Buradasınız
Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
İzmir’den emekli bir işçi

Zihnimde, yaşadığım mahalleden, kentten, ülkeden ve dünyadan milyarlarca yoksul insanın sesli, sessiz çığlıkları yankılanıyordu. Bunun nedeni Jack London’un “Uçurum İnsanları” adlı eseriydi. London, sömürü düzenini ve bu düzenin İngiltere’nin başkenti Londra’da sergilediği vahşeti olduğu gibi yazmış.
Zihnimde bunlar dolanırken evden çıkıp mahallenin pazarına doğru gittim. Pazar arabası yerine kullandığım bebek arabası önümde ben arkada. Akşam saatlerine rağmen sıcaklık 40 derecenin üstündeydi. Mahalledeki Kartal Park az sayıdaki ağaçtan ve biraz yeşillikten ötürü serindi. Parkta ayakları yere sabitlenmiş demir banklar sanki insanlar oturup dinlenmesin diye konmuş gibi rahatsız edicidirler. Yani kısacası insan rahatlığının düşünülmesi hak getire. Ana yola çıktığımda, arada bir insafa gelip esen rüzgârın beton yollarda kaldırdığı toz bulutlarından korunmak için herkes ağzını burnunu kapatıyordu. Buralarda yaşayan herkes London’ın anlattığı gibi birer uçurum insanıdır adeta.
İlk karşılaştığım kişi, her hafta aynı yerde açtığı tezgâhta kendi el emeğiyle ördüğü, işlediği ürünlerini satan Lütfiye teyze olur. Selamlaşırım, hal hatır sorarım her seferinde. Lütfiye teyze 78 yaşındadır. Vaktiyle kendisi de kocası Ahmet amca gibi çalışıp emekli olmayı çok istemiş. Fakat Ahmet amca “benim çalışıp kazandığım bize yeter de artar” dermiş. Yani çalıştırmamış onu hiç. Lütfiye teyze 40 yaşından sonra “Ahmet bırak çalışayım” demeyi bırakmış. Şimdi ise 78 yaşında yoksulun yoksulu bütçelerine üç kuruş katmak için yaz kış demeden elinin emeğini satmaya çalışıyor. Yani onlar da uçurum insanları…
Pazar yerinin girişinin az gerisinde küçücük bir park ve spor aletlerinin olduğu çimenlerin üzerinde bir dolu insan, her birinin çuvallar, valizler, çantalar dolusu üzerleri çarşaflarla örtülmüş satacakları eşyaları var. İnsan bileşeni ise Türkiyelisi, Suriyelisi, Afganistanlısı, erkek, kadın, genç, yaşlı ve bir sürü çocuk. Hepsi aynı evden çıkıp gelmiş gibiler. Gözleri karşı kaldırımdaki zabıtalarda ve bir yandan da saatin 18.30 olmasını bekliyorlar. Bir gözüm zabıtalarda, bu satıcıların önündeki çarşafın ucuna elimi uzattım. Esmer tenli bir kadın hemen çarşafı yerine örttü. Bana da “yasak bitmedi daha” dedi, aksanından Suriyeli olduğunu anlamıştım. İçimden “hepimiz uçurum insanlarıyız” diyordum.
İçimden “yasak bitmedi” diyerek zabıtaların yanına vardım. 10 zabıta yan yana ve hepsinin gözleri parkın içindeki insanlardaydı. Birinin elinin satılık, üstü örtülü eşyaya gittiğini görseler saldırıya geçecek gibi bekliyorlardı. Asıl görevleri pazar yerinde satılan ürünlerin hijyeni, gramajı, temizliği, düzeni, gürültü kirliliği olan zabıtaların işi gücü pazar yeri dışındaki yoksulun yoksulu aç insanları kovalamak oluvermiş. Hepsi de çok genç olan zabıtalar dilsiz gibi sessizler. Üç yaşlı zabıta ise sırtları dönük olduğunda bile uçurum insanlarının hareketlerini anında görürler. Genç zabıtalar kapağı devlet kapısına attıkları için o yoksul insanların arasında anaları, babaları bile olsa saldırıp ellerindekini almaktan geri durmayacak şekilde eğitilmişlerdir. Zabıtaların en yaşlısı Zeynel abidir. Yaşı 71’dir. Babası kendisine 9 yaş geç kafa kâğıdı çıkarttığı için babasına rahmet okur. “Emekli aylığıyla ayın sonu gelir mi? Babam 80 yaşında öldü. Ben de 80’i görürsem ölene kadar çalışmış olacağım. Hiç böyle hayal etmemiştim” diyor geçip giden 71 yıllık ömrüne. Yani Zeynel abi ve milyonlarca aynı durumda olan işçi de uçurum insanı…
Pazar yerinin içinde her tezgâhın önünde biraz durarak pazarcılarla alışverişe gelmiş bizim insanlarımızı yani işçi ve emekçileri dinlemeye çalışmıştım. Pazarcılar ürünlerini satmak için birer kalpazan gibi davranıyorlardı. Alışverişe gelmiş olanlar ise pazar yerinde daha ucuz ürün alabilmek için dönüp duruyorlardı. Ama hiçbir tezgâhta ucuz sebze meyve yoktu. Kendi aldıklarımla bir pazar arabasını doldurabilmenin hesabını yaptım. Yarım kilo taze fasulye 40, 1 karpuz 95, yarım kilo kabak çekirdeği 150, 1 kilo kırmızı pancar 30, 1 kilo salatalık 20, 1 kilo domates 15, yarım kilo kırmızıbiber 40, yarım kilo limon 45, 1 köy ekmeği 50, yarım kilo zeytin 110, yarım kilo peynir 225, toplam 850 lira tutmuştu. Bu hesaba göre 4 kişilik bir ailenin bir haftalık pazar alışverişi 4 bin liradan aşağı tutmayacaktır. Üstelik lüks sayılacak tek bir ürün bile almadan. Kendi aldıklarımın arasında ise “lüks” sayılabilecek tek şey kabak çekirdeğiydi.
Evet sevgili işçi kardeşlerim; kendiniz, yakınlarınız, sevdikleriniz, konu komşularınızın tamamı aynı şekilde yoksulluk, yokluk içinde yaşamıyor musunuz? Yani siz, biz, onlar, yani dünya nüfusunun yüzde 99’u açlık, yokluk, yoksulluk içinde yaşamaya mahkûm edilmiş uçurum insanları değil miyiz? Evet, ister sınıfımızın örgütlü mücadelesinin içinde olduğumuzdan farkında olalım, ister kıyıda, kenarda durup asıl suçlunun kapitalist sömürü düzeni olduğundan bihaber olalım. Bizi yani toplumun yüzde 99’unu uçuruma doğru itip duran, burjuvazi yani toplumun yüzde 1’lik kesimidir. Sömürücüler sınıfı, egemenler, patronlardır. Gerçeklerden kaçmak, bireysel kurtuluş hayalleri kurup kenarda durmak, kıra, köye kaçmaya çalışmak da beyhudedir ve bir hülyadan öte karşılığı yoktur. Aranızdan “ama yoksulluğun olmadığı, insanların eşitlik içinde yaşadığı bir dünya mümkün mü, ne uğruna mücadele edeceğim” diyen çıkarsa, onlara “kendi gibi yaşayan insanlarla, sınıf kardeşleriyle el ele verip mücadele yolunu seçenler aynı zamanda insanlaşma yoluna da girerler” diyorum. Geçmişte aynı yolu seçenlerin mirasını yaşatırlar, geleceğe bir bayrak devretmenin onurunu yaşarlar. “Bayrağı kendimizden sonra mücadeleye atılacak genç işçi kardeşlerimize devredene dek mücadelemiz devam edecek” demenin onuru ile yaşayanlara bin selam olsun. Ne mutlu bize ki, sınıfımızın çalışkan ve gururlu birer neferiyiz.
- Şeytanla Dost Olunmaz!
- Reklam Deyip Geçmeyelim!
- “60 Bin Maaşla Çoban Bulunmuyor.” Yersen!
- Bu Kandırmacalara Verilecek Cevabımız Var!
- İşçi Sınıfının Yareni Kim?
- Kapıldığımız Trendler ve Gerçek Sorunlarımız
- Her Yer Bizim Düzenimiz Olsun Diye
- Neden Bu Kadar Stresliyiz?
- “Beni Bırak, Gözünü Bebekten Ayırma Sakın”
- Huzurlu Bir Yaşam İçin Mücadeleye…
- “Bizim Hayallerimizi, Sizin Geleceğinizi Çaldılar”
- Bizim Mahallenin Gençleri
- Kişisel Gelişim Zırvasına Kanma, Sınıf Mücadelesine Sarıl
- Sömürü Düzenini Uçurumdan Atmak İçin Örgütlenelim
- Hindistan’da 250 Milyon Dolarlık Düğün ve Yoksulluk
- Emek Sömürüsü Kapitalizmin Fıtratında Var
- Sahip Olduğunuz Servet Bizden Çaldıklarınızdır!
- “Sayende Sigortalı Çalıştım, Emekliliğime Az Kaldı”
- Bayramları Bayram Gibi Yaşamak İçin!
- Dünya Üzerinde Yaşayan Herkesin Evi Olmalı
Son Eklenenler
- İzmir/Dikili’de çiçek üretimi yapılan Queen Tarım’da işçiler sendikal hakları için mücadele ediyor. DİSK/BTO-SEN üyesi Queen Tarım işçileri 16 Mayısta İstanbul’da, Danimarka Başkonsolosluğu önünde basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya çeşitli...
- Hikâye bu ya; zamanın birinde adamın biri varmış. Bu adam çevresindeki insanları hakir görür, küçümser, beğenmezmiş. Kendini hep onlardan farklı görür, güçlü olanlara hayranlık duyarmış. Gel zaman git zaman bu adam bir gün şeytanla arkadaşlık kurmuş...
- Dünyanın ve Türkiye’nin manzarasından çıkarılacak tek bir sonuç var: İnsanlık saplanıp kaldığı kapitalizm bataklığından kurtulmalıdır ve bu görev işçi sınıfının omuzlarındadır. Dünya işçi sınıfının örgütlülük ve bilinç düzeyi olarak gerilere...
- Toplumsal belleğin, işçi sınıfı mücadelesinin ve devrimci sanatın savunucularından, yönetmen ve senarist Ali Özgentürk, 15 Mayısta, 80 yaşında hayata gözlerini yumdu. Sinema tarihine unutulmaz eserler kazandıran Özgentürk, aynı zamanda işçi sınıfı...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Mücadele tarihimizin en önemli sembollerinden biri olan 1 Mayıs’ta “Yolumuz İşçi Sınıfının Yoludur!” diyen gençler olarak alanda yerimizi aldık. Bugünü...
- Sırrı Süreyya Önder, Sırrı Abi, çok yönlü bir insandı. Öldüğünde geride sadece anılar değil, iz bırakanlardan, eserler bırakanlardan oldu. Onu ölümsüz kılan şeylerden biri, barış ve kardeşlik uğruna verdiği mücadeledir. İşçi sınıfının ve ezilenlerin...
- Konak Belediyesi işçilerinin grevine dayanışma için gittim. Orada çekilen bir fotoğrafı UİD-DER’li abime gönderdim. İlk kez grev yaşamış biri olarak başka bir greve destek verirken hissettiklerimi sordu. Anlattım. Zaten UİD-DER sitesini ve abimin...
- Almanya’da Volkswagen, Ford başta olmak üzere özellikle otomotiv sektöründe kitlesel işten atma saldırısı büyüyor. Metal işçileri ise bu saldırılara grevlerle ve sınıf dayanışmasıyla karşılık veriyor.
- Türkiye’de rejimin 19 Mart’ta başlattığı gözaltı ve tutuklama saldırısına karşılık düzenlenen kitlesel protestoların ardından 1 Mayıs’ta da “Faşizme karşı omuz omuza” ve “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” sloganları tüm...
- Büro Emekçileri Sendikası (BES) Türkiye genelinde birçok kentte eş zamanlı basın açıklamaları yaparak Ağustos ayında başlayacak 2026-2027 toplu iş sözleşmesi sürecine dair taleplerini açıkladı. İzmir Büyükşehir Belediyesine (İzBB) bağlı İZELMAN,...
- Tez-Koop-İş Sendikası 2025 yılı kamu kesimi toplu iş sözleşmeleri çerçeve anlaşma protokolünün bir an önce imzalanması ve işçilere alın terinin karşılığının verilmesi talebiyle 14 Mayısta Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı önünde kitlesel basın...
- Soma Madenci Katliamının 11. yılında başta Soma’da olmak üzere çeşitli anma programları gerçekleştirildi.
- Bu 1 Mayıs’ta da her şeye rağmen alanlardaydık. “Yağmur Çamur Yağsa da Kış Kıyamet Kopsa da Biz Buradayız” dedik. İşçiler, emekçiler olarak, işçi sınıfının gençliği olarak alanlara çıktık. Biz de UİD-DER kortejinde Kadıköy’deydik. Yağmura ve soğuğa...