Buradasınız
Tersanede Cinayet
Kartal’dan bir işçi
Uzayan çalışma saatleri, ara vermeksizin çalıştırılan makineler, hızlandırılan teknoloji, vardiyalar, alınmayan güvenlik önlemleri, daha fazla kâr, her gün iş cinayetlerine zemin hazırlıyor. İşverenler kârları için yaşarken bizlerin de onların kârları için ölmemizi istiyorlar. Bir işçinin hayatı onlar için hiçbir anlam taşımıyor. Onlar biz ürettiğimiz için sefahat sürüyorlar, bizse onlara ürettiğimiz zenginliğin kırıntılarından bile faydalanamıyoruz ve hatta canımızdan da oluyoruz.
Birçok sektörde iş kazaları yüzünden yaşamımızdan olmamak ya da meslek hastalığına yakalanmamak mümkün değil. Ve bu kazalar dünyanın her yerinde yaşanıyor. Geçen yıl Çin’deki maden kazalarında binlerce işçi öldü. Tekstil sektöründeki fabrikada çıkan yangın yüzünden Bangladeş’te tekstil işçileri yanarak can verdiler. Türkiye’de de bir tekstil fabrikasında aralarında hamile bir kadının da olduğu işçiler yanarak hayatlarını kaybettiler. Metal sektörü her gün ölümlü iş kazalarına gebe.
Türkiye’de özellikle tersane sektörü iş cinayetlerinin yoğun yaşandığı bir sektör. Hatta kazalar işçilere öylesine kanıksatılmış ki örneğin kaynak yaparken işçinin gözüne çapak kaçması iş kazası olmaktan çıkıp işin doğallığı haline gelmiş. Daha büyük kazalar, işçileri bir iki gün silkeleyip ayağa kaldırsa da olayın sıcaklığının geçmesiyle her şey rutine dönüyor. Örgütlenmediğimiz sürece yaşanan her kaza, bir parçamızı götürmeye devam edecek.
Yine böyle bir kaza geçtiğimiz günlerde Dearsan Tersanesinde yaşandı. Gaz biriken bir bölümde işçilerin kaynak yapması istenmiş. Üstelik bu işyerinde gaz ölçüm cihazı da varken işçileri bile bile ölüme göndermenin adı iş kazası oluyor. Hepimiz biliriz, gaz olan bir yerde güvenlik tedbiri alınmadan ateş çakılmaz. Alana giren işçiler kaynağı yapmaya başladıkları anda patlama olmuş ve iki sanayi tüpü daha patladığında da ortalık savaş yerini aratmayacak bir hale gelmiş. Görenlerin anlattıklarına göre 7 işçi ağır derecede yandıkları için yüzleri tanınmayacak hale gelmiş. Yine olayın hemen ardından iskelede çalışan bir işçi dengesini kaybedip düşmüş. Bunların üst üste gelmesiyle birlikte anlık öfkeyle işçiler bir araya gelip tepkilerini yüksek sesle dile getirmeye başlamışlar. Can güvenliğimizi istiyoruz diye slogan atan işçiler iş bırakıp olayı protesto ederek olay yerine gelen polisle de çatışıp taşeron firmanın müteahhidini dövmüşler.
Ertesi gün Limter-İş sendikası bir basın açıklaması yapmak istedi. Polis sendikacılardan önce fabrikanın kapısını tutmuştu. İşçilerin can güvenliğini düşünmeyen burjuvazi kendi güvenliği için bütün güçleri seferber ediyordu. Sendikanın eğitim uzmanı ve diğer sendikalı işçiler “İş Cinayetlerine Son! Can Güvenliğimizi İstiyoruz!” yazılı pankartlar açtılar. Sendika, işçilerin bir önceki gün var olan tepkilerini devam ettirmeleri ve işçi kardeşlerine sahip çıkmaları için onları işbaşı yapmamaya çağırdı. Sermayenin uşaklığını yapan polis ise toplanan işçilere “iş başı yapın, ekmeğinizden olmayın, her iş yerinde iş kazası oluyor, bunun başka yolu yok, elbette ki risk alacaksın” diyerek işçilere baskı uygulamaya, işverenlerin ideolojisini pompalamaya başladı. Sendikacıların kendisine itiraz etmesinin ardından polis, “bu devlette kanun var nizam var, biz devletin polisiyiz” diyerek sendikacılara ve etraftaki işçilere saldırarak, gerçek yüzünü gösterdi. Polis devletin, devlet de sermayenin devletidir. Ve elbette ki savunacakları taraf işçiler değil, işverenler olacaktır.
Sendikacıların ve birkaç işçinin gözaltına alınmasıyla birlikte etraf süt liman olmuştu. Ancak dışarıda kalan birkaç işçi o gün işbaşı yapmadı, ama bu elbette cılız bir tepki olarak kaldı. Ne işçiler seslerini duyurdu, ne de üretim durdu.
Kazanın ardından yapılan incelemede %90 işçiler suçlu bulundu. Sözümona, hiç kimse onlara gidin kaynak yapın dememiş, işçiler kendiliğinden gidip kaynak yapmışlar. İskeleden düşen işçi de aslında emniyet kemeri varken takmamış. Oysa iskelede kemer yokmuş ve kazadan sonra iskeleye kemer takılmış. İşverenler her şeyin kılıfını ne de güzel buluyorlar. İş cinayetlerini çoğu zaman işçinin hatası olarak gösteriyorlar. Ya da işçilerin aileleriyle görüşüp üç kuruşa olayın kapanmasını, ailelerin de susmasını sağlıyorlar. Bir tarafta her gün ölüm korkusunu yaşatıp diğer tarafta da hayatlarımıza parayla değer biçiyorlar. İşsiz kalmak demek hepimiz için aç kalmak demektir. Burjuvazi, yaşadığımız bu korku sayesinde hayatımızdaki insanlık dışı olan hiçbir şeye ses çıkarmamamızı ve bir süre sonra da bunları kanıksamamızı sağlıyor, bunları hayatın sıradanlığı, doğallığı haline getiriyor.
Dearsan Tersanesinde meydana gelen olayda, sendikacılar “arkadaşlarınıza sahip çıkın, yarın tüm bunlar sizin de başınıza gelebilir” derken, polisin “her yerde kaza oluyor, takdiri ilahidir, işbaşı yapın ki işsiz kalmayın, kaçış yok” diye konuşma yapması, işçilerin birçoğunu işbaşı yapıp yapmamak konusunda kararsız bıraktı. Polisin saldırısıyla da işçiler işbaşı yapmaya ikna edildiler. Oysa olayın öncesinde uzun vadeli, sabırlı, sistemli yürüyen bir çalışma ve bir örgütlülük yaratılmış olsaydı, işçiler sistemin sözcülerini değil kendi sözcülerini dinliyor olacaklardı. Ve işsiz kalmamak adına tepkisiz kalmayacaklardı.
Burjuvazi hayatın her alanında propagandasını o kadar kuvvetli yapıyor ki, örgütlülüğün olmadığı her yerde bizleri un ufak ediyor. Oysa ancak örgütlü işçiler olduğumuz sürece yaşamımıza ve emeğimize sahip çıkabiliriz. İş cinayetlerinin kader olmadığını görebiliriz. Onların karşısında taleplerimizi haykırmadığımız, kulağımızın, yüreğimizin, dilimizin pasını açmadığımız sürece sömürü de, iş cinayetleri de var olmaya devam edecek. Sağlam bir örgütlülük yaratılmadığı sürece işverenlerin çarkları dönmeyi sürdürecek. Bizlere düşen görev, böylesi bir örgütlülüğü yaratmak doğrultusunda adımlar atmaktır.
İş Kazaları Kader Değildir
Faşizm denince…
Kaynak:
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- Aile Sağlığı Merkezi (ASM) çalışanları 1 Kasımda yürürlüğe giren Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ni protesto etmek için 5-6-7 Kasımda tüm Türkiye’de iş bırakma kararı aldı. Sağlık emekçileri İstanbul, Ankara ve İzmir başta olmak üzere...
- 7 Kasım 1917’de Rusya’da işçi sınıfı devrim gerçekleştirdi ve siyasal iktidarı ele geçirdi. Bu devrim Rus takvimine göre 25 Ekimde gerçekleştiği için tarihe Ekim Devrimi olarak geçti. Ekim Devrimi, tüm dünyayı sarsmış, 20. yüzyılın akışını kökten...
- Dünya… Masmavi okyanusları, uçsuz bucaksız ormanları, kıtaları dolaşan nehirleri, heybetli dağlarıyla her yanından yaşam ve bereket fışkıran bu rengârenk gezegen… Bu gezegenin gözümüzün önündeki hali içler acısı! Çünkü tüm dünyaya egemen olan...
- İSİG Meclisi’nin raporuna göre Ekim ayında 164 işçi, yılın ilk on ayında ise en az 1540 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. Türkiye’de iş kazaları ve iş cinayetleri en yakıcı sorunlardan biri olmaya devam ediyor. Her gün en az 5 işçi hayatını...
- Belediye işçileri artan hayat pahalılığı karşısında biraz olsun nefes alabilmek için ücretlerini yükseltmek istiyorlar. Buna karşılık belediyelerin yönetimleri ödenek olmadığı bahanesiyle işçilere düşük ücret dayatıyorlar. İstanbul ve İzmir’in ilçe...
- Tarih boyunca gelmiş geçmiş tüm sultanlar, komutanlar, yöneticiler, iktidarlar insanların ve toplumların algılarını şekillendirmeye, psikolojilerini yönetmeye odaklanmışlardır. Başka türlü egemenliklerini koruyamayacaklarını bildiklerinden toplumun...
- İngiltere’de 100 binin üzerinde insan Filistin halkıyla dayanışmasını göstermek ve emperyalist savaşa hayır demek için 2 Kasımda yeniden meydanlara çıktı. Başkent Londra’da 21. kez düzenlenen ulusal eylem gününde on binler hükümet binalarının...
- İspanya’da 29 Ekim Salı günü yaşanan sel felaketinde can kaybı 250’ye ulaştı. İspanya’nın doğusundaki Valencia bölgesinde etkili olan aşırı yağışlardan sonra meydana gelen sel felaketi büyük bir yıkıma neden oldu. Kurtarma ekipleri felaketten...
- Sevgili işçi kardeşlerim, yazının başlığı mücadele örgütümüzün ve işçi sınıfının çalışkan evlatlarından kadim bir dostuma aittir. Bir Afrika atasözü “aslanlar kendi tarihlerini yazana kadar, av hikâyeleri her zaman avcıların kahramanlığını...
- Genel-İş Sendikası İstanbul Anadolu Yakası 4 No’lu Şube ile Kartal Belediyesi yönetimini temsil eden SODEMSEN arasında yürüyen görüşmelerden olumlu bir sonuç alınamaması üzerine Kartal Belediyesi işçileri 30 Ekimde greve çıkmıştı. Belediye...
- Sendikaya üye olan işçilerin önüne çok çeşitli engeller çıkartılıyor. Sendikanın örgütlendiği işyerinde toplu sözleşme yapma yetkisi alması için hem işkolu hem de işletme barajlarını aşması ve Çalışma Bakanlığından çoğunluğu sağladığına dair yetki...
- Tarkett işçileri 18 Eylülden bu yana grevlerini sürdürüyorlar. Taleplerini, mücadelelerinin nasıl başladığını, grevlerini şöyle anlatıyorlar:
- Ücretlerini arttırmak, sendikalaşmak, ücret gaspına dur demek için çeşitli sektörlerden işçiler grev ve direnişlerini sürdürürken her geçen gün bunlara yenileri ekleniyor. Kartal Belediyesi işçileri Toplu İş Sözleşmesi (TİS) masasında anlaşma...