Buradasınız
“Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) Ne Kadar?”
İzmir’den bir İşçi Dayanışması okuru

1999 yılı 17 Ağustos sabahı Kocaeli/Gölcük saat 03.02’de 7,4 şiddetinde bir depremle sarsılmıştı. Binlerce insan yerle bir olan, kimisi denize doğru yıkılan yüzlerce bina enkazının altında kalmıştı. Hayatta kalanlar ilk şaşkınlığı atlattıktan sonra gecenin son karanlığına kadar, “kimse yok mu? Yardım edin” çığlıklarını yükseltmişti. Sabahın ilk ışıklarıyla yardım çığlıklarına “devlet nerede, devlet yok mu?” isyan sesleri karışmıştı. Bölgenin giriş ve çıkışlarına asker, polis dikilmişti. Ancak enkaz altındaki binlerce insanın kurtarılması için serçe parmaklarını değil, kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Sermaye devletinin ve siyasi iktidarın tutumunun “ölen ölür, kalan kalır” olduğu çok açıktı. Öte yandan binlerce insan enkaz altında can çekişirken, “mezarda emeklilik” anlamına gelen yasayı gece yarısında çıkarmaktan geri durmadılar.
Depremzedeler enkaz altındaki ölülerinin acısı içinde, kendi canlarının derdine düşmüşlerdi. En temel, en zaruri ihtiyaçları bile gönüllüler tarafından karşılanıyordu. İşçiler, emekçiler iki ekmeklerinin birini depremzedelere göndermeye çalışıyorlardı. Devlet ise depremzedelere giden yardımları engellemeye çalışıyordu. Mesela Gölcük girişinde ekmek yığını tepeleri oluşmuştu, gıda maddeleri yığılmıştı aynı şekilde. Ancak depremzedeler aç ve susuzdu. Ölülerinin mezarına dökecek bir avuç kireç bulamıyorlardı. Hükümet depremi gerekçe göstererek 27 Eylül 2000 yılında Zorunlu Deprem Sigortası (ZDS) çıkartmıştı. Ardından da Doğal Afet Sigortası Kanunu (DASK) zorunlu hale getirilmişti. Peki, sonra ne oldu?
1999 depreminden 24 yıl sonra 6 Şubat sabahı Türkiye’nin 10 kenti ve sınır komşusu olan Suriye kentleri 7,7 ve 7,6’lik depremlerle beşik gibi sallandı. Depremden sonra, temelden çatıya sağlam olan çok az sayıdaki binanın sıvasının bile dökülmediğini gördük. Diğerleri ise enkaza dönüştü. Yıllardır söylenen eski binaların yıkılmamış, emekçiler ölümle ömür boyu ödeyemeyecekleri borçlar arasında seçim yapmak zorunda bırakılmışlardı. Erdoğan’ın her fırsatta reklamını yaptığı sözde depreme dayanıklı yapılan TOKİ binaları ise kumdan kuleler gibi içindeki insanlara mezar oldu. Yine müjde diye sundukları imar barışı da bölgenin savaş alanına dönmesine neden oldu.
8 Şubatta Erdoğan’ın akıl danesi Yeni Şafak gazetesinde büyük puntolarla “Zorunlu Deprem Sigortası (DASK) Ne Kadar?” başlıklı yazı yayınlandığında enkaz altındaki on binlerce insan tıpkı 1999’daki gibi kurtarılmayı bekliyordu. Sahibinin sesi havuz medyası hemen sonra tek kalemden çıkmış gibi “asrın felaketi” başlıkları atmaya başladılar. Deprem öncesine ait TOKİ binalarının görüntülerini koyarak “TOKİ binaları dimdik ayakta” başlıkları atmaya da utanmadılar. On binlerce insan enkaz altındayken, ağızlarının suyu akıyor, moloz yığınlarına bakarken kâr getirecek binaları görüyorlar.
Sermaye sahipleri depremin ardından ellerini ovuşturuyorlardı. Sayısız korumayla gezen Erdoğan, 10 kentte binlerce çürük binanın yerle bir olmasını yine “kader planı” diye geçiştirdi. Sözde depreme dayanıklı yapılan ama yerle bir olan TOKİ’nin reklamını yaptı yüzü kızarmadan. Ardındansa aklının arkasındaki hemencecik öne çıktı; “Enkaz kaldırma çalışmaları devam ediyor. İnşallah Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız enkaz kaldırmaya başlayacak” dedi. Deprem olduğu güne kadar her gün birçok kez konuşan Erdoğan, depremden sonra ortalıkta görünmedi. Sonrasında gelen tepkiler nedeniyle “ilk iki gün sorunlar çıktı” demesi enkaz altında ölüm kalım durumunda olan yüz binlerce insanın ölüme terk edildiğinin itirafıydı. Bunların özürleri kabahatinden büyük. Erdoğan’ın yanında kameralara görünmek için AKP’liler birbirlerini ittirdiler. Bu utanmazların tamamının yaşadıkları Sarayların, lüks villaların depremde sıvaları bile dökülmez!
Gelgelelim 1999 depreminden, 2023 depremine devletlû zevatta tek fark var. O günlerde depremzedeleri aç ve açıkta bırakanları kıyasıya eleştiren Erdoğan, şimdi tek adam rejiminin başı. Depremin ardından işçi sınıfı yani bir bütün olarak yoksullar için önemli bir şey açığa çıktı: İşçi ve emekçilerin dayanışma ve paylaşma için ellerinden gelenin fazlasını ortaya koymalarıdır. Bilinçsizliğin kör karanlığında boğulan işçi kardeşlerimizden duyduğumuz “bu işçilerden bir şey olmaz” sözlerinin ne denli boş ve temelsiz olduğuna deprem vesilesiyle tekrar tanık oluyoruz. Zar zor yaşayan asgari ücretli işçiler bile, evlerinin ekmek parasını paylaşıyor depremzede kardeşlerimizle. Bu tablo bugün sınıf bilincinden ve örgütlülükten uzak işçi ve emekçilerin ne kadar duyarlı olduğunu gösteriyor. Ancak yetmez, bu duyarlılığı, dayanışma duygusunu, sermaye devletinin ve siyasi iktidarın yaptıklarına dair öfkemizi sınıf temelinde bir örgütlülüğe dönüştürmeliyiz.
- Başka Bir Gezegen Gibi
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri’nden Barış Mitingi Çağrısı
- Omsa Metal Direnişiyle Dayanışma
- Hayat Pahalı Değil Ücretlerimiz Düşük!
- Derbide Yeni Sezon Yaklaşıyor!
- KESK’ten “Gazze’de Kıtlık Yaşanıyor” Protestosu
- Digel Tekstil İşçilerinin Hak ve Onur Mücadelesi Devam Ediyor
- 17 Ağustos Depreminin 26’ıncı Yılı: Deprem Değil Yağmacı Düzen Öldürüyor!
- Evrensel Gazetesine Silahlı Saldırı
- Vergi Sorunu
- Kötü Çalışma Koşullarına ve Sendikal Baskılara Karşı İşçiler Mücadele Ediyor
- İşyerinde Gelen Ölümler
- 3 Pişi ve Sabrın Ödülü
- Yas Tutmuyoruz, Mücadele Ediyoruz!
- Bu Bataklıktan Birlikte Çıkmalıyız!
- KESK Taleplerini Duyurmak İçin Alternatif TİS Masası Kurdu
- “Faizi Kim Uyguluyor, Bunu da Desene!”
- Hiroşima’dan Gazze’ye Umut İşçi Sınıfının Örgütlü Mücadelesinde
- Kamu İşçilerine Sefalet Protokolü
- Kamu İşçilerine Grev Yasağı ve Sefalet Dayatması
Son Eklenenler
- Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca adlı romanında Yaşar Kemal, sömürülenlerle sömürücüler arasındaki büyük çelişkiyi anlatır. “Çünkü” der, “sömüren güçlü azınlıkla, sömürülen ve güçsüz sanılan çoğunluk, her çağda vardı. Ama bu çelişki...
- İktidarın “Kamu Çerçeve Protokolü” sürecindeki tutumunu protesto etmek için yapılan bir eylemin ardından bir kadın işçi çevresindeki insanlara sordu: “Bu sene hiç kiraz yediniz mi?” Bu soruya evet diyen tek bir kişi çıkmadı. Kilosu 700 lirayı aşan...
- Mücadele örgütümüz UİD-DER’in saflarında yer almış her işçi kardeşimizden, çoğu zaman övgü dolu sözler duyarız. Bu sözler tesadüf değil, UİD-DER’in sınıf mücadelesinin tarihsel deneyimlerinden süzülüp gelen mücadele kültürünün bir sonucudur. Ben de...
- İstanbul Emek Barış ve Demokrasi Güçleri, 1 Eylül Dünya Barış Günü kapsamında 31 Ağustos Pazar günü Kadıköy’de bir miting düzenleyeceklerini duyurdu. Miting çağrısı, Mecidiyeköy’de bulunan Tüm Bel-Sen İstanbul Şube binasında 27 Ağustosta...
- Toplamda 6,5 milyon kamu emekçisi ve emeklisini ilgilendiren 8. Dönem Toplu Sözleşme görüşmelerinde, anlaşma sağlanamadı. Kamu İşveren Heyeti ile konfederasyonlar arasında görüşmeler çıkmaza girdiği için, süreç Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna...
- İzmir’den İstanbul’a belediye çalışanları, ücretlerinin geç veya eksik ödenmesi, tazminatlarının ve yan haklarının ödenmemesi nedeniyle çeşitli eylemler yapıyor. Evlerini geçindirmekte zorlanan emekçiler, alacaklarının bir an önce ödenmesini talep...
- 600 bin kamu işçisini ilgilendiren Kamu Toplu İş Sözleşmeleri Çerçeve Protokolü (KÇP) süreci, kamu işçilerinin taleplerinin görmezden gelinerek sefalet zammına imza atılmasıyla sonuçlandı. Harb-İş İstanbul Şube Başkanı Murat Yalçınkaya ile Kartal...
- Grev yerindeki bir sohbet sırasında bir işçi kardeşimiz çocuğunun aşçılık bölümünü seçtiğini anlatırken bu durumun onu üzdüğünü şu sözlerle dile getirmişti: “Biz istedik ki bizim gibi işçi olmasın, mühendis olsun, doktor olsun, ezilmesin. Ama olmadı...
- Biz Gebze’den bir grup UİD-DER’li işçi olarak Omsa Metal direnişini ziyaret ettik. Direnişçi işçilerle sorunlarımız üzerine sohbet ettik.
- Kapitalist sistemin tarihsel krizi, siyasi iktidarın sermaye sınıfının çıkarlarına göre yürüttüğü politikalar biz emekçileri derinden etkiliyor. Açlık sınırı altında kalan sefalet ücretlerine mahkûm edilmiş durumdayız. Bizler insanız, sadece...
- Metal işkolunda grup toplu iş sözleşmesi yaklaşıyor. Bu sözleşme MESS ve metal işkolunda örgütlü bulunan Birleşik Metal-İş, Türk Metal ve Çelik-İş sendikaları arasında gerçekleşecek. Biz işçiler bir araya geldiğimizde futbol üzerine konuşur, sohbet...
- BM destekli Entegre Gıda Güvenliği Aşaması Sınıflandırması (IPC), Gazze’de yaklaşık 500 bin kişinin yaşadığı yerleşim bölgesinde kıtlık ilan etti. Gazze’de açlıktan ölenlerin sayısı her geçen gün artıyor. İsrail’in uyguladığı bu soykırımı protesto...
- Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu, taleplerini iletmek için 22 Ağustosta konfederasyon genel merkez binası önünde toplanarak Cumhurbaşkanlığına yürümek istedi. Kamu emekçilerinin yürüyüşü polis tarafından engellendi. Emekçiler sendika binası önünde...