Buradasınız
Yine İşçi Katliamı, Yine Patronların Kâr Hırsı!
Avcılar’dan bir işçi
Geçtiğimiz günlerde Türkiye’nin gündemine bomba gibi bir olay düştü. Maytap atölyesinde patlama olmuş ve işyeri ve çevresi deprem yerine dönmüştü. Bu görüntünün yanında en önemlisi de ölenler ve ağır yaralıların durumuydu. 20 kişi ölmüş, 116 kişi yaralanmıştı. Yaralılar yakınlardaki hastanelere kaldırılmış, ölenler ise kimlikleri tespit edildikten sonra ailelerine teslim edilmişti. Ertesi günlerde göçük altından iki ceset daha çıkarıldı. Yaralılardan bir kişi de hastanede öldü. Dolayısıyla toplam 23 ölü, 115 yaralı vardı.
Patlamayla beraber yazılı ve görsel medya olayı manşetlerine taşıdılar ve yaklaşık bir hafta kadar da haber yaptılar. Neden medya bir gün değil de birkaç gün bu olayın üzerinde durdu, bu da olayın diğer bir boyutu. Patlamayla beraber işyeri mercek altına alındı ve suçlu arandı. Herkes birbirini suçladı. Çıkıp da kimse bizim hatamız demedi. Patlamanın kaynağı olan işyeri kaçak, hiçbir denetim yok. Patlayıcı madde üreten bu işyeri büyük bir risk taşımasına rağmen yıllardır orada o işi yapıyor. Ve herkes bundan haberlerinin olmadığını söylüyor. Mühendisler Odası açıklama yapıyor: “İşyerinin orada faaliyet göstermesi ve yaptığı iş kesinlikle büyük bir suçtur.” Kadir Topbaş ise vatandaşı suçluyor: Vatandaşlarımızın böyle yerleri bize bildirmeleri gerekir, biz nereden bilelim, burada bir sürü işyeri var.” Yani açıkça vatandaşı sorumsuzlukla suçluyor. Erdoğan ise patlamadan dolayı çok üzüntülü olduğunu, suçluların cezalandırılacağını ve ölenlere Allah’tan rahmet dilediğini belirtiyor. Aynı şekilde Gül de buna benzer açıklamalarda bulunuyor.
Ne kadar da kolay, ölenlere Allah’tan rahmet dilemek, çok üzüntülüyüz gibi söylemler kullanmak. Bütün bunlar size samimi geliyor mu? Bugün üzüntülüyüz mesajları verenler, patlayarak ölenleri, onların yakınlarını, çocuklarını, eşlerini, analarını, babalarını ne kadar hissedebiliyorlar acaba. Ya yaralılar, hayatta kalma mücadelesi verenler? Belki içlerinden bazıları ömür boyu bakıma muhtaç olacak. Gerçek sorumlular üzüntülerini onların yanında olarak gösterecekler mi, gerçekten de maddi, manevi ne gerekirse yapacaklar mı?
Bir de açıklama yapıldı: En az 900 gün sigorta pirimi ödemiş olanlara maaş bağlanacakmış. Ama şöyle bir gerçek var ki, patlamanın gerçekleştiği işyeri bırakın SSK’lı işçi çalıştırmayı, kayıtlı bile değil. Ve orada çalışmak zorunda olanlar zaten en son çare olarak oraya girmişler. 46 yaşındaki Zübeyir Bal da bunlardan biriydi. Zübeyir Bal maytap atölyesinde çalışan ve patlamada ölenlerden biri. Uzun süre işsiz kaldıktan sonra bulduğu bu işe girmişti. Çünkü karnını doyurması gerekiyordu. Ödemesi gereken kirası vardı. Ödemezse anında sokakta kalırdı. Hepimiz aynı değil miyiz? Ayakta kalabilmek için bir sürü iğrençliklere maruz kalmıyor muyuz, maruz bırakılmıyor muyuz patronlar tarafından?
Durum böyleyken 900 günlük primden bahsediyorlar. Bir de bunun yanında şu açıklama yapılıyor: Maytap atölyesine ait olmayan ölü ve yaralılar devlet güvencesinden yararlanamayacaklar. Devlet güvencesinden bahsettikleri neyse? Ölenleri ikiye ayırıp üvey evlat muamelesi yapılıyor. Patlama anında işyerinin yakınında olmaları orada ölenlerin suçuymuş gibi. Açıklamalara ve yapılanlara bakıldığında her şekilde potansiyel suçluyuz.
Yarım kalan hayatlar ve arkasından başlatılan çalışmalar… 30 bin işyerini 65 tane müfettişle denetlemeye çalışıyoruz diyen sorumlular, şimdi “sıkı” bir denetime girişip, 750 müfettiş görevlendirip, Türkiye genelinde çalışma başlatacaklarmış! Başta İstanbul olmak üzere birkaç bölgede bu uygulama yapılacakmış. Bugün birçoğumuzun bildiği gibi kaçak işyerleri ve kaçak olarak çalıştırılan işçi sayısı çok fazladır. SSK’ya kayıtlı olmayan her işçi kaçak durumda. Bazılarımız şahit olmuşuzdur, müfettişler işyerini denetime geldiğinde bir kısmımız işyeri dışına gönderilmişizdir. Gidin biraz dolaşın derlerdi. Patronlar bizi inkâr ederler, biz de bunu bildiğimiz halde hiçbir şey diyemeyiz. Sanki devlet bunu bilmiyor; çok da güzel biliyorlar ama işlerine geldiği gibi davranıyorlar her zaman olduğu gibi.
Söz konusu olan bizim çıkarımızsa, bizim için bir şey yapılacaksa, hep göstermelik oluyor, adı var kendisi yok genelde. Şehrin merkezinde patlayıcıyla dolu bir işletme, her an ölüm tehlikesiyle burun buruna çalışan işçiler ve haberimiz yok diyen sorumlular. Diyelim ki öyle, gerçekten de haberleri yok ve önlem alamadılar. Ya bilinenler, ortada olanlar? Gün geçmiyor ki tersanelerden ölüm sesi yükselmesin. Her gün can veriyoruz patronlara. Peki ne yapılıyor? Hani önlemler alınacaktı, daha fazla ölüm olmayacaktı? Kardeşlerimizi alıyorlar acımasızca bizden. Ve belki yarın da sıra bizdedir, biz de onlar gibi bir patlamada can verebiliriz.
Dedik ya, hükümet ve patronlar sınıfı işlerine geldiği gibi davranırlar diye. İşte buna en iyi örneklerden birini de son dönemde sıkça bahsedilen SSGSS yasasında görmüş oluyoruz, onlar için değerimizin ne olduğunu. Bugün bir annenin süt iznine göz diken zihniyet, yıllarca çalışıp alınteri dökmüş emeklilerin maaşına saldıran, önceki hükümetlerden bayrağı teslim alan AKP hükümetinden başkası değildir. Bütün bu yapılanlardan da görüyoruz ki, ne hükümetten ne patronlardan ne de onların uşaklarından bizlere fayda yok! Kârları uğruna bizleri ölüme gönderenler onlardan başkası değildir. Üzüntülüyüz derken de aslında yaptıkları şey timsah gözyaşı akıtmak.
Bizim için tek çözüm, tek kurtuluş, işçi sınıfının örgütlü mücadelesidir. Kurtuluşumuz kendi ellerimizdedir, yanımızdaki işçi kardeşimizdedir. Akşama kadar yarıştırıldığımız kendi sınıfımızdan olan işçi arkadaşımızla birliğimizdedir kurtuluşumuz. Bir araya gelip örgütlenmeli ve bizim canımıza kastedenlerin, kâr hırsları yüzünden bizleri her gün öldürenlerin karşısına dikilmeliyiz.
Yedi metre kumaş mı, canımız mı?
- Toplu Konut Değil, Toplu Mezar!
- Örgütlenmeye İhtiyacımız Var
- Kâr Hırsı Doğayı ve İşçileri Katlediyor
- Gençlerimiz Ölmeye Devam Ediyor
- Kocaeli’de “MESEM’e ve Çocuk İşçiliğine Son”Eylemi
- Sağlıksız ve Kötü Çalışma Koşullarına Karşı Birleşelim
- Mesleki Eğitim mi Kâr Hırsı mı?
- Hayatımızı Değiştirecek Parolayı Unutmayalım!
- Gizli Açlık Tehlikesi Büyüyor
- Biz Mücadele Edersek Her Şey Düzelir!
- Hasköy Sanayi Sitesinden Sonra Şimdi Sıra Kimde?
- Ya Beni İşten Atarlarsa?
- İSG-SEN Ankara’da Siyah Baret Eylemi Yaptı
- Patronların Prestiji Yangın Riskinden Daha Önemli
- “El Cerrahisi 7/24 Yanınızda”
- Yangından Haberimiz Bile Olmadı!
- TMO Silosundan Fabrikalara Patlamalar ve Yangınlar Ne Anlatıyor?
- Aşırı Sıcaklar İşçi Sağlığı ve Güvenliğini Tehdit Ediyor
- Teknoloji Çağındayız Ama İşçiler Çalışırken Ölüyor!
- Örgütsüzlüğümüzün Bedeli: Artan İş Cinayetleri
Son Eklenenler
- Ankara’dan UİD-DER’li işçiler olarak özelleştirmeye ve hak gasplarına karşı eyleme geçen Çayırhan Termik Santrali ve Linyit İşletmesi işçilerini eylem alanlarında ziyaret ettik. 20 Kasımda maden işçileri iş bırakarak direnişe başlamış, ardından...
- “Eğer öleceksem, burada size karşı mücadele ederken öleceğim. Benim düşmanım sizsiniz. Vietnamlılar ya da Çinliler, Japonlar değil. Benim düşmanlarım ben özgürlüğümü istediğimde buna karşı duranlardır. Adalet istediğimde buna karşı duranlardır....
- Adana’da SASA Polyester’in PTA tesis şantiyesinde Gemont Endüstri adlı taşeron şirket bünyesinde çalışan inşaat işçileri gasp edilen 2 aylık ücretleri ve tazminatları için 20 Kasımdan beri fabrika önünde eylem yapıyor. Yapı ve Yol İşçileri...
- Hatay’ın Payas ilçesinde bulunan Atakaş Çelik fabrikasında Birleşik Metal-İş üyesi üç işçi, geçtiğimiz günlerde işten çıkarılmıştı. UİD-DER’li işçiler olarak fabrika önünde direniş başlatan işçilere direnişin beşinci gününde dayanışma ziyaretinde...
- “Her şeyin içinde ve her şeyin dışındayız”. Bu söz bir market çalışanı arkadaşımın ağzından işçilerin yaşamını özetleyen bir söz olarak döküldü. Uzun zamandır büyük bir mağazada çalışan arkadaşım, marketin günlük cirosunun rekorlar kırmasına rağmen...
- 40 yıllık kısacık yaşamına yüzlerce hikâye ve roman sığdıran Amerikalı sosyalist yazar Jack London 22 Kasım 1916’da hayatını kaybetti. Aradan geçen uzun yıllar London’ın eserlerinin güncelliğinden hiçbir şey kaybettirmedi. Çünkü o işçi sınıfının...
- Ankara’nın Nallıhan ilçesinde bulunan Kömür İşletmeleri AŞ (KİAŞ) bünyesindeki Çayırhan Termik Santralinde çalışan madenciler, madenin özelleştirilmesine karşı 20 Kasımda direnişe başladı. Sabah 08.00’de gece vardiyası dışarı çıkmadı, gündüz...
- Emperyalist savaş Ortadoğu başta olmak üzere dünyanın her yerinde kendini hissettiriyor. Egemenler yıllık bütçelerin büyük kısmını “savunma” adı altında savaş sanayisine ayırıyorlar. Burjuva siyasetçilerin politikaları hızlı bir şekilde sertleşiyor...
- Fotoğraftaki reklam panosu kaldırımın ortasında duruyor, gündüz gece. Arka tarafında medya maymunu Hülya Avşar sanki “hadi EYT’liler koşun, sakın geç kalmayın” dercesine sırıtıyor. Mağazada çalışan genç işçi kızımıza EYT reklamını sordum. Kendine...
- Bağımsız Maden-iş üyesi Fernas Madencilik işçilerinin direnişi çeşitli sendika ve işçi örgütlerinin desteği ile kazanımla sonuçlandı. Fernas patronu Ocak 2025’te işçilerin ücretlerine zam yapılmasını ve atılan işçilerin hak kaybı olmadan işe geri...
- Fransa’da devlet demiryolu şirketi SNCF’de örgütlü CGT-Cheminots, UNSA-Ferroviaire, SUD Rail ve CFDT-Cheminots sendikaları, 11 Aralıkta süresiz grev kararı aldı. Dört demiryolu sendikası, grev kararını SNCF’nin yük taşımacılığı birimi olan SNCF Fret...
- Gürcistan’ta madencilik şirketi Georgian Manganese’e ait Zestafoni ferroalyaj tesisi ve Chiatura manganez madeni 1 Kasımdan Nisan 2025’e kadar üretimi durdurduğunu açıkladı. Gürcistan’ın en büyük madencilik şirketi Georgian Manganese’in tesislerinde...
- Çocukların mutlu olduğu, gelecek endişesi taşımadığı, ayrımcılığa maruz kalmadığı; eşitlik, özgürlük, barış dolu bir dünyada yaşamalarını kim istemez ki? Fakat biliyoruz ki dünyamız çocuklar için sıcak bir yuva değil. Kol kanat gerdiğimiz...