Buradasınız
Sendikal Hareket Krizden Nasıl Çıkar?

Düşük ücretler, uzayan iş saatleri, sonu gelmeyen iş kazaları, taşeronlaştırma, emeklilik yaşının yükseltilmesiyle emekli olmanın giderek imkânsız hale gelmesi ve emeklilik maaşlarının düşürülmesi, işsizlik, işyerlerinde süregiden baskılar gibi pek çok temel sorunumuz var. Çünkü biz işçilerin arasında gerçek bir dayanışma ve birlik henüz örülebilmiş değil. Bu sorunları çözmek üzere işçileri harekete geçirmesi gereken sendikalar ise ne yazık ki bürokrat sendikacıların eline geçmiş durumda. Bu bürokrat sendikacılar, biz işçilerin çıkarlarını savunmak yerine şu ya da bu sermaye partisinin kuyruğuna takılıyorlar. İşçileri örgütlemek ve mücadeleye sevk etmek yerine patronlar ve hükümetle uzlaşma yolunu tutuyorlar. Bu nedenle sendikal bürokrasi işçi sınıfının mücadelesinin ilerlemesinin önündeki en büyük engel olmaya devam ediyor.
İşçiler ancak birlik olduklarında anlamlı bir güç haline gelebilir, saldırıları püskürtebilirler ve yeni haklar elde edebilirler. Sendikaların esas işlevi de budur: Patronların saldırıları karşısında işçilerin haklarını korumak ve yeni haklar elde etmelerini sağlamak.
Sendika konfederasyonları, geride bıraktığımız işçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs’ta da işçilerin birliğini sağlamak üzere sorumluluk almadılar. 2014 1 Mayıs’ı yaklaşırken birleşik ve kitlesel bir 1 Mayıs kutlanması yönünde bir çaba göstermediler. 1 Mayıs’ı kutlayacakları alanı, kuracakları 1 Mayıs kürsülerinin içeriğini işçilerin sorunlarını ve taleplerini en güçlü şekilde ifade etme gayretiyle belirlemediler. Her sendika konfederasyonu toplumda yaratılan ve işçi sınıfının içine itilmek istendiği sermaye eksenli kutuplaşmanın bir tarafı olarak hareket etti, buna göre tutum aldı. İşçi sınıfının birikmiş ve çözüm bekleyen sorunlarına eğilmedi. DİSK ve KESK 1 Mayıs’ı Taksim’de kutlama kararı aldılar. Ama hükümetin baskıcı tutumunu aşmak üzere işçileri bilinçlendirip harekete geçirmediler. Bu yönde bir hazırlık yürütmediler. Türk-İş üst yönetimi, hükümete yaranmak gayretiyle Kadıköy’de olacağını açıkladı. Hak-İş 1 Mayıs’ı Kayseri’de kutlama kararı aldı. Bu dağınıklık görüntüsüne hükümetin baskıcı tutumu da eklenince işçilerin çoğu 1 Mayıs’ta alanlara çıkmadı.
Sendikalar işçi sınıfına yönelik saldırılar karşısında işçilerin mücadele azmini ortaya çıkaran, işçilere güç, moral ve güven veren bir tutum almalıdır. Şurası açık ki sendikaları harekete geçirmek için mücadeleci işçilerin sendikalara üye olması, sendikaların tabanında güçlü bir örgütlülük sağlanması ve bu yolla sendika yönetimlerinin sürekli olarak denetlenmesi gerekir. Sendikalarda örgütlenmek ve sendikaları işçilerin mücadele örgütleri haline getirmek, üzerinden atlanamayacak bir görevdir.
Sendikaları ataletten kurtarmak için öncelikle sendikalarda örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir. Sendikal ve siyasal yasakların aşılması işçi sınıfının karşı karşıya bulunduğu sorunların temel başlıklarından biridir. 1980 faşist askeri darbesinin mirası olarak sendikal örgütlenmenin önüne dikilen engeller olduğu yerde durmaktadır. İşkolu ve işyeri barajları işçilerin örgütlenmelerini ve güçlenmelerini engellemektedir. Sendikalar bu durumu aşmak için çaba harcamadığı için günden güne işçilerin güvenini daha çok kaybetmektedirler. Sendikalar üye kaybediyor, zayıflıyor, hükümetin ve patronların saldırıları karşısında hareketsiz kalıyor ya da geri adım atıyorlar.
Oysa bu kara tablo değişebilir. 15-16 Haziran 1970’te yüz binlerce işçi işyerlerinden çıkarak dev bir nehir gibi birleşmiş, patronların yüreğine korku salmıştır. Böylece dönemin hükümetinin DİSK’i kapatma girişiminin önüne geçilmiştir. Özellikle DİSK’e bağlı Maden-İş mücadeleci bir sendikal anlayışla hareket etmiş ve işçilerin örgütlenmesi yolunda çaba sarf etmiştir. 15-16 Haziran 1970’te işçiler birlik ve dayanışma içinde mücadele yolunu seçmişlerdir.
Ekonomik kriz derinleşiyor, işçi haklarına yönelik saldırılar artıyor. Soma’da görüldüğü üzere savaştan farklı olmayan işçi katliamları yaşanıyor. Bu nedenle, işçilerin örgütlenme ihtiyacı daha da yakıcı hale geliyor. İşte sendikalar bu can yakan sorunlar karşısında işyerlerinde mücadeleci bir anlayış geliştirmelidirler. Şunu da unutmayalım: Sendikaların düzen partilerinden bağımsız bir çizgiye gelmesi ve işçilerin mücadele örgütü olması için biz işçilerin işyerlerinden başlayarak sendikalarımıza sahip çıkmamız ve denetlememiz zorunludur.
İçimize Dolduruyoruz Öfkemizi
- Sadeleştirince Açığa Çıkanlar…
- Kurtuluş Yok Tek Başına, Ya Hep Beraber Ya Hiçbirimiz!
- 1 Mayıs: Gün Gelir Zorbalar Kalmaz Gider!
- İşçi Dayanışması 204. Sayı Çıktı!
- Uçurumun Kenarından Özgürlüğün Dünyasına
- Fitre Asgari Ücretliye, Emekliye Veriliyorsa…
- Fiyonklu Kazıklar Çoğalırken
- Doğru Tarafta, Bizim Safta Olabilmek…
- Arenalardan TikTok’a Uyuşturma Araçları
- Özlemini Çektiğimiz Güzel Günler İçin Birleşelim!
- İşçi Dayanışması 203. Sayı Çıktı!
- Uyanmak İçin Sabırsızlanacağımız Günler İçin
- “Hey Kızlar Siz de Katılın Bize!”
- Hak Verilmez, Alınır!
- Hüsrevlerin Değil Ferhatların Destanıdır Hatırlanan
- Büyük Resmi Görelim, Birliğimizi Örelim!
- Sendikalaşmak Türkiye’de Neden Zor?
- “Aile Yılı” İlan Edenler Neyin Peşinde?
- Katliamların Sorumlusu Kim?
- Patronlar Çok Para Kazanırken…
Son Eklenenler
- Gerek dünyada gerekse yaşadığımız ülkede öyle olaylar, öyle gelişmeler yaşanıyor ki ilk bakışta her şey çok bilinmeyenli bir matematik denklemi gibi karmaşık ve anlaşılmaz görünebilir. Nasıl ki matematikte karmaşık problemleri çözebilmek için...
- İrfan Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” romanı, 1940’lı yıllarda Zonguldak köylüsünün “mükellef” adı altında bedavaya çalıştırıldığını belgeleyen bir tanıklıktır. Dönemin tek partili rejiminde, İsmet İnönü madeni teftişe gittiğinde, karşısına dizilen...
- Ha geldi, ha gelecek, yok yok bu sene gelmeyecek derken Yaren leylek Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Uluabat Gölünün kıyısında balıkçı Âdem amcayla buluştu. On dört yıllık dostluk! Adı gibi yarenlik yapıyor Âdem amcaya. Aslında kimsenin haberi...
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...