Buradasınız
Zeki Triko Patronunun Oyununu Bozdum!
Zeki Triko’dan atılan bir işçi
İki yıldır çalıştığım Zeki Triko’dan patronun oyununu bozduğum için işten atıldım! Sütlüce’de kurulu olan Zeki Triko, tekstil sektöründe faaliyet gösteren bir şirkettir. Üstelik 50 küsur yıllık bir kuruluştur. Türkiye’de ilkler arasında ve dünyanın çeşitli bölgelerine ihracat yapmaktadır. Zeki Triko’da işçiler asgari ücretin üstünde ücret almasına rağmen sigorta primlerimiz asgari ücret üzerinden yatırılıyordu. Her ay verilmesi gereken maaş bordrosu da verilmediği için, işçiler tarafından primlerin ne kadar yatırıldığı tam olarak bilinmiyordu. Maaş bordrosu almak için geçerli bir sebebimiz olması gerekiyordu. Kredi almak gibi! Maaş bordrosu alırken bunu fark ettim ve yetkiliye “Bu bordro bana mı ait? Burada gösterilen maaş doğru değil!” dediğimde, şaşırmış bir halde “zaten hep böyleydi” deyip bordroyu elimden çekip aldı ve beni de gönderdi. Ardından şirketin müdürü beni çağırıp görüştü. Söylediği ilk şey “Sen ne yapmaya çalışıyorsun!” oldu. Kendisine ben aynı şeyi sorduğumda ise biraz düşündükten sonra arkasına yaslanarak, “evet bu uygulama doğrudur ve böyle olması gerekiyor” dedi. “Biz elli yıllık kuruluşuz ve bu hep böyle oldu, olmaya da devam edecek” dedi. “Sen ne istiyorsun?” diye sorduğunda, “sigorta primlerimin geriye dönük olarak düzeltilmesini istiyorum” diye cevapladım. O da “böyle bir şey olamaz” dedi sinirlenerek. “Yapmayacağız, ne yapacaksın” dediğinde ben de kendisine “yasal haklarımı kullanacağımı” söyledim. “Git kullan” dedi ve ben odadan çıkıp işimin başına döndüm.
Bölüm şefi yanıma gelip bana nasihat eder gibi beni bu durumdan caydırmaya çalışıyordu. “Burası çok büyük bir şirket, onların her yerde adamı var. İstedikleri gibi işlerini döndürürler. Onlara bir şey olmaz, olan sana olur. İşsiz kalırsın, ortalık kötü, ben seni düşündüğüm için söylüyorum kızım. Patronlar umurumda değil. Bir abla olarak söylüyorum sana. Hiçbir şey tutturmazsın. Herkes maaşını bile vermiyor. Bak! Bizim yine sigortamız var” diyerek uzun uzadıya bana nasihatlerde bulundu. Arada da “Bana kimse bir şey demedi. Ben kendim seninle konuşmak istedim” deyip durdu. Sonrasında ise “Ee! Ne diyorsun? Tamam mı? Anlaştık mı? Vazgeçtin mi?” dedi. Ben de kendisine “Geri adım atmayacağım, gerekeni yapacağım, sen de göreceksin! Senin dediğin kadar da basit değil!” dedim. Benim kararlığımı ilk kez bu kadar net bir şekilde görmüştü. Söylediği tek şey “Ne oldu sana böyle, iyi o zaman sen bilirsin!” deyip yanımdan gitmek oldu. İşçi arkadaşların kimisi sessizce bu durumu izledi, kimisi “Haklısın! Doğru aslında!” dedi, kimisi böyle bir uygulamadan haberi olmadığını söyledi. Kimileri de bir şeyin değişmeyeceğini söylediler. Kimse yanımda olmadı, ama içlerinden bana destek veriyorlardı.
Hemen arkasından bordromun gerçek ücretim üzerinden sigortaya bildirildiğini öğrendim! Geriye dönükler için ise bir şey yoktu. Bir hafta geçmişti görüşmenin üzerinden. Bu süreçte bir şey yokmuş gibi davranıyorlardı sorumlular. Tabii biz işçiler kendi aramızda durumun değerlendirmesini yapıyorduk. Olan her gelişmeyi de işçilere bildirmeye devam ettim. Bu arada şikâyet dilekçelerimi hazırladım. Ayrı ayrı üç kuruma verilmek üzere: maliye defterdarlığına, bölge sigortaya, çalışma bölge müdürlüğüne. Dilekçelerimi alıp şirkete gittim ve müdürle görüşüp dilekçeleri eline verdim. “Bunlar nedir” dedi ve kendisine “Bunlar benim şikâyet dilekçelerim, ilgili kurumlara vereceğim. Önce size geldim, ne yapacaksınız? Bana bir cevap vermediniz bugüne kadar. Ona göre uygulamaya koyacağım” dedim. Kendisi sakinliğini korumaya çalışarak “Bu durum beni aşar, bu şirketin avukatları var, onlar ne yaparsa yapsın” dedi. Muhasebeyi arayıp durumu kısaca özetledi. Muhasebeye çıktık beraber. Muhasebe müdürü beni karşıladı. Odasına gittik. Muhasebe müdürü, muhasebe şefi, şirketin müdürü birlikte dilekçeleri incelemeye başladı. “Nasıl yapalım?” diye dönüp bana sordu, ben de söylemem gerekenleri müdüre söylediğimi, bana geri dönülmediğini, dilekçelerimi buraya gelmeden de verebileceğimi, ama son kez kendilerine haber vermek istediğimi söyledim. “İyi yapmışsın. Teşekkür ederiz. İyi düşünmüşün” dediler. Bordromu düzelttiklerini, bundan sonra herhangi bir sorun olmayacağını, ek bordro da hazırlatıp geriye dönük olarak da primlerimi yatıracaklarını, benimle devam etmek istediklerini söylediler. Ben de bu olanları unutacaktım.
İçimden, “Meğer ne kadar da değerliymişim de haberim yokmuş!” diye geçirdim. Güya beni işten çıkarmayarak kendilerini güvence altına almak istiyorlardı. Benim için ödeyecekleri ceza fazla bir para tutmuyormuş. “Ben iki yıldır burada çalışıyorum ve biz işçiler için emeklilik önemli. Neden dört lira almam gerekirken iki lira alayım? Belki sizin için önemli olmayabilir, ama benim için önemli” dediğimde ise “Haklısın bizim eksikliğimiz” dediler. Meseleyi gürültüsüz kısa bir şekilde halletmeye çalışıyorlardı. Tüm alacaklarım hemen hesabıma yatırılacaktı, ben de imzamı atacaktım, bir de ibraname imzalayacaktım, yani patronum vergi kaçırıyor ben de onu şikâyet etmeyeceğim diye! Tabii böyle bir şeyi kabul etmedim ve imza atmayacağımı söyledim. “Size güvenmiyorum!” dedim. “Ek bordromun yapılacağından nasıl emin olacağım” dediğimde çok üzüldüler. “Nasıl böyle düşünürsün? Biz böyle bir şey yapar mıyız?” dediler. Ben bu konuda ikna olmayınca iş paraya döndü. “Ceza olarak yatıracağımız parayı sana ödeyebiliriz, hatta biraz da fazlasıyla beraber” dediler, ama bunu da kabul etmedim. Çünkü ödenmesi gereken cezanın yanında bana yaptıkları teklif devede kulak gibiydi. Böyle bir şeyi kabul etmeyeceğimi söyledim ve gereken yapılacak diye kalktım. Tabi onlar da istifa kâğıdımı hazırlayıp verdiler bana. Ben de her hangi bir kâğıda imza atmadım. Gitmek üzereyken bile muhasebe müdürü bana şunları söyledi: “Yanlış yapıyorsun! Pişman olacaksın! Sana çok iyi bir teklifte bulundum. Mahkemeye gidersen bunların hiçbirini alamayacaksın! Üstüne bir de avukata para vereceksin!” Çaktırmadan beni caydırmaya çalışıyordu. Ben de kendisine “Teşekkür ederim nasihatleriniz için!” dedim ve müdürün eşliğinde şirketten kapıya kadar uğurlandım. En kısa zamanda da şikâyet dilekçelerimi ilgili kurumlara teslim ettim kendi elimle. Haksız yere işten atıldığım için işe iade davamı da açtım. Almam gereken tazminatımı, ihbarımı da kendi hesaplamama göre aldım.
Ben patron temsilcilerinin karşılarında sağlam durabildiysem, beni kendi çıkarları doğrultusunda ikna edemediyseler, önce bu böyle olur deyip sonrasında ise geri adım attıysalar, bunlar haklarını bilen, bilinçli, örgütlü bir işçi olduğum içindir. Patronların karşısında boyun eğmemek için Zeki Triko işçilerinin de haklarını öğrenip örgütlenmesi gerekiyor.
- Patronların Hak Arayan İşçiye Tahammülü Yok
- Xiaomi Salcomp’ta İşten Atmalar Protesto Edildi
- Hacettepe Üniversitesi’nde İşten Atma Saldırısı
- Ezberler ve Gerçekler: “İş Çok, İş Beğenen Yok!”
- Cumhuriyet Gazetesinde Sendikalı İşçi Kıyımı
- Esenyurt’ta A101 İşçisi Kod 46 ile İşten Atıldı
- 65 İşçiyi Daha İşten Çıkardılar
- Ekmekçioğulları Metal’de İşten Atma Saldırısı
- Özer Elektrik’te İşten Atmalar Protesto Edildi
- İşten Çıkarma Yasağı İşten Çıkarmayı Engelliyor mu?
- Akwel’de İşten Atmalara Karşı İş Durdurma Eylemi
- TPI Kompozıt’te İşten Atma Saldırısı
- VIP Tekstil’de İşten Atmalar Protesto Edildi
- DERİTEKS, Üyelerinin İşten Atılmasını Protesto Etti
Son Eklenenler
- Merhaba, ben Elazığ’dan Ankara’ya gelmiş genç bir işçi ve uidder.org takipçisiyim. Bir Elazığlı olarak Eti Krom AŞ işçilerinin mücadelesi karşısında duygularımı sizlerle paylaşmak istiyorum.
- Ekonomik yıkım, işsizlik, barınma sorunu, artan siyasi baskılar, din, dil, ırk, cins ayrımcılığı, savaşlar, göç sorunu, toplumsal ilişkilerin yozlaşması, iklim krizinin getirdiği aşırı sıcaklar, yangınlar, seller… Dünyanın neresine gidersek gidelim...
- İşçi ve emekçi kardeşlerim, bu satırları yazarken bile gözlerim doluyor, boğazım düğümleniyor. Daha birkaç gün öncesi çalıştığım fabrikada korkunç bir iş kazası oldu. Aynı bölümde çalıştığım bir arkadaşım ne yazık ki enjeksiyon kalıbının mapasının...
- Bu düzende tüm gerçekler baş aşağı edilip çarpıtılıyor, adeta gözümüze perde iniyor. Gerçekler bir sis perdesinin arkasına itiliyor, biz de olanı göremez hale geliyoruz. Kapitalist sistemin yarattığı sorunlara karşı durabilmemiz ancak gözümüzdeki...
- Fabrikalarda, işyerlerinde şans ve bahis oyunları oynayarak “kolay yoldan para kazanma” hayaline kapılan işçilerin sayısı giderek artıyor. “Bahis oyunlarıyla çok para kazananların” hikâyeleri kulaktan kulağa yayılsa da etrafımızda böyle işçileri...
- Elazığ/Alacakaya’da bulunan ve Yıldırımlar Holding bünyesinde faaliyet gösteren Eti Krom AŞ’de çalışan maden işçilerinin 1 Temmuzda başlattığı iş bırakma eylemi şirketle yapılan anlaşma üzerine 16 Temmuzda sonlandırıldı.
- 31 Mart seçimleri sonrası onlarca belediye “tasarruf tedbirleri”, “borcumuz çok”, “işçilerin maaşını ödeyemiyoruz”, “seçim öncesi işe alınan işçiler” gibi bahanelerle işten atma saldırısına başladı. Belediye işçileri bu saldırılara boyun eğmeyerek...
- Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve emekli örgütlerinin çağrısıyla 16 Temmuzda Ankara, İstanbul, Eskişehir, Antalya, Bursa, Diyarbakır gibi büyükşehirler başta olmak üzere pek çok kentte eylemler yapıldı.
- İstanbul Kanuni Sultan Süleyman Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışan sağlık emekçisi Merve Kınar, geçtiğimiz günlerde erkek kardeşi tarafından defalarca bıçaklanarak vahşice katledildi. Bunun üzerine 16 Temmuz Salı günü hastanenin başhekimliği...
- İran’da 1979’dan beri hüküm süren zalim molla rejimi can almaya devam ediyor. Molla rejimi son olarak 45 yaşında bir kadına, Şerife Muhammedi’ye (Sharifeh Mohammadi) idam cezası verdi. Şerife’nin 10 sene önce yasal bir sendikaya üye olması, sendikal...
Bizler çeşitli fabrikalarda çalışan sendikalı kadın işçileriz. Çalıştığımız işyerlerinde birbirine benzeyen birçok sorunla mücadele etmek zorunda kalıyoruz. Bunlardan bir tanesi yıllık izinlerimiz. Bazı fabrikalarda işveren...
- Sokak ortasında yürürken elektrik kaçağından ölmek kaza olarak görülemez. Gencecik insanların ölmesinin nedeni kamu hizmetlerine insan, toplum odaklı değil kâr odaklı bakan, parayı insan canının önüne koyan kapitalist zihniyettir. Bu zihniyet...
- Güney Kore merkezli Samsung Electronics’te toplu iş sözleşmesinde anlaşma sağlanamaması üzerine 8 Temmuzda 3 günlük greve çıkan binlerce işçinin mücadelesi sürüyor.