Buradasınız
Banka Çalışanlarının Emeklerinin Sömürüsü
Bir banka çalışanının eşi
Merhaba UİD-DER,
Bu mesaj bir banka emekçisinin eşinin isyanıdır. Yüreğinde birikmiş öfkenin kaleme yansımasıdır.
Daha önce, bu kadar çok olduğunu bilmezdim bankada çalışan insanların emek sömürüsünün. Ta ki benim eşim bir bankada çalışmaya başladı, o zaman anladım bankada çalışmanın ne demek olduğunu. Başlarken bile sıkıntılıydı aslında durum, fark edemedik.
Bir sınav yaptılar önce, binlerin girdiği. Bankada çalışma hakkı kazanmak için o sınavı geçmek gerekti, ancak sınava giren her 50 kişiden 1 kişi alınacaktı. Üstelik sınav ücretliydi(50 TL) ve kazansan da kazanmasan da ücret iade edilmiyordu. Sınavdan sonra ne bir ses ne bir haber: Kazanıp kazanmadığını öğrenemiyorsun. Başka işlere başvuru yapsan bir dert, yapmasan bir dert. İnsanı ikilemde bırakmalarının üstüne yok. Resmen psikolojik bir savaş süreci yaşatıyorlar insana.
Neyse, 3-5 ay sonra sınavı geçtiğimizi duyduk. Sevindik, dünyalar bizim oldu. Eşim, o dönem çalıştığı ve kendisine uygulanan sınırsız mobbingden dolayı sinir krizleri, ağlama nöbetleri geçirmesine neden olan dış ticaret şirketinden kurtulacaktı, hem de işsizlik dönemi yaşamadan.
Ama bir süre sonra sevincimiz kursağımızda kaldı: O sınavı geçmenin kesinkes işe alınma anlamına gelmediğini öğrettiler bize. Kaç tane olacağı ve ne kadar süreceği asla bildirilmeyen bir mülakat süreci başladı bizim için. Sanki birileri bizim sinirlerimizi deniyordu. Psikolojik şiddet ve baskı, kısacası mobbing, eşim için daha işe alınmadan başlamıştı. Yine de sabrediyorduk, denize düşen yılana sarılır mantığı ile.
Sonra bir gün bizi merkezlerine, mülakat görüşmesine çağırdılar. Gittik koşa koşa. Bu arada, eşimin o dönem çalıştığı şirketten izin alması da, deveye hendek atlatmaktan, suya yazı yazmaktan daha zordu.
Mülakatta eşimden sağlık raporu istediler ve sağlık raporunun mutlaka kendilerinin belirlediği bir hastaneden alınması koşulunu sundular. Neyse, ona da tamam demekten başka çaremiz yoktu çünkü çaresizlik sarmıştı dört bir yanımızı, kaçacak delik bulmak imkânsızdı.
Sağlık raporu için tam olarak 375 TL harcamak zorunda kaldık. Bize verilen sağlık raporu için sosyal güvencemiz geçmiyormuş ve işe alınmazsak (hâlâ işe alındığımız kesin değildi) banka bize parayı ödeyecek, işe alınırsak banka ödediğimiz o parayı bize vereceği “eğitim”e sayacaktı. Ben o gün, memleketi arayıp amcamdan bana borç para göndermesini istedim acilen; cebimizde yol paramızdan başka hiçbir şey yoktu. Amcamın hesabıma yatırdığı paranın dörtte birini “hesap masrafı” adı altında diğer bir bankaya kaptırdık. Eşim daha işe başlamadan cebimizdeki paralar, emeğimiz çalınmaya başlamıştı; bu da işin diğer bir yüzü.
Bir iki mülakattan sonra eşimi işe aldıklarını ilan ettiler. Sevindik, zil takıp oynadık her şeye rağmen. Ancak, balık baştan kokarmış ama biz kokuyu alamamıştık.
Eğitime gitti; eşime öğrettikleri tek şey insanları nasıl kandıracakları idi: Nasıl kredi batağına düşürecekleri, nasıl çek-senet yazdıracakları, ayrıcalıklı müşterilerine (zenginlere) nasıl davranacakları, nasıl davetkâr giyinecekleri, saçlarını nasıl boyayacakları, nasıl cilve yapacakları vs vs.
Sonra eğitim ücreti için saydıkları sağlık raporu ücretini vermedikleri gibi üzerine ilk maaşından bir de eğitim ücreti kesmediler mi! Al sana kazıklı voyvodanın kazığı!
Ama bitmedi. Eşimi eve çok uzak bir şubeye verdiler ve “sözde servis”i kullanabilmesi için servis ücreti istediler. Eşim kabul etmedi servise binmeyi, çünkü servise binebilmesi için bir vesaitle servisin kalktığı noktaya gitmesi gerekecekti. Servis evimize yaklaşmayı, onu evden almayı söz konusu bile etmiyordu.
Neyse, yaşadığımız psikolojik harpten sonra eşim çalışmaya başladı. Başladı ama asıl sömürü yeni başlamıştı. Bundan sonrasını başka bir mektubumda anlatmak isterim. Beni dinlediğin için teşekkür ederim UİD-DER.
Zeki Triko Patronunun Oyununu Bozdum!
- Adres Doğru mu?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
Son Eklenenler
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER, sözünü İşçi Dayanışması’yla söylüyor. Kapitalist sömürüye, zorbalığa, ayrımcılığa, haksız savaşlara karşı işçi sınıfına sesleniyor ve diyor ki kurtuluş ellerinizde, birliğinizdedir.
- İşçi ve emekçiler pek çok ülkede 2024 yılını mücadeleyle kapattı, 2025’i mücadeleyle karşıladı. Kapitalist sömürü düzeninin yol açtığı sorunlar büyürken, buna karşı işçilerin mücadelesi ve dayanışması da güçleniyor. Emperyalist savaşın yayıldığı,...
- Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Aralık ayı yıllık enflasyonunu yüzde 44,38, 12 aylık ortalama enflasyonu ise yüzde 58,51 olarak açıkladı. Kamu emekçilerinin ve emeklilerin maaş artışında önemli bir faktör olan altı aylık enflasyon ise yüzde 15,75...
- Harb-İş Sendikası Eskişehir Şubesi, 3 Ocakta basın açıklaması gerçekleştirdi. Basın açıklamasında kamu işçilerinin toplu iş sözleşmesi (TİS) sürecine, TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarına ve Harb-İş üyesi işçilerin yaşadıkları ekonomik...
- İşçi Dayanışması yayınlandığı ilk günden bu güne biz işçilere kocaman bir sınıf olduğumuzu, yaşamlarımızın, sorunlarımızın ve çözüm yollarının ne kadar yakın olduğunu anlatmaya devam ediyor. Yazıların kaleme alınmasından görsellerin hazırlanmasına,...
- İstanbul Planlama Ajansının (İPA) Ekim ayı araştırmasına göre, İstanbul’da ortalama stres seviyesi 10 üzerinden 6,9 çıktı. Aslında bu veri sadece İstanbul’u yansıtmıyor. Mersin olsun, İstanbul olsun hiç fark etmiyor: Stres seviyemiz artıyor,...
- Sevgili işçi kardeşlerim, başlıktaki sözlere gelmeden meramımın tamamını anlatmak için 6 ay geriye gitmem gerekiyor. Mayıs ayının son haftasında iki azı dişime kanal tedavisi için Dokuz Eylül Üniversitesi diş bölümüne randevu alarak gitmiştim. İki...
- “Zeytinyağlı yiyemem aman/ basma da fistan giyemem aman…” Kütahya ya da Bursa yöresine ait olduğu düşünülen bu türkü düğünlerde, keyifli eş dost toplantılarında hep bir ağızdan söylenir. Hatta eğlenceli ritmi karşılıklı oynamaya da teşvik eder....
- Hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı korkunç boyutlara ulaştı. Emekçiler olarak temel ihtiyaçlarımız olan barınma, beslenme gibi ihtiyaçlarımızı karşılamakta zorlanıyoruz. Aldığımız maaşlarla kirayı mı ödeyelim, karnımızı mı doyuralım diye kara kara...
- Kapitalist sistemde yaşıyoruz ve bu sistemin yol açtığı büyük-küçük pek çok sorunla boğuşuyoruz. Peki sorunlarımızı çözmek için ne yapıyoruz? Örneğin pek çoğumuzun ailesinde çocuk, hasta, yaşlı ya da engelli olduğu için bakıma muhtaç yakınlarımız...
- İşçi Dayanışması çıktığında her birimiz ilk görüşte etkilendiğimiz yazıyı seçiyoruz. Neden etkilendiğimizi, yazının bizi nasıl etkilediğini, neyi düşünmemizi sağladığını anlatıyoruz birbirimize. Bu yazıyı herhangi bir arkadaşımıza nasıl ve neden...
- Mutsuzluk ve umutsuzluk gençler arasında adeta bir salgın gibi yayılıyor. Etrafımıza, arkadaşlarımıza bakıyoruz, yaşamdan tat alamadığını söyleyenlerin sayısı her geçen gün artıyor. “Her günüm bir öncekiyle aynı”, “yarından bir beklentim yok”, “bana...
- Biz işçiler haftanın her günü vardiyalı bir şekilde 24 saat çalışırız. Yeri gelir Pazar mesai yaparız. Dinlenmeye, ailemize vakit ayırmaya zaman bulamayız. Sanki biz işçiler için hayat sadece çalışmaktan ibaretmiş gibi. Fabrikada mühendis bir...