzda polisi işçilerin...
- Bugün milyarlarca insan kapitalizmin yarattığı pek çok sorunla cebelleşiyor. İşsizlik, yoksulluk, iklim krizi, göç krizi, emperyalist savaşlar… Dünya üzerinde yaklaşık 300 milyon göçmen var. Türkiye’de Amerika’da, İspanya’da İngiltere’de ve daha...
- Geçtiğimiz günlerde Asya’nın en zengin ailesi olan Ambaniler’in Martta başlayan 4 aylık düğün maratonunda 250 milyon dolar harcadıklarına dair bir haber okudum. Mukesh Ambani’nin oğlu Anant’ın evlendirildiği şatafatlı düğüne dünyanın her yerinden...
- İstanbul 112 Ambulans çalışanları ve SES İstanbul Şubeleri, 26 Temmuz Cuma günü Avrupa İl Ambulans Servisi Başhekimliği binası önünde, yaşanan sorunlara çözüm bulunması talebiyle basın açıklaması gerçekleştirdi. Yapılan basın açıklamasına 112...
- Otoriter, faşist rejimlerin iktidarda olduğu dönemlerde toplumsal değerler aşındırılır, insanlar yalnızlaştırılır, bencillik ve bireycilik daha fazla öne çıkar. Zulme ve haksızlığa karşı çıkmak aptalca, kişisel çıkarları ön planda tutmak, bunun için...
- Kemal Türkler anılırken yaşadığı dönemle ve mücadele arkadaşlarıyla, sınıf mücadelesinde elde ettikleri kazanımlarla anılıyor. Bize öyle önemli bir miras bırakmış ki katledilişinin 44. senesinde bizler onu hâlâ aramızda ve kavgamızda hissediyoruz....