Buradasınız
Yan Sanayi mi, Taşeron mu?
Sefaköy’den bir metal işçisi

Merhabalar arkadaşlar! Ben büyük bir elektronik fabrikasında çalışıyorum. Bu işyerinde kadrolu, sözleşmeli ve taşeron birçok işçi çalışmakta. Ben sözleşmeli olarak çalışmaktayım. Burada uzun zamandır dikkatimi çeken bir durum var. Ben UİD-DER’li bilinçli bir işçi olarak taşeron ve yan sanayinin ne demek olduğunu biliyorum. Ama çalıştığım yerde işçiler taşeronu yan sanayi olarak tanımlıyor veya ikisinin aynı şey olduğunu söylüyorlar. Taşeron uygulamasının kötü bir şey olduğunu katıldığımız mitinglerde, eylemlerde ve kurduğumuz stantlarda işçilere duyurmaya çalışıyoruz. Tabii taşeronun ne demek olduğunu bilmeyen birçok işçi de oluyor. İnsanın aklına şu soru gelmiyor değil; işçiler taşeronun ne demek olduğunu tam olarak bilmediklerinde neye karşı, nasıl mücadele edecekler?
Yan sanayi, bir işletmenin ürettiği asıl ürünün bazı parçalarının başka bir işletme tarafından üretilmesi halidir. Mesela araba parçaları üreten bir fabrika yan sanayidir. Cep telefonu kapağı, pili üreten bir işletme yan sanayidir.
Taşeron sistemi, bir işyerinde işin tamamının veya bir kısmının belli bir süre ile asıl işveren tarafından alt işverene verilmesi anlamına gelir. Bu tanımı böylece bırakırsak patronların asıl amaçlarını ve taşeronun ne olduğunu tam olarak algılayamayız. Sistem şöyle işliyor: Asıl işveren, taşerona diyor ki, “Bana yüz tane adam lazım. Ben sana şu kadar para vereceğim, sen yüz tane eleman toplayıp şu bölümün şu işlerini halledeceksin. Haa onların sigortasını, iş güvenliği önlemlerini, ücretini, çalışma saatini, hangi koşulda çalışacağını belirlemek senin bileceğin iş, senin sorumluluğundadır. Ben malımı isterim.” Alt işveren, yani taşeron, yeterli sayıdaki işçiyi toplayıp baş patronun üretim sahasının yolunu tutar. Taşeron, bu işçilerin sigortasını yapıp yapmayacağını, ne kadar ücret vereceğini kendisi belirler. Genelde iş güvenliği önlemlerini de almaz. Baş patronun, yani asıl işverenin verdiği paranın bir kısmını cebe atar, bir kısmını da işçiye verir. Hele bir de işçinin sigortasını yapmamışsa kazancı daha da artar. Taşeron patron işçiyi uzun saatler çalıştırır ve böylece işçiye ödeyeceği ücreti de fazlasıyla çıkarır. Bazen fazla mesai paralarını bile vermez, sigorta yapmışsa sigortasını işçiye ödediği ücret üzerinden değil asgari ücret üzerinden yatırır, kalanını da kayıtdışı yani elden verir.
Peki, baş patronun buradan kazancı ne olur? Patron bu işçileri kendi kadrosuna almış olsaydı işçiye yapacağı masraf iki kat artmış olacaktı. İşçinin birçok sosyal hakkını vermek zorunda kalacaktı. İşte böylece patron işçiye yapacağı birçok masraftan kurtulmuş, işçiyi istediği zaman aralığında çalıştırmış oluyor. Ama soruna daha genel baktığımızda, taşeronluğun önemli bir amacının da işçilerin birleşmesini önlemek olduğunu görürüz. Bir işyerinde patron, birden çok, birbirinden bağımsız taşeron bulundurabiliyor. İşçiler sendikalaşmaya başladıklarında karşılarında muhatap olacakları tek bir patron değil birden çok patron buluyor. Böylece işleri daha da zorlaşıyor. Diyelim ki patron bir işyerinde beş yüz işçiyi otuz tane ayrı ayrı taşerona bölmüş olsun. Her bir taşerona on altı işçi düştüğüne göre burada sendikalaşma neredeyse imkânsız hale geliyor. İşte patrona bal kaymak, yemesin de yanında yatsın!
Son yıllarda taşeron işçi sayısı 387 binden 1 milyon 600 bine çıktı. Buna bağlı olarak iş kazaları da kat be kat arttı. İşte böylesine korkunç bir ortamda, benim çalıştığım işyerindeki işçiler taşeronu yan sanayi olarak tanımlayabiliyorlar. Bu işyeri sendikalı olduğu halde işçiler ne bilinçli ne de örgütlü. İşçileri sınıf bilinciyle eğitmeyip patronun hizmetine sunan Türk Metal sendikası bürokratlığına devam ededursun, bakın taşeronun ne demek olduğunu sorduğum işçiler nasıl cevap veriyor. Sekiz yıllık bir kadın işçiye daha önce nerede çalıştığını soruyorum. Kadın işçi: “İlk yıllarda bu işyerinin yan sanayi bölümünde çalışıyordum, sonrasında kadroya alındım.” Yan sanayi dediği asıl şirketin bünyesinde çalışan taşeron oluyor. Başka bir işçiye soruyorum, bu işçi de on yıllık. “Abi taşeronla yan sanayi aynı şey mi?” diye sorduğum işçi, “tabii aynı şey, yani burada ürettiğimiz ürünün bir kısmını da taşeron üretiyor” diyor. Taşeronda çalışan bir işçiye hangi bölümde çalıştığını sorduğumda, “yan sanayide çalışıyorum” cevabını aldım. Bu işçiye yan sanayinin ve taşeronun tanımını yaptığımda ise “bizim orda herkes yan sanayi dediği için ben de yan sanayi diyorum” dedi. Anlaşılan patronlar işçilerin kafasında kötü bir algı yaratmamak için işçilere yaptıkları işin yan sanayi olduğunu benimsetmişler.
UİD-DER her konuda, her yerde işçilerin anlayabileceği bir dilde onları bilinçlendirmeye, örgütlemeye devam ediyor.
Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!
Duvarlara Karşı Sürüyor Mücadele
Konya’da Bir İş Cinayeti, Bir Aile Dramı
- Patronlar “Kullan At” İşçi İstiyorlar!
- İşçi Sınıfı Olarak Ders Çıkaralım
- Grönland’ın Buzulları ve Egemenlerin Kâr Arzusu
- Dünü Unutmadan, Bugüne ve Geleceğe Bakabilmek…
- Emekliliği Kim Bitirdi?
- Servis mi Eziyet mi?
- Yamyam Fareler Gibi Olmamak İçin…
- “Keşke Bizim de Bahçeli Bir Evimiz Olsaydı”
- “Polonez İşçileri Kazanmış”
- Kumarla Köşeyi Dönenler Neye Dönüyor?
- Düşük Ücret Dayatmasına Karşı Örgütlü Mücadeleye
- “Geçinemiyorsan Memleketine Dön”
- Neden Hayattan Sıkılıyoruz?
- Rakip Değiliz
- Savaşı Kınamak Sorumluluktan Kurtulmaya Yeter mi?
- Sağlık Alanında Birleşik Mücadele Şart!
- İyi ki Varsın UİD-DER
- Her Şeyin İçinde ve Her Şeyin Dışındayız
- Her Şey Karşıtıyla Vardır
- Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
Son Eklenenler
- Merhaba dostlar. 1 Mayıs’ı geride bıraktık. Bizler de genç işçiler olarak 1 Mayıs’ta UİD-DER’le birlikte alanlardaydık. Sınıfımızın saflarında olmanın heyecanını yaşadık. Duygularımızı sizlerle de paylaşmak istiyoruz.
- Erol Eğrek’in katledilmesinin sorumlusu yalnızca Çalık Holding değildir. Mahkeme kararına rağmen işçinin kazanılmış hakkını 10 yıldır ödemeyen Çalık Holding’e hiçbir yaptırım uygulamayan; patronları denetlemeyen, adaletsizlik ve cezasızlığı temel...
- Yaşanan her türlü baskı ve zorbalığa karşı, işçi sınıfı kendi saflarında gücünü birleştirmeli ve öfkesini doğru adrese yönlendirmelidir. 1 Mayıs bu birliğin ortaya çıktığı uluslararası bir mücadele günü olarak önemli bir yere sahiptir.
- 1980 darbesinin üzerinden 45 yıl geçti ama bıraktığı karanlık hâlâ silinmedi. O darbe devrimci hareketi ve örgütlü işçi sınıfını ezmek için yapıldı. Bugün hâlâ baskılarla karşı karşıyayız. Ama nasıl ki o karanlık günlerde Hasanlar, Haticeler...
- Her sene olduğu gibi bu 1 Mayıs’a da büyük bir titizlik ve ciddiyetle hazırlandık. UİD-DER ailesi olarak çocuklarımızla, gençlerimizle kadın erkek hep birlikte kapitalizmi teşhir ettik. Ekonomik, sendikal ve siyasal taleplerimizi dosta düşmana...
- İstanbul Sultangazi’de bulunan Bezmialem Validesultan Kız Anadolu İmam Hatip Lisesinin Okul Müdürü Refik Albayrak’a, İBB’nin dağıttığı ücretsiz yemeğin öğrencilere ulaştırılmasını sağladığı için Milli Eğitim Bakanlığı tarafından kınama cezası...
- Gebze Organize Sanayi Bölgesinde bulunan Alman sermayeli ERLAU Metal fabrikasında işçilerin direnişi sürüyor. Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubede örgütlenen işçiler kod 46 ile işten atıldı. Direnişin 26. gününde UİD-DER’li işçiler...
- Bazı kayıplar vardır ki ifadesi mümkün olmaz, sanki bir parçamızı alıp götürür. Pazar günü emekçi bir abimizi, bir değerimizi, bir rengimizi, “bu ülkede barışı savunan bir kişi bile kalsa umut vardır” diyen, savunduğu değerlerin bedelini...
- Bu yıl 1 Mayıs’ta Kadıköy’de yan yanaydık! Yağmur da yağdı, çamur da vardı ama biz çocuk, yaşlı, genç, engelli, üniversiteli, liseli, emekli, kadın, işçi, emekçi oradaydık. Omuz omuza, yürek yüreğeydik…
- İzmir’de belediye işçileri birbiri ardına greve çıkıyor. Narlıdere Belediyesi işçileri 6 Mayısta grev başlattı, bir gün sonra talepleri kabul edildi. Konak Belediyesi işçileri ise 7 Mayısta greve çıktı. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nde çalışan...
- Bu 1 Mayıs’a kızım, torunum ve oğlumla katıldım. 1 Mayıs alanında çocuklarımın da yanımda olmasının heyecanımı ve mutluluğumu arttırdığını belirtmek isterim. Ben her yıl 1 Mayıs’a UİD-DER’le katılıyorum ve her zaman çok heyecanlanıyorum.
- TÜPRAŞ Rafineri'de kendilerine haber verilmeden taleplerinin çok altında zam oranlarına ve 3 yıllık sözleşmeye imza atılmasına tepki gösteren işçiler üretimi durdurarak, yürüyüş yaparak sözleşmeyi protesto etti.
- Hiçbir şey siyaset üstü değildir. Ekmekten suya, yediğimiz peynirin kalitesinden oturduğumuz evin sağlamlığına kadar her şey siyasetin içindedir. İş cinayetlerini “kader” diye yutturanlar, depremleri de “fıtrat” diye anlatıyorlar.