Buradasınız
Vİ-KO’da zafer mücadele eden işçilerin olacak!
Aydınlatma malzemeleri üreten büyük firmalardan biri olan Vİ-KO’da sendikalaşma faaliyeti başlatan işçiler üzerindeki baskılar giderek artıyor. Aşağıda, sendikalaşma çalışmaları yüzünden işten atılan Vİ-KO işçilerinin kaleme aldıkları basın açıklamasını yayınlıyor ve tüm sınıf kardeşlerimizi Vİ-KO işçilerine destek vermeye çağırıyoruz.
Baskı ve sömürü son bulacak! Vİ-KO’da zafer mücadele eden işçilerin olacak!
Bizler Samandıra’da bulunan ve elektrik malzemeleri üreten Vİ-KO’dan bir süre önce atılan işçileriz. Atılma nedenimiz ise Vİ-KO’daki kölece çalışma koşullarına boyun eğmememiz, bu koşulları değiştirmek için birlik olmak, sendikalaşmak istememiz.
Birçoğumuz daha çocuk denecek yaşlarda Vİ-KO’da çalışmaya başladık. İlk işe girdiğimizde bizlere “Vİ-KO’da çalışmak ayrıcalıktır!” demişlerdi ve bizler de inanmıştık. Dışarıdan bakıldığında her şey çok güzeldi. Ücretler düzenli ödeniyordu, sigortalar yatırılıyordu. Hele bir de birkaç ay önce taşındığımız fabrikaya dışarıdan bakanlar için, Vİ-KO bir cennetti. Ama çok geçmeden orasının bizim için nasıl bir cehennem olduğunu anlamış olduk.
Dediğimiz gibi, birçoğumuz çocuk yaşlarda çalışmaya başladık. Anlaştıkları bir ilköğretim okulu var. Oradan mezun olan öğrencileri kalfalık belgesi vaatleri ile işe alıyor, çırak adı altında çalıştırıyorlar. Normal işçi ile aynı işi yapan çıraklar 225 YTL ücret ile çalışıyorlar. Üstelik sigorta primleri de daha düşük. Yasalarda çırak olarak çalışabilecek işçi sayısı gündüz vardiyasında çalışan işçi sayısının %10’u ile sınırlı iken, orada bunun çok üzerinde, 60-65 civarında çırak çalışıyor. Böylece de kârlarına kâr katıyorlar. Üstelik çıraklara çok daha kolay hükmedebiliyor, onları çok daha kolay eziyorlar. Okul günlerinde izinli olmaları gerekirken okul müdürü ile anlaşarak öğretmeni getirmiyor, çalıştırmaya devam ediyorlar.
Birçoğumuz 18-20 yaş civarındayız. Erkek olanlarımız askere gidiyor, bayan olanlarımız evlenip işten çıkıyor. Çocuk yaşımızı fırsat bilip bizleri diledikleri gibi sömürüyorlar. En azından öyle yapmayı hedefliyorlar.
Ücret ve sigorta dışında en ufak bir sosyal hakkımız yok. Verdikleri ücretler de asgari ücret. 8-10 yıllık bir işçi bile 400-450 YTL civarında bir ücret alıyor. Biz elimizdeki üç kuruşla geçinmeye çalışırken, onlar sırtımızdan kazandıkları trilyonlarla sefahat sürüyorlar. Belki bunlar her işyerinde olan şeyler diyeceksiniz. Ama biz böyle olmaması gerektiğini biliyoruz. Ve Vİ-KO’da daha da fazlası var. Çocukluğumuzu fırsat bilerek bizi ezmek için her türlü yolu kullanıyorlar. Baskılar, hakaretler, aşağılamalar birbirini izliyor. Takım şefleri, amirler, en ufak olayda verilen durum bildirim raporları ile sürekli baskı altında tutuluyoruz. İşyeri hekimi vizite vermekten kaçarken, iş kazalarında masraflar biz işçilerden kesilirken, işyerindeki sözde psikolog ile bizlere komuta etmeye çalışıyorlar. Psikolog bize yardımcı olmayı değil, patrona itaat etmemizi sağlamayı, rahatsızlıklarımızı ispiyon etmeyi düşünüyor. Sanki azılı birer katilmişiz gibi hepimizin dosyaları tutuluyor, parmak izlerimiz alınıyor, yer yer patronun adamları tarafından takip ediliyoruz.
İşte tüm bunlara bir son vermek için, insanca yaşayabilmek ve çalışabilmek için birkaç ay öncesinde harekete geçtik. Biz birlik olamadığımız için istedikleri gibi davranabiliyorlardı, bunu değiştirmenin tek yolu örgütlenmekti. İstediğimiz insanca bir yaşamdı. İstediğimiz onurumuzun ayaklar altına alınmasına engel olmaktı. Bunun için anayasal hakkımızı kullanmak, sendikalaşmak istedik.
Çalışmanın belli bir evresinde patron çalışmadan haberdar oldu. Önce hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davrandı. “Aile birliğimizi bozmak isteyenler var. Aldanmayın!” dedi. Bu nasıl bir aile ise biz hep açtık, onlar istedikleri gibi yaşıyorlardı.
İşin ciddiyetini anladıklarında azgınca bir saldırı başlattılar. Telafi çalışmasını yaptığımız bir gün hepimizi işe çağırarak sorgulamaya başladılar. Önce bant bant sorguladılar. Kimlerin bu işin içinde olduğunu anlamaya çalışıyorlardı. Bazı arkadaşlarımızı teker teker odalara çekerek sorguladılar. Bir kısmımızın ise evlerine kadar geldiler, tehdit ettiler, gecenin bir yarısı fabrikaya götürüp sorguladılar. Baskılar, tehditler sökmeyince sendikaları kötülemeye başladılar. Çalışmayı yürüten arkadaşlarımızı karalamaya yeltendiler. Bizleri öylesine düşünüyorlardı ki böylesine “kötü” bir yola girmemize engel olmaya çalışıyorlardı. Aileye ihanet ettiğimizi söyleyerek duygu sömürüsü yaptılar. Dini duygularımızı istismar ederek Kuran’a el basmamızı istediler. Evlerimize kadar gelerek ailelerimizi baskı altına almaya, bizlere engel olmalarını sağlamaya çalıştılar. Bizleri işyerinin tuvaletine götürerek tuvalet kağıdı bile verdiklerini söylediler, bir kez daha onlara ihanet ettiğimizi iddia ettiler. Cep telefonlarımıza el koydular, tuvaletleri kilitlediler.
Söylediklerine göre ellerinde liste vardı, her şeyi biliyorlardı. Ama nedense her sorguda isimleri istediler, onlara ajanlık yapmamızı, arkadaşlarımıza ihanet etmemizi istediler. Tüm bu baskılar halen devam ediyor. Bunlar olurken bir kısmımız ise parça parça işten çıkartıldık. Güya performansımız düşüktü, güya işyerinde mutsuzduk. Türlü türlü bahaneler uydurdular. Ama her defasında gerçek nedeni gözler önüne seriyorlardı. Bizlerin birlik olmasından, örgütlenmesinden ölesiye korkuyorlardı. Bunun için gecenin 3’ünde ve bayram günlerinde pijamalarıyla işyerine geldiler.
İşten çıkartırken bile baskılar ve hakaretler eksilmedi. Önlerimize önce istifa mektuplarını koydular, kabul etmeyince hep bir ağızdan hakaretlere başladılar. Fiziksel özelliklerimizi aşağıladılar, medeni cesaretimizi kırmaya çalıştılar. İstedikleri onlara boyun eğmemiz, teslim olmamızdı. Onları asıl delirten de bu. Sorguya çekilen arkadaşlarımız arkadaşlarına ihanet etmeyeceğini söyledikçe daha fazla delirdiler.
Ve onlar da biliyorlar ki Vİ-KO’da bir tohum ekildi. Onlar her ne kadar dallarımızı kırmaya çalışsalar da başaramayacaklar. Onlar sömürmeye devam ettikçe biz başkaldırmaya devam edeceğiz. Ve bizler Vİ-KO’dan atılan işçiler olarak her zaman halen Vİ-KO’da çalışmakta olan arkadaşlarımızın, onların mücadelesinin yanında olacağız.
İşten atılan Vİ-KO işçileri
- “Tutuklu Öğrencileri Serbest Bırakın” Eylemleri
- DİSK: “Emeğimiz, Haklarımız, Geleceğimiz ve Demokrasi İçin Ayaktayız”
- Manisa’da Mercan Makina’da Direniş Başladı
- Sağlık Çalışanları Tıp Bayramında İş Bıraktı
- Tersane ve Belediye İşçileri Ücret Gaspına Karşı Mücadele Ediyor
- Metal İşçisi “Grev”, Belediye İşçisi “Ücret Gaspına Hayır” Dedi
- İstanbul’da Enerji, İzmir’de Tütün, Ankara’da Maden İşçileri Mücadele Ediyor
- İzmir’de Sunel Tütün İşçileri Greve Çıktı
- Doktorların “Beyaz Yürüyüş”ü Devam Ediyor
- Belediye İşçileri Ücret Gaspına Karşı İş Bıraktı
- Sendikal Baskılara ve Hak Gasplarına Karşı Mücadele Sürüyor
- Başpınar İşçilerine Yönelik Baskılar ve BİRTEK-SEN Genel Başkanının Tutuklanması Protesto Edildi
- BİRTEK-SEN Genel Başkanının Tutuklanması Protesto Edildi
- Antep Başpınar İşçileriyle Dayanışma Eylemleri
- Ağız ve Diş Sağlığı Çalışanları İş Bıraktı
- Chinatool ve Green Transfo Grevlerinde Anlaşma Sağlandı
- Digel Tekstil İşçileri: Sendikalı Çalışmak İstiyoruz!
- Çayırhan İşçilerinin Ankara Yürüyüşü Sona Erdi
- Antep: İşçiye Yine Baskı ve Yasak!
- Antep’te Tekstil İşçilerinin Düşük Zamlara Karşı Mücadelesi Sürüyor
Son Eklenenler
- 11 Nisan’da Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Emek ve Demokrasi Güçleri ve öğrenciler birçok ilde tutuklu öğrencilerin serbest bırakılması talebiyle basın açıklamaları gerçekleştirdi. İstanbul’da KESK İstanbul Şubeler Platformunun...
- Yunanistan’da işçi ve emekçiler bir kez daha kamu ve özel sektörde 24 saatlik genel grev gerçekleştirdi. Tembi tren felaketinin ikinci yıldönümü olan 28 Şubatta tarihindeki en büyük grev ve protestolara sahne olan Yunanistan’da, 9 Nisanda bir kez...
- KESK’e bağlı Eğitim Sen, Birleşik Kamu-İş’e bağlı Eğitim-İş ve Hürriyetçi Eğitim Sen, 10 Nisanda birçok ilde Milli Eğitim Müdürlükleri önünde, kent meydanlarında, sendika şubelerinde proje okullara yapılan keyfi atamalara karşı basın açıklamaları...
- Üzerine sayfalarca yazı yazılabilecek, saatlerce sohbet edilebilecek bir konunun en öz, en çarpıcı halidir sloganlar… Hele ki işçi sınıfının sloganları! Birkaç kelimeyle büyük anlamlar sırtlanırlar. Kimisi somut bir talebi anlatır, kimisi bir...
- Ankara’nın Beypazarı ilçesinde bulunan Çayırhan Maden Ocağında 10 Nisanda gece vardiyası sırasında meydana gelen patlamada 2’si ağır olmak üzere 14 işçi yaralandı.
- Evrensel sağlık kapsamı; tüm insanların ihtiyaç duydukları sağlık hizmetlerine, ihtiyaç duydukları yer ve zamanda, mali sıkıntı çekmeden erişebilmeleri anlamına gelir. Sağlığın geliştirilmesinden, hastalıkların önlenmesine, rehabilitasyon ve...
- Gençlik yılları insanın en güzel, en verimli, en dinamik yılları olarak tanımlanır. Fakat gençlerin dinamizmleri yok ediliyor, gelecekleri ve hayalleri çalınıyor, toplum nefessiz bırakılıyor. Kapitalizm genç kuşaklara bir gelecek vaat etmiyor....
- Ruhunda özgür bir dünyanın umudunu taşıyan, yüreği bencil çıkarlarla değil, toplumsal kurtuluş özlemiyle çarpan sevgili büyüklerimiz ve değerli genç arkadaşlarımız, merhaba!
- Rejimin 19 Martta başlattığı saldırı dalgasına karşı başlayan protestolarda öğrenci gençler kitlesel katılımıyla dikkati çekmişti. Günlerce süren eylemlerde, polis barikatlarına, polisin şiddetli müdahalesine rağmen alanları terk etmeyen yüzlerce...
- Çünkü büyük kapitalist ülkeler, milyonlarca emekçinin vergileriyle oluşan bütçeleri sağlık, eğitim, barınma gibi temel ihtiyaçlara değil daha fazla silahlanmaya akıtıyorlar. Baskıcı ve otoriter uygulamaları arttırıyor, demokratik hak ve özgürlükleri...
- Türkiye’de siyasal gelişmelerin hızlandığı, her bakımdan zorlu, her bakımdan ağır bir süreçten geçiyoruz. İşçi ve emekçiler, emekliler, gençler olarak enflasyonun hız kesmesini, hayat pahalılığının son bulmasını, geçim derdinin hafiflemesini...
- Sosyal medya platformlarında her gün yeni bir trend beliriyor, insanlar yeni bir akımın peşinden koşturuluyor. Dün “lokma dünyası”, yakın zamanda “Dubai çikolatası” peşinde koşan insanlar, yarın farklı bir yiyecek ya da akımla tüketim sarmalına...
- Toplumun itirazının güçlenmesi, işçi sınıfının kendi talepleriyle, kendi örgütleriyle, kendi mücadele yöntemleriyle sahneye çıkmasıyla mümkün olabilir. Bunun yolu işçi sınıfının sendikal ve siyasal örgütlülüğünün, bilinç düzeyinin ve dolayısıyla...